NEF SÖYLEŞİLERİ | Ege Tan Yıldızoğlu
"Benim hedefim biraz yükseklerde.... EuroLeague ya da NBA'de oynamayı istiyorum. Tabii ki zaman ne gösterir bilemeyiz ama ben bunu yapabilecek kapasitede potansiyele sahip olduğuma inanıyorum."
RÖPORTAJ: ECE ERGEZ
Galatasaray Nef'in genç oyuncusu Ege Tan Yıldızoğlu, hepimizin yakından tanıdığı tecrübeli antrenör Ceyhun Yıldızoğlu'nun oğlu. Biz Ege'yi ilk olarak böyle tanımış olsak da o, son iki sezondur kendisi sahada neler yapabildiğini ve ne kadar yetenekli olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz sezon BGL, TB2L ve A takım üçgenine okul takımını da ekleyerek çok tempolu bir sene geçirerek her ligde kendisini göstermesini bildi. Şimdilerde ise A takım ve hedeflerine yönelik attığı sağlam adımlarla ilerlemesini sürdürüyor.
Bu yıl düzenlenecek U19 Dünya Kupası ve U20 Avrupa Şampiyonası geniş kadrolarına seçilen genç oyuncudan beklentiler yüksek. Bizler de bu önemli turnuvalar öncesinde Ege'yi daha iyi tanıyıp Galatasaray Nef'e geliş hikâyesini dinlediğimiz keyifli bir röportaj yaptık.
Babam (Ceyhun Yıldızoğlu) Galatasaray'da antrenörlük yaparken ben de idmanlarda arkada potaya şut atıyordum. O zamanlar yüzme ve futbola daha çok önem veriyordum. Basketbol sonradan gelen bir şey bende yani hiçbir şekilde zorlama olmadı. Biraz etkilenmiş olabilirim ama babamın zorlayıcı bir talebi hiçbir zaman olmadı.
İlkokul 3. sınıftayken babam Mersin'e gittiğinde ben de Mersin TED Koleji'nde basketbol oynamaya başladım. Futbolu bıraktım ama yüzme ile bir ikilem yaşadım. Ardından tamamen basketbola yönelmeye karar verdim. Mersin TED'den sonra Adana Gündoğdu Koleji'ne geçtim 5. ve 6. sınıfta burada oynadım. 7. sınıfa geçtiğimde ise Anadolu Efes'e transfer oldum. Kısa bir Karşıyaka macerası yaşadım. Babamın İzmir'den ayrılmasıyla ben de 2-3 ay içinde kendimi hemen tekrar Efes'te buldum. Anadolu Efes'ten sonra Tarsus Amerikan Koleji'ni %100 burslu kazandım.
YERSİZ ELEŞTİRİLERE KULAĞIMI TIKADIM
Hem eğitim hem basketbolumu birlikte götürmek isteyenlerdenim. Ailemin de benden baskıyla en fazla istediği şey buydu. Ben de 3 yıl boyunca orada hem okudum hem oynadım ve en sonunda şimdiki takımım Galatasaray Nef'e transfer oldum.
Babam bu camianın önemli isimlerinden biri olduğu için ister istemez bende de başarılı olmam gerektiği baskısını hissettim. Bu baskıyı yenmem için tek yapmam gereken şey çalışmaktı. Çalıştıkça o arkadan konuşulanlar daha azalıyor. Çünkü bilirsiniz böyle söylemler kişilerin kendisine değil ya arkasından ya sosyal medya üzerinden yapılıyor. Ben bunların hepsine kulağımı tıkadım. Olumsuz gelen 'bundan bir şey olmaz' gibi söylemleri de kendime motivasyon kaynağı olarak aldım.
Evde ailemle genelde basketbol konuşuyoruz. Hatta babamla eğer o gün EuroLeague maçı varsa sık sık fikir ayrılığına düşüp tartışma yaşıyoruz. Bunu özellikle Final Four zamanı daha çok yeni yaşadık. Kimin şampiyon olacağına dair girdiğimiz tartışmaların galibi ben oldum. Annemle basketbol konuşmalarımız babamınkilerle tam tersi. Çünkü annem tam annelik yönünü ortaya koyarak basketbol konuşmalarını benim odağımda yapıyor. Babam ise antrenör yönünü ortaya koyup benimle öyle sohbet ediyor.
