İmza: Muhammed Baygül & Doğuş Özdemiroğlu
ING Basketbol Süper Ligi oyuncularını konuk ettiğimiz bu bölümde Türk Telekom'dan Muhammed Baygül ve Darüşşafaka Tekfen'den Doğuş Özdemiroğlu'nu ağırladık. Her iki oyuncu da, pandemi döneminde basketbolun iyi ve kötü yanlarına değinirken, 2018 yılında birlikte kazandıkları EuroCup zaferinde unutamadıkları anları da anlattı.
06 Nisan 2021 - 09:32
BERTAN ERMAN
HEDEF YOLUNDA
MUHAMMED BAYGÜL
“Benim şu saatten sonraki hedefim, ay yıldızlı formayı giymek. En son Ümit Milli Takım’da giymiştim bu formayı. O günden aklımda olan tek şey, A Milli Takım’da ay yıldızlı formayı tekrar giyebilmek…”
Türk Telekom olarak aslında, geçen sezonun başında istediğimiz oyunu sahaya tam olarak yansıtamıyorduk; çünkü yeni bir takımdık. İlerleyen zamanlarda birbirimize alıştık ve etkili bir basketbol oynayarak, Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde grup lideri olarak üst tura çıktık.
Son 16’da Beşiktaş’ı iki maçta da yenerek elemiştik. Ondan sonra takımın ruh hali iyiydi; Final Four’a kalabileceğimizi hissediyorduk o ritimle. Ama pandemi patlayınca ligler iptal oldu ve bu sefer turnuvanın kalanını farklı bir takımla devam ettik.
Biz Final 8’e hazırlık maçı yapmadan gitmiştik. Herkes için bir tecrübe oldu ve beklemediğimiz bir yenilgi aldık. Daha güzel geçebilecek bir sezon, beklemediğimiz bir şekilde bitti. Bizim adımıza üzücüydü.
Bu sezonun başından itibaren, herkesin açısından, normalden farklı bir sezon oldu. Uzun bir ara verildi. Aslında geniş bir kadromuz var; ama çok fazla sakatlık yaşadık. Sezon başında Tyler Ennis’i kaybettik. Bir müddet onun yerini doldurmaya çalıştık ve daha sonra Nick Johnson yeniden aramıza katıldı.
Demek istediğim, yine belli bir noktaya geldik. Son 16’ya kaldık, yine iyiyiz ama normalden çok farklı bir sezon. Çok fazla faktör var. Covid-19, sakatlıklar, yolculuklar gereğinden fazla uzun sürüyor derken; sporcu psikolojisi olarak zorlu bir süreç yaşıyoruz. Buna rağmen elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.
İlk maçımızı kazanarak başladık. Fakat üst üste aldığımız mağlubiyetler pek iç açıcı olmadı. Yine de benim görüşüm, kadro kalitesi, teknik heyetimiz ve oynadığımız oyunla biz bunun altından kalkabilecek bir takımız.
Pandeminin şöyle de bir dezavantajı oldu; kimsenin daha önce hiç yaşamadığı bir şey bu. Hani, her şeyin bir tecrübesi vardır, tecrübe ile hareket edilir; ama böyle bir şeyi daha öncesinde kimse tecrübe etmedi. Bunun sonucunda evlerde kaldık. Çok uzun bir ara verdik.
Pandemi, benim açımdan kötü geçti. Yeteri kadar antrenman yapamadığımı düşünüyorum bu süreçte. Evde çalışmak da bir yere kadar. Dönüşünde ise, ben hayatımda yaşamadığım kadar fazla sakatlık yaşadım. Ufak tefek sakatlıklar oldu; 2-3 hafta kaçırdım. Dönüyorsunuz ve sonra tekrardan 2 hafta yoksunuz. Bunda 'pandeminin etkisi var mı?' bilmiyorum; ama dediğim gibi her şey tecrübe...
