Yasemin Horasan | Miras
A Milli Kadın Milli Takım Menajeri Yasemin Horasan, "Uzun yıllardır kadın basketboluna hem kulüpler hem de milli takımlar bazında yapılan ciddi yatırımlar var. Geçmişe bakıldığında kulüp ve milli takımlar olarak elde edilen başarılarla önemli mirasa sahip organizasyonların olduğunu görüyoruz" dedi.
08 Şubat 2024 - 11:01 - Güncelleme: 08 Şubat 2024 - 11:08
HÜSEYİN DEMİR
Kariyerim boyunca hem yurt içi hem yurt dışında üst düzeylerde başarılı olmuş büyük camiaların formasını giydim ve önemli başarılara imza attım. Bu benim için tabii ki çok büyük gurur kaynağı oldu. Milli takım formasını her giydiğimde ve İstiklal Marşımızı okuduğumda paha biçilemez duygular yaşadım. Ülkemizi, bayrağımızı en iyi ve en yakışır şekilde temsil etmek sporculuk kariyerimdeki en değerli anlarım olmuştur.
Avrupa şampiyonasında gümüş madalya kazanmak, dünyanın nabzının attığı ve tüm sporcuların hayali olan Olimpiyatlar'a katılmak, ülkemizi temsil etmek her zaman en büyük mutluluğum oldu. Ay yıldızlı formayı en çok terleten sporcuların en başında gelmek de benim için çok gurur verici… Sporculuk kariyerim bittikten sonra işin yöneticilik kısmında olmamın bana daha uygun olduğuna karar verdim. Yöneticilik kariyerimin bu alanında kendimi daha çok geliştirdim. FIBA’nın elit sporcuların Erasmus+ desteğiyle gerçekleştirilen Time-Out Projesi’nde yer aldım. Bu çalışmada federasyonumuzun bana duyduğu güven ve önerileriyle uluslararası eğitim projesine katıldım.
Yeni kariyerime geçiş aşaması da iyi bir deneyim oldu. Programı başarıyla tamamladıktan sonra 2019-2023 döneminde FIBA Kadın Komisyonu'nda yer aldım, yeni dönemde de hâlen bu görevim devam ediyor. Avrupa basketbolunun durumu ve sorunları geliştirilecek noktalar hakkında fikir alışverişlerinde bulunup kadın basketbolunun hem kendi ülkemizde hem de Avrupa’da bütün paydaşlarıyla gelişimi ile alakalı toplantılar yaparak öneriler sunuyoruz.
Tabii ki kulüp takımlarında kazanılan her şampiyonluk her kupa çok değerli ve hepsinin yeri ayrı ve özel… 2011 yılında milli takımımızla 2011 Avrupa Şampiyonası'nda aldığımız gümüş madalya ve sonrasındaki 2012 Londra Olimpiyatları'ndaki bütün maçlar bizim için çok değerliydi. Olimpiyatlar'da dünyanın en önemli spor insanlarıyla aynı ortamda bulunma şansı, orada yaşadığımız tüm anın, tüm deneyimlerin paha biçilmez bir değer olduğunu düşünüyorum.
Benim oynadığım dönemlerde basketbol daha farklıydı, arada çok uzun yıllar olmamasına rağmen sistem çok değişti, şu anda tamamen fiziksel oyunun ön planda olduğu bir dönem gözlemliyoruz. Günümüz basketbolunda oynuyor olsaydım, fizikselliğin öneminin daha farkında olarak ona yatırım yapardım. Oyun zekası ve yetenek olarak günümüz basketbolunda da yine başarılı bir sporcu olacağımı düşünüyorum.
Ülkemizde kadın basketboluna uzun yıllardır hem kulüpler hem de milli takımlar bazında ciddi yapılan yatırımlar var. Kadın basketbolunda geçmişe bakıldığında kulüp ve milli takımlar olarak elde edilen başarılarla önemli mirasa sahip organizasyonların olduğunu görüyoruz.
A Milli Takım ile 2011 yılında alınan gümüş madalya, 2012 Olimpiyatları, 2013’teki bronz madalya, 2014 Dünya Kupası, arkasından 2016 Rio Olimpiyatları'na katılma başarısı elde etmenin önemli başarılar olduğunu düşünüyorum.
Kulüpler bazında; EuroLeague, EuroCup kazanmak finaller oynamak... Bu başarılar gerçekten uzun yıllardır yapılan emeklerin ve yatırımların karşılığı oluyor...
