TON FARKI: Fenerbahçe Beko F4 yapar mı?
07 Şubat 2020 - 14:56
ALP ULAGAY: FINAL FOUR UZAK BİR RÜYA
Fenerbahçe sezon başında stratejiyi yanlış kurup hatalı transferler yaptı, EuroLeague’deki
3 sayı ve artan tempoyu takip edemedi. Bu sebeple bu sezon Final Four uzak bir rüya.
Fenerbahçe, EuroLeague’de fevkalade beş sezon geçirdi. Türk basketbolunda eşine rastlanmamış şekilde üst üste beş sezon Final Four oynadılar, bunun üçünde finale yükseldiler, 2017’de de kupayı kaldırmayı başardılar. Bu sezon ise beklenmedik bir durum söz konusu.
Sarı lacivertliler sezon başından beri puan cetvelinde alıştığı sıralamanın çok uzağında. play-off ümidi bitmiş değil elbette. Son 10 haftada yakalanabilecek bir seri, artan form durumu Fenerbahçe’ye play-off biletini getirebilir. Ancak asıl mevzumuz Fenerbahçe’nin bir kez daha EuroLeague Final Four’una kalıp kalamayacağı.
Sezonun bu bölümüne kadarki oyun ve sonuçlarla beraber rakiplerin durumu da bunun pek mümkün olmayacağını gösteriyor. Birinci sorun Fenerbahçe’nin kendi oyunuyla alakalı: Geçen beş sezonda takımı yukarı çeken elbette savunmasıydı. Ancak bu sezon sakatlıklar ve yeni oyuncuların uyum sorunu sebebiyle savunmadaki aynı sertlik yok. Bu sebeple Fenerbahçe beklenmedik yenilgiler aldı. Sakat oyuncular takıma döndükçe ve transferler katkı yaptıkça savunmadaki düzen oturabilir.
Fenerbahçe’nin önündeki daha büyük sorun ise rakiplerle alakalı: Artık rakipler hızlandı. EuroLeague’de NBA’den gelen rüzgârın etkilerini yavaş yavaş görüyoruz. Maç başına kullanılan hücum sayısı artıyor, hemen hemen her takımda üçlük şutların payı yükseliyor, delici skorerler önem kazanıyor. Puan cetvelinin üst sıralarında çoğunlukla hücumda daha tempolu oynayan takımlar var bu sezon. Üstelik geçen birkaç sezonu çok başarısız geçiren Maccabi ve Barcelona da çok daha iyi seviyede.
Buna karşılık Fenerbahçe bu eğilimi bu sezon için ıskalamış gibi görünüyor. Fenerbahçe, EuroLeague şampiyonu olduğu sezonda da hücum temposu en düşük takımdı (40 dk başına 78 hücum). 24 saniyeyi sonuna kadar kullanmak stratejilerden biriydi. Bu sezon da
durum çok farklı değil (40 dk başına 79.6 hücum). Yine maç başına en az hücum kullanan takım konumundalar.
Yaz döneminde de bu durumu değiştirecek transferler yapılmadı. Hep düzen oyuncuları seçildi. Ama şimdi görüyoruz ki üst düzey rakiplere karşı kendi pozisyonunu yaratabilecek basketbolcu yok. Dixon yaşlandı, Sloukas istikrârsız, De Colo da düzene henüz tam anlamıyla alışabilmiş değil. Başa baş giden her maçta Fenerbahçe en az bir lider ve yaratıcı oyuncu yokluğunu çok hissediyor.
Kısacası sarı lacivertliler bu sezonki genel strateji ve kadro yapısı EuroLeague’deki hâkim eğilimin gerisinde kaldı. Bu sebeple Fenerbahçe’nin yapabileceği en iyi iş yedinci veya sekizinci sıradan play-off’a girmek olacak, ama play-off’taki rakiplere üstünlük kurması bu
sezon için mümkün olmayacak. Buna karşılık umutsuzluğa kapılmak için bir sebep yok. Avrupa basketbolunun gelmiş geçmiş en büyük koçu hâlâ takımın başında, salon yerinde, taraftar tribünde. Gelecek sezon kadroda kilit değişiklikler yapılırsa Fenerbahçe yeniden zirveye oynayacaktır.
FATİH SABOVİÇ: FENERBAHÇE YAPTI, YiNE YAPAR!
Son yıllarda EuroLeague’in zirvesinden düşmeyen Fenerbahçe Beko, 2019-2020 sezonunda en tatsız başlangıçlarından birini yaptı. Ancak dümende Zeljko Obradovic varsa ve buna ilave olarak ufukta bir fikstür avantajı da görünüyorsa, her şey mümkün.
