YÜKSELME DEVRİ
''Türk basketbolu, genç yıldızları Furkan ve Cedi’nin lokomotifliğinde yoluna devam ediyor. 2019 Dünya Kupası öncesi umutlar gitgide artıyor."
TOLGA YENİGÜN
Türk basketbolunda bir süredir yaşadığımız devir-teslim süreci artık tamamlanmış durumda. Karadağ ve Slovenya maçlarını izlerken, Furkan Korkmaz’ın dergimize verdiği röportaj henüz yapılmamıştı; ancak söyleyeceklerini zaten parkeye yansıtıyordu; “Artık bizim zamanımız...”
İlk rakip Karadağ idi. Yugoslav ekolünün en güçlü temsilcilerinden biri olduğu söylenemez; ancak koç Zvezdan Mitrovic, Avrupa’nın yükselen isimlerinden biri ve sert bir takım ortaya çıkartmış. NBA yıldızları Vucevic’ten yoksun olduklarında son derece sıradanlaşan Karadağ, yine de kolay kolay boğazınızdan geçen bir takım değil. Yani saha içerisinde bu kadar sorun çözen oyuncumuz olmasa bizim için de öyle olacaktı. Fakat dedik ya; Cedi ve Furkan varken, liderlik sorunu yok. Bu bayrak yarışındaki konumlarını çok iyi kavrayan, hem fiziksel, hem de mental olarak bu göreve hazır olan iki genç yıldızımız, Karadağ’ı da çaresiz bıraktı.
Daha güzel olanıysa; Ersan ve Semih’in de onlarla fazlasıyla uyumlu gözükmesiydi. İki altın jenerasyonun iç içe geçtiği keyifli bir milli takım izledik. Hakeza Doğuş ve Ege’nin de bu dörtlüye katılmasıyla 6 kişilik o rotasyon, Karadağ zaferi için yetti. Wilbekin gibi bir ismin çok etkisiz kaldığı akşamda sürprize izin vermemek çok değerliydi. Bu denli genç olmamıza karşın kırılgan olmadığımızı görmek Slovenya deplasmanı öncesi moralleri yükseltmişti.
Slovenya elbette farklıydı. Son Avrupa şampiyonuyla deplasmanda karşılaşmak hiç kimse için kolay olmasa gerek. Bizim gibi ideale yakın bir kadroyla gelmemiş olsalar da, Randolph-Vidmar gibi turnuvaya imzasını atan bir uzun ikilisini korumayı başarmışlardı. Sorunları şüphesiz kısalardı. Blaz Mesicek gibi, 97 rotasyonunun en değerli kısalarından birine sahip olsalar da, onun yönlendiricilik noktasında aksayacağı çok açıktı. Zira bu takım Kokoshkov tarafından Dragic-Doncic ekseninde Avrupa Şampiyonu yapılmıştı ve bu elit oyun yönlendirme seviyesine alışmışlardı.
Matic Rebec bu general rolünü üstlenmeye en yakın kumaş olmasına karşın henüz çok ham olduğu gördük. Luka Rupnik ise ayrı bir parantezi hak ediyor; ancak neticede parantezin büyüğü Furkan Korkmaz için açılmalı! Onun sürüklediği milli takım fantastik Furkan-Cedi-Wilbekin triosuyla, Slovenya deplasmanından galibiyeti söktü aldı.
Cedi Osman’ın komple oyunu, Cavaliers’ta üstleneceği rolün de habercisi. Ancak Furkan Korkmaz da daha büyük roller almazsa kaybeden Sixers olacak. Çok büyük potansiyellere sahip olabilirler fakat böyle bir ‘skor bombası’ atlanmamalı. Özgüvenini bulduğu zaman, üst düzey bir takıma karşı deplasmanda yaptıkları ortada. Furkan’ın o sonsuz skor potansiyelinden kesitler izlemekse gerçek bir basketbol keyfiydi.
Milli takımda doğal fetret devri ve ardından başlayan toparlanma süreci sonrası yükselme devrine geçildiğinin sağlam sinyallerini almaya devam ediyoruz. Gerek Furkan gerekse Cedi, Avrupa basketbolunda çok az ülkenin sahip olduğu mücevherler. Wilbekin, Ersan ve Semih’in bu beşi tamamlayan ve yerine tabiri caizse ‘cuk diye oturan’ parçalar olması da, bizi kimyası iyi bir takım haline getiriyor. Hâl böyleyken, 2019 Dünya Kupası’nı hedef turnuva olarak konumlandırmak hayalcilik olmasa gerek.
YORUMLAR