Dediğim gibi sezona hazır giremedim, hazırlık kampını atlattım, sakatlandım ve o yüzden tekrar hazırlanamadım. Bu yüzden çok kötü etkiledi diyebilirim. Pandemi döneminde, neredeyse herkes gibi dizi-film izliyordum. Daha sonra kendi kendime yabancı dil çalışmaya başladım; ama belli bir yere kadar oldu. Benim bir imkanım oldu, daha sonrasında oturduğum yerin altında basketbol sahası vardı. Sokağa çıkıp kafamı rahatlatıyordum.
Benim yaptığım işe motive olmak açısından bir tık daha önemliydi. Seyircisiz oynamak da normalden farklı. Çıkıyorsunuz, sizi izleyen kimse yok, sessizlik var. Aslında bakarsanız, antrenman maçı gibi…
Biz Türk Telekom olarak, geçen sene belli bir seyirci sayısını yakalamıştık. Ankara’da ilgi çekmiştik ve giderek artıyordu. Sizi destekleyen insanların olması, sizi motive eder. Bunu kaybedince, dediğim gibi, normalden farklı, değişik hissediyorsunuz.
Geçen sene Burak (Gören) Ağabey ile Daçka’da kontratım bittikten sonra görüştük. Çocukluğumdan beri antrenörümdür zaten. Anlaşma konusunu konuşurken, o da bana, “Biz seninle başarılı olacağız. Senin hedeflerini biliyorum. A Milli Takım’da oynamak istiyorsun. Burada gerekli sorumluluğu da süreyi de alacaksın. Hep beraber hareket edip takım da başarılı olacak, sen de başarılı olacaksın” diye söylemişti.
Geçen sene maç kazandıracak sorumlulukları da aldım; o açıdan iyi geçirdiğimi söyleyebilirim. Benim şu saatten sonraki hedefim, ay yıldızlı formayı giymektir. En son Ümit Milli Takım’da giymiştim bu formayı. O günden aklımda olan tek şey, A Milli Takım’da o formayı tekrar giyebilmek…
3 yıl önceki EuroCup zaferinde hiç unutamadığım an var. O zamanlarda Scottie Wilbekin ile birlikte bir röportaj yapıyorduk. Orada, “Bu kupa size ne ifade ediyor?” tarzında bir soru vardı. O zaman Scottie’ye, “Evet ben Avrupa şampiyonu oldum diyebilmek istiyorum. Yarın bir gün insanlara anlatırken, ben bir Türk takımı ile Avrupa şampiyonu olmak ve bunu başardım demek istiyorum” diye söylemiştim.
Akabinde Rusya deplasmanına gitmiştik. Hiç unutamıyorum. Maç gitti denecek noktada Howard Sant-Roos topu çalmıştı, Scottie de topu alıp üçlük atmıştı. Karşılaşmayı o noktaya getirmemiz, mucizelere bağlıydı. Ben de o anda, bu işin dönüşü yok. Artık şampiyonuz diye düşünmüştüm. Onun sonrasında da ikinci maçta şampiyon olduk. Hiç unutamam yani.
TİPLEME
- En beğendiğin oyuncu?
- Allen Iverson
- En beğendiğin koç?
- David Blatt
- En iyi 5'in?
- Scottie Wilbekin, Clay Tucker, Mateusz Ponitka, DaJuan Summers, Moustapha Fall
- En zorlu deplasman?
- Karşıyaka
- Tek kelime ile Türk Telekom...
- Memleket
MUHAMMED BAYGÜL
Doğum tarihi: 3 Haziran 1992
Boy: 1.91
Pozisyon: Gard
KARİYERİ
2012-13 Hacettepe Üniversitesi
2013-15 TED Ankara Kolejliler
2015-17 Pınar Karşıyaka
2017-19 Darüşşafaka Tekfen
2019- Türk Telekom
YENİ BİR UMUT
DOĞUŞ ÖZDEMİROĞLU
“A Milli Takım’ın geleceği ile ilgili çok ümitliyim. Çünkü, çok genç bir kadro var ve gitgide tecrübelendikçe çok daha tehlikeli hale gelecektir. NBA’deki oyuncuların da gelmesiyle madalyaya gidecek bir takım olabiliriz.”
