"Aktif oyunculuğu bırakmamın ardından önce 16 Yaş Milli Takımı'nda menajerlik daha sonra da Gelişim Koleji'nde antrenörlük yaptım. Şu anda ise Pınar Karşıyaka gibi önemli bir kulübün 'Marka Yöneticiliğini ve Kurumsal İletişimi'ni yapıyorum. Bu köklü kulübe alışma sürecini de çabuk atlattım."
5 Türkiye Ligi, 6 Cumhurbaşkanlığı, 5 Türkiye Kupası, 1 Euroleague ve 1 EuroCup şampiyonluğu yaşamış bir sporcu olarak her oynadığım kulüpte takım arkadaşlarımla özel ve güzel paylaşımlar içinde oldum. Formasını giydiğim her kulübe aidiyet hissettim ve her oynadığım takımla da bu sayede güzel başarılar elde ettik.
Şampiyonluğun arkasındaki bu yolda ne denli büyük emekler olduğu bilinmiyor olabilir, o yüzden şimdi geriye baktığımda her oynadığım yılın altın değerinde olduğunu görüyorum. Sporculuktaki adrenalin kazanıp kaybetme duygusu, birlik olabilme ve aynı hedef için günlerce, aylarca emek verme... Her yıl kendine özel ve güzeldi.
Eğer NBA'de oynamıyorsanız her sporcunun hayali Avrupa’nın en büyük kupası olan EuroLeague'te şampiyon olmaktır. Ailenizden sevdiklerinizle geçirdiğiniz zamandan fedakârlıkta bulunarak gece gündüz çalışarak kan, ter emek verdiğiniz yıllarca çalıştığınız ve hayalini kurduğunuz bu kupanın kazanılması hayatım boyunca unutamayacağım bir an olarak hafızamda yer ediniyor. Takımdaşlık, arakadaşlık, birbirini hem saha içi hem saha dışı iyi tanıyor olmak başarının anahtarlarından...
Basketbola 13 yaşında başladığımda bu oyuna aşık oldum. Hayatta en sevdiğim işi yaptım ve kendimi bu yönden hem şanslı hem de özel hissediyorum. Basketbolu bırakma kararım çok erken oldu, şimdi bunu daha iyi tahlil edebiliyorum. Ama o yurt içi ile yurt dışı maçlar ve seyahatler bayağı yorgun olduğum bir dönemimdi. Biraz uzaklaşmak kendime ve sevdiklerime zaman ayırmanın iyi geleceğini düşündüm.
Bu çok uzun sürmedi 2 sene ara verdikten sonra hayatımda bana çok anlam ifade eden, çok şey katan basketbola geri döndüm. Milli takımlar nezdinde U16 Milli Takımı'nda menajerlik görevim oldu. Sporculuk hayatım boyunca da rol model oldum ve genç sporcularla iletişimim hep iyi oldu. Milli takımdaki deneyimim çok özeldi, kendimi o alanda da güzel ifade ettim ve menajerliği çok sevdim.
Daha sonra İzmir’de altyapılarda değerli sporcular ve öğrenciler yetiştiren Gelişim Koleji’nden antrenörlükle ilgili teklif geldi. Hem milli takımlarda hem de Galatasaray’da antrenörlüğümü yapmış Cem Akdağ ile çalışacak olmak beni heyecanlandırdı. Kadın olarak erkek basketbolunun içinde yer almak tecrübelerimi, bilgilerimi oyunculara aktarmak çok keyifli; bu yüzden de hâlâ basketbolun içindeyim… Erkeklerle çalışan bir kadın antrenör olmak, öncü olmak ve bunun yapılabilirliğini göstermek gurur verici.
Jenerasyon değişimleri kolay olmuyor, altyapının çok kuvvetli olması ve oyuncuların eski jenerasyonla harmanlanarak işlerin yürümesi ideal olanı. Ancak benim oynadığım jenerasyon ve oyuncu fazlalığı şu anda yok. Tekrar altyapılara gereken önemi ve desteği vererek kadın basketbolun geleceğini inşa edebiliriz. Takımların, antrenörlerin, yöneticilerin hep beraber organize olarak bu hedefte birleşerek; uzun soluklu başarı ve oyuncu kazanmaya yönelik projelendirme yapması lazım. Bu uzun bir süreç...
Benim oynadığım dönemle şu an arasında bence en büyük fark, eski oyuncuların çok yönlü olmasıydı. Penetre edebilen oyun görüşü yüksek, şut atabilen asist ve defans yapan basketbolcu sayısı fazlaydı. Şimdi daha tek yönlü oyuncular görüyorum, sadece şut atan ya da defans yapan gibi... Bence burada kendimizi eleştirebiliriz. Basketbol hücum ve defans diye ayrılmıyor, sahada her şeyi yapabilen oyuncular kıymetli oluyor. Şimdi sporcu olsam yine aynı şekilde şutör kimliğimle kritik dakikalarda sahalarda yer alırdım.
22 yıl gibi uzun bir süre İstanbul‘da oturmama rağmen ailem Karşıyaka’da yaşıyordu. Uzun zamandır Karşıyaka’nın maçlarına gidip geliyordum. Çok büyük kitlesi olan, taraftarla bütünleşmiş, iyi basketbol oynayan ve şehrin insanına da bunu alıştırmış, organizasyonu iyi bir Karşıyaka görüyordum. Kulübünü seven, destekleyen taraftar kitlesi de inanılmaz…
Yeni görevimde Pınar Karşıyaka’nın 'Marka Yöneticiliğini ve Kurumsal İletişimi'ni yapıyorum. Değerli güzide bir kulübün marka yönetimini yapmak güzel ve büyük bir sorumluluk. Geldiğim günden beri yöneticilerimiz, genel menajerimiz Selim Çınar ve ekip arkadaşlarım çok destek oldu ve alışma sürecini çabuk atlattım diyebiliriz.
Şu anki projeler ve çalışmalar, marka değeri çok yüksek olan ve erkek basketbolunda rüştünü ispatlamış Pınar Karşıyaka'nın marka değeri ve kurumsal iletişimini en iyi şekilde sağlamak... Pınar Karşıyaka’nın adına yakışacak en iyi şekilde kulübümü temsil etmeyi hedefliyorum.
YORUMLAR