Hücum Ribaundu | Para yok para
Bilgin Gökberk, "Bandırma'nın ligden çekilmesi de, Beşiktaş'ın genç oyunculara yönelmesi de, Fenerbahçe'nin bütçeyi küçültmesi de aynı sebepten, maddi anlamda tüm kulüpler çok zorlanıyor. Efes de holdingin parasını harcıyor" diyor. Murathanoğlu ise BSL'nin daha yarışmacı bir lig olması gerektiğine ve sadece iki, üç takım arasında geçen yarışın, kaliteyi olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
04 Eylül 2020 - 16:35 - Güncelleme: 04 Eylül 2020 - 17:03
ürk spor medyasının duayen isimleri Murat Murathanoğlu ve Bilgin Gökberk, Hücum Ribaundu’nun bu bölümünde, ekonomik anlamda zor zamanlar geçiren Türk basketbolunun fotoğrafını çekerken, NBA Bubble'da oynanan maçlara ilişkin görüşlerini paylaştı...
- NBA'in Orlando'daki süreci, şimdiye kadar sizce nasıl yönetildi?
M.M.: NBA'in Orlando'daki süreci mükemmel yönettiğini söyleyebiliriz. 4 hafta boyunca sürekli test yapılmasına rağmen tek bir Covid-19 vakasına rastlanmadı. Sezonu zamanında başlatmak için bir sürü alternatif planlar hazırlıyorlar. Bunlardan bir tanesi de Walt Disney World gibi 4 ya da 6 tane lokal bubble yapıp maçları orada oynatmak. Bugün David Stern yukarıdan bakıp yardımcısı Adam Silver ile gurur duyuyordur.
Çünkü NFL olsun, beyzbol olsun, NCAA'lerin son bahar sporları olsun. Hepsinin ne kadar sıkıntı yaşadığını görüyoruz. Bunların hiçbiri NBA'de yaşanmıyor. Tabii ki her şey mükemmel değil. 3 ay aradan sonra 8 maçlık hazırlık dönemi. Ki lig mücadelesi olarak da play-off'lara girecek son takımı belirleyen 8 maç oldu. Yeterince uzun bir süre değil. Bu nedenle karşılaşmalarda zaman zaman heyecan olsa da basketbol kalitesinin çok üst düzey olduğunu söyleyemeyiz.
Savunmaların tam olarak oturmadığını da belirtebiliriz. Ama genel durumu değerlendirdiğimiz zaman maçların taraftarsız oynandığını bile çok fazla hissettirmeyen bir ortam vardı. Bubble'daki hayatla ilgili de... Bir ayı geçti... Bu oyuncuların arasında psikolojik olarak bir takım sıkıntılar yaşayanlar mutlaka olacaktı. Bubble'ı terk etmek zorunda kalanlar olacaktı. En son Mike Conley Jr., play-off başlarken eşinin erken doğumu nedeniyle Utah Jazz'ı yalnız bıraktı, eşiyle birlikte olmak için. Karantinaya giren Conley Jr, Denver eşleşmesinin 3. maçına yetişti.
Bana sorarsanız, bir diğer sıkıntı da, sadece hamile eşi olanlar değil, ufak yaşta çocuğu olanlar her ne kadar WhatsApp, Zoom gibi uygulamalardan aileleriyle görüşme şansları olsa da sıkıntı yaşıyorlar. Ayrıca ailesinde çok yaşlı yada hasta aile fertleri olan oyuncuların da bu süreçte olumsuz etkilendiği bir gerçek.
B.G.: Seyirci hariç normal sezondan farkı yoktu. Seyirci olmayınca işin tadı tuzu kalmıyor.
LAKERS OYNADIKÇA KENDİNİ BULUYOR
- Sıralama maçlarında Phoenix Suns 8'de 8 yapmasına karşın Portland'ın aldığı bir galibiyetle play-off dışında kaldı. Eğer Suns, play-off'a kalabilseydi, ilerleyen aşamada neler yapabilirdi? Bu formuyla Lakers'ı eleyebilir miydi?
