"Milli takımımızın 3-4 yıllık hazırlık süreci boyunca asıl amacın 2020 Olimpiyatları olduğunu söylüyorduk. Şimdi o döneme geldik... İyi bir hazırlık döneminin ardından Türkiye'nin Dünya Kupası'nda her başarıyı yakalayabilecek tarzda bir ekip olduğunu düşünüyorum. Basketbol kamuoyunun bu takımı desteklemesi hepimizin görevidir."
- Daha önceki açıklamalarınızda milli takım için asıl hedefin 2020 Olimpiyatları olması gerektiğini söylüyordunuz. Jenerasyon değişimindeki milli takımımızın Dünya Kupası'nda aynı grupta yer aldığı ABD, Japonya ve Çekya karşısındaki şansını nasıl değerlendirirsiniz?
- Her şeyden önce milli takımımızı tebrik etmemiz lazım. Çünkü elemeleri geçip, Dünya Kupası'na gitmenin dahi önemli bir başarı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bu başarının daha kalıcı ve istikrarlı olabilmesi için de Dünya Kupası'nda önemli bir başarının gelmesi
hepimizin ortak dileği...
Grubumuza gelince tabii ki ABD'nin mutlak favori olduğu görüşündeyim. Ufuk Hoca'nın, "ABD ile aynı grupta olmamız ileriki turlarda onlarla eşleşmeyeceğimiz için avantajımıza" açıklamasına da katılıyorum.
Aşama aşama bakmalıyız. Çok daha iyi takım olduğumuz Japonya ve Çekya'nın önünde gruptan 2. çıkacağımıza inanıyorum. Onları yenecek potansiyelimiz var; ama yine de çok dikkat etmeliyiz. Bunun ardından Yunanistan, Yeni Zelanda, Brezilya ve Karadağ'ın yer aldığı gruptan iki ekiple birlikte yeni bir grupta yer alacağız.
1. grupta şunlar var, 2. grupta bunlar vardan daha da önemlisi; Türk Milli Takımı'nın, Dünya Kupası'ndaki form durumu... Çin'e sakatlık yaşamadan, formda oyuncularla gitmek önemli. Millilerin bu yazı iyi geçireceklerini tahmin ediyorum, bu süreçte yapılacak hazırlık maçlarının da sert takımlarla oynanmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
Teknik ekip mutlaka bunun planlamasını yapmıştır. Dünya Kupası'nın bir önemi de olimpiyat elemesi niteliği taşıması... Takımımızın 3-4 yıllık hazırlık süreci boyunca asıl amacın 2020 Tokyo Olimpiyatları olduğunu söylüyorduk. Şimdi o döneme geldik...
Bence 2019 Dünya Kupası'na bu gözle bakmamızda fayda var. Olimpiyatlar'a katılabilirsek bu bizim için büyük bir başarı olur. Jenerasyon konusuna gelirsek, Türk Milli Takımı'nda yer alan oyuncuların birbirine alıştığını, oturmuş bir takım görüntüsü verdiğini söyleyebiliriz. Artık 'Milli Takım Kulübü', tam anlamıyla bir milli takım olduğumuzu düşünüyorum.
İyi bir hazırlık döneminin ardından Türkiye'nin Dünya Kupası'nda her başarıyı yakalayabilecek tarzda bir ekip olduğunu düşünüyorum. Burada hazırlık maçlarının dışında, spor ve basketbol kamuoyunun, bizim gibi basketbol adamlarının maddi-manevi her türlü destek ile Türk Milli Takımı'nın yanında olması gerektiği kanısındayım. Fikirlerimiz, tavsiyelerimiz ve tüm motivasyonumuzla millileri desteklemek hepimizin görevidir.
DEVŞİRME REALİTESİNDEN KAÇAMAYIZ!
- Devşirme oyuncu konusuna nasıl bakıyorsunuz? Milli Takım Koçu Ufuk Sarıca, Çin için Wilbekin-Dixon ikilisinden hangisini tercih ederse, Dünya Kupası'nda daha yararlı olur?
- Aydın Örs olarak benim devşirme konusunda 'sıcak bakıyorum ya da bakmıyorum' demem çok önemli değil; "Soyunma odasında Türkçe konuşan, parkede İstiklal Marşı'nı okuyan birinin orada olmasını isterim" gibi popülist bir söylemde de bulunabiliriz. Ama artık dünyada bir realite var. Sadece basketbolda da değil, hemen hemen tüm olimpik sporlarda birçok ülke devşirme oyuncuyu tercih ediyor.
Basketbolda da birçok ülkede devşirme sporcular yer alıyor. Sonuçta milli takımda da point guard pozisyonunda böyle bir ihtiyaç görülmüşse devşirme sporcu tercih edilebilir. Ben uzun yıllar altyapıda çalışmış, Türk Milli Takımı antrenörlüğü yapmış bir isim olarak sahada Türk point guard'ın yer almasını isterim. Fakat milli takımın başında olsak, acaba bizler o realiteden kaçabilir miyiz!
Tercihe gelirsek, Ufuk Hoca takımın yapısı, oyuncuların form durumu, onların takım arkadaşlarıyla ilişkileri gibi faktörleri göz önünde bulundurarak en doğru seçimi yapacaktır.
