Şapkalı Kahraman| İsmet Badem
"Bugün sokaklarda basketbolu seven, elektrik direğine astıkları çembere şut atan, duvarına basketbolcu posteri asan, ısrarla basketbol yayınlarını izleyen birileri varsa mutlaka yolu İsmet Badem-Murat Murathanoğlu ikilisiyle kesişmiştir. İsmet Abi bugün basketbolu seven herkesin ruhuna dokunmuştur."
02 Ekim 2022 - 12:02
TEOMAN KOZAN
Show TV Ana Haber Yönetmenliği yaparken, Erol Aksoy ülkemizin ilk dijital platformu olan CINE5 bünyesine bir spor kanalı açmaya karar vermişti: Supersport. İbrahim Altınsay, Barbaros Talı, Ercan Taner ve yönetmen olarak da bendeniz oturup bir spor kanalının çatısını oluşturduk ve o dönemde örnek olarak gösterilecek bir işe imza attık. Şimdilerde pek çoğu sadece futbol yayıncılığı yapıyor. 90’lı yıllarda buz hokeyinden Amerikan futboluna, basketboldan voleybola, yüzmeden tenise, atletizmden yelken sporuna, binicilikten balıkçılığa çok geniş bir yelpazede gerçek spor yayıncılığı yapıyorduk Supersport kanalında.
O dönemde CINE5’te futbol ve basketbol maçlarının canlı yayınları düzenli olarak seyirciyle buluşuyordu. CINE5’ten canlı yayınlanan basket maçlarını anlatan iki kişi vardı. Gündeme haftalık basketbol programı yapmak gelince elbette akla bu iki isim geldi. İşte o zaman meslek hayatımın yönünü değiştiren ve bende büyük izler bırakacak o ikiliyle tanıştım: İsmet Badem ve Murat Murathanoğlu. Elimin onun avucunda kaybolduğu el sıkışmamızın ardından İsmet Abi ile ilk sıcak temasımız “Benim emeklerimin bir santimini boşa harcarsan seninle külahları değişiriz” şeklinde gelişmişti. İkinci programın ardından “Bildiğin gibi yap eline sağlık” hâline gelen güven duygusuyla onlar üretti ben şekillendirdim.
Gazetecilikte en kıymetli eylem ‘tuttuğunu kopartmak’tır. Habere giden muhabirin her türlü koşulda haber kaynağının ağzından bilgiyi/en iyi röportajı söküp alması; fotoğrafçının en iyi fotoğrafı çekmesi, kameramanın en iyi görüntüyü kaydetmesi rütbelere rütbe katar. Sonrasında İsmet Abi gibi işine sahip çıkması o gazeteciyi vazgeçilmez kılar.
Supersport macerasında Olympos’tan sıçrayıp gelmiş gibi karşıma dikilen İsmet Badem tam da böyle biriydi. İnsanın hiç mi utanması, çekinmesi olmaz! Olmuyordu işte. Sokakta kolundan tutup kameranın karşısına diktiği insanlara “I love Basketball” dedirtiyordu. Mengene gibi elleriyle kolunu kavradığı hiç kimse kameraya konuşmadan kurtulamazdı. “Acı kuvvet” sözü onun için tam yerinde bir tanımlamaydı. Basketbolcular, koçlar, yöneticiler onun sayesinde kameraya konuşmayı öğrenmişti. Artık kimse kameradan çekinmiyordu; Erdal’ın kamerası onların bir parçası olmuştu.
Bu kadar mı? Elbette hayır…
Avrupa kupa maçını anlatırken hakemin çok kritik hatalı kararı sonrası kulaklığını fırlatıp sahanın içine dalabiliyordu. İtirazı sonucu kararı düzeltebiliyordu. Maçın başında hangi gazeteci sahaya girip sporcularla ısınma şutu atabilirdi? Hangi gazeteci kırık İngilizcesiyle hiç gocunmadan yabancılarla röportaj yapıp onun ağzından günün manşetini çekip alabilirdi? İsmet Abi işte tam olarak buydu. Olunmazı oldurur, bulunmazı buldurur, ne yapıp edip istediğine ulaşırdı. Hedefe giden her yol mubahtı onun için.
