"Türkiye'de oynamadan asla NBA oyuncusu olamazdım"

Zaza Pachulia, hem 16 yıllık NBA oyunculuğunun dönüm noktalarını hem de yöneticiliğe geçişin püf noktalarını anlattı.

"Türkiye'de oynamadan asla NBA oyuncusu olamazdım"
27 Nisan 2020 - 14:07
İstanbul’a 14 yaşında ayak basan o Gürcü çocuğun önce Türkiye Ligi şampiyonu olacağına, 5.5 yıl sonra NBA’e sıçrayacağına ve orada tam 16 sezon geçireceğine pek ihtimal veren çıkmazdı herhalde. Ancak Zaza Pachulia hırsı ve kendi deyimiyle ‘ölümüne çalışma arzusuyla’ önce NBA’de önemli bir oyunculuk kariyeri yaptı. Şimdi ise spor yöneticiliğinde ilk adımları atıyor. 

1998’de Gürcistan’dan gelip Türkiye’de beş yıl geçirdiniz. İstanbul'da hâlâ dostlarınız var mı?
  • Tabii ki! Her yaz Gürcistan'la beraber İstanbul’a da uğruyoruz ailece. Elbette birlikte basketbol oynadığım ve ilişkimi sürdürdüğüm bazı dostlarım var orada. Çünkü o dönem benim için gerçekten altın yıllardı. 14 yaşında İstanbul’a geldim ve 19 yaşındayken ayrıldım. Yani neredeyse beş buçuk yıl oynadım. Sonra NBA’deki lokavt sırasında yine İstanbul'a geldim. Türkiye kariyer yolculuğumun en önemli parçasıdır. Çünkü Türkiye'de oynamadan, Türkiye'nin varlığı olmadan böyle başarılı olamazdım. Okulu orada bitirdim, çok fazla hatıram var İstanbul ile ilgili. Yani, hayatımdaki en önemli adımdı bu.
 
Muhtemelen kariyerinizde çok önemli bir adım oldu İstanbul, öyle değil mi?
  • Evet, en önemlisi de Gürcistan'dan doğrudan NBA'ye gitmem mümkün değildi. Özellikle de 14, 15 ya da 16 yaşındayken çok fazla endişeniz olmuyor hayatta. Bekârsın, sadece basketbolu düşünüyorsun. Büyüme aşamasında sadece o dönemin keyfini çıkarıyordum. Bol bol da hata yapıyordum. Tabii ki çok şey de öğreniyordum. Mesela yıldız takımdaki ilk koçum Selçuk Ernak gibi harika kişilerle çalıştığım için şanslıydım. Ernak, o zaman da çok iyi bir koç olma potansiyeline sahipti ve zaten üst düzey profesyonel bir koç oldu.
 
O dönemde üzerinizde etkisi olan diğer koçları da hatırlıyor musunuz?
  • Ernak'tan sonra genç takımda koçum Fatmir Cuka’ydı. Onun da gelişimim üzerinde büyük payı oldu. Sonra beni 16 yaşında Ülker A Takımı’na aldılar. Orada da koçumuz Murat Didin’di. Sonra Tolga Öngören geldi. Çok ilginç bir koçtu. Ben başarıya aç bir yapıya sahiptim. Öngören bunu gördü ve bir üst seviyeye çıkardı. Beni spor salonunda en sıkı çalışan oyuncu haline getirdi. Bunun için de ona minnettarım.
 
Sahada kalmanız için zorluyor muydu sizi? Ne yapıyordu?
  • Mesela bir Türk Telekom maçını hiç unutmuyorum. Çok sert bir darbe aldım yüzüme, hatta dişim kırıldı. O dişi, çocuklardan biri bulup molada bana geri getirdi. Ağzım kan içindeydi, hiç umursamadım ve maça devam ettim. İşte Tolga'nın bana öğrettiği yaklaşım buydu. Şunu derdi hep: “Hiçbir şey umrumda değil. Eğer nefes alabiliyorsan spor salonundan çıkmamalısın.” Bugün bile hâlâ bana öğrettiği o anlayışın katkısını görüyorum yaşamımda. Bahsettiğim tüm bu antrenörlerin bana büyük katkısı oldu.
 