Kaos, kozmosu doğurur. Sonra da kozmos, tekrar kaosa evrilir. Hayatta hiçbir şey; sürekli düşüş ya da sürekli yükseliş yaşayamaz. Bu döngü ve dalgalanma belki de ‘en temel doğa kanunu’ diyebiliriz.
Benzer gidişat Fenerbahçe Beko açısından da geçerli. Yıllarla yoğrulan sağlam bir yapılanmanın üzerine çıkılmaya başlanan katlar, son 5 sezonda ‘büyük patlama’ yaratılmasını sağladı. Fenerbahçe, Türkiye ve Avrupa’da herkesin korkulu rüyası hâline geldi.
‘DOMİNO ETKİSİ’ YAŞANDI
- Ancak son yıllarda Fenerbahçe’den ayrılan isimler ve onların yerine gelenler arasında yaşanan geçiş süreçlerindeki performans farkları beklentilerin altında kaldı.
- EuroLeague ekipleri arasında makas daraldı. Herkes sürpriz yapabilecek potansiyele kavuştu.
- Geçen sezonki sakatlıklar yaz dönemi ve 2019-2020 başlangıcından bu yana can sıkıcı hâl aldı.
- Önemli takviyelere rağmen takım kimyası bir türlü beklenen seviyelere gelemedi.
- İlk 17 normal sezon maçının 9’u deplasmanda oynandı. Bu 9 mücadelede sadece 2 galibiyet alındı. Kaybedilen 7 mücadeleden 7’si de ilk 10 basamakta yer alan ekiplere
karşıydı.
- Her kötü sonuç sonrası medya ve sosyal medyada yapılan ‘bütçe tartışmaları’ da negatif etkiler yarattı. ‘Domino etkisi’ kendini fazlasıyla hissettirdi.
UYANIŞ YOLCULUĞU…
- Zalgiris, Pana, Zenit ve Valencia maçlarında alınan ‘talihsiz’ yenilgiler; ilerleyen süreç için iyi birer ‘rehber’ görülmüş olacak ki Fenerbahçe sırasıyla Olympiakos, Baskonia ve Asvel mücadelelerinde 3’te 3 yaptı. 2020 güzel başlamışken, içeride Barcelona yenilgisi geldi. Fakat sarı lacivertliler saha içinde ‘bir şeylerin farklı olduğu’ imajını ziyadesiyle çizebildi.
- Normal sezonun ikinci yarısında deplasmandaki 8 mücadelenin 6’sı, ilk 8 basamakta bulunmayan rakiplere karşı... Geriye kalan 2 maç ise ilk 8’deki takımlarla yapılacak.
- Formda De Colo, gerekli katkıyı verebilen Derrick Williams, geri dönen Jan Vesely’nin yanı sıra; rotasyonu genişleten Malcolm Thomas ve zaten takımı tanıyan James Nunnally’nin gelişiyle gerçekleştirilen takviyeler ‘itici güç’ olma potansiyeline sahip.
- Fenerbahçe taraftarları üzerlerine düşeni hayata geçirip özellikle kendilerinden üst basamaklarda yer alan rakiplerle içeride oynanacak mücadelelerde gerekli desteği verecektir.
- Bu parametreler bütün oluşturabilirse; o zaman uyanış yolculuğu tünel sonundaki ışığa varabilir.
2016-2017’Yİ HATIRLIYORUM
Fenerbahçe Beko’nun normal sezonu 5. sırada bitirip şampiyonluğa ulaştığı 2016-2017 sezonundaki o efsane dönemi anımsıyorum. Tam anlamıyla favori olarak gösterilmeyen sarı lacivertliler, gerilerden gelerek zirveye ulaşmayı başarmıştı.
Şimdi kalkıp da o sezon ile bu sezonu aynı kefeye tabii ki koymayacağım. Fakat yine de şu noktanın altını çizmeden geçemem; yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen fikstür avantajını eline alan, camia olarak bütünleşen, takım kimyasını tuttururken sakatlık da yaşamayan bir Fenerbahçe hayal edin… Bir de üzerine bu ekibin mart-nisan geçişinde formunun zirvesine çıktığını ekleyin. Sonuç sizce de ilk 8’e girip Final Four için dişe diş savaşacak bir Fenerbahçe Beko olamaz mı? Mutlaka olabilir. Yalnızca koç Zeljko Obradovic’in varlığı değil, Fenerbahçe camiasının büyüklüğü de bu süreçte net belirleyicilerden biri olacak. Bekleyip, hep birlikte görelim...
Fenerbahçe sezon başında stratejiyi yanlış kurup hatalı transferler yaptı, EuroLeague’deki
3 sayı ve artan tempoyu takip edemedi. Bu sebeple bu sezon Final Four uzak bir rüya.
Fenerbahçe, EuroLeague’de fevkalade beş sezon geçirdi. Türk basketbolunda eşine rastlanmamış şekilde üst üste beş sezon Final Four oynadılar, bunun üçünde finale yükseldiler, 2017’de de kupayı kaldırmayı başardılar. Bu sezon ise beklenmedik bir durum söz konusu.
Sarı lacivertliler sezon başından beri puan cetvelinde alıştığı sıralamanın çok uzağında. play-off ümidi bitmiş değil elbette. Son 10 haftada yakalanabilecek bir seri, artan form durumu Fenerbahçe’ye play-off biletini getirebilir. Ancak asıl mevzumuz Fenerbahçe’nin bir kez daha EuroLeague Final Four’una kalıp kalamayacağı.
Sezonun bu bölümüne kadarki oyun ve sonuçlarla beraber rakiplerin durumu da bunun pek mümkün olmayacağını gösteriyor. Birinci sorun Fenerbahçe’nin kendi oyunuyla alakalı: Geçen beş sezonda takımı yukarı çeken elbette savunmasıydı. Ancak bu sezon sakatlıklar ve yeni oyuncuların uyum sorunu sebebiyle savunmadaki aynı sertlik yok. Bu sebeple Fenerbahçe beklenmedik yenilgiler aldı. Sakat oyuncular takıma döndükçe ve transferler katkı yaptıkça savunmadaki düzen oturabilir.
Fenerbahçe’nin önündeki daha büyük sorun ise rakiplerle alakalı: Artık rakipler hızlandı. EuroLeague’de NBA’den gelen rüzgârın etkilerini yavaş yavaş görüyoruz. Maç başına kullanılan hücum sayısı artıyor, hemen hemen her takımda üçlük şutların payı yükseliyor, delici skorerler önem kazanıyor. Puan cetvelinin üst sıralarında çoğunlukla hücumda daha tempolu oynayan takımlar var bu sezon. Üstelik geçen birkaç sezonu çok başarısız geçiren Maccabi ve Barcelona da çok daha iyi seviyede.
Buna karşılık Fenerbahçe bu eğilimi bu sezon için ıskalamış gibi görünüyor. Fenerbahçe, EuroLeague şampiyonu olduğu sezonda da hücum temposu en düşük takımdı (40 dk başına 78 hücum). 24 saniyeyi sonuna kadar kullanmak stratejilerden biriydi. Bu sezon da
durum çok farklı değil (40 dk başına 79.6 hücum). Yine maç başına en az hücum kullanan takım konumundalar.
Yaz döneminde de bu durumu değiştirecek transferler yapılmadı. Hep düzen oyuncuları seçildi. Ama şimdi görüyoruz ki üst düzey rakiplere karşı kendi pozisyonunu yaratabilecek basketbolcu yok. Dixon yaşlandı, Sloukas istikrârsız, De Colo da düzene henüz tam anlamıyla alışabilmiş değil. Başa baş giden her maçta Fenerbahçe en az bir lider ve yaratıcı oyuncu yokluğunu çok hissediyor.
Kısacası sarı lacivertliler bu sezonki genel strateji ve kadro yapısı EuroLeague’deki hâkim eğilimin gerisinde kaldı. Bu sebeple Fenerbahçe’nin yapabileceği en iyi iş yedinci veya sekizinci sıradan play-off’a girmek olacak, ama play-off’taki rakiplere üstünlük kurması bu
sezon için mümkün olmayacak. Buna karşılık umutsuzluğa kapılmak için bir sebep yok. Avrupa basketbolunun gelmiş geçmiş en büyük koçu hâlâ takımın başında, salon yerinde, taraftar tribünde. Gelecek sezon kadroda kilit değişiklikler yapılırsa Fenerbahçe yeniden zirveye oynayacaktır.
FATİH SABOVİÇ: FENERBAHÇE YAPTI, YiNE YAPAR!
Son yıllarda EuroLeague’in zirvesinden düşmeyen Fenerbahçe Beko, 2019-2020 sezonunda en tatsız başlangıçlarından birini yaptı. Ancak dümende Zeljko Obradovic varsa ve buna ilave olarak ufukta bir fikstür avantajı da görünüyorsa, her şey mümkün.
Kaos, kozmosu doğurur. Sonra da kozmos, tekrar kaosa evrilir. Hayatta hiçbir şey; sürekli düşüş ya da sürekli yükseliş yaşayamaz. Bu döngü ve dalgalanma belki de ‘en temel doğa kanunu’ diyebiliriz.
Benzer gidişat Fenerbahçe Beko açısından da geçerli. Yıllarla yoğrulan sağlam bir yapılanmanın üzerine çıkılmaya başlanan katlar, son 5 sezonda ‘büyük patlama’ yaratılmasını sağladı. Fenerbahçe, Türkiye ve Avrupa’da herkesin korkulu rüyası hâline geldi.
‘DOMİNO ETKİSİ’ YAŞANDI
- Ancak son yıllarda Fenerbahçe’den ayrılan isimler ve onların yerine gelenler arasında yaşanan geçiş süreçlerindeki performans farkları beklentilerin altında kaldı.
- EuroLeague ekipleri arasında makas daraldı. Herkes sürpriz yapabilecek potansiyele kavuştu.
- Geçen sezonki sakatlıklar yaz dönemi ve 2019-2020 başlangıcından bu yana can sıkıcı hâl aldı.
- Önemli takviyelere rağmen takım kimyası bir türlü beklenen seviyelere gelemedi.
- İlk 17 normal sezon maçının 9’u deplasmanda oynandı. Bu 9 mücadelede sadece 2 galibiyet alındı. Kaybedilen 7 mücadeleden 7’si de ilk 10 basamakta yer alan ekiplere
karşıydı.
- Her kötü sonuç sonrası medya ve sosyal medyada yapılan ‘bütçe tartışmaları’ da negatif etkiler yarattı. ‘Domino etkisi’ kendini fazlasıyla hissettirdi.
UYANIŞ YOLCULUĞU…
- Zalgiris, Pana, Zenit ve Valencia maçlarında alınan ‘talihsiz’ yenilgiler; ilerleyen süreç için iyi birer ‘rehber’ görülmüş olacak ki Fenerbahçe sırasıyla Olympiakos, Baskonia ve Asvel mücadelelerinde 3’te 3 yaptı. 2020 güzel başlamışken, içeride Barcelona yenilgisi geldi. Fakat sarı lacivertliler saha içinde ‘bir şeylerin farklı olduğu’ imajını ziyadesiyle çizebildi.
- Normal sezonun ikinci yarısında deplasmandaki 8 mücadelenin 6’sı, ilk 8 basamakta bulunmayan rakiplere karşı... Geriye kalan 2 maç ise ilk 8’deki takımlarla yapılacak.
- Formda De Colo, gerekli katkıyı verebilen Derrick Williams, geri dönen Jan Vesely’nin yanı sıra; rotasyonu genişleten Malcolm Thomas ve zaten takımı tanıyan James Nunnally’nin gelişiyle gerçekleştirilen takviyeler ‘itici güç’ olma potansiyeline sahip.
- Fenerbahçe taraftarları üzerlerine düşeni hayata geçirip özellikle kendilerinden üst basamaklarda yer alan rakiplerle içeride oynanacak mücadelelerde gerekli desteği verecektir.
- Bu parametreler bütün oluşturabilirse; o zaman uyanış yolculuğu tünel sonundaki ışığa varabilir.
2016-2017’Yİ HATIRLIYORUM
Fenerbahçe Beko’nun normal sezonu 5. sırada bitirip şampiyonluğa ulaştığı 2016-2017 sezonundaki o efsane dönemi anımsıyorum. Tam anlamıyla favori olarak gösterilmeyen sarı lacivertliler, gerilerden gelerek zirveye ulaşmayı başarmıştı.
Şimdi kalkıp da o sezon ile bu sezonu aynı kefeye tabii ki koymayacağım. Fakat yine de şu noktanın altını çizmeden geçemem; yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen fikstür avantajını eline alan, camia olarak bütünleşen, takım kimyasını tuttururken sakatlık da yaşamayan bir Fenerbahçe hayal edin… Bir de üzerine bu ekibin mart-nisan geçişinde formunun zirvesine çıktığını ekleyin. Sonuç sizce de ilk 8’e girip Final Four için dişe diş savaşacak bir Fenerbahçe Beko olamaz mı? Mutlaka olabilir. Yalnızca koç Zeljko Obradovic’in varlığı değil, Fenerbahçe camiasının büyüklüğü de bu süreçte net belirleyicilerden biri olacak. Bekleyip, hep birlikte görelim...
YORUMLAR