Asist’in çalışmalarını yaparken müthiş ikilinin maç seyahatlerinden inanılmaz görüntüler akıyordu. Cumartesi günü anlamsız bir saatte ekrana gelen program basketbolseverler tarafından büyük ilgi görmüştü. Hem eğleniyorduk hem eğlendiriyorduk. Programa telefonla bağlanan izleyiciler, bir hücum süresinde soru sorabilmeyi öğrendi. Üç sezon yayınlanan Asist programı gönüllere taht kurdu, Murat-İsmet ikilisi bu ülkenin kültürüne Karagöz-Hacivat, Kavuklu-Pişekâr gibi damga vurdu. Dönemin Beyaz Gölge’si olmuştuk…
İsmet Abi’yi sadece gazeteci olarak nitelemek ona haksızlık olur kanısındayım. Oyuncu olarak başladığı basketbol macerasına gazeteciliği, televizyonculuğu ve ülkemizin basketbol sözcülüğünü de eklemek hiç hatalı olmayacaktır.
Asist’e bant hazırlamak için gittikleri maç seyahatlerinden biraz magazin getirmelerini istemiştim. O kısacık seyahatte, gece sabahlara kadar, havaalanlarında, uçakta, otelde, restorana nereyi buldularsa çekim yaptılar. İsmet Abi’nin bir kere ‘Yoruldum’ dediğini duymadım ‘Abi şöyle bir şeyler yapsak mı?’ dediğimde ‘O yetmez yanına da bunları yapalım’ diyecek kadar işkolikti. Kameraman Erdal ile birlikte toparlayıp getirdikleri bantları yayına yetiştirmek için sabahlara kadar kurgu yaparken bize enerji veren tek şey gelen malzemenin çok kıymetli oluşuydu.
İsmet Abi bunca maç seyahatinin yanında bir de Fanatik Basket’i yayına hazırladı her hafta… Araya iki kitap sıkıştırdı. Basketbolseverler internet sitesini Murat Murathanoğlu ile birlikte işletti. Bir televizyon kapandı; İsmet Abi hemen basketbol anlatacağı bir başka kanal buldu. Şehir şehir dolaşıp organize ettiği yüzlerce seminer sayesinde milyonlarca gence basketbol sevgisi aşıladı.
Dibine kadar Atatürkçü'ydü. Gençlerle her buluşmasında vatanseverliği dile getirirdi. Spor yaparak da vatansever olunacağını aşılardı.
Onca iş arasında sürekli kitap okurdu. Şiiri bir ayrı severdi. Kendini kimi zaman şiirle ifade ederdi. O koca adamın şiir okuması bile kendine özgüydü. Bunca koşuşturmaca arasında o çok sevdiği motosiklet sevdasını hiç bırakmadı. Yaşamayı, yemeyi, içmeyi, sofra sohbetlerini çok severdi. Pek çok işini de sofrada hallederdi eskiler gibi... Bir işi iyi yaparken aynı zamanda iyi yaşamanın da becerilebileceğinin koskocaman örneğiydi.
Her iki lafının birisi basketbol üzerineydi. Belki, eşini ve çocuklarını çok ihmal etti; ama basketbolu hiç ihmal etmedi İsmet Abi.
Kaytaranları, bahane bulanları, lafazanlık yapanları, organize işleri hiç sevmedi, ne düşünüyorsa dosdoğru onu söyledi. Bu nedenle bazıları Onu hiç sevmedi. İsmet Badem onlar için kontrolsüz bir güçtü. O turuncu top dışında hiç kimsenin tarafı olmadı.
İsmet Abi ile yıllar boyunca defalarca tartıştık, aynı sofrayı paylaştık, sofranın hesabını hep o ödedi, birbirimize çok işimiz düştü, ikiletmeden koştuk. Abi-kardeşliğin hakkını verdik.
Bugün sokaklarda basketbolu seven, elektrik direğine astıkları çembere şut atan, duvarına basketbolcu posteri asan, ısrarla basketbol yayınlarını izleyen birileri varsa mutlaka yolu İsmet-Murat ikilisiyle kesişmiştir. İsmet Abi bugün basketbolu seven herkesin ruhuna dokunmuştur.
İsmet Badem bu kadarcık yazıyla anlatılır mı? Sanmıyorum. O nedenle herkes kendi İsmet Badem’ini devamına eklesin. Bu yazı hiç bitmesin.