B.G.: Suns'ın bir, iki maçını izledim. Bence bu soruyu Murat yanıtlasın.
M.M.: Suns 8'de 8 yaptı. Bubble'ın namağlup tek takımıydı. Biz de olsa belki son dakika bir değişiklik yapılabilirdi; ama orada öyle bir şey olmadı. NBA gibi ciddi bir organizasyonda böyle bir şey yapmak mümkün değil; ama Suns'ın bu üstün performansı nedeniyle, önceden play-in maçı için bu tarz bir kota olsaydı, çok enteresan bir gelişme olurdu. Zaten bu düşünülen play-in maçlarını inşallah Covid-19 bittiğinde normal sezonlarda da kullanmayı düşünüyorlar. Yani o kadar ilgi çekti.
Suns'ın Lakers karşısında neler yapacağını bilemezsin. Lakers'ın bu 8 maçı ancak bir hazırlık dönemi olarak değerlendirdiğini düşünüyorum. Play-off'larda yoluna devam ettikçe, sezon içinde izlediğimiz Lakers'a çok daha yakın bir performans gerçekleştireceğini düşünüyorum.
Suns'ın play-in'i de kazanıp 9'da 9 ile karşısına çıkması durumunda bile Lakers'ı eleyeceği anlamına gelmezdi. Ama mutlaka çok güzel bir seri olurdu diye düşünüyorum. Şunu belirtelim Lakers-Portland serisi de çok güzel oldu. Çünkü Portland da, Phoenix'ten sonra en beğenilen takım oldu bu dönemde.
Damian Lillard MVP Ödülü'nü kazandı. Gary Trent Jr. kadar iyi bir şutör olduğunu gösterdi. Jusuf Nurkic'in sağlıklı geri dönüşü, 20 ribaund 21 sayılık seviyeye kadar çıkması bu serinin çok güzel olacağını gösteriyor.
- Bubble'ın iyilerini konuştuk, peki en büyük hayal kırıklığı yaratan takım sizce hangisi oldu?
M.M.: Benim için en büyük hayal kırıklığı Sacramento Kings oldu diyebiliriz. Bu sene yıllardır süren vasat ve vasatın altı görüntüsünden uzaklaşmış gözüken Kings, hiçbir şekilde psikolojik olarak da buraya hazır gelmemiş. Kings'te maçlar biter bitmez önce Vladi Divac menajerlikten istifa etti, 2 gün sonra da yardımcısı Peja Stojokovic bıraktı.
Washington Wizards maç yapmayan Charlotte'in gerisine düştü. Ama onlar çok eksikle geldi, Wizards, Orlando'da genç oyunculardan kurulu bir takımla oynadı. Galibiyet almadan da bitirebilirlerdi. Son maçta rakibi (Boston Celtics) bu kadar oyuncuyu dinlendirmeseydi... Benim için en önemli hayal kırıklığı Sacramento Kings'ti.
BANDIRMA'YA ÇOK YAZIK OLDU
- Türk basketbolunda yıllardır altyapılarda oyuncu yetiştirmek gibi bir misyon üstlenen, Bandırma'nın Süper Lig'den çekilmesini nasıl yorumlarsınız?
B.G.: Bandırma'ya yazık oldu. Banvit döneminden beri basketbola ciddi yatırımları vardı. Keşke Tek Süt dışında bir sponsor daha bulup, Bandırma'nın ligde kalması sağlansaydı. Altyapıya da önem veriyorlardı. Lige tat ve renk katan bir takımdı. Bandırma için federasyonun da uğraşması lazımdı. Federasyonların ilk görevi sponsor bulmak. Futbolda da aynı sorun yaşanıyor. Federasyon sponsor bulamıyor, çünkü futbol ve basketbol cazibesini kaybetti. Sponsorlar uzak duruyor.