Geçen sezon iyi bir gidişatımız varken, Top 16’daki en önemli maçımızda; içeride oynayacağımız Virtus Bologna maçında ev sahibi avantajımızı kaybetmiştik. Daha sonra ligler iptal oldu. Arkasından hiç spor yapamadan evde oturarak 4-5 aylık bir süreç geçirdik.
Ve sezona başladığımızda sağlık ile ilgili birçok soru işareti vardı benim kafamda. Sezona bireysel antrenmanlar yaparak başladık; ama sakatlık riskinin yüksek olduğunu düşünüyordum. Çünkü uzun süre hareket edemediğimiz bir dönemden sonra maça çıkmak çok sağlıklı durmuyordu. O yüzden biraz endişem vardı.
Daha sonra belli bir yerde maçlar seyirciye açılır diye bekliyorduk; ama sezonun sonuna geldik ve artık açılacağını düşünmüyorum. Alışık olmadığımız bir süreçti bizim için; fakat buna uyum sağladık ve bu şekilde devam ediyoruz.
Maçları seyircili oynasaydık, Şampiyonlar Ligi’ndeki gruptan daha rahat çıkabileceğimizi düşünüyorum. Evimizde belli bir aşamaya getirmiştik; ama Brindisi maçında 12 sayılık farkı yakalamamız gerekiyordu. Onu yakalamak için de acele atışlara gittik ve farkı da bulamadık maalesef. En basit örneği bu.
Sezon başında da iyi başlayamadık. Seyirci faktörü bizi de etkiledi. Seyircisiz oynayınca, basketbol oynamanın çok fazla anlamı olmuyor. Maçları seyirciyle oynamak her zaman daha zevkli oluyor bizim için. O yüzden artık bu sezondan sonra seyircili oynarsak daha iyi olur.
Bu sene dediğim gibi, önceliğimiz hep sağlık olduğu için, FIBA’nın sağlık protokolü takdire şayandır. Çünkü basketbolda sağlıklı oynayabilmemiz için en elverişli ortamı sağladılar. Bu yüzden onları da tebrik etmek lazım.
Ortak bir fikstür hazırlanıyor ve kulüplerde oynayan oyuncular, milli takımlarında da boy gösterebiliyor. Bence Avrupa basketbolunun en büyük sorunlarından biri de bu... Bazı kulüplerde oynayan oyuncular milli takımlarına gidemiyor. FIBA Basketbol Şampiyonlar Ligi başarılı bir organizasyon ve daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum.
Ben Milli Takım’ın geleceği ile ilgili çok ümitliyim. Çünkü, çok genç bir kadro var ve tecrübelendikçe çok daha tehlikeli hale gelecektir. Liglerde oynayan oyuncuları gördüğümüz zaman, A Milli Takım’ın da bunun yavaş yavaş meyvesini alacağını düşünüyorum.
Yeni bir takım olmamıza rağmen, kritik maçlarda çok iyi bir kimya ile son 3 maça çok iyi konsantre olup, olmamız gereken yere gittik. Türkiye’nin olmadığı bir Avrupa Şampiyonası düşünemiyorum. Sonunda kenetlenerek, yeni bir hava oluşturarak turnuvaya katılmayı başardık.
Bundan sonrasında da NBA’deki oyuncuların da gelmesiyle ve genç oyuncuların da tecrübeleneceğini düşünürsek, madalyaya gidecek tehlikeli bir takım olacağımızı düşünüyorum.