Milli takımlarda son dönemlerde alıştığımız başarı grafiğinin biraz altında kaldık. Türk kadın basketbolunun tüm paydaşlarıyla birlikte, tekrar büyük başarılar elde etmek ve kürsüye çıkmak için hepimize düşen sorumluluklar var. Yüksek farkındalıkla ve büyük bir özveriyle bu işe öncelikle inanıp devamında herkesin sınırlarını zorlayıp tekrar büyük organizasyonlarda başarı elde etmek için sürekli çalışmamız gerekiyor. Önümüzdeki yıllara bakıldığında potansiyelli ve iyi bir oyuncu grubumuz olduğunu düşünüyorum. Geçen süreci tecrübe ve sorumluluk almak anlamında sporcularımız da iyi değerlendirdiğinde Türk kadın basketbolunun geleceğine umutla bakıyorum.
Kadınlar Basketbol Süper Ligi’nin gerçekten kıymetli, çok rekabetçi bir organizasyon olduğunu söyleyebilirim. Birçok takım birbirini yenebilecek kuvvette, bu rekabet ortamı da maçlara kalite ve seyir zevki getiriyor. Bu rekabetçiliği yazılı ve görsel basında, sosyal medyada daha ön plana çıkarmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de cinsiyet ve fırsat eşitliğiyle alakalı sorunlar tabii ki var. Ortada yapılması gereken bir iş varsa ve bu işin ehli kimse o görevlere getirilmeli ve kadın erkek ayrımı yapılmamalı... Kadınların hayatlarında yaşadıkları zorluklar ve öncelikler de göz önünde bulundurulduğunda kadınların iş alanlarında daha dezavantajlı olduğu kanısındayım. Ancak değişen dünyada bu eşitsizliğin yavaş yavaş -istenilen seviyeye henüz ulaşmamış da olsa- pozitife evirildiği düşüncesindeyim.
Türkiye Basketbol Federasyonu, hayatının büyük kısmını kadın basketboluna adamış isimlere önem veriyor. Bizler de ekiplerimizi oluştururken hem potansiyeline inanıp güvendiğimiz hem de desteklenmesi gereken kadın antrenör ile yöneticilerin artması ve etkin rol oynaması konusunda hassasiyet gösteriyoruz.
Gelişen ve değişen basketbola baktığımızda genç sporcularımızın ve eğiticilerin üzerinde en çok durması gereken şeyin fiziksel ve mental kuvvet ile devamlılık olduğunu düşünüyorum. Tüm altyapı sporcularına tavsiyem; biraz klişe gibi olacak ama ben gerçekten çok inanıyorum... Yaptıkları şeyi çok sevsinler, keyif alarak yapsınlar... Günün sonunda keyif almadan yaptığımız hiçbir şeyde gerçek başarıya ve tatmine ulaşamıyoruz.
Kariyerim boyunca hem yurt içi hem yurt dışında üst düzeylerde başarılı olmuş büyük camiaların formasını giydim ve önemli başarılara imza attım. Bu benim için tabii ki çok büyük gurur kaynağı oldu. Milli takım formasını her giydiğimde ve İstiklal Marşımızı okuduğumda paha biçilemez duygular yaşadım. Ülkemizi, bayrağımızı en iyi ve en yakışır şekilde temsil etmek sporculuk kariyerimdeki en değerli anlarım olmuştur.
Avrupa şampiyonasında gümüş madalya kazanmak, dünyanın nabzının attığı ve tüm sporcuların hayali olan Olimpiyatlar'a katılmak, ülkemizi temsil etmek her zaman en büyük mutluluğum oldu. Ay yıldızlı formayı en çok terleten sporcuların en başında gelmek de benim için çok gurur verici… Sporculuk kariyerim bittikten sonra işin yöneticilik kısmında olmamın bana daha uygun olduğuna karar verdim. Yöneticilik kariyerimin bu alanında kendimi daha çok geliştirdim. FIBA’nın elit sporcuların Erasmus+ desteğiyle gerçekleştirilen Time-Out Projesi’nde yer aldım. Bu çalışmada federasyonumuzun bana duyduğu güven ve önerileriyle uluslararası eğitim projesine katıldım.
Yeni kariyerime geçiş aşaması da iyi bir deneyim oldu. Programı başarıyla tamamladıktan sonra 2019-2023 döneminde FIBA Kadın Komisyonu'nda yer aldım, yeni dönemde de hâlen bu görevim devam ediyor. Avrupa basketbolunun durumu ve sorunları geliştirilecek noktalar hakkında fikir alışverişlerinde bulunup kadın basketbolunun hem kendi ülkemizde hem de Avrupa’da bütün paydaşlarıyla gelişimi ile alakalı toplantılar yaparak öneriler sunuyoruz.