- Beşiktaş'ın genç kadrosu geleceğe bir yatırım mıdır? Şu an Beşiktaş'ta oynayacak oyuncular, ilerleyen zamanlarda A Milli Takım'ın ana kadrosunu oluşturabilir mi? Bir ekol yaratabilir mi?
M.M.: Gençlere yatırım ve ekol denince akla ilk 1987-88 yıllarındaki Eczacıbaşı gelir. Ben Eczacıbaşı'nda Aydan Siyavuş ile çalışırken, Aydan Abi onlara 'Geleceğin altın takımı' diyordu. Altyapıdaydı henüz o oyuncular. O ailenin, kulübün ki kazanmaya alışık ve defalarca şampiyon olmuş. Başlarında Yalçın Granit daha önce Siyavuş, Halil Üner onun yardımcısıydı. Çok üstün basketbol adamlarının elinde yetişti bu çocuklar daha sonra da Batur Abi geldi tabii ki...
O açıdan bu gençlerin Eczacıbaşı ile en büyük farkları, Beşiktaş'ta yetişmemiş olmaları... Eczacıbaşı'nın onlara basketbola başladıkları günden itibaren verdiği kazanma alışkanlığı da önemli bir fark.
Tabii ki 2001-02 sezonunda Beşiktaş’ta yine buna benzer bir oluşum meydana gelmişti İnanç Koç, Umut Tınay, Tufan Ersöz, Volkan Çetintahra hatırladıklarım. Galiba İsmail Çevik de vardı, Umut Görür de olabilir.
Altyapılarda başarılı olmuş 5-6 genci toplayıp, 'Beşiktaş geleceğin takımını yapıyor' diye bir söylem çıkarttılar. Ama o takımdaki oyunculardan hiçbiri A Milli Takım'da yıldız seviyesine gelmedi. Bizim ligimiz ya da Avrupa kupaları için yıldız seviyesine de hiçbiri gelmedi.
Gençleri bir araya getirip, onları parlatıp sonra menajerlerin onları başka kulüplere daha iyi fiyata satma organizasyonu değildir inşallah. Çünkü hakikaten yetenekli bazı gençleri de aldılar. Eczacı kadar olmasa da o takımda hatırlayacaksınız uzun yıllar A Milli Takımımız için de vazgeçilmez olan Orhun Ene, Tamer Oyguç hatta beklenen yere gelmese de Ömer Büyükaycan çıkmıştı. Serdar Susmuş yıllarca 1. Lig'de oynadı, keza Yusuf Erboy milli de oldu. Yani buradan 2-3 tane Orhun'un ya da Tamer'in A Milli Takım'a verdiği katkıyı verecek oyuncular yetişirse, işte zaten o zaman alkış tutmak lazım.
Zaten Beşiktaş'ın bütçesine baktığımız zaman bir kere bu ekonomik şartlarda basketbolu terk etmemeleri bile takdir edilmeli. Böyle bir yatırım yapmaları da son derece mantıklı çünkü başka ne yapabilirler? Bütçesi bu kadar düşük bir takımın böyle bir organizasyon içerisine girmesi son derece mantıklı.
B.G.: Bu soruların tek yanıtı var: Para yok. Tüm kulüpler zorlanıyor, Beşiktaş da zorlanıyor. Para yok. Ülkede para yok. Beşiktaş sadece futbol değil bir spor kulübü, futbolda da ekonomik olarak çok zorlanıyorlar, her kulüp gibi. Basketbola para ayıramaması normal, Anadolu Efes farklı, basketbol kulübü, holdingin parasını harcıyor. Fenerbahçe bütçeyi küçülttü; ama yatırım yapmaya devam ediyor, O da başkanın şirketleri sponsor yaparak ancak devam ediyor.
4-5 YIL ÖNCE LİG DAHA YARIŞMACIYDI
- NBA örneğinden yola çıkarak yeni sezonda Türk liglerinin sağlıklı olarak devam etmesi için neler yapılmalı?