ASIL ÖNEMLİSİ EFES'İN BAŞARISI
- Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes'in birlikte EuroLeague Final Four'unda yer almasının Türk basketboluna etkilerini nasıl yorumlarsınız?
- EuroLeague'de başarı artık Fenerbahçe Beko için sürpriz değil... Fenerbahçe artık bu ligin kalıcı favorilerinden biri hâline geldi, sistem takımı olarak çok iyi bir ekip oldu. Bu yılda EuroLeague'i büyük ihtimalle normal sezonda 1. sırada bitirecek.
Burada üzerinde durulacak konu Anadolu Efes'in başarısı... Efes, geçen yıl bu ligin sonuncusuydu, takımın yapısını çok da değiştirmeden, bazı kilit oyuncuları bünyeye katan Ergin Ataman büyük bir başarı kazandı. Fenerbahçe'yi zaten sürekli tebrik ediyoruz; ama bu sezon asıl tebriği Anadolu Efes ve Ergin Hoca'nın hak ettiğini düşünüyorum.
Çok zor bir ligde istikrarlı bir şekilde dördüncülüğü garantilediler, bundan sonra da umarım Efes ile Fenerbahçe Final Four'a kalarak, Türk basketbol kamuoyunu sevindirir. Bu iki takımın başarısı, basketbolun Türkiye'de daha çok konuşulması, izlenilmesi ve sporcuların basketbol altyapılarına yönelmesi açısından da çok önemli... Bunun dışında, umarım bu iki
ekibin kadrosunda yer alan Türk oyuncuların da Final Four yolunda takımlarına bir nebze de olsa katkısı bizleri mutlu edecek.
KIZLARIMIZIN BAŞARI GELENEĞİ VAR
- Avrupa Şampiyonası'nda İtalya, Slovenya ve Macaristan ile eşleşen Potanın Perileri'nin madalya ya da olimpiyat oyunları vizesi için şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Kadın milli takımımızda da yeni bir antrenör, yeni genç oyuncular ile yeni bir yapılanma var. Bu tabii ki kolay değil; ama bizim takımımızın bir geleneği olduğunu düşünüyorum. Daha önce 2 kez üst üste olimpiyat oyunlarında boy göstermiş, uluslararası arenada dereceler almış kızlarımız umarım bu geleneği Avrupa Şampiyonası'nda da devam ettirirler.
Erkekler için söylediğimiz temennileri kadın takımımız için de diliyorum. Basketbol kamuoyu ve basketbol adamlarının desteği takımımızın üzerinde olmalı. Tamam Basketbol Süper Ligi, EuroLeague, Kadınlar Basketbol Süper Ligi önemli; ama ülkelerin asıl basketbol reytinglerini ortaya çıkaran, milli takımların uluslararası başarıları ile ne kadar oyuncu ve basketbol antrenörü yetiştirdiğiyle ölçülüyor.
NBA'DE HÜCUM 7-10 SANİYE
- NBA’de forma giyen pivotlar, oyun felsefesinde gerçekleşen değişimlerin ardından oyun özelliklerine güncelleme yapmak zorunda kaldı. Pivotlarda; şut, top yönlendirme ve gerektiği yerde oyun kurabilme özelliği aranıyor. Sizce Avrupa’daki uzunlar, kısa vadede, bu özellikleri repertuvarlarına ekleyebilir mi? Eklerlerse Avrupa’daki savunma anlayışı nasıl bir değişim geçirebilir?
- NBA ve Euroleague'de oynanan basketbol çok farklı... En önemlisi sistemler farklı... NBA'e baktığımızda iddialı takımlar genelde 7-10 saniye arasında ortalama hücum etmeyi planlıyor. Burada en önemli şey topu hızla öteki sahaya taşımak ve alan paylaşımını doğru
bir şekilde yapabilmek. Bunu yapan takımlar zaten NBA'de iddialı oluyor.
Tabii ki NBA'de bu sistemde oynarken bir takım oyuncuların, sisteme adepte olabilmek adına basketbolları bir evrim geçiriyor. 5 numaralara bakınca, 4 numara pozisyonunda oynayan oyuncular gibi; şut atan, üçlük kullanabilen, hücumda topu playmaker gibi boş adama aktarabilen, driplingle ortaya gelen ve asist yapan oyunculara evrilmiş durumdalar. Savunmada da aynı şekilde geriye hızlı koşan, ribaund alan ve blok yapan oyuncular olarak...
Avrupa'nın bu sürece kısa vadede gelmesi mümkün değil gibi gözüküyor. Çünkü EuroLeague sistemine bakarsak, takımların birbirine set hücumlarıyla üstünlük sağlamaya çalıştığını görüyoruz.
Zaman zaman Euroleague'de de hızlı hücumlarla kolay sayılar bulan ekipler öne çıkıyor. Burada fast break'ler ile kolay sayı bulan ekipler bir adım öne çıkıyor. Avrupa'da oynanan sistem daha statik olsa da, yakın dönemde NBA oyun kurallarının Avrupa'ya hızla adapte olması gibi oyun anlayışında da yavaş yavaş NBA sistemine uyum sağlanacağını düşünüyorum.
Böylece Avrupalı uzun oyuncuların da NBA'de olduğu gibi her türlü hücum ve savunma olgularına sahip basketbolculara evrileceğini söyleyebiliriz.
YORUMLAR