Tabii ki kulüp takımlarında kazanılan her şampiyonluk her kupa çok değerli ve hepsinin yeri ayrı ve özel… 2011 yılında milli takımımızla 2011 Avrupa Şampiyonası'nda aldığımız gümüş madalya ve sonrasındaki 2012 Londra Olimpiyatları'ndaki bütün maçlar bizim için çok değerliydi. Olimpiyatlar'da dünyanın en önemli spor insanlarıyla aynı ortamda bulunma şansı, orada yaşadığımız tüm anın, tüm deneyimlerin paha biçilmez bir değer olduğunu düşünüyorum.
Benim oynadığım dönemlerde basketbol daha farklıydı, arada çok uzun yıllar olmamasına rağmen sistem çok değişti, şu anda tamamen fiziksel oyunun ön planda olduğu bir dönem gözlemliyoruz. Günümüz basketbolunda oynuyor olsaydım, fizikselliğin öneminin daha farkında olarak ona yatırım yapardım. Oyun zekası ve yetenek olarak günümüz basketbolunda da yine başarılı bir sporcu olacağımı düşünüyorum.
Ülkemizde kadın basketboluna uzun yıllardır hem kulüpler hem de milli takımlar bazında ciddi yapılan yatırımlar var. Kadın basketbolunda geçmişe bakıldığında kulüp ve milli takımlar olarak elde edilen başarılarla önemli mirasa sahip organizasyonların olduğunu görüyoruz.
A Milli Takım ile 2011 yılında alınan gümüş madalya, 2012 Olimpiyatları, 2013’teki bronz madalya, 2014 Dünya Kupası, arkasından 2016 Rio Olimpiyatları'na katılma başarısı elde etmenin önemli başarılar olduğunu düşünüyorum.
Kulüpler bazında; EuroLeague, EuroCup kazanmak finaller oynamak... Bu başarılar gerçekten uzun yıllardır yapılan emeklerin ve yatırımların karşılığı oluyor...
Milli takımlarda son dönemlerde alıştığımız başarı grafiğinin biraz altında kaldık. Türk kadın basketbolunun tüm paydaşlarıyla birlikte, tekrar büyük başarılar elde etmek ve kürsüye çıkmak için hepimize düşen sorumluluklar var. Yüksek farkındalıkla ve büyük bir özveriyle bu işe öncelikle inanıp devamında herkesin sınırlarını zorlayıp tekrar büyük organizasyonlarda başarı elde etmek için sürekli çalışmamız gerekiyor. Önümüzdeki yıllara bakıldığında potansiyelli ve iyi bir oyuncu grubumuz olduğunu düşünüyorum. Geçen süreci tecrübe ve sorumluluk almak anlamında sporcularımız da iyi değerlendirdiğinde Türk kadın basketbolunun geleceğine umutla bakıyorum.
Kadınlar Basketbol Süper Ligi’nin gerçekten kıymetli, çok rekabetçi bir organizasyon olduğunu söyleyebilirim. Birçok takım birbirini yenebilecek kuvvette, bu rekabet ortamı da maçlara kalite ve seyir zevki getiriyor. Bu rekabetçiliği yazılı ve görsel basında, sosyal medyada daha ön plana çıkarmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de cinsiyet ve fırsat eşitliğiyle alakalı sorunlar tabii ki var. Ortada yapılması gereken bir iş varsa ve bu işin ehli kimse o görevlere getirilmeli ve kadın erkek ayrımı yapılmamalı... Kadınların hayatlarında yaşadıkları zorluklar ve öncelikler de göz önünde bulundurulduğunda kadınların iş alanlarında daha dezavantajlı olduğu kanısındayım. Ancak değişen dünyada bu eşitsizliğin yavaş yavaş -istenilen seviyeye henüz ulaşmamış da olsa- pozitife evirildiği düşüncesindeyim.
Türkiye Basketbol Federasyonu, hayatının büyük kısmını kadın basketboluna adamış isimlere önem veriyor. Bizler de ekiplerimizi oluştururken hem potansiyeline inanıp güvendiğimiz hem de desteklenmesi gereken kadın antrenör ile yöneticilerin artması ve etkin rol oynaması konusunda hassasiyet gösteriyoruz.
Gelişen ve değişen basketbola baktığımızda genç sporcularımızın ve eğiticilerin üzerinde en çok durması gereken şeyin fiziksel ve mental kuvvet ile devamlılık olduğunu düşünüyorum. Tüm altyapı sporcularına tavsiyem; biraz klişe gibi olacak ama ben gerçekten çok inanıyorum... Yaptıkları şeyi çok sevsinler, keyif alarak yapsınlar... Günün sonunda keyif almadan yaptığımız hiçbir şeyde gerçek başarıya ve tatmine ulaşamıyoruz.
YORUMLAR