NBA’A AİT OLDUĞUNUZU HER GÜN KANITLAMALISINIZ


 
ABD’deki günlerinize gelelim. 2003’te NBA draftında ikinci turda 42. sıradan Orlando Magic tarafından seçildiniz. Nasıl bir başlangıç yaptınız?
  • Öncelikle çaylak sezonumu hatırlıyorum. Doc Rivers, Orlando Magic'teki koçumdu. İlk birkaç maçta hiç oynamamıştım ve bu yüzden çok çok üzgündüm. Çünkü oynamak istiyordum. 19 yaşındaydım. Bir ikinci tur draft seçimiydim ve bir an önce neler yapabildiğimi kanıtlamak istiyordum. Koç, bu hayal kırıklığımı gördü. Beni ofisine çağırdı ve şunu söyledi. “Hazır ol. Ama seni ne zaman oynatacağımı bilmiyorum. Bunun için fiziksel ve zihinsel olarak hazır olmalısın.” Çok kısa bir sohbetti. O odadan maçlara nasıl hazırlanacağımı düşünerek ayrıldım. Hemen kendime bireysel antrenör tuttum. Her maçtan ve her takım idmanından sonra bir özel antrenman daha yaptım. Maçtan sonra seyircilerin salonu terk etmesini beklerdik ve sabah saat 2:00'ye kadar idmana devam ederdik. Yani koçun o sözlerine inanmıştım. İlk NBA maçımı da Chicago Bulls'a karşı oynadım: Yedi sayı ve altı ribaundum vardı. Kötü bir başlangıç ​​değildi. O an için tamamen hazırdım.
 
En başından beri kişisel antrenörünüz var mıydı?
  • Evet. Aslında o antrenör Fatmir Cuka’ydı. Türkiye'de de bana koçluk yapmıştı. Şanslıydım çünkü ben Orlando'da oynuyordum, o da Miami'de yaşıyordu. Benden bir yıl önce ABD'ye gelmişti. Doc Rivers’ın o sözlerinden sonra hazır olmak için bana yardım edecek birine ihtiyacım vardı. Bu yüzden Fatmir'i aradım ve ondan Orlando'ya taşınmasını istedim. Böylece beraber çalışmaya devam edebildik. Birbirimizi Ülker'den tanıyorduk. Mali konularda da anlaşınca devam ettik.
 
Kaç yıl sizinle kaldı?
  • Yıllarca birlikteydik. Kariyerimin sonlarına kadar beraber çalıştık. Şimdi işler değişti. NBA'de arıtk her takımda o kadar fazla performans koçu var ki. Şimdi neredeyse her oyuncuya bir performans antrenörü düşüyor. Bu sebeple artık kişisel antrenöre gerek yok.
 
Sonra 2005 ile 2013 arasında sekiz sezonu Atlanta Hawks’ta geçirdiniz…
  • Atlanta dönemi benim için çok önemliydi. Orada yaşamaktan çok hoşlandım. Üç çocuğum Atlanta'da doğdu. Orayı kendime ev yaptım. Ama Atlanta'dan Milwaukee'ye taşınmak önemli bir değişiklikti. Çünkü Milwaukee’de farklı bir görevim vardı. Birden bire daha iyi bir oyuncu oldum orada. Orada sorumluluğum da farklıydı. Hem oynamalı hem de Giannis Antetokounmpo ve Jabari Parker gibi gençlere örnek olmalıydım.
 
Ve çoğunlukla uluslararası bir takımdı o. Yunan, Türk, Arjantinli ...
  • Evet evet. Çok sevgili arkadaşım Ersan, Arjantinli Carlos Delfino ve Yunan Giannis de oradaydı. Fransız oyuncularımız da vardı. Genç bir takımdık. Harika bir deneyimdi. Ciddi bir sorumluluk aldım orada. Koç. Jason Kidd için oynamak çok harikaydı. Sonra oradan Dallas'a gittim. Dallas’ta şaşırtıcı bir şey oldu çünkü kariyer sezonumu orada geçirdim. Oradaki koçum Rick Carlisle bence NBA’deki en zeki antrenörlerden biridir. Dirk Nowitzki’den de çok şey öğrendim. Yani inanılmaz bir deneyim oldu benim için.