EuroCup şampiyonluğunda birçok hikâye vardı. Bayern serisi unutulmazdı. Ama öncesinde Buducnost maçı vardı. James Bell sakatlanmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, Howard Sant-Roos’un da ailevi bir problemi olmuştu. Normal sezonda daha az süre alan Kartal Özmızrak, Muhammed Baygül, Okben Ulubay… Okben’in çok iyi oynadığı bir Buducnost deplasmanı hatırlıyorum. Takımın en gerektiği yerlerde çok önemli sorumluluklar almışlardı.
Kuban ile olan final serisindeki ilk maç da çok enteresan bir maçtı. Yanlış hatırlamıyorsam, 30 saniye kala 5 sayı gerideydik. O sezon şöyle bir alışkanlığımız vardı; ne olursa olsun, maçı bir şekilde kazanacağımızı biliyorduk. Yani kendimizden emindik. Ama o maçta hakikaten, “Bu sefer olmayacak mı?” dediğimiz oldu.
Howard ilk başta turnikeyi attı. Sonra topu onlar çıkarıyordu. Tek ihtimal vardı. Howard topu çaldıktan sonra kendisi kullanmadı ve Scottie’ye pası verdi. Scottie de o sezon olduğu gibi, yine çok kritik yerde üçlüğü attı ve biz o maçı uzatmada kazandık.
O maçı kaybetsek, final serisinin diğer maçlarında üzerimizde psikolojik olarak bir baskı olacaktı. Ama o maçı kazandıktan sonra psikolojik avantajı da kazandık ve biz de onları burada yeneceğimizi biliyorduk. O hava ile birlikte şampiyon olduk. Çok özel bir sezondu. Herkes bu işin bir parçası olmayı başardı.
TİPLEME
- En beğendiğin oyuncu?
- Vasilije Micic
- En beğendiğin koç?
- Andrea Trinchieri
- En iyi 5'in?
- Shane Larkin, Vasilije Micic, Dyshawn Pierre, Nikola Mirotic, Walter Tavares
- En zorlu deplasman?
- San Pablo Burgos
- Tek kelime ile Darüşşafaka...
- Yuvam
DOĞUŞ ÖZDEMİROĞLU
Doğum tarihi: 17 Nisan 1996
Boy: 1.91 metre
Pozisyon: Gard
KARİYERİ
2013-16, 2017- Darüşşafaka Tekfen
2015-16 Acıbadem Üniversitesi (TBL Çift Lisans)
2016-17 Yeşil Giresun Belediyespor
HEDEF YOLUNDA
MUHAMMED BAYGÜL
“Benim şu saatten sonraki hedefim, ay yıldızlı formayı giymek. En son Ümit Milli Takım’da giymiştim bu formayı. O günden aklımda olan tek şey, A Milli Takım’da ay yıldızlı formayı tekrar giyebilmek…”
Türk Telekom olarak aslında, geçen sezonun başında istediğimiz oyunu sahaya tam olarak yansıtamıyorduk; çünkü yeni bir takımdık. İlerleyen zamanlarda birbirimize alıştık ve etkili bir basketbol oynayarak, Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde grup lideri olarak üst tura çıktık.
Son 16’da Beşiktaş’ı iki maçta da yenerek elemiştik. Ondan sonra takımın ruh hali iyiydi; Final Four’a kalabileceğimizi hissediyorduk o ritimle. Ama pandemi patlayınca ligler iptal oldu ve bu sefer turnuvanın kalanını farklı bir takımla devam ettik.
Biz Final 8’e hazırlık maçı yapmadan gitmiştik. Herkes için bir tecrübe oldu ve beklemediğimiz bir yenilgi aldık. Daha güzel geçebilecek bir sezon, beklemediğimiz bir şekilde bitti. Bizim adımıza üzücüydü.
Bu sezonun başından itibaren, herkesin açısından, normalden farklı bir sezon oldu. Uzun bir ara verildi. Aslında geniş bir kadromuz var; ama çok fazla sakatlık yaşadık. Sezon başında Tyler Ennis’i kaybettik. Bir müddet onun yerini doldurmaya çalıştık ve daha sonra Nick Johnson yeniden aramıza katıldı.