HEM FİZİKSEL HEM DE MENTAL OLARAK GELİŞTİM
Gerek fiziksel gerek basketbol gerekse mental olarak geçen seneden kat be kat daha kuvvetli olduğuma inanıyorum. Belki bu sezon çok fazla maç oynayamadığım için kendimi gösterme şansım olmadı, ama burada A takımdaki abilerimden çok önemli şeyler öğrendim. Galatasaray Nef'te antrenmana çıkmak bile bana katkı sağladı. Asıl farkı milli takımla göstereceğim. Yani insanların gerçekten 'bu çocuk level atlattı' diyeceklerine inanıyorum.
Omzum çıkana kadar da sezon gayet güzeldi. Yani her şey yolunda gidiyordu ama bu sakatlıklar basketbolun maalesef bir parçası... Hiçbir zaman son değil, ilk defa da olmadı. Bunun da farkında olarak ben yine aynı şekilde sahalara geri dönüş çalışmamı yaptım.
Basketbol Şampiyonlar Ligi'nde (BCL) Malaga maçında omzum çıktığından o an acı hissetmemiştim. Düşündüğüm tek şey 'Acaba sezon bitti mi?' sorusuydu. Milli takımı kaçıracağım, A takımda olamayacağım gibi bütün şanssız düşünceler o an aklımdan geçti. Annem biraz paniktir. O yüzden soyunma odasına gider gitmez onu arayıp, canım yanarken bile onu teselli ediyordum.
Şu an kendimi iyi hissediyorum. Allah nasip ederse kuvvetlenmeye devam edeceğim. Hiçbir sıkıntı çıkmayacağına inanıyorum. Bu sezon aslında benim açımdan çok tempolu değildi. Geçen seneye kadar okul takımı, TB2L, BGL ve A takım ile 4 kulvarda yer alıyordum. Bu sezon hem sakatlığım hem A takım program çakışması sebebiyle TB2L'de çok fazla oynama şansı bulamadım.
Bireysel antrenman yapmayı çok seviyorum. Geçen sene yoğun maç temposundan vakit bulamıyordum. Çünkü o sezon arka arkaya 3 antrenmana gittiğim oluyordu. Bu sene ise eksik yönlerime daha iyi odaklanarak daha sağlıklı ve kaliteli bireysel antrenmanlarla gelişimimi desteklemeyi sürdürdüm.
BU FORMANIN PARÇASI OLMAK ÇOK DEĞERLİ
Galatasaray Nef formasıyla çıktığım ilk Basketbol Şampiyonlar Ligi maçı (TOP 16'da Limoges) tecrübesini de bu sene yaşadım. Bu formanın bir parçası olarak BCL'de oynamak benim için çok değerliydi. Ben kendimi bildiğim için buraları oynamayı ne kadar emek vererek hak ettiğimi biliyordum. Yaklaşık 35 dakika kenarda oturup birden oyuna girdiğinizde bacaklarda bir yorgunluk oluyor. Ama genç bir oyuncuyum böyle durumlarda hem hazırlıklı hem de iyi durumda olmam gerekiyor. O maç bir top kaybı yapmıştım, o performansım beni pek memnun etmese de kendimi genel olarak heyecanlı değil daha iyi hissetmiştim.
14 yaşımdan itibaren babamla birlikte basamak basamak hedefler koymuştuk. Bir tanesi 'U19 Dünya Kupası'na gidip iyi oynamamdı. Bu sene o şansı elde etmeyi umuyorum. Hem kendimi hem de milli takımı orada çok iyi temsil etmek istiyorum. Benim hedefim biraz yükseklerde.... EuroLeague ya da NBA'de oynamayı istiyorum. Tabii ki zaman ne gösterir bilemeyiz ama ben bunu yapabilecek kapasitede potansiyele sahip olduğuma inanıyorum.
YORUMLAR