Otuzlu yaşlarda çok iyi bir çıkış yakaladınız öyle değil mi?
  • Orada şunu gördüm, otuzlu yaşlarımın başına gelmeme karşın kariyerim yükselişteydi, daha iyi oynuyordum. Bu sayede Warriors’tan bir teklif aldım. Bu da benim için bir tür maç sayısı gibi oldu. Orada Steph, Klay, Drummond, Andre, Durant, Shaun, David West ve Steve Kerr gibi isimlerle bir aradaydım. Bir rüya gibiydi. Tüm bu yıldızlarla oynuyordum ve bir tür ‘showtime’ oldu bu. Hem ilk yıl hem de ikinci yıl şampiyon olduk. Muhtemelen NBA’deki 16 yılımda benim için en unutulmaz sezonlar oldu.
 
Pek çok koçtan bahsettiniz. Üzerinizde en fazla etkisi olan koçlar kimlerdi?
  • Tabii her koçun kendi tarzı var. Bu sayede bugün buradayım. Bu sebeple muhtemelen kaç maç oynadığım, kaç sayı attığım, kaç ribaund aldığım hakkında konuşmayacağım. Kesinlikle bunlarla gurur duyuyorum ama benim için en önemlisi büyük koçlarla çalışmaktı. İnanılmaz akıl hocaları ve koçlarım olduğunu hep anlatıyorum. Onlar aynı zamanda benim için çok iyi birer akıl hocasıydı.
 
NBA’da tam 16 sezon geçirdiniz. Böyle kalıcı olmanın bir sırrı var mı?
  • NBA bir gösteridir. Orada her gün, her maç daha iyi olmak için bir fırsatınız vardır. Açıkçası NBA'de bunu yapmak zor, ama oradaki yerinizi korumak daha da zor. Çünkü çok çetin bir rekabet var. Her yıl yalnızca 450 oyuncu NBA’de oynayabiliyor. Ve her sene draft’la yeni oyuncular geliyor. Yabancı ülkelerden gelen oyuncular var. Bu sebeple bu ligdeki yerinizi korumak gerçekten çok zordur. NBA’e ait olduğunuzu her gün kanıtlamak zorundasınız. Üstelik bunu her gün yapmak zorundasınız.
 
 
"WARRIORS SAHADA VE DIŞINDA BİRİNCİ SINIF BİR TAKIM"


 
Biraz da Golden State Warrriors’tan bahsedelim. Orada iki sezon oynadınız. Saha içinde ve dışında nasıl bir organizasyon var orada?
  • Her şeyden önce şunu söyleyeceğim: En tepeden en aşağıya birinci sınıf bir organizasyon. Ve bu organizasyon çok iyi profesyonellerle dolu. Takım çalışmasını biliyorlar. Disiplini biliyorlar. İş yaparken eğlenmenin değerini biliyorlar. Bunları bir araya getirirseniz, iyi şeyler ortaya çıkar zaten. Warriors bu tür bir yaklaşıma sahip olmanın mükemmel bir örneğidir. Çok çalıştılar ve arka arkaya beş finalde oynayan bir takım kurdular. Hiç de fena değil!
 
Oraya gittiğinizde, takımın diğerlerinden farklı olduğunu hemen fark ettiniz mi?
  • Farklıydı sanırım. Zaten Steph, Klay, KD, Drummond gibi bir süperstarlarınız olunca farklı olmalısınız öyle değil mi? Showtime dediğimde hem saha içinde hem saha dışında bir showtime söz konusuydu. Nereye gidersek gidelim, havalimanında, otelde, her yerde herkes bizi görmek istiyordu. Bu sebeple ekstra güvenlik önlemi almak gerekiyordu. Mesela takım halinde akşam yemeğine gittiğimizde restoranı kapatmak zorunda kalıyorduk. Herkese açık bir mekânda hiç oturamadık çünkü herkes fotoğraf çektirmek veya imza almak istiyordu ya da sadece oyunculara merhaba demek istiyordu. Bu nedenle takım, özel salonlara veya ekstra güvenliğe daha fazla para harcamak zorunda kaldı.
 