M.M.: Türkiye liglerinin ve Avrupa'daki liglerin sağlık devam edilmesi için yıllardır belirli kriterlerin getirilmesi konuşuluyor. Ama bu kriterler bugüne kadar getirilmedi. Yabancı oyuncu sayısının aşağıya çekilmesinin yıldız oyuncu yetiştirilmesine pek bir faydası olmayacağını düşünüyorum. Yabancı sayısı daha yüksek olan liglerde daha ucuza daha compatative (rekabetçi) ortamlar yaratmak mümkün oluyor.
2-3 takımın iddialı olduğu bir lig, ilgisini kaybeder. Bir ara Efes-Ülker'di daha sonra Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın dönem dönem Beşiktaş'ın devreye girmesiyle, TOFAŞ'ın zirveye oynamasıyla... Daha sonra Banvitlerin, Telekomların, Karşıyakaların iddialı olmasıyla fazla değil bundan 4-5 yıl önce ligimiz en sağlıklı dönemini yaşıyordu.
Itoudis'in Banvit'te Ufuk Sarıca'nın Karşıyaka'da kazandığı başarılar ortada zaten. Beşiktaş ve Galatasaray Avrupa'da kupa kaldıracak seviyeye gelmişti. Tamam EuroLegue değil; ama Galatasaray'ın kazandığı EuroCup da önemli bir kupaydı. Beşiktaş'ın EuroChallenge'ı biraz daha onun altında ama...
Bir kere ligi satabilmek, izlenecek hâle getirebilmek için rekabet olması lazım. Televizyonda da insanların, maçların oynandığının farkında olmadığı bir duruma geldik. O açıdan, bu ekonomik ortamda da bir anda ayağa kalkabilmek kolay değil... Ama başlangıç noktasının compatative bir lig olduğunu düşünüyorum. 8-9 takımın iddialı olduğu, şampiyon adayı olmasa bile, şampiyon adayına çelme takabilecek seviyede birçok takımın yer aldığı bir ligin daha cazip hâle geleceğini düşünüyorum.
Yıldız oyuncu her yerde yetişir. Potansiyeli olan bir oyuncunun önünü açarsan benim şahsi görüşüm onun yıldız olmasını engellemiş de olabilirsin. Cedi Efes'te oynuyordu. Furkan'ın Banvit'teki performansını gördük. O açıdan 2+1 ya da 2 yabancı dönemlerininde çok fark edeceğini düşünmüyorum.
B.G.: Allah'a dua edelim. Başka yapacak bir şey kalmadı. Hem sponsorlar kaçıyor, hem seyirci yok. Seyirci olmayınca gişe geliri, kombine geliri olmuyor işimiz duaya kaldı!
EFES VE FENER ROLLERİ DEĞİŞTİ
- Kadrosunu koruyan Anadolu Efes ile yeni bir yapılanmaya giden Fenerbahçe Beko'nun EuroLeague'deki performansları için öngörüleriniz nelerdir? Fenerbahçe'nin transferleri sizce yeterli mi?
M.M.: Efes ve Fenerbahçe'de roller değişti. Şimdi Fenerbahçe her ne kadar 7-8 tane çok önemli oyuncusunu kaybetse de ben özellikle Ekpe ve Bogdan'ın gittiği yılın çok zarar verdiğini buna ek olarak da geçen yıl Melli ve Guduric'in gittiği dönemi kayıp görüyorum. O özellikte 2 isim gidince yerlerini doldurmak zor oluyor. Fenerbahçe mümkün olduğunca kadrosunu koruma çabasındaydı ve bu çok doğruydu. Bu rolü üstlendiğin zaman bütçe gereğinden fazla yükselir, bunu da Ergin Ataman uzun süre haklı olarak dile getirdi.
