EuroBasket Women's 2011'de ikinci olarak tarihi bir başarıya imza atan Türk Kadın A Milli Takımımız; hem ülkemize kadın basketbolunda ilk madalyayı kazandırmış ve yine ilk kez hem takım sporlarında hem de basketbolda ülkemizin adını bu dereceyle Olimpiyatlar'a yazdırmayı başarmıştı. Yine ayn takım 2012 Londra Yaz Olimpiyatları'nda ülkemizi en iyi şekilde temsil etmiş ve 5. olma başarısı göstermişti.
Benim gibi Türk kadın basketbolunun 37-38 yıllık geçmişine bire bir tanıklık etmemişseniz, muhtemelen bu başarının ne kadar olağanüstü olduğunu, nereden nereye gelindiğini
tahmin edemezsiniz. 33.'sü oynanan Avrupa şampiyonalarına ilk defa 2005'de ve yalnızca 4 kez katılmış olan takımımızın, çok güçlü ve tecrübeli rakipleri arasından; hem de zor bir gruptan sıyrılarak elde ettiği bu başarı sadece basketbolda değil, Türk spor tarihinde altın harflerle yerini almıştır.
Hepimizin nefeslerimizi tutarak ve mutluluk gözyaşlarıyla izlediği müthiş bir final sonunda güçlü rakip Rusya’ya kaybederken bile bizi sevince boğan takımımız temeli 1990’ların sonunda atılan bir projenin uzantısıdır diyebiliriz. Genç milli kategorisinde 1980 jenerasyonunun tarihimizde ilk kez bir Avrupa şampiyonasında oynayabilmesi için ev sahipliği yaptığımız 1998 Avrupa Gençler Şampiyonası, devamında yıldız milli takımla
katıldığımız 1999 Avrupa Yıldızlar Şampiyonası süreçleri bu başarının başlangıç noktasıdır.
2011'de gümüş madalya ile Türkiye’ye dönen altın jenerasyon oyuncularının altyapılarda ilk katıldığı büyük turnuvalardır bunlar ve onlar için çok önemli birer tecrübe olmuştur. Sorumlusu olduğu kadın basketbolu için çok mücadele veren Jülide Sonat, hayatını kadın basketboluna ve oyuncu yetiştirmeye adamış olan Ceyhun Yıldızoğlu, takımın eli ayağı, ablası olan Canan Erdoğan, tüm teknik ve sağlık ekibiyle daha önce hiç başarılamamış bir hedefi hayal etmek ve başarmak bu ekibin inancı ve vizyonu ile gerçekleşmişti.
2011 EuroBasket'te grubu 3. tamamlamasına rağmen turnuva boyunca yükselen bir grafikle devam eden takımımız, çeyrek finalde Karadağ ve yarı finalde de şampiyonluk favorilerinden Fransa’yı yenmeyi başarmış ve finale adını yazdırmıştı. Her maçta 40 dakika mücadele eden, skoru ve topu paylaşan, savunma sertliğinden ve disiplininden taviz vermeyen takımımız şampiyonanın sürpriz ekibi olmuştu.
Sevgili Birsel Vardarlı, Işıl Alben, Seda Erdoğan, Şaziye İvegin, Tuğba Palazoğlu, Gülşah Akkaya, Bahar Çağlar, Naile İvegin, Yasemin Horasan, Nevriye Yılmaz, Nevin Nevlin, Nilay Kartaltepe Türk kadın basketbolu size çok şey borçlu; Türk milletine yaşattığınız gurur, heyecan, mutluluk ve küçük kız çocuklarına basketbolu sevdiren, ilham veren takım karakteriniz; Türk spor tarihinin altın sayfalarında... Teşekkürle ifade etmek az...
YORUMLAR