Eminim ki oradaki iki sezonda idari kadrodan bazı kişilerle tanıştınız, mesela şimdi yakın arkadaşınız olan Kirk Lacob gibi…
  • Bu adamlarla çalıştığım için şanslıydım. Başkan ve CEO Rick Welts ile başlayalım. Aslında onun bir personel toplantısına katılmıştım. Ayrıca dediğiniz gibi Kirk Lacob ile iyi anlaştık. Genel menajer Bob Myers ile de tanıştım. Yani etrafınızda böyle iyi kişiler olduğunda çok şey öğreniyorsunuz, olaylara farklı açılardan bakıyorsunuz. Bu ekip kesinlikle her konuda size yardımcı oluyor. Açıkçası Rick Welts ve diğer idarecilerle bu iş toplantılarına katılmak benim için harika deneyimlerdi. Söylediğim gibi şu anda yaptığım işlerle ilgilenmemi sağladı o toplantılar. Henüz basketbol oynarken bunu tecrübe etmiş oldum.
 
Henüz oyuncuyken bu yeni kariyeri planlamış mıydınız yoksa ani bir karar mıydı?
  • Hayır, aslında daha bu kararı daha önce vermiştim. Zaten uzun bir süreden beri işletme dersleri alıyorum. Neredeyse 10 yıl oldu: Önce Harvard'a gittim. Şimdi de spor yönetimi dersleri için Stanford Üniversitesi’ne gidiyorum. Yani, bu işin business tarafına uzun zamandır ilgi duyuyorum. Dediğim gibi Warriors’ta oynadıktan ve o toplantılara katıldıktan sonra, yapmak istediğim şeyin bu olduğuna ikna oldum.
 
Sonra bir sezonu da Detroit'te geçirdiniz. Ardından karar zamanı geldi. Warriors'tan bir teklif aldınız mı veya karar vermeden önce başka bir şey yaptınız mı?
  • Aslında iyi bir fırsat gelirse bir iki sezon daha basketbol oynamayı umuyordum. Hem aile ve dört çocuk sahibi olunca hem de basketbol oynayınca dikkatli olmalısın. Sürekli bir yerden bir yere taşınmak sorun yaratabilir. Ben de bu durumda bencil davranamazdım çünkü ailem yıllarca çok fedakârlık yapmıştı. Çocuklar bir okuldan diğerine geçiyordu. Her yıl eşyaları paketleyip açmak pek de eğlenceli değil. Bu sebeple ben de doğru yere gittiğimden emin olmak istiyordum. Bu şekilde daha iyi yaşayabileceğimiz ve hayatımızın tadını çıkaracağımız bir yere gitmek istedik. Bana da bir-iki teklif gelmişti ama onlar da beklentilerimi karşılamıyordu.
 
Warriors’ın teklifi ne zaman geldi?
  • Tam o sırada, yani temmuz ayı sonlarında, Kirk Lacob aradı ve Warriors’ın idari kadrosuna katılmak isteyip istemediğimi sordu. Düşünmeden kabul edeceğim bir teklifti çünkü takımı biliyordum, nereye geldiğimi ve kiminle çalışacağımı biliyordum. Bu benim için büyük bir motivasyon kaynağı oldu. Sizi tanıyan birilerinin böyle bir teklif yapması gerçekten harika bir şey. Birkaç gün sonra onları arayıp yanıtımı söyledim. Ama çok da kolay olmadı basketboldan kopmak. Neyse ki basketbolun içinde kalacaktım. Hayatımın bu yeni bölümü için heyecanlıydım.
 
Warriors’ta danışman olarak görünüyorsunuz. Nasıl bir görev ve sorumluluk alanınız var?
  • Şu anda basketbol operasyonlarına ve iş operasyonlarına odaklanmış durumdayım. Biraz scout’luk da yapıyorum, kurumsal ortaklıklarla ilgileniyorum. Ayda iki kez NBC Sports’un Bay Area TV bölgesi kanalına çıkıyorum. Maç öncesi, devre arası ve maç sonrasında yorum yapıyorum. Bazı halk etkinliklerine katılıyorum. Biraz da koçlara ve genç oyunculara yardım ediyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse her şeyden biraz yapıyorum. Artı, Stanford'daki derslere gidiyorum. Yani bu ilk sezonu tamamen kendi tarzımda geçiriyorum. Yönetici olarak büyüme yılım bu. Şimdilik çok keyifli gidiyor. Tabii ileride ilgi alanlarım daralacak ve bazı şeylere odaklanacağım. Ama ilk yıl, genel bilgileri almak ve Warriors’ı çevreleyen her şeyi deneyimlemek istiyorum. Bundan sonra da sanki iş geliştirme tarafına biraz daha fazla odaklanacağım.
 
Biraz scout’luk yaptığınızdan da bahsettiniz. Uluslararası oyuncuları mı izliyorsunuz yoksa Amerikalıları mı?
 