Demek istediğim, yine belli bir noktaya geldik. Son 16’ya kaldık, yine iyiyiz ama normalden çok farklı bir sezon. Çok fazla faktör var. Covid-19, sakatlıklar, yolculuklar gereğinden fazla uzun sürüyor derken; sporcu psikolojisi olarak zorlu bir süreç yaşıyoruz. Buna rağmen elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.
İlk maçımızı kazanarak başladık. Fakat üst üste aldığımız mağlubiyetler pek iç açıcı olmadı. Yine de benim görüşüm, kadro kalitesi, teknik heyetimiz ve oynadığımız oyunla biz bunun altından kalkabilecek bir takımız.
Pandeminin şöyle de bir dezavantajı oldu; kimsenin daha önce hiç yaşamadığı bir şey bu. Hani, her şeyin bir tecrübesi vardır, tecrübe ile hareket edilir; ama böyle bir şeyi daha öncesinde kimse tecrübe etmedi. Bunun sonucunda evlerde kaldık. Çok uzun bir ara verdik.
Pandemi, benim açımdan kötü geçti. Yeteri kadar antrenman yapamadığımı düşünüyorum bu süreçte. Evde çalışmak da bir yere kadar. Dönüşünde ise, ben hayatımda yaşamadığım kadar fazla sakatlık yaşadım. Ufak tefek sakatlıklar oldu; 2-3 hafta kaçırdım. Dönüyorsunuz ve sonra tekrardan 2 hafta yoksunuz. Bunda 'pandeminin etkisi var mı?' bilmiyorum; ama dediğim gibi her şey tecrübe...
Dediğim gibi sezona hazır giremedim, hazırlık kampını atlattım, sakatlandım ve o yüzden tekrar hazırlanamadım. Bu yüzden çok kötü etkiledi diyebilirim. Pandemi döneminde, neredeyse herkes gibi dizi-film izliyordum. Daha sonra kendi kendime yabancı dil çalışmaya başladım; ama belli bir yere kadar oldu. Benim bir imkanım oldu, daha sonrasında oturduğum yerin altında basketbol sahası vardı. Sokağa çıkıp kafamı rahatlatıyordum.
Benim yaptığım işe motive olmak açısından bir tık daha önemliydi. Seyircisiz oynamak da normalden farklı. Çıkıyorsunuz, sizi izleyen kimse yok, sessizlik var. Aslında bakarsanız, antrenman maçı gibi…
Biz Türk Telekom olarak, geçen sene belli bir seyirci sayısını yakalamıştık. Ankara’da ilgi çekmiştik ve giderek artıyordu. Sizi destekleyen insanların olması, sizi motive eder. Bunu kaybedince, dediğim gibi, normalden farklı, değişik hissediyorsunuz.
Geçen sene Burak (Gören) Ağabey ile Daçka’da kontratım bittikten sonra görüştük. Çocukluğumdan beri antrenörümdür zaten. Anlaşma konusunu konuşurken, o da bana, “Biz seninle başarılı olacağız. Senin hedeflerini biliyorum. A Milli Takım’da oynamak istiyorsun. Burada gerekli sorumluluğu da süreyi de alacaksın. Hep beraber hareket edip takım da başarılı olacak, sen de başarılı olacaksın” diye söylemişti.
Geçen sene maç kazandıracak sorumlulukları da aldım; o açıdan iyi geçirdiğimi söyleyebilirim. Benim şu saatten sonraki hedefim, ay yıldızlı formayı giymektir. En son Ümit Milli Takım’da giymiştim bu formayı. O günden aklımda olan tek şey, A Milli Takım’da o formayı tekrar giyebilmek…
3 yıl önceki EuroCup zaferinde hiç unutamadığım an var. O zamanlarda Scottie Wilbekin ile birlikte bir röportaj yapıyorduk. Orada, “Bu kupa size ne ifade ediyor?” tarzında bir soru vardı. O zaman Scottie’ye, “Evet ben Avrupa şampiyonu oldum diyebilmek istiyorum. Yarın bir gün insanlara anlatırken, ben bir Türk takımı ile Avrupa şampiyonu olmak ve bunu başardım demek istiyorum” diye söylemiştim.