Şimdi Efes doğal ve haklı olarak kadroyu korumak için belki hesapta olmayan paraları ödemeye mecbur kaldı. Larkin'in kontratı gibi... Micic'in kontratının da Ergin Ataman'ı çok mutlu ettiği haberini aldım.
Tabii ki Efes'in geçen seneki kadrosu, Covid-19 ligi kapatana kadar hem seyredilme hem kalite hem de sonuç açısından EL'nin en iyisiydi. Fenerbahçe'nin yeni bir başlangıç yapması, zaten ister istemez o noktaya geliniyordu. 5 yıl büyük başarı var, son 1 buçuk diyemeyeceğim çünkü son sezon tamamlanmadı. Ama 2 yıl önce son 2 ay ile başlayan döneme bakarsan sağlıklı oyuncu bulmak çok zordu.
5 yıl arka arkaya aynı isimlerin o zirve yarışında yer alması... Türkiye Ligi'nde herkes en iyi sert maçını Fenerbahçe'ye karşı oynamayı alışkanlık hâline getirmişti. O kadroda bir - iki isim hariç gidenler arasında yapılan bu mecburi değişikliklerin çok fazla yadırganacak tarafı yok.
Obradovic'in ayrılması kötü oldu; ama yapılacak en iyi kumar oynandı. Kokoskov hem Yugoslav ekolünden hem de 20 yıldır NBA'de çalışan NCAA'de çalışmış, milli takımda önemli başarılar kazanmış bir isim. Ama Avrupa'da daha önce bu seviyelerde hiç kulüp takımı çalıştırmamış bir koç. Herhalde Maurizio'nun da birikimiyle onlar kafalarındaki oynanacak basketbola göre transferler yaptılar; ama ben her zaman 7-8 oyuncunun geldiği bir takımın, zor anlarda takımı sırtlayıp, 2-3 basamak yükseltecek süper yıldızı olmadığı takdirde öyle 3-5 ay içinde makine gibi çalışmasını beklemem, öyle bir örnek de görmedim zaten.
Bu sene Fenerbahçe'nin uyum süresinin uzunluğu belirleyici olacak; ama şu bir gerçek ki, yapılan transferlerin geçmişine baktığımızda Fenerbahçe daha atletik, daha hızlı, daha iştahlı bir takım oldu. Daha çok baskı görebiliriz, 4 kısa daha fazla görebiliriz. En büyük sıkıntı hücumda De Colo'nun eline fazla kalmış olması ve De Colo'nun da geçen sene yaşadığı şoku...
Hep diyorlar ya EuroLeague maçlarında Fenerbahçeliliğini ne kadar belli ediyorsun diye... CSKA'daki De Colo'ya bakın, Fenerbahçe forması giyen De Colo'ya bakın ve oradaki düdükler gelmediği zaman yaşadıklarına bakın. Bu küçük hesapları da bu insanların artık bırakması gerektiğini düşünüyorum. Bir sıkıntım De Colo'nun hücumda kafasının ne kadar değiştiği, o düdüklerin gelmemesine kendini ne kadar alıştıracağını da bilmiyorum açıkçası.
İkincisi de hem Vesely hem de Ahmet olsun... Vesely çok önemli sakatlıklar yaşadığı bir buçuk yılı değerlendirince, bu kadar dar bir uzun rotasyonu şüphe yaratıyor. Ama Fenerbahçe sayı bulmayı başarırsa istikrarlı bir şekilde EL'de ilk 8'e girer; ama bu yıl o kadar büyük yatırım yapan oyuncular oldu ki, Rus ekiplerini sayarsak bu rakam 10'a, 11'e kadar çıktı.