  • Scout’luk çok önemli bir iş. Hem tüm dünyadan oyuncuları hem de ABD’yi izliyorum. Çünkü draft yaklaşıyor ve serbest oyuncular dönemi geliyor. Takıma katkı verecek edecek doğru oyuncuyu seçtiğinizden emin olmak istiyorsunuz. Yani bu oyuncuları sürekli takip etmek doğru kararları vermenize yardımcı oluyor.
 
Çok seyahat ediyor musunuz?
 
  • Genelde ofisteyim. Şu anda pek seyahat etmiyorum. Bu sezon çoğunlukla San Francisco’daki ofisteyim.
 
Geçen 20 yıla göre pek alışmadığınız bir durum bu, öyle değil mi?
 
  • Kesinlikle! Elbette farklı. Ama dediğim gibi, son derece meşgûlüm, haftada iki kez de okula gidiyorum. Tabii ki ailemle ve çocuklarımla zaman geçirmek benim için önemli. Yani yapacak pek çok şey var. Seyahat etmek yerine bunları yapmak daha güzel. Bu anları kaçırmak istemiyorum.
 
Çocuklarınız kaç yaşındalar?
 
  • Davit 11, Saba 10 yaşında. İki de kızımız var: Mariam 7, Nutsa 2 yaşında.
 
Bundan sonraki 10 yılı San Francisco'da geçireceksiniz galiba?
 
  • Umarım böyle olur. Emekli olduktan sonra eşimle, çocuklarımla da konuştum. Umarım, hepimiz bu karardan memnun kalırız. Benim için herkesin mutlu olması ve aynı fikirde olması önemli.
 
"SEVGİLİ DOSTUM CURRY BASKETBOLU DEĞİŞTİRDİ"

 
Biraz da ‘uzunlardan’ konuşabilir miyiz? Siz de bir uzunsunuz ama NBA'deki oyun sürekli değişiyor. Günümüzde, uzunlar bile üçlük atmak zorunda. NBA'deki oyunun bu dönüşümünü nasıl gözlemliyorsunuz?
  • Evet, benim NBA’deki ilk yıllarımda, mesela Shaq ligi domine ediyordu. NBA bir uzunlar ligiydi. Shaq’ın yanı sıra Yao Ming ve Alonzo Mourning gibi oyuncular vardı. Sonra Dwight Howard geldi. Takımlarına maçı kazandıran uzun oyuncular olurdu. Bu yüzden her takımın kadrosunda mutlaka altı uzun oyuncu olduğunu hatırlıyorum. Sahada o dakikaları alabilmek için öyle sıkı bir rekabet vardı ki! Şimdi baktığımızdaysa takımların yalnızca bir ya da iki uzunu var. Altı hatta yedi uzundan yalnızca bir ya da ikiye! Ben de bunun için sevgili dostum Steph Curry'i suçlayacağım. Bu onun hatası! Ligi değiştirdi, hatta basketbolu değiştirdi. Ondan önce çok fazla sürü ikilik şut kullanılırdı. Şimdi, Steph orta çizgiden atmaya devam ediyor. Onun için kolay tabii. Şimdi orta sahadan şut atmaya çalışan bir sürü oyuncu görüyorum. Üstelik topu potaya fırlatmıyor normal şut gibi kullanıyorlar. Üstelik işe de yarıyor.
 
Peki uzun oyunculara ne oldu? Onlara NBA’de yer yok mu artık?
  • Spor analizinin gelişmesiyle beraber 3'lük atışlar artık oyunun çok önemli bir parçası haline geldi. Ancak bu durum oyunda da büyük bir değişikliğe yol açtı. Buna uyum sağlayabilenler ligde devam edebildi. Gittikçe daha fazla şut kullanan uzun görüyorsunuz. Oyunlarında değişiklik yapabilirlerse NBA’de daha uzun süre kalma şansları oluyor. Bu dönüşümü başaramayan eski basketbol ekolüne sahip oyuncular NBA’den ayrılmak zorunda kaldı, Avrupa'ya, Çin'e ya da dünyanın farklı yerlerine gittiler. Birkaç yıl içinde belki de ligin yüzde 50'si değişti. Demek istediğim ligde artık yepyeni yüzler var. Açıkçası, beraber büyüdüğüm, karşı karşıya oynadığım oyuncuların ayrıldığını görmek üzücüydü. Ama aynı zamanda basketbol için de iyi oldu çünkü şimdi gardların çok etkili olduğu sistem sayesinde basketbol yükselişte. Seyirciler de bu hızlı tempoyu seviyor. Yani mevcut durum böyle.
 