Akabinde Rusya deplasmanına gitmiştik. Hiç unutamıyorum. Maç gitti denecek noktada Howard Sant-Roos topu çalmıştı, Scottie de topu alıp üçlük atmıştı. Karşılaşmayı o noktaya getirmemiz, mucizelere bağlıydı. Ben de o anda, bu işin dönüşü yok. Artık şampiyonuz diye düşünmüştüm. Onun sonrasında da ikinci maçta şampiyon olduk. Hiç unutamam yani.
TİPLEME
- En beğendiğin oyuncu?
- Allen Iverson
- En beğendiğin koç?
- David Blatt
- En iyi 5'in?
- Scottie Wilbekin, Clay Tucker, Mateusz Ponitka, DaJuan Summers, Moustapha Fall
- En zorlu deplasman?
- Karşıyaka
- Tek kelime ile Türk Telekom...
- Memleket
MUHAMMED BAYGÜL
Doğum tarihi: 3 Haziran 1992
Boy: 1.91
Pozisyon: Gard
KARİYERİ
2012-13 Hacettepe Üniversitesi
2013-15 TED Ankara Kolejliler
2015-17 Pınar Karşıyaka
2017-19 Darüşşafaka Tekfen
2019- Türk Telekom
YENİ BİR UMUT
DOĞUŞ ÖZDEMİROĞLU
“A Milli Takım’ın geleceği ile ilgili çok ümitliyim. Çünkü, çok genç bir kadro var ve gitgide tecrübelendikçe çok daha tehlikeli hale gelecektir. NBA’deki oyuncuların da gelmesiyle madalyaya gidecek bir takım olabiliriz.”
Geçen sezon iyi bir gidişatımız varken, Top 16’daki en önemli maçımızda; içeride oynayacağımız Virtus Bologna maçında ev sahibi avantajımızı kaybetmiştik. Daha sonra ligler iptal oldu. Arkasından hiç spor yapamadan evde oturarak 4-5 aylık bir süreç geçirdik.
Ve sezona başladığımızda sağlık ile ilgili birçok soru işareti vardı benim kafamda. Sezona bireysel antrenmanlar yaparak başladık; ama sakatlık riskinin yüksek olduğunu düşünüyordum. Çünkü uzun süre hareket edemediğimiz bir dönemden sonra maça çıkmak çok sağlıklı durmuyordu. O yüzden biraz endişem vardı.
Daha sonra belli bir yerde maçlar seyirciye açılır diye bekliyorduk; ama sezonun sonuna geldik ve artık açılacağını düşünmüyorum. Alışık olmadığımız bir süreçti bizim için; fakat buna uyum sağladık ve bu şekilde devam ediyoruz.
Maçları seyircili oynasaydık, Şampiyonlar Ligi’ndeki gruptan daha rahat çıkabileceğimizi düşünüyorum. Evimizde belli bir aşamaya getirmiştik; ama Brindisi maçında 12 sayılık farkı yakalamamız gerekiyordu. Onu yakalamak için de acele atışlara gittik ve farkı da bulamadık maalesef. En basit örneği bu.
Sezon başında da iyi başlayamadık. Seyirci faktörü bizi de etkiledi. Seyircisiz oynayınca, basketbol oynamanın çok fazla anlamı olmuyor. Maçları seyirciyle oynamak her zaman daha zevkli oluyor bizim için. O yüzden artık bu sezondan sonra seyircili oynarsak daha iyi olur.
Bu sene dediğim gibi, önceliğimiz hep sağlık olduğu için, FIBA’nın sağlık protokolü takdire şayandır. Çünkü basketbolda sağlıklı oynayabilmemiz için en elverişli ortamı sağladılar. Bu yüzden onları da tebrik etmek lazım.
Ortak bir fikstür hazırlanıyor ve kulüplerde oynayan oyuncular, milli takımlarında da boy gösterebiliyor. Bence Avrupa basketbolunun en büyük sorunlarından biri de bu... Bazı kulüplerde oynayan oyuncular milli takımlarına gidemiyor. FIBA Basketbol Şampiyonlar Ligi başarılı bir organizasyon ve daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum.
Ben Milli Takım’ın geleceği ile ilgili çok ümitliyim. Çünkü, çok genç bir kadro var ve tecrübelendikçe çok daha tehlikeli hale gelecektir. Liglerde oynayan oyuncuları gördüğümüz zaman, A Milli Takım’ın da bunun yavaş yavaş meyvesini alacağını düşünüyorum.
Yeni bir takım olmamıza rağmen, kritik maçlarda çok iyi bir kimya ile son 3 maça çok iyi konsantre olup, olmamız gereken yere gittik. Türkiye’nin olmadığı bir Avrupa Şampiyonası düşünemiyorum. Sonunda kenetlenerek, yeni bir hava oluşturarak turnuvaya katılmayı başardık.
Bundan sonrasında da NBA’deki oyuncuların da gelmesiyle ve genç oyuncuların da tecrübeleneceğini düşünürsek, madalyaya gidecek tehlikeli bir takım olacağımızı düşünüyorum.
EuroCup şampiyonluğunda birçok hikâye vardı. Bayern serisi unutulmazdı. Ama öncesinde Buducnost maçı vardı. James Bell sakatlanmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, Howard Sant-Roos’un da ailevi bir problemi olmuştu. Normal sezonda daha az süre alan Kartal Özmızrak, Muhammed Baygül, Okben Ulubay… Okben’in çok iyi oynadığı bir Buducnost deplasmanı hatırlıyorum. Takımın en gerektiği yerlerde çok önemli sorumluluklar almışlardı.
Kuban ile olan final serisindeki ilk maç da çok enteresan bir maçtı. Yanlış hatırlamıyorsam, 30 saniye kala 5 sayı gerideydik. O sezon şöyle bir alışkanlığımız vardı; ne olursa olsun, maçı bir şekilde kazanacağımızı biliyorduk. Yani kendimizden emindik. Ama o maçta hakikaten, “Bu sefer olmayacak mı?” dediğimiz oldu.
Howard ilk başta turnikeyi attı. Sonra topu onlar çıkarıyordu. Tek ihtimal vardı. Howard topu çaldıktan sonra kendisi kullanmadı ve Scottie’ye pası verdi. Scottie de o sezon olduğu gibi, yine çok kritik yerde üçlüğü attı ve biz o maçı uzatmada kazandık.
O maçı kaybetsek, final serisinin diğer maçlarında üzerimizde psikolojik olarak bir baskı olacaktı. Ama o maçı kazandıktan sonra psikolojik avantajı da kazandık ve biz de onları burada yeneceğimizi biliyorduk. O hava ile birlikte şampiyon olduk. Çok özel bir sezondu. Herkes bu işin bir parçası olmayı başardı.
TİPLEME
- En beğendiğin oyuncu?
- Vasilije Micic
- En beğendiğin koç?
- Andrea Trinchieri
- En iyi 5'in?
- Shane Larkin, Vasilije Micic, Dyshawn Pierre, Nikola Mirotic, Walter Tavares
- En zorlu deplasman?
- San Pablo Burgos
- Tek kelime ile Darüşşafaka...
- Yuvam
DOĞUŞ ÖZDEMİROĞLU
Doğum tarihi: 17 Nisan 1996
Boy: 1.91 metre
Pozisyon: Gard
KARİYERİ
2013-16, 2017- Darüşşafaka Tekfen
2015-16 Acıbadem Üniversitesi (TBL Çift Lisans)
2016-17 Yeşil Giresun Belediyespor
YORUMLAR