Efes inşallah kaldığı yerden iştah olarak, açlık olarak, kafa olarak devam eder. Orada da risk şu hep 2+1, 2+1 oyuncuları uzattığın zaman gelecek endişesi olmadan elindeki işe konsantre olabilir. Ama aynı zamanda kendini gösterme ihtiyacı duymadan, nasıl olsa 2 yılım garanti diye düşünerek biraz daha vidaları gevşetebilir. O açıdan nasıl etkileyeceğini zaman gösterir; ama Shane Larkin ile Micic böyle oynadığı zaman geri kalan uzun rotasyonunun da müthiş olduğunu düşünürsek... Çok farklı ve önemli parçaları bir araya getiren Moerman ve Singleton gibi önemli oyuncular...
B.G.: Fenerbahçe bir spor kulübü, Efes ise basketbol kulübü... Fenerbahçe'nin küçülmeye gitmesi normal, geçen sene Efes'in hevesi kursağında kaldı. Belki de kurulduğundan beri en iyi yılını geçireceklerdi. Hem EuroLeague hem de Türkiye Ligi'nde liderdiler. İkisi de yarım kaldı, ligler iptal edildi. Belli ki geçen seneki başarı Efes'i motive etmiş, bu sene de yatırımı kesmiyorlar. Bence de doğrusunu yapıyorlar.
Bir daha kimyası birbirine bu kadar uygun oyuncu, koç bulmaları çok zor. Benim bildiğim Efes Pilsen 30 yıldan fazladır yatırım yapıyor, bu kadar para harcayan bir kulübün hele böyle bir seneden sonra yatırıma devam etmesi çok normal.
- NBA'in Orlando'daki süreci, şimdiye kadar sizce nasıl yönetildi?
M.M.: NBA'in Orlando'daki süreci mükemmel yönettiğini söyleyebiliriz. 4 hafta boyunca sürekli test yapılmasına rağmen tek bir Covid-19 vakasına rastlanmadı. Sezonu zamanında başlatmak için bir sürü alternatif planlar hazırlıyorlar. Bunlardan bir tanesi de Walt Disney World gibi 4 ya da 6 tane lokal bubble yapıp maçları orada oynatmak. Bugün David Stern yukarıdan bakıp yardımcısı Adam Silver ile gurur duyuyordur.
Çünkü NFL olsun, beyzbol olsun, NCAA'lerin son bahar sporları olsun. Hepsinin ne kadar sıkıntı yaşadığını görüyoruz. Bunların hiçbiri NBA'de yaşanmıyor. Tabii ki her şey mükemmel değil. 3 ay aradan sonra 8 maçlık hazırlık dönemi. Ki lig mücadelesi olarak da play-off'lara girecek son takımı belirleyen 8 maç oldu. Yeterince uzun bir süre değil. Bu nedenle karşılaşmalarda zaman zaman heyecan olsa da basketbol kalitesinin çok üst düzey olduğunu söyleyemeyiz.
Savunmaların tam olarak oturmadığını da belirtebiliriz. Ama genel durumu değerlendirdiğimiz zaman maçların taraftarsız oynandığını bile çok fazla hissettirmeyen bir ortam vardı. Bubble'daki hayatla ilgili de... Bir ayı geçti... Bu oyuncuların arasında psikolojik olarak bir takım sıkıntılar yaşayanlar mutlaka olacaktı. Bubble'ı terk etmek zorunda kalanlar olacaktı. En son Mike Conley Jr., play-off başlarken eşinin erken doğumu nedeniyle Utah Jazz'ı yalnız bıraktı, eşiyle birlikte olmak için. Karantinaya giren Conley Jr, Denver eşleşmesinin 3. maçına yetişti.
Bana sorarsanız, bir diğer sıkıntı da, sadece hamile eşi olanlar değil, ufak yaşta çocuğu olanlar her ne kadar WhatsApp, Zoom gibi uygulamalardan aileleriyle görüşme şansları olsa da sıkıntı yaşıyorlar. Ayrıca ailesinde çok yaşlı yada hasta aile fertleri olan oyuncuların da bu süreçte olumsuz etkilendiği bir gerçek.
B.G.: Seyirci hariç normal sezondan farkı yoktu. Seyirci olmayınca işin tadı tuzu kalmıyor.
LAKERS OYNADIKÇA KENDİNİ BULUYOR
- Sıralama maçlarında Phoenix Suns 8'de 8 yapmasına karşın Portland'ın aldığı bir galibiyetle play-off dışında kaldı. Eğer Suns, play-off'a kalabilseydi, ilerleyen aşamada neler yapabilirdi? Bu formuyla Lakers'ı eleyebilir miydi?
B.G.: Suns'ın bir, iki maçını izledim. Bence bu soruyu Murat yanıtlasın.
M.M.: Suns 8'de 8 yaptı. Bubble'ın namağlup tek takımıydı. Biz de olsa belki son dakika bir değişiklik yapılabilirdi; ama orada öyle bir şey olmadı. NBA gibi ciddi bir organizasyonda böyle bir şey yapmak mümkün değil; ama Suns'ın bu üstün performansı nedeniyle, önceden play-in maçı için bu tarz bir kota olsaydı, çok enteresan bir gelişme olurdu. Zaten bu düşünülen play-in maçlarını inşallah Covid-19 bittiğinde normal sezonlarda da kullanmayı düşünüyorlar. Yani o kadar ilgi çekti.
Suns'ın Lakers karşısında neler yapacağını bilemezsin. Lakers'ın bu 8 maçı ancak bir hazırlık dönemi olarak değerlendirdiğini düşünüyorum. Play-off'larda yoluna devam ettikçe, sezon içinde izlediğimiz Lakers'a çok daha yakın bir performans gerçekleştireceğini düşünüyorum.
Suns'ın play-in'i de kazanıp 9'da 9 ile karşısına çıkması durumunda bile Lakers'ı eleyeceği anlamına gelmezdi. Ama mutlaka çok güzel bir seri olurdu diye düşünüyorum. Şunu belirtelim Lakers-Portland serisi de çok güzel oldu. Çünkü Portland da, Phoenix'ten sonra en beğenilen takım oldu bu dönemde.
Damian Lillard MVP Ödülü'nü kazandı. Gary Trent Jr. kadar iyi bir şutör olduğunu gösterdi. Jusuf Nurkic'in sağlıklı geri dönüşü, 20 ribaund 21 sayılık seviyeye kadar çıkması bu serinin çok güzel olacağını gösteriyor.
- Bubble'ın iyilerini konuştuk, peki en büyük hayal kırıklığı yaratan takım sizce hangisi oldu?
M.M.: Benim için en büyük hayal kırıklığı Sacramento Kings oldu diyebiliriz. Bu sene yıllardır süren vasat ve vasatın altı görüntüsünden uzaklaşmış gözüken Kings, hiçbir şekilde psikolojik olarak da buraya hazır gelmemiş. Kings'te maçlar biter bitmez önce Vladi Divac menajerlikten istifa etti, 2 gün sonra da yardımcısı Peja Stojokovic bıraktı.
Washington Wizards maç yapmayan Charlotte'in gerisine düştü. Ama onlar çok eksikle geldi, Wizards, Orlando'da genç oyunculardan kurulu bir takımla oynadı. Galibiyet almadan da bitirebilirlerdi. Son maçta rakibi (Boston Celtics) bu kadar oyuncuyu dinlendirmeseydi... Benim için en önemli hayal kırıklığı Sacramento Kings'ti.
BANDIRMA'YA ÇOK YAZIK OLDU
- Türk basketbolunda yıllardır altyapılarda oyuncu yetiştirmek gibi bir misyon üstlenen, Bandırma'nın Süper Lig'den çekilmesini nasıl yorumlarsınız?
B.G.: Bandırma'ya yazık oldu. Banvit döneminden beri basketbola ciddi yatırımları vardı. Keşke Tek Süt dışında bir sponsor daha bulup, Bandırma'nın ligde kalması sağlansaydı. Altyapıya da önem veriyorlardı. Lige tat ve renk katan bir takımdı. Bandırma için federasyonun da uğraşması lazımdı. Federasyonların ilk görevi sponsor bulmak. Futbolda da aynı sorun yaşanıyor. Federasyon sponsor bulamıyor, çünkü futbol ve basketbol cazibesini kaybetti. Sponsorlar uzak duruyor.
- Beşiktaş'ın genç kadrosu geleceğe bir yatırım mıdır? Şu an Beşiktaş'ta oynayacak oyuncular, ilerleyen zamanlarda A Milli Takım'ın ana kadrosunu oluşturabilir mi? Bir ekol yaratabilir mi?
M.M.: Gençlere yatırım ve ekol denince akla ilk 1987-88 yıllarındaki Eczacıbaşı gelir. Ben Eczacıbaşı'nda Aydan Siyavuş ile çalışırken, Aydan Abi onlara 'Geleceğin altın takımı' diyordu. Altyapıdaydı henüz o oyuncular. O ailenin, kulübün ki kazanmaya alışık ve defalarca şampiyon olmuş. Başlarında Yalçın Granit daha önce Siyavuş, Halil Üner onun yardımcısıydı. Çok üstün basketbol adamlarının elinde yetişti bu çocuklar daha sonra da Batur Abi geldi tabii ki...
O açıdan bu gençlerin Eczacıbaşı ile en büyük farkları, Beşiktaş'ta yetişmemiş olmaları... Eczacıbaşı'nın onlara basketbola başladıkları günden itibaren verdiği kazanma alışkanlığı da önemli bir fark.
Tabii ki 2001-02 sezonunda Beşiktaş’ta yine buna benzer bir oluşum meydana gelmişti İnanç Koç, Umut Tınay, Tufan Ersöz, Volkan Çetintahra hatırladıklarım. Galiba İsmail Çevik de vardı, Umut Görür de olabilir.
Altyapılarda başarılı olmuş 5-6 genci toplayıp, 'Beşiktaş geleceğin takımını yapıyor' diye bir söylem çıkarttılar. Ama o takımdaki oyunculardan hiçbiri A Milli Takım'da yıldız seviyesine gelmedi. Bizim ligimiz ya da Avrupa kupaları için yıldız seviyesine de hiçbiri gelmedi.
Gençleri bir araya getirip, onları parlatıp sonra menajerlerin onları başka kulüplere daha iyi fiyata satma organizasyonu değildir inşallah. Çünkü hakikaten yetenekli bazı gençleri de aldılar. Eczacı kadar olmasa da o takımda hatırlayacaksınız uzun yıllar A Milli Takımımız için de vazgeçilmez olan Orhun Ene, Tamer Oyguç hatta beklenen yere gelmese de Ömer Büyükaycan çıkmıştı. Serdar Susmuş yıllarca 1. Lig'de oynadı, keza Yusuf Erboy milli de oldu. Yani buradan 2-3 tane Orhun'un ya da Tamer'in A Milli Takım'a verdiği katkıyı verecek oyuncular yetişirse, işte zaten o zaman alkış tutmak lazım.
Zaten Beşiktaş'ın bütçesine baktığımız zaman bir kere bu ekonomik şartlarda basketbolu terk etmemeleri bile takdir edilmeli. Böyle bir yatırım yapmaları da son derece mantıklı çünkü başka ne yapabilirler? Bütçesi bu kadar düşük bir takımın böyle bir organizasyon içerisine girmesi son derece mantıklı.
B.G.: Bu soruların tek yanıtı var: Para yok. Tüm kulüpler zorlanıyor, Beşiktaş da zorlanıyor. Para yok. Ülkede para yok. Beşiktaş sadece futbol değil bir spor kulübü, futbolda da ekonomik olarak çok zorlanıyorlar, her kulüp gibi. Basketbola para ayıramaması normal, Anadolu Efes farklı, basketbol