"SAHADA HIZLI KARAR VERMEK İÇİN BEYNİNİZİN DE ÇALIŞMASI LAZIM"
 
Şu eğitim ve okul işini sorayım. Türkiye'de liseye gitmiştiniz değil mi?
  • Gittim, evet. Selim Pars Koleji’ne gittim. Ama 16 yaşında profesyonel basketbol oynamaya başladım. Özellikle benim gibi kariyerine Türkiye'de başlayan, Avrupa’dan gelen bir oyuncu için eğitim çok önemli.
 
Bugüne kadar Northwestern, Georgia State ve Harvard Business School, ardından da Stanford'daki derslere katıldınız. Gerçekten bir sporcu için bunun önemli olduğunu düşünüyor musunuz?
  • Özellikle basketbol için eğitim çok önemli. Şimdi hep basketbolun ne kadar hızlı oynandığından bahsediyoruz öyle değil mi? Yani bir basketbolcu olarak sahada hızlı karar alabilmek için beyninizin de iyi çalışması gerekir. Ayrıca basketbol hızla değişiyor. Bakın, şimdi veri ve analizin bu oyunun ne kadar büyük bir parçası olduğu hakkında konuşuyoruz değil mi? Yani bu da eğitime ihtiyacınız olduğu anlamına gelir. Ben bir sporcu olarak, zamanımın çoğunu sınıfta değil spor salonunda geçiriyorum. Bunu dengelemek için de iyi bir yol da özellikle daha fazla zaman bulabileceğiniz yaz aylarında eğitim almak. Bu dönemde okula gitmek eksik kalan yönlerinizi tamamlamak için iyi bir çözüm olabilir.
 
Bu derslerde başka profesyonel sporcularla da karşılaşıyor musunuz?
  • Her zaman değil, çünkü eğitimle ilgili pek çok seçenek var çünkü herkes işletme dersleriyle ilgilenmiyor. Ayrıca farklı üniversiteler var tabii. Ancak geçen yıl Harvard'da Kyrie Irving ve Spencer Dinwiddie ile beraber ders gördük. Ama git gide daha çok sporcunun bu tip eğitimlere katıldığını görüyorum. Eğitimin önemini kavramış durumdalar. NBA de oyunculara farklı alanlarda ve farklı üniversitelerde bu programlara katılma imkânı sağlamakla iyi bir iş çıkarıyor.
 
Sanki Türkiye'de de buna ihtiyacımız var. Maalesef Türkiye'deki sporcuların çoğunluğu lise eğitimi aldıktan sonra üniversiteye gitmiyor. Halbuki çoğu sporcu kariyerleri bittikten sonra bir miktar eğitime ihtiyaç duyuyor… Ne dersiniz?
  • Kesinlikle! Çünkü, ne kadar yetenekli olursanız olun veya ne kadar sıkı çalışırsanız çalışın uzun bir profesyonel kariyeriniz olacağının bir garantisi yok! Sakatlanırsanız ne olacak? Ya da sahada işler yolunda gitmiyorsa? Diyelim ki ilk kontrattan sonra NBA’in dışında kaldınız, sonra ne olacak? Aldığınız eğitime, hayatınızın geri kalanında da ihtiyaç duyacaksınız. Hayatta ne yaptığınız ya da hangi alanda çalıştığınız hiç önemli değil. Dolayısıyla bir kere eğitin aldıktan sonra hem kararları almak daha kolay olur hem de süreçler daha kolaylaşır. Böylece arkadaşlarınızla, antrenörlerle, medyayla, sponsorlarla ilişkilerinizden de daha çok keyif alacaksınız. Ayrıca sahada ve saha dışında daha kolay vermenize yardımcı olur. Özellikle sosyal medyanın, seyircilerin ve medyanın çok dikkat dağıttığı bir dönemde bu daha da önem kazanır. Yani eğer eğitimli değilseniz, tüm bunlarla uğraşmak daha zordur. Eğer tekrar tekrar hata yaparsanız elinizdeki fırsatlar da kaçabilir!

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum