Spor tarihinin en büyük haksızlığı
"Pandemi döneminde maçların ertelenmesi kaçınılmazdı. Ama biz maçlar durdurulduğunda sezonun yok sayılacağını hiç düşünmemiştik. Çok büyük hayal kırıklığı yaşadık. Futbolda Şampiyonlar Ligi'nin, basketbolda İspanya ve Almanya gibi liglerin oynandığını gördükçe tüm basketbolseverler gibi içimiz cız etti. Basketbolun marka değeri zarar gördü, basketbolseverler bu zevkten mahrum kaldı ve biz spor tarihinin en büyük haksızlıklarından birine maruz kaldık. Tabii ki şampiyon olacağımızın garantisi yoktu, ama keşke sahada kazansaydık ya da kaybetseydik..."
02 Ekim 2020 - 14:10
RÖPORTAJ: TOLGA YENİGÜN
Türk basketbol tarihinin yakın dönemine imzasını atan, EuroLeague dışında Avrupa'da kaldırılmadık kupa bırakmayan Ergin Ataman... Seveni kadar sevmeyeni olsa da başarısı önünde herkesin şapka çıkarttığı, ait olduğu camianın haklarını sonuna kadar savunurken asla taviz vermeyen, parkede kazanmak için varını yoğunu ortaya koyan Ergin Hoca, bu kez parkeye çıkamadığı için dertli...
2019 finalinde bir kulbunu tuttuğu EuroLeague'i kaldırmaya hazırlanan Ataman'ın Efes'i, CSKA'ya mağlup olarak vuslatı bir sezon ertelediğini düşünse de asıl yıkım bir sonraki sene gelecekti. Rüya gibi süren 2019-20 sezonunda en yakın rakibinin 2 galibiyet fazlasıyla lider olduğu EL'de bu kez de tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 virüsü engeline takıldı. Tüm dünyada yaşanan can kayıpları, ekonomilerin alt üst olmasına yol açan pandemi sürecinde verilen erteleme kararı ne kadar doğruysa, iptalin o kadar yanlış olduğunu savunan Ergin Ataman, İspanya ve Almanya ligleri ile futbolda Şampiyonlar Ligi'ni örnek göstererek, organizasyonlarını iptal eden EuroLeague ve Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetimi'ni eleştirdi. Spor tarihinin en büyük haksızlıklarından birine maruz kaldıklarını anlatan Ergin Hoca'nın içini döktüğü röportaja geçelim...
ŞAMPİYONLAR LİGİ'Nİ İZLERKEN İÇİM CIZ ETTİ
Tolga Yenigün: Pandemi sürecinin en çok etkilediği takımın koçu olarak geçen sezonu nasıl özetlersiniz?
Ergin Ataman: 2019 yılında biz EuroLeague Final'i oynadığımız andan itibaren 2020 sezonu için yeniden o noktalara gelip, daha bir final tecrübesi kazanmış olarak tek düşüncemiz şampiyonluk kovalamaktı. Biz o amaçla sezona başladık. Ondan sonra da müthiş bir sezon geçirdik, sezon içerisinde de Avrupa'nın en iyi basketbol oynayan takımı olduk. Gerek bireysel bazda Larkin'in kırdığı rekorlar, gerek takım bazında en fazla deplasman galibiyeti ve normal sezon enfazla galibiyete ulaşan takımı olmamız önemli detaylardı. 34 maçlık normal sezonun bitmesine çok az kalırken 28 karşılaşmada, 24 galibiyetle en yakın rakiplerimiz Real Madrid ve Barcelona'nın 2 galibiyet önünde gidiyorduk.
Maçların ertelenmesi, durdurulması kaçınılmazdı. Biz maçlar durduğunda sezonun yok sayılacağını hiç düşünmemiştik. Çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. EuroLeague gibi büyük bir organizasyonun, sezonu yok sayması aklımıza gelmedi. Son ana kadar böyle bir karar çıkacağını düşünmüyorduk. Bakıldığında haziran sonunda Avrupa'da birçok ligin (İspanya, Almanya) oynatılması. futbolda Avrupa Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve Süper Lig dahil Avrupa'daki tüm liglerin oynatıldığını görünce, bu konuda ne kadar haksızlığa uğradığımızı görmüş olduk.
Tabii ki şampiyon olacağımızın bir garantisi yoktu; ama olası Final Four için tüm otoritelerin en büyük favorisi bizdik. Ve sezonun bu şekilde yarım bırakılması bana göre, spor tarihinde bir takıma yapılan haksızlıkların en büyüklerinden oldu. Belki de tüm zamanların en büyük haksızlığına maruz kaldık. Euroleague gibi büyük bir organizasyonun sezonu yok sayması inanılacak gibi değil.
6 AYDIR AVRUPA'DA BASKETBOL KONUŞULMUYOR
T.Y.: Şu anda da devam eden NBA'in pandemi sürecindeki yönetimi için neler söylersiniz?
E.A.: Lokal ligleri biraz farklı algılıyorum. Onları düzenlemek daha kolay, sonuçta hepsi ABD takımı, toplandılar ve oynadılar. Bunu Türkiye Basketbol Süper Ligi de yapabilirdi. İspanya'nın, Almanya'nın yaptığı gibi takımları toplayıp, devam edebilirlerdi. TBF bunu rahatlıkla yapabilirdi. Ama ben EuroLeague için kıyası futboldaki Şampiyonlar Ligi ile yapıyorum. Ve ben o maçları izlerken iç çekiyorum. Tabii ki sadece ben değil tüm basketbolseverlerin iç çektiğine inanıyorum. 6 ayda basketbolu unutturdular Avrupa'da! EuroLeague çok geçerli söz sahibi bir ligdi; ama marka değerine zarar verdi. Keza Türkiye'de de aynısı oldu, 6 aydır basketbol konuşulmuyor. Anadolu Efes olarak biz pandemi döneminde önlemlerimize devam ettik. Ama biliyorum ki diğer takımlarda birçok oyuncu 4-5 ay topu eline almadı. Bu oyuncular yarın milli maçlara çıkacak, Olimpiyat elemelerinde oynayacaklar. Ben özellikle Türkiye Basketbol Federasyonu'nun
işin kolayına kaçtığını düşünüyorum. EuroLeague de öyle...
Türkiye'de böyle bir organizasyonun yapılması çok basıtti. NBA gibi Antalya ya da başka bir ilde takımları toplayıp, ligi bitirirdin. EuroLeague'de de Litvanya 8'li bir organizasyona ev sahipliği yapmayı çok istedi. En azından sonuçlanır, adı koyulurdu, belki biz çeyrek finalde elenirdik... En azından oynayarak, çaba sarf ederek kazanır ya da kaybederdik. Şampiyonlar Ligi karşılaşmalarını her seyrettiğimde bunu düşünüyordum, eminim ki tüm basketbolseverler de bu kanıdadır.
T.Y.: Bu sürece sponsorların yaklaşımı için neler söylersiniz?
E.A.: Neden basketbolun sponsorluk geliri futbol kadar yüksek değil. Ben de olsam oynanan liglere yani futbola bakarım, bu kadar kolay vazgeçilen basketbola sponsorlar neden destek versin? Bence Avrupa'da basketbolun marka değeri düşürüldü. Türkiye'de de düşürdü. Ne kadar zamanda toparlarız onu göreceğiz. Ama şu umut verici, EuroLeague'de takımların yüzde 80'i kadrolarını korudu, hatta güçlendirdi. Burada şu da var EuroLeague gelirleri ile kulüplerin bütçesi arasında büyük fark var. Yani kulüpler organizasyon gelirinin 3-4 katı bütçeyi kendi imkanlarıyla sponsorlardan bulmak zorunda. Bu da futbola göre küçük düşürücü bir durum.
ÖNÜMÜZDE YARIM BIRAKTIĞIMIZ BİR HİKÂYE VAR
T.Y.: Şimdi önünüzde yeni bir sezon var, yarım kalan da bir hikâye var, devamının yazmak konusunda kararlılığınızı merak ediyorum?
E.A.: Biz kadromuzu koruduk, evet yarım kalan bir hikâye var. Biz aynı heyecan, aynı hevesle yeni sezona başlayacağız. Hedef tabii ki şampiyonluk; ama EuroLeague'e bizim gibi en az 5-6 takım şampiyonluk hedefi ile başlayacak. Birçok takım, geçtiğimiz sezon bizim ağırlığımızı gördükten sonra takviyeler yaptı. CSKA 28 maç sonunda ilk 3'ün dışında kaldı. 4'üncülüğü kovalar hale gelince, bu sezon atılım yaptı. Barça'da antrenör (Sarunas Jasikivecius geldi) değişti, Calathes gibi bir yıldızı PANA'dan aldılar. Real Madrid bizim gibi kadrosunu korudu,
Milano geçtiğimiz sezonun hayal kırıklığıydı, yine transferde hız kesmedi... EuroLeague'deki en iyi 10 transferde 3 Milanolu var. Onlar çok ciddi yatırım yaptı. Olympiakos, Panathinaikos, Khimki, Fenerbahçe gibi takımların da iddialı olduklarını düşünüyorum. Fenerbahçe'nin belki o klasik kadrosu bozuldu; ama kadroda DeColo, Vesely gibi Avrupa basketbolunun iki yıldızı var. EuroLeague tecrübesi olan bazı oyuncuları transfer ettiler. Çok da iyi bir antrenörü (Igor Kokoskov) getirdiler NBA'den. Bunlar PANA ve Olympiakos için de geçerli... Olympiakos küçülüyor derken, gidip Sloukas'ı aldı. Spanoulis, Printezis, Papanikolau duruyor.
Özetle EuroLeague'de hiçbir başarının garantisi yok. Aynı hava, heyecanla başlayacağız. En büyük kazancımız kadro istikrarımız, biz anahtarı çevirdiğimiz anda takım aynı strateji ile oynayacak; ama aynı forma ne zaman ulaşırız onu zaman gösterecek.
BİR LARKIN, BİR MICIC, BİR DUNSTON AYRILSA; GÜÇTEN ZİYADE, HAYAL KIRIKLIĞI YARATIRDIK
T.Y.: Kazanan takımı koruduğunuzdan bahsettiniz, sözleşmesinde NBA çıkış maddesi olan Shane Larkin'e bir paragraf açarsak, şu sıkıntılı süreçte onu takımda tutmakta sorun yaşadınız mı?
E.A.: Kadronun korunmasında başkanımız Tuncay Özilhan ve yönetim kurulunun fedakarlık, özveri ve vizyonu var. Hem de böylesine bir ekonomik krizinin tüm dünyada etkili olduğu dönemde. Özellikle ülkemizde gelirlerin TL, giderlerin yüzde
90'ının döviz bazında olduğu bir sistemde bu fedakarlığı göstermek önemli. Bu fedakarlığa devam edilirken de kamuoyunda oluşan heyecanın yarıda bırakılmama düşüncesinin etkili olduğu kanaatindeyim.
Bu kadrodan bir Larkin, bir Micic, bir Dunston ayrılsa takımın gücünden ziyade, psikolojik açıdan ciddi bir hayal kırıklığı yaşatırdı. Bu yaratılan atmosferi bozmamak için, çok güçlü olan Anadolu Grubu, belli stratejiler üzerinden takımı korudu. Bazı oyuncular fedakarlık yaptı, kontratlarında düzeltme yapıldı. Shane Larkin'e gelirsek o biraz farklı... Larkin ile bizim 1 yıllık yani bu sezonu kapsayan bir anlaşmamız vardı. Avrupa'da bizim dışımızda kimseyle oynayamazdı zaten. Türk olduktan sonra Shane Larkin'in sözleşmesinde onun isteği doğrultusunda bir iyileştirmeye gittik. Türk olarak daha fazla dakika alacak olması ve onun takımda kalması bizim için önemli. Hatırı sayılır bir bütçesi var; ama o bunu hak ediyor. NBA'den birçok teklif aldı ama NBA'in devam etmesi ve yeni sezonun yıl başında başlayacak olması nedeniyle kontratındaki çıkış maddesini kullanmadı. Onun da hikâyesi yarım kaldı.
AVRUPA'DA MODERN BASKETBOLUN ÖNCÜSÜYÜZ
T.Y.: Değişen basketbolu, NBA'in pace & space oyununun Avrupa'ya etkileri için neler söylersiniz?
E.A.: Son iki sezondur Avrupa'daki modern basketbolun öncüsü, lideriyiz. Bizim oynadığımız basketbolun NBA tarafından yakından takip edildiğini ve takdir edildiğini biliyoruz. Basketbol bir şov, o şovu yaparken neticeye gitmek gerekiyor. Biz bunu gerçekleştirdiğimiz için öncülüğü de yapıyoruz. Şu bir gerçek artık sıkıcı, eski basketbol kalmadı. Topu çevir 5-6 pas yap sürekli bir patern içerisinde oyna! Biz bu sistemin dışına çıktık, bizim 30-40 paternimiz var. Bu paternlerin içinde basketbolculara oyunun her saniyesinde özgürlük tanıyan, ama bu özgürleri yaparken de oyuncuların özgürlüklerini birbirine bağlı şekilde kullandığı bir sistem. Alan açma (spicing) sistemi, sürekli açık alanlarda oynamak.
Eski basketboldaki pivotlar kalmadı, topu ver, pivot beklesin tek başına... Artık buna müsaade etmiyor zaten savunmalar. Alan açma ikili-üçlü oyunlardan, hızlı hücumlar ile oynanan bir oyun hâline geldi basketbol. İzleyici olarak bu tarz oyunu izlemekten keyif alıyorum. Takımıma da bu oyunu oynatmaya çalışıyorum. Ama önemli olan sonuca gitmek; fakat 100 sayı attığın bir maçta 102 sayı yersen bir terslik var demektir.
TORİNO DA PANDEMİ MAĞDURU
T.Y.: Torino'ya gelirsek, bu sezon satın aldığınız kulübünüzün basketbol anlayışına koç gözüyle bir etkiniz olacak mı? Torino'da koç kim olacak?
E.A.: Bu sezon Torino'ya herhangi bir teknik dokunuş yok. Orada bir kaos oldu. Torino 2. Lig'de lider durumda olduğu için federasyon tarafından 1. Lig daveti aldı. Daha sona ilerleyen dönemlerde diğer davet alanlar, bütçeleri yeterli olmayınca 1. Lig'e gidemedi. 1. Lig'de düşme olmayınca, 16 takım bir de Torino ile 17 olunca... İtalya kesinlikle tek takımlı bir lige sıkıntılı olduğu için izin vermiyor. Bu kaos doğuruyor. Bu sene Türkiye Ligi'nde de böyle olacak.
Bir takım iki hafta maç yapmıyor ve klasmanda sıkıntı oluyor. Son anda Torino'nun 2. Lig'de oynayacağı söylendi. O yüzden kadroya revizyon yapılmadı. Geçen yılki kadrodan sadece 1 yabancı değişti, orada takımda 2 yabancı oynayabiliyor.
İtalya'da 2. Lig takip ediliyor, devlet televizyonda her hafta iki maçı naklen yayınlıyor. Biz Torino olarak geçen olduğu gibi ligi lider bitirmeyi istiyoruz.
Antalya'da korta çıkan Ergin Ataman, tenisteki hünerlerini sergiledi...
YUVAMIZDAN AYRILIP DIŞARIDA KALDIK!
T.Y.: Merter'e veda için neler söylersiniz? O tesislerin sizin için de önemini biliyoruz...
E.A.: Duygusal bir veda. Merter Tesisleri, Efes ile özdeşleşti. Oradan rahmetli Aydan Siyavuş ve Aydın Örs gibi çok önemli antrenörlerin ve çok önemli oyuncuların yolu geçti. Orası bir yuvaydı. Evet belki zaman içerisinde yenilenmeye ihtiyacı vardı; ama orası bizim yuvamızdı. Oradan ayrılmak durumunda kalındı. Fabrika iki yıldır kapalıydı. Orasının başka şekilde değerlendirilmesi gerekiyordu, arazi de elden çıkarılınca 1 yıl kiracı gibi olduk. Geçtiğimiz yıl bir ev aradık. Efes sadece Türkiye'da değil, Avrupa'da da ekol... Sadece A takım değil, altyapıda yetişen oyuncuları ile de Türk basketbolunun lokomotifi olduk. Biz A takımı Sinan Erdem'e taşırdık; ama o zaman kupaları nereye taşıyacağız, altyapıları nereye taşıyacağız? Bütünlük kaybolacaktı. Bu nedenle Spor Bakanlığı ve TBF'ye başvuruda bulunduk. Sinan Erdem'in etrafında kullanılabilir araziye tesis yapmak istediğimizi belirttik. Bunun yanında bazı belediyelere de başvurduk, 'Yap-işlet-devret' modeliyle gerekirse dönem dönem halka da hizmet verecek bir tesis yapmayı planladık. Ama Türkiye'de maalesef bürokrasiyi geçemiyorsunuz.
Bakanlık büyük ilgi gösterdi, ilgileneceklerini söyledi bakanımız. 4 - 5 ay geçti araya pandemi girdi, Merter'den çıktık ve dışarıda kalmışken bir fırsat bulduk. Hiç bilmediğim bir yerde Bağcılarda 3+3 yıllığına bu güzel tesisi kiraladık. Gönül istiyor ki bakanlığımız, Türkiye'de birçok kulübün olduğu gibi bize de arazi tahsis etsin. Hatta bazı özel spor alanı tahsis edilmiş yerlerde; halı sahalar, ticari olarak kurulmuş işletmeler var. Bu işletmelerde belki evet spor yapılıyor; ama restaurant, barlar var. Bizim Efes olarak oyuncu yetiştirme misyonumuz var. 10 yaştan 18'e kadar 200 genç oyuncumuz var. Bizim Spor Bakanlığımızdan beklentimiz devam ediyor. Anadolu Efes Grubu da böylesine bir kriz döneminde tesis yatırımı yapmak için hazır durumda. Umarım ilerleyen dönemlerde biz de Türk gençlerinin basketbol oynayacağı, Merter'deki gibi tesise sahip oluruz.
BÜTÇE BİRAZ DÜŞTÜ OBRADOVİC GİTTİ
T.Y.: Fenerbahçe başta olmak üzere bazı rakip takım taraftarları ile yıldızınızın barışmaması için neler söylersiniz? Aralarında size dönem dönem tepki gösteren, çalıştırdığınız eski takımlar Beşiktaş ve Karşıyaka da var...
E.A.: Alıştık artık. Bu profesyonellikte rekabetin olduğu yerde olağan bir şey... Olympiakos'u çalıştırırken PANA'nın salonunda benzer tablolarla karşılaşabiliyorsunuz. Önemli olan işin hakaret, küfür kısımlarının olmaması. Zaman zaman cüzi miktarda olan küfürlere maruz kalmak hoş değil. Rakip olduğunuz fanatik taraftar gruplarının sizi sevecen karşılayacağını düşünmüyorsunuz zaten.
10 yılda 3 farklı takımda 4 şampiyonluğum var. Bu, işe büyük yatırım yapan bazı takım taraftarlarını rahatsız ediyor. Kazanmak için sadece sahada oynamanız yetmiyor. Takımınız hakkını korumak, o motivasyonu sağlamak için her türlü
mücadeleyi yapmamanız gerekiyor. Ben çalıştırdığım tüm takımlarda bunu yaptım. Çalıştırdığım, şampiyon yaptığım takımlar hiçbir zaman ligin ilk favorisi değildi. Beşiktaş ile Galatasaray dönemlerini hatırlarsınız, Efes'te son şampiyonluğumuzda da biz 2. favoriydik. Bu şartlarda başarılı olmamız bazı fanatikleri rahatsız ediyor.
Beşiktaş'taki tepki bazı fanatik grupların tepkisi, 3 kupalı bir sezondan sonra Galatasaray'a geçmiş olmama tepki gösteriyorlar, kendilerince de haklılar. Ama o geçişin nasıl olduğunu ben biliyorum. Benim o dönem takımın devam etmesi için verdiğim çabayı o günkü yönetim vermedi. Bakın Fenerbahçe gibi büyük bir kulüpte bütçe biraz düşünce Obradovic gitti. Onun için o dönem yönetim tarafından taraftarların önüne atıldım. O süreç Beşiktaş'ı bırakıp Galatasaray'a gitme şeklinde olmadı, 3 kupalı takımı dağıttıkları için gitmek zorunda kaldım! Bunu bilmeyen bazı fanatikler tepki gösteriyor; ama zaman zaman sağ duyulu gerçek anlamda sporu takip eden Beşiktaşlılar tarafından takdir ediliyorum.
Karşıyaka'dan namağlup ayrılırken de 4 bin taraftarın doldurduğu salondan alkışlarla uğurlandım, ertesi günkü gazetelerde de herhangi bir tepki yoktu. Daha sonra 2013 yılında İstanbul'da olaylı bir Galatasaray - Pınar Karşıyaka maçı oldu. Yaklaşık 2 buçuk saat duran maçta ciddi kavgalar oldu, salon boşaltıldı. O gün sıkıntıların olurken ben de Galatasaray koçu olarak takımın lideriydim ve onların bana bir antipatisi oluştu. Yoksa orada çalıştırdığım dönemli ilgili bir sıkıntı yok. Karşıyaka benim hep sevdiğim, Türkiye'nin Atatürkçü, en modern ve gittiğimde keyif aldığım ilçelerinden. Eşim bir kere Karşıyakalı, eşimin mail adresi bile 35 buçuk ile biter. Gerginliğin bazı gruplar ve yönetimler tarafından körüklendiğini düşünüyorum. Fakat Ufuk'un (Sarıca) yeniden antrenör olması ve Turgay (Büyükkarcı) başkan olduktan sonra özellikle Turgay'ın çabasıyla bu tepkinin bittiğini düşünüyorum. Geçen yıl oynanan Karşıyaka-Efes maçında da istenmeyen sözler yaşamadım. Rakipler Galatasaray'da olunca farklı davranıyor, Efes'te olunca ise daha esnek oluyor.
KİTABIMIN GELİRİ TEGV'E GİDECEK
T.Y.: 'Zafere Giden Yol' kitabı için neler söylersiniz?
E.A.: Bu bana Fanatik yazarı Gökhan German tarafından yıl başında teklif edildi. Açıkçası yoğun bir dönem geçiriyorduk. Sadece benim için uygun olan zamanda çalışma yapacağımızı belirttiler. 15-20 saatlik bir çalışma yaptık ben anlattım, Gökhan ve Hamit (Turhan) Bey yazdı. Burada özellikle Avrupa çapında kazanılan başarılarımı Türkiye'de herhangi bir antrenör, herhangi bir branşta yaşamadı. Bunun perde arkasında neler olduğu ve zaman zaman yaşanılan hayal kırıklıkları yer aldı. Burada verilen mesaj bir antrenörün gelişimidir. Ben antrenörlüğe tepeden inmedim, A takımlarda profesyonel olarak oynamadım. Mesleğe 19-20 yaşlarında basketbol okullarında başladım. Efes Pilsen'de rahmetli Aydan Siyavuş ve Aydın Örs'ün yanında yetiştim. Yetişirken de altyapılarda miniklerde ve yıldızlarda oyuncular yetiştirerek bugünlere geldim.
Daha sonra bu vizyonu yurt dışına taşıdık, EuroLeague'de final oynamamızın ardından da bunun hikâyesini yazmak istedik. Kitap benim içime sindi. Teknik bazlı bir kitap da yazabilirdim; ama bu sadece basketbol antrenörleri için bir kaynak olurdu. Bu kitap herkes için yazıldı. Herhangi bir maddi beklentim de yok. Kitabın gelirinin önemli bir bölümünün Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na (TEGV) bağışlanması için de Fanatik ile görüşmemiz sürüyor. Yani bu kitabı alanlar bilecek ki, gelirin önemli bir kısmı TEGV'e gidecek. Türkiye'nin medeni yapıya kavuşmasında en büyük önemin eğitimde olduğunu bilen bir insanım.
TiPLEME
- En özel koç?
- Aydın Örs
- En özel takım?
- Siena, çünkü ilk yurtdışı deneyimimdi.
- En özel oyuncu?
- Hayatını kaybeden Alphonso Ford
- Şu anki takımınızı ayrı tutarak en iyi yerli ve yabancı 5'iniz?
- Sinan Güler - İbrahim Kutluay - Hidayet Türkoğlu - Mirsad Türkcan - Hüseyin Beşok
- Carlos Arroyo- Alfonso Ford - Vladimir Micov - Zoran Erceg - Pops Mensah Bonsu
- En zorlu deplasman?
- Kaunas
- Tek kelime ile Anadolu Efes...
- Yuvam
TEK EKSİĞİ EUROLEAGUE
Türk Telekom
Cumhurbaşkanlığı Kupası: 1997
Efes
Türkiye Basketbol Ligi: 2009, 2019
Türkiye Kupası: 2009, 2018
Cumhurbaşkanlığı: 2000, 2009, 2018, 2019
Montepaschi Siena
FIBA Saporta Kupası: 2002
Ülkerspor
Türkiye Kupası: 2004, 2005
Cumhurbaşkanlığı: 2004, 2005
Beşiktaş
FIBA EuroChallenge: 2012
Türkiye Basketbol Ligi: 2012
Türkiye Kupası: 2012
Galatasaray
ULEB Eurocup: 2016
Türkiye Basketbol Ligi: 2013
Türk basketbol tarihinin yakın dönemine imzasını atan, EuroLeague dışında Avrupa'da kaldırılmadık kupa bırakmayan Ergin Ataman... Seveni kadar sevmeyeni olsa da başarısı önünde herkesin şapka çıkarttığı, ait olduğu camianın haklarını sonuna kadar savunurken asla taviz vermeyen, parkede kazanmak için varını yoğunu ortaya koyan Ergin Hoca, bu kez parkeye çıkamadığı için dertli...
2019 finalinde bir kulbunu tuttuğu EuroLeague'i kaldırmaya hazırlanan Ataman'ın Efes'i, CSKA'ya mağlup olarak vuslatı bir sezon ertelediğini düşünse de asıl yıkım bir sonraki sene gelecekti. Rüya gibi süren 2019-20 sezonunda en yakın rakibinin 2 galibiyet fazlasıyla lider olduğu EL'de bu kez de tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 virüsü engeline takıldı. Tüm dünyada yaşanan can kayıpları, ekonomilerin alt üst olmasına yol açan pandemi sürecinde verilen erteleme kararı ne kadar doğruysa, iptalin o kadar yanlış olduğunu savunan Ergin Ataman, İspanya ve Almanya ligleri ile futbolda Şampiyonlar Ligi'ni örnek göstererek, organizasyonlarını iptal eden EuroLeague ve Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetimi'ni eleştirdi. Spor tarihinin en büyük haksızlıklarından birine maruz kaldıklarını anlatan Ergin Hoca'nın içini döktüğü röportaja geçelim...
ŞAMPİYONLAR LİGİ'Nİ İZLERKEN İÇİM CIZ ETTİ
Tolga Yenigün: Pandemi sürecinin en çok etkilediği takımın koçu olarak geçen sezonu nasıl özetlersiniz?
Ergin Ataman: 2019 yılında biz EuroLeague Final'i oynadığımız andan itibaren 2020 sezonu için yeniden o noktalara gelip, daha bir final tecrübesi kazanmış olarak tek düşüncemiz şampiyonluk kovalamaktı. Biz o amaçla sezona başladık. Ondan sonra da müthiş bir sezon geçirdik, sezon içerisinde de Avrupa'nın en iyi basketbol oynayan takımı olduk. Gerek bireysel bazda Larkin'in kırdığı rekorlar, gerek takım bazında en fazla deplasman galibiyeti ve normal sezon enfazla galibiyete ulaşan takımı olmamız önemli detaylardı. 34 maçlık normal sezonun bitmesine çok az kalırken 28 karşılaşmada, 24 galibiyetle en yakın rakiplerimiz Real Madrid ve Barcelona'nın 2 galibiyet önünde gidiyorduk.
Maçların ertelenmesi, durdurulması kaçınılmazdı. Biz maçlar durduğunda sezonun yok sayılacağını hiç düşünmemiştik. Çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadık. EuroLeague gibi büyük bir organizasyonun, sezonu yok sayması aklımıza gelmedi. Son ana kadar böyle bir karar çıkacağını düşünmüyorduk. Bakıldığında haziran sonunda Avrupa'da birçok ligin (İspanya, Almanya) oynatılması. futbolda Avrupa Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve Süper Lig dahil Avrupa'daki tüm liglerin oynatıldığını görünce, bu konuda ne kadar haksızlığa uğradığımızı görmüş olduk.
Tabii ki şampiyon olacağımızın bir garantisi yoktu; ama olası Final Four için tüm otoritelerin en büyük favorisi bizdik. Ve sezonun bu şekilde yarım bırakılması bana göre, spor tarihinde bir takıma yapılan haksızlıkların en büyüklerinden oldu. Belki de tüm zamanların en büyük haksızlığına maruz kaldık. Euroleague gibi büyük bir organizasyonun sezonu yok sayması inanılacak gibi değil.
6 AYDIR AVRUPA'DA BASKETBOL KONUŞULMUYOR
T.Y.: Şu anda da devam eden NBA'in pandemi sürecindeki yönetimi için neler söylersiniz?
E.A.: Lokal ligleri biraz farklı algılıyorum. Onları düzenlemek daha kolay, sonuçta hepsi ABD takımı, toplandılar ve oynadılar. Bunu Türkiye Basketbol Süper Ligi de yapabilirdi. İspanya'nın, Almanya'nın yaptığı gibi takımları toplayıp, devam edebilirlerdi. TBF bunu rahatlıkla yapabilirdi. Ama ben EuroLeague için kıyası futboldaki Şampiyonlar Ligi ile yapıyorum. Ve ben o maçları izlerken iç çekiyorum. Tabii ki sadece ben değil tüm basketbolseverlerin iç çektiğine inanıyorum. 6 ayda basketbolu unutturdular Avrupa'da! EuroLeague çok geçerli söz sahibi bir ligdi; ama marka değerine zarar verdi. Keza Türkiye'de de aynısı oldu, 6 aydır basketbol konuşulmuyor. Anadolu Efes olarak biz pandemi döneminde önlemlerimize devam ettik. Ama biliyorum ki diğer takımlarda birçok oyuncu 4-5 ay topu eline almadı. Bu oyuncular yarın milli maçlara çıkacak, Olimpiyat elemelerinde oynayacaklar. Ben özellikle Türkiye Basketbol Federasyonu'nun
işin kolayına kaçtığını düşünüyorum. EuroLeague de öyle...
Türkiye'de böyle bir organizasyonun yapılması çok basıtti. NBA gibi Antalya ya da başka bir ilde takımları toplayıp, ligi bitirirdin. EuroLeague'de de Litvanya 8'li bir organizasyona ev sahipliği yapmayı çok istedi. En azından sonuçlanır, adı koyulurdu, belki biz çeyrek finalde elenirdik... En azından oynayarak, çaba sarf ederek kazanır ya da kaybederdik. Şampiyonlar Ligi karşılaşmalarını her seyrettiğimde bunu düşünüyordum, eminim ki tüm basketbolseverler de bu kanıdadır.
T.Y.: Bu sürece sponsorların yaklaşımı için neler söylersiniz?
E.A.: Neden basketbolun sponsorluk geliri futbol kadar yüksek değil. Ben de olsam oynanan liglere yani futbola bakarım, bu kadar kolay vazgeçilen basketbola sponsorlar neden destek versin? Bence Avrupa'da basketbolun marka değeri düşürüldü. Türkiye'de de düşürdü. Ne kadar zamanda toparlarız onu göreceğiz. Ama şu umut verici, EuroLeague'de takımların yüzde 80'i kadrolarını korudu, hatta güçlendirdi. Burada şu da var EuroLeague gelirleri ile kulüplerin bütçesi arasında büyük fark var. Yani kulüpler organizasyon gelirinin 3-4 katı bütçeyi kendi imkanlarıyla sponsorlardan bulmak zorunda. Bu da futbola göre küçük düşürücü bir durum.
ÖNÜMÜZDE YARIM BIRAKTIĞIMIZ BİR HİKÂYE VAR
T.Y.: Şimdi önünüzde yeni bir sezon var, yarım kalan da bir hikâye var, devamının yazmak konusunda kararlılığınızı merak ediyorum?
E.A.: Biz kadromuzu koruduk, evet yarım kalan bir hikâye var. Biz aynı heyecan, aynı hevesle yeni sezona başlayacağız. Hedef tabii ki şampiyonluk; ama EuroLeague'e bizim gibi en az 5-6 takım şampiyonluk hedefi ile başlayacak. Birçok takım, geçtiğimiz sezon bizim ağırlığımızı gördükten sonra takviyeler yaptı. CSKA 28 maç sonunda ilk 3'ün dışında kaldı. 4'üncülüğü kovalar hale gelince, bu sezon atılım yaptı. Barça'da antrenör (Sarunas Jasikivecius geldi) değişti, Calathes gibi bir yıldızı PANA'dan aldılar. Real Madrid bizim gibi kadrosunu korudu,
Milano geçtiğimiz sezonun hayal kırıklığıydı, yine transferde hız kesmedi... EuroLeague'deki en iyi 10 transferde 3 Milanolu var. Onlar çok ciddi yatırım yaptı. Olympiakos, Panathinaikos, Khimki, Fenerbahçe gibi takımların da iddialı olduklarını düşünüyorum. Fenerbahçe'nin belki o klasik kadrosu bozuldu; ama kadroda DeColo, Vesely gibi Avrupa basketbolunun iki yıldızı var. EuroLeague tecrübesi olan bazı oyuncuları transfer ettiler. Çok da iyi bir antrenörü (Igor Kokoskov) getirdiler NBA'den. Bunlar PANA ve Olympiakos için de geçerli... Olympiakos küçülüyor derken, gidip Sloukas'ı aldı. Spanoulis, Printezis, Papanikolau duruyor.
Özetle EuroLeague'de hiçbir başarının garantisi yok. Aynı hava, heyecanla başlayacağız. En büyük kazancımız kadro istikrarımız, biz anahtarı çevirdiğimiz anda takım aynı strateji ile oynayacak; ama aynı forma ne zaman ulaşırız onu zaman gösterecek.
BİR LARKIN, BİR MICIC, BİR DUNSTON AYRILSA; GÜÇTEN ZİYADE, HAYAL KIRIKLIĞI YARATIRDIK
T.Y.: Kazanan takımı koruduğunuzdan bahsettiniz, sözleşmesinde NBA çıkış maddesi olan Shane Larkin'e bir paragraf açarsak, şu sıkıntılı süreçte onu takımda tutmakta sorun yaşadınız mı?
E.A.: Kadronun korunmasında başkanımız Tuncay Özilhan ve yönetim kurulunun fedakarlık, özveri ve vizyonu var. Hem de böylesine bir ekonomik krizinin tüm dünyada etkili olduğu dönemde. Özellikle ülkemizde gelirlerin TL, giderlerin yüzde
90'ının döviz bazında olduğu bir sistemde bu fedakarlığı göstermek önemli. Bu fedakarlığa devam edilirken de kamuoyunda oluşan heyecanın yarıda bırakılmama düşüncesinin etkili olduğu kanaatindeyim.
Bu kadrodan bir Larkin, bir Micic, bir Dunston ayrılsa takımın gücünden ziyade, psikolojik açıdan ciddi bir hayal kırıklığı yaşatırdı. Bu yaratılan atmosferi bozmamak için, çok güçlü olan Anadolu Grubu, belli stratejiler üzerinden takımı korudu. Bazı oyuncular fedakarlık yaptı, kontratlarında düzeltme yapıldı. Shane Larkin'e gelirsek o biraz farklı... Larkin ile bizim 1 yıllık yani bu sezonu kapsayan bir anlaşmamız vardı. Avrupa'da bizim dışımızda kimseyle oynayamazdı zaten. Türk olduktan sonra Shane Larkin'in sözleşmesinde onun isteği doğrultusunda bir iyileştirmeye gittik. Türk olarak daha fazla dakika alacak olması ve onun takımda kalması bizim için önemli. Hatırı sayılır bir bütçesi var; ama o bunu hak ediyor. NBA'den birçok teklif aldı ama NBA'in devam etmesi ve yeni sezonun yıl başında başlayacak olması nedeniyle kontratındaki çıkış maddesini kullanmadı. Onun da hikâyesi yarım kaldı.
AVRUPA'DA MODERN BASKETBOLUN ÖNCÜSÜYÜZ
T.Y.: Değişen basketbolu, NBA'in pace & space oyununun Avrupa'ya etkileri için neler söylersiniz?
E.A.: Son iki sezondur Avrupa'daki modern basketbolun öncüsü, lideriyiz. Bizim oynadığımız basketbolun NBA tarafından yakından takip edildiğini ve takdir edildiğini biliyoruz. Basketbol bir şov, o şovu yaparken neticeye gitmek gerekiyor. Biz bunu gerçekleştirdiğimiz için öncülüğü de yapıyoruz. Şu bir gerçek artık sıkıcı, eski basketbol kalmadı. Topu çevir 5-6 pas yap sürekli bir patern içerisinde oyna! Biz bu sistemin dışına çıktık, bizim 30-40 paternimiz var. Bu paternlerin içinde basketbolculara oyunun her saniyesinde özgürlük tanıyan, ama bu özgürleri yaparken de oyuncuların özgürlüklerini birbirine bağlı şekilde kullandığı bir sistem. Alan açma (spicing) sistemi, sürekli açık alanlarda oynamak.
Eski basketboldaki pivotlar kalmadı, topu ver, pivot beklesin tek başına... Artık buna müsaade etmiyor zaten savunmalar. Alan açma ikili-üçlü oyunlardan, hızlı hücumlar ile oynanan bir oyun hâline geldi basketbol. İzleyici olarak bu tarz oyunu izlemekten keyif alıyorum. Takımıma da bu oyunu oynatmaya çalışıyorum. Ama önemli olan sonuca gitmek; fakat 100 sayı attığın bir maçta 102 sayı yersen bir terslik var demektir.
TORİNO DA PANDEMİ MAĞDURU
T.Y.: Torino'ya gelirsek, bu sezon satın aldığınız kulübünüzün basketbol anlayışına koç gözüyle bir etkiniz olacak mı? Torino'da koç kim olacak?
E.A.: Bu sezon Torino'ya herhangi bir teknik dokunuş yok. Orada bir kaos oldu. Torino 2. Lig'de lider durumda olduğu için federasyon tarafından 1. Lig daveti aldı. Daha sona ilerleyen dönemlerde diğer davet alanlar, bütçeleri yeterli olmayınca 1. Lig'e gidemedi. 1. Lig'de düşme olmayınca, 16 takım bir de Torino ile 17 olunca... İtalya kesinlikle tek takımlı bir lige sıkıntılı olduğu için izin vermiyor. Bu kaos doğuruyor. Bu sene Türkiye Ligi'nde de böyle olacak.
Bir takım iki hafta maç yapmıyor ve klasmanda sıkıntı oluyor. Son anda Torino'nun 2. Lig'de oynayacağı söylendi. O yüzden kadroya revizyon yapılmadı. Geçen yılki kadrodan sadece 1 yabancı değişti, orada takımda 2 yabancı oynayabiliyor.
İtalya'da 2. Lig takip ediliyor, devlet televizyonda her hafta iki maçı naklen yayınlıyor. Biz Torino olarak geçen olduğu gibi ligi lider bitirmeyi istiyoruz.
Antalya'da korta çıkan Ergin Ataman, tenisteki hünerlerini sergiledi...
YUVAMIZDAN AYRILIP DIŞARIDA KALDIK!
T.Y.: Merter'e veda için neler söylersiniz? O tesislerin sizin için de önemini biliyoruz...
E.A.: Duygusal bir veda. Merter Tesisleri, Efes ile özdeşleşti. Oradan rahmetli Aydan Siyavuş ve Aydın Örs gibi çok önemli antrenörlerin ve çok önemli oyuncuların yolu geçti. Orası bir yuvaydı. Evet belki zaman içerisinde yenilenmeye ihtiyacı vardı; ama orası bizim yuvamızdı. Oradan ayrılmak durumunda kalındı. Fabrika iki yıldır kapalıydı. Orasının başka şekilde değerlendirilmesi gerekiyordu, arazi de elden çıkarılınca 1 yıl kiracı gibi olduk. Geçtiğimiz yıl bir ev aradık. Efes sadece Türkiye'da değil, Avrupa'da da ekol... Sadece A takım değil, altyapıda yetişen oyuncuları ile de Türk basketbolunun lokomotifi olduk. Biz A takımı Sinan Erdem'e taşırdık; ama o zaman kupaları nereye taşıyacağız, altyapıları nereye taşıyacağız? Bütünlük kaybolacaktı. Bu nedenle Spor Bakanlığı ve TBF'ye başvuruda bulunduk. Sinan Erdem'in etrafında kullanılabilir araziye tesis yapmak istediğimizi belirttik. Bunun yanında bazı belediyelere de başvurduk, 'Yap-işlet-devret' modeliyle gerekirse dönem dönem halka da hizmet verecek bir tesis yapmayı planladık. Ama Türkiye'de maalesef bürokrasiyi geçemiyorsunuz.
Bakanlık büyük ilgi gösterdi, ilgileneceklerini söyledi bakanımız. 4 - 5 ay geçti araya pandemi girdi, Merter'den çıktık ve dışarıda kalmışken bir fırsat bulduk. Hiç bilmediğim bir yerde Bağcılarda 3+3 yıllığına bu güzel tesisi kiraladık. Gönül istiyor ki bakanlığımız, Türkiye'de birçok kulübün olduğu gibi bize de arazi tahsis etsin. Hatta bazı özel spor alanı tahsis edilmiş yerlerde; halı sahalar, ticari olarak kurulmuş işletmeler var. Bu işletmelerde belki evet spor yapılıyor; ama restaurant, barlar var. Bizim Efes olarak oyuncu yetiştirme misyonumuz var. 10 yaştan 18'e kadar 200 genç oyuncumuz var. Bizim Spor Bakanlığımızdan beklentimiz devam ediyor. Anadolu Efes Grubu da böylesine bir kriz döneminde tesis yatırımı yapmak için hazır durumda. Umarım ilerleyen dönemlerde biz de Türk gençlerinin basketbol oynayacağı, Merter'deki gibi tesise sahip oluruz.
BÜTÇE BİRAZ DÜŞTÜ OBRADOVİC GİTTİ
T.Y.: Fenerbahçe başta olmak üzere bazı rakip takım taraftarları ile yıldızınızın barışmaması için neler söylersiniz? Aralarında size dönem dönem tepki gösteren, çalıştırdığınız eski takımlar Beşiktaş ve Karşıyaka da var...
E.A.: Alıştık artık. Bu profesyonellikte rekabetin olduğu yerde olağan bir şey... Olympiakos'u çalıştırırken PANA'nın salonunda benzer tablolarla karşılaşabiliyorsunuz. Önemli olan işin hakaret, küfür kısımlarının olmaması. Zaman zaman cüzi miktarda olan küfürlere maruz kalmak hoş değil. Rakip olduğunuz fanatik taraftar gruplarının sizi sevecen karşılayacağını düşünmüyorsunuz zaten.
10 yılda 3 farklı takımda 4 şampiyonluğum var. Bu, işe büyük yatırım yapan bazı takım taraftarlarını rahatsız ediyor. Kazanmak için sadece sahada oynamanız yetmiyor. Takımınız hakkını korumak, o motivasyonu sağlamak için her türlü
mücadeleyi yapmamanız gerekiyor. Ben çalıştırdığım tüm takımlarda bunu yaptım. Çalıştırdığım, şampiyon yaptığım takımlar hiçbir zaman ligin ilk favorisi değildi. Beşiktaş ile Galatasaray dönemlerini hatırlarsınız, Efes'te son şampiyonluğumuzda da biz 2. favoriydik. Bu şartlarda başarılı olmamız bazı fanatikleri rahatsız ediyor.
Beşiktaş'taki tepki bazı fanatik grupların tepkisi, 3 kupalı bir sezondan sonra Galatasaray'a geçmiş olmama tepki gösteriyorlar, kendilerince de haklılar. Ama o geçişin nasıl olduğunu ben biliyorum. Benim o dönem takımın devam etmesi için verdiğim çabayı o günkü yönetim vermedi. Bakın Fenerbahçe gibi büyük bir kulüpte bütçe biraz düşünce Obradovic gitti. Onun için o dönem yönetim tarafından taraftarların önüne atıldım. O süreç Beşiktaş'ı bırakıp Galatasaray'a gitme şeklinde olmadı, 3 kupalı takımı dağıttıkları için gitmek zorunda kaldım! Bunu bilmeyen bazı fanatikler tepki gösteriyor; ama zaman zaman sağ duyulu gerçek anlamda sporu takip eden Beşiktaşlılar tarafından takdir ediliyorum.
Karşıyaka'dan namağlup ayrılırken de 4 bin taraftarın doldurduğu salondan alkışlarla uğurlandım, ertesi günkü gazetelerde de herhangi bir tepki yoktu. Daha sonra 2013 yılında İstanbul'da olaylı bir Galatasaray - Pınar Karşıyaka maçı oldu. Yaklaşık 2 buçuk saat duran maçta ciddi kavgalar oldu, salon boşaltıldı. O gün sıkıntıların olurken ben de Galatasaray koçu olarak takımın lideriydim ve onların bana bir antipatisi oluştu. Yoksa orada çalıştırdığım dönemli ilgili bir sıkıntı yok. Karşıyaka benim hep sevdiğim, Türkiye'nin Atatürkçü, en modern ve gittiğimde keyif aldığım ilçelerinden. Eşim bir kere Karşıyakalı, eşimin mail adresi bile 35 buçuk ile biter. Gerginliğin bazı gruplar ve yönetimler tarafından körüklendiğini düşünüyorum. Fakat Ufuk'un (Sarıca) yeniden antrenör olması ve Turgay (Büyükkarcı) başkan olduktan sonra özellikle Turgay'ın çabasıyla bu tepkinin bittiğini düşünüyorum. Geçen yıl oynanan Karşıyaka-Efes maçında da istenmeyen sözler yaşamadım. Rakipler Galatasaray'da olunca farklı davranıyor, Efes'te olunca ise daha esnek oluyor.
KİTABIMIN GELİRİ TEGV'E GİDECEK
T.Y.: 'Zafere Giden Yol' kitabı için neler söylersiniz?
E.A.: Bu bana Fanatik yazarı Gökhan German tarafından yıl başında teklif edildi. Açıkçası yoğun bir dönem geçiriyorduk. Sadece benim için uygun olan zamanda çalışma yapacağımızı belirttiler. 15-20 saatlik bir çalışma yaptık ben anlattım, Gökhan ve Hamit (Turhan) Bey yazdı. Burada özellikle Avrupa çapında kazanılan başarılarımı Türkiye'de herhangi bir antrenör, herhangi bir branşta yaşamadı. Bunun perde arkasında neler olduğu ve zaman zaman yaşanılan hayal kırıklıkları yer aldı. Burada verilen mesaj bir antrenörün gelişimidir. Ben antrenörlüğe tepeden inmedim, A takımlarda profesyonel olarak oynamadım. Mesleğe 19-20 yaşlarında basketbol okullarında başladım. Efes Pilsen'de rahmetli Aydan Siyavuş ve Aydın Örs'ün yanında yetiştim. Yetişirken de altyapılarda miniklerde ve yıldızlarda oyuncular yetiştirerek bugünlere geldim.
Daha sonra bu vizyonu yurt dışına taşıdık, EuroLeague'de final oynamamızın ardından da bunun hikâyesini yazmak istedik. Kitap benim içime sindi. Teknik bazlı bir kitap da yazabilirdim; ama bu sadece basketbol antrenörleri için bir kaynak olurdu. Bu kitap herkes için yazıldı. Herhangi bir maddi beklentim de yok. Kitabın gelirinin önemli bir bölümünün Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na (TEGV) bağışlanması için de Fanatik ile görüşmemiz sürüyor. Yani bu kitabı alanlar bilecek ki, gelirin önemli bir kısmı TEGV'e gidecek. Türkiye'nin medeni yapıya kavuşmasında en büyük önemin eğitimde olduğunu bilen bir insanım.
TiPLEME
- En özel koç?
- Aydın Örs
- En özel takım?
- Siena, çünkü ilk yurtdışı deneyimimdi.
- En özel oyuncu?
- Hayatını kaybeden Alphonso Ford
- Şu anki takımınızı ayrı tutarak en iyi yerli ve yabancı 5'iniz?
- Sinan Güler - İbrahim Kutluay - Hidayet Türkoğlu - Mirsad Türkcan - Hüseyin Beşok
- Carlos Arroyo- Alfonso Ford - Vladimir Micov - Zoran Erceg - Pops Mensah Bonsu
- En zorlu deplasman?
- Kaunas
- Tek kelime ile Anadolu Efes...
- Yuvam
TEK EKSİĞİ EUROLEAGUE
Türk Telekom
Cumhurbaşkanlığı Kupası: 1997
Efes
Türkiye Basketbol Ligi: 2009, 2019
Türkiye Kupası: 2009, 2018
Cumhurbaşkanlığı: 2000, 2009, 2018, 2019
Montepaschi Siena
FIBA Saporta Kupası: 2002
Ülkerspor
Türkiye Kupası: 2004, 2005
Cumhurbaşkanlığı: 2004, 2005
Beşiktaş
FIBA EuroChallenge: 2012
Türkiye Basketbol Ligi: 2012
Türkiye Kupası: 2012
Galatasaray
ULEB Eurocup: 2016
Türkiye Basketbol Ligi: 2013
YORUMLAR