Ve son sözü her zamanki gibi İsmet Abi’ye bırakıyoruz:
"Sevgili Basketbolseverler, dudaklarınızdan tebessüm, kalbinizden basketbol sevgisi eksik olmasın, sizleri çoook ama çok seviyoruz."
Show TV Ana Haber Yönetmenliği yaparken, Erol Aksoy ülkemizin ilk dijital platformu olan CINE5 bünyesine bir spor kanalı açmaya karar vermişti: Supersport. İbrahim Altınsay, Barbaros Talı, Ercan Taner ve yönetmen olarak da bendeniz oturup bir spor kanalının çatısını oluşturduk ve o dönemde örnek olarak gösterilecek bir işe imza attık. Şimdilerde pek çoğu sadece futbol yayıncılığı yapıyor. 90’lı yıllarda buz hokeyinden Amerikan futboluna, basketboldan voleybola, yüzmeden tenise, atletizmden yelken sporuna, binicilikten balıkçılığa çok geniş bir yelpazede gerçek spor yayıncılığı yapıyorduk Supersport kanalında.
O dönemde CINE5’te futbol ve basketbol maçlarının canlı yayınları düzenli olarak seyirciyle buluşuyordu. CINE5’ten canlı yayınlanan basket maçlarını anlatan iki kişi vardı. Gündeme haftalık basketbol programı yapmak gelince elbette akla bu iki isim geldi. İşte o zaman meslek hayatımın yönünü değiştiren ve bende büyük izler bırakacak o ikiliyle tanıştım: İsmet Badem ve Murat Murathanoğlu. Elimin onun avucunda kaybolduğu el sıkışmamızın ardından İsmet Abi ile ilk sıcak temasımız “Benim emeklerimin bir santimini boşa harcarsan seninle külahları değişiriz” şeklinde gelişmişti. İkinci programın ardından “Bildiğin gibi yap eline sağlık” hâline gelen güven duygusuyla onlar üretti ben şekillendirdim.
Gazetecilikte en kıymetli eylem ‘tuttuğunu kopartmak’tır. Habere giden muhabirin her türlü koşulda haber kaynağının ağzından bilgiyi/en iyi röportajı söküp alması; fotoğrafçının en iyi fotoğrafı çekmesi, kameramanın en iyi görüntüyü kaydetmesi rütbelere rütbe katar. Sonrasında İsmet Abi gibi işine sahip çıkması o gazeteciyi vazgeçilmez kılar.
Supersport macerasında Olympos’tan sıçrayıp gelmiş gibi karşıma dikilen İsmet Badem tam da böyle biriydi. İnsanın hiç mi utanması, çekinmesi olmaz! Olmuyordu işte. Sokakta kolundan tutup kameranın karşısına diktiği insanlara “I love Basketball” dedirtiyordu. Mengene gibi elleriyle kolunu kavradığı hiç kimse kameraya konuşmadan kurtulamazdı. “Acı kuvvet” sözü onun için tam yerinde bir tanımlamaydı. Basketbolcular, koçlar, yöneticiler onun sayesinde kameraya konuşmayı öğrenmişti. Artık kimse kameradan çekinmiyordu; Erdal’ın kamerası onların bir parçası olmuştu.
Bu kadar mı? Elbette hayır…
Avrupa kupa maçını anlatırken hakemin çok kritik hatalı kararı sonrası kulaklığını fırlatıp sahanın içine dalabiliyordu. İtirazı sonucu kararı düzeltebiliyordu. Maçın başında hangi gazeteci sahaya girip sporcularla ısınma şutu atabilirdi? Hangi gazeteci kırık İngilizcesiyle hiç gocunmadan yabancılarla röportaj yapıp onun ağzından günün manşetini çekip alabilirdi? İsmet Abi işte tam olarak buydu. Olunmazı oldurur, bulunmazı buldurur, ne yapıp edip istediğine ulaşırdı. Hedefe giden her yol mubahtı onun için.
Asist’in çalışmalarını yaparken müthiş ikilinin maç seyahatlerinden inanılmaz görüntüler akıyordu. Cumartesi günü anlamsız bir saatte ekrana gelen program basketbolseverler tarafından büyük ilgi görmüştü. Hem eğleniyorduk hem eğlendiriyorduk. Programa telefonla bağlanan izleyiciler, bir hücum süresinde soru sorabilmeyi öğrendi. Üç sezon yayınlanan Asist programı gönüllere taht kurdu, Murat-İsmet ikilisi bu ülkenin kültürüne Karagöz-Hacivat, Kavuklu-Pişekâr gibi damga vurdu. Dönemin Beyaz Gölge’si olmuştuk…
İsmet Abi’yi sadece gazeteci olarak nitelemek ona haksızlık olur kanısındayım. Oyuncu olarak başladığı basketbol macerasına gazeteciliği, televizyonculuğu ve ülkemizin basketbol sözcülüğünü de eklemek hiç hatalı olmayacaktır.
Asist’e bant hazırlamak için gittikleri maç seyahatlerinden biraz magazin getirmelerini istemiştim. O kısacık seyahatte, gece sabahlara kadar, havaalanlarında, uçakta, otelde, restorana nereyi buldularsa çekim yaptılar. İsmet Abi’nin bir kere ‘Yoruldum’ dediğini duymadım ‘Abi şöyle bir şeyler yapsak mı?’ dediğimde ‘O yetmez yanına da bunları yapalım’ diyecek kadar işkolikti. Kameraman Erdal ile birlikte toparlayıp getirdikleri bantları yayına yetiştirmek için sabahlara kadar kurgu yaparken bize enerji veren tek şey gelen malzemenin çok kıymetli oluşuydu.
İsmet Abi bunca maç seyahatinin yanında bir de Fanatik Basket’i yayına hazırladı her hafta… Araya iki kitap sıkıştırdı. Basketbolseverler internet sitesini Murat Murathanoğlu ile birlikte işletti. Bir televizyon kapandı; İsmet Abi hemen basketbol anlatacağı bir başka kanal buldu. Şehir şehir dolaşıp organize ettiği yüzlerce seminer sayesinde milyonlarca gence basketbol sevgisi aşıladı.
Dibine kadar Atatürkçü'ydü. Gençlerle her buluşmasında vatanseverliği dile getirirdi. Spor yaparak da vatansever olunacağını aşılardı.
Onca iş arasında sürekli kitap okurdu. Şiiri bir ayrı severdi. Kendini kimi zaman şiirle ifade ederdi. O koca adamın şiir okuması bile kendine özgüydü. Bunca koşuşturmaca arasında o çok sevdiği motosiklet sevdasını hiç bırakmadı. Yaşamayı, yemeyi, içmeyi, sofra sohbetlerini çok severdi. Pek çok işini de sofrada hallederdi eskiler gibi... Bir işi iyi yaparken aynı zamanda iyi yaşamanın da becerilebileceğinin koskocaman örneğiydi.
Her iki lafının birisi basketbol üzerineydi. Belki, eşini ve çocuklarını çok ihmal etti; ama basketbolu hiç ihmal etmedi İsmet Abi.
Kaytaranları, bahane bulanları, lafazanlık yapanları, organize işleri hiç sevmedi, ne düşünüyorsa dosdoğru onu söyledi. Bu nedenle bazıları Onu hiç sevmedi. İsmet Badem onlar için kontrolsüz bir güçtü. O turuncu top dışında hiç kimsenin tarafı olmadı.
İsmet Abi ile yıllar boyunca defalarca tartıştık, aynı sofrayı paylaştık, sofranın hesabını hep o ödedi, birbirimize çok işimiz düştü, ikiletmeden koştuk. Abi-kardeşliğin hakkını verdik.
Bugün sokaklarda basketbolu seven, elektrik direğine astıkları çembere şut atan, duvarına basketbolcu posteri asan, ısrarla basketbol yayınlarını izleyen birileri varsa mutlaka yolu İsmet-Murat ikilisiyle kesişmiştir. İsmet Abi bugün basketbolu seven herkesin ruhuna dokunmuştur.
İsmet Badem bu kadarcık yazıyla anlatılır mı? Sanmıyorum. O nedenle herkes kendi İsmet Badem’ini devamına eklesin. Bu yazı hiç bitmesin.
Ve son sözü her zamanki gibi İsmet Abi’ye bırakıyoruz:
"Sevgili Basketbolseverler, dudaklarınızdan tebessüm, kalbinizden basketbol sevgisi eksik olmasın, sizleri çoook ama çok seviyoruz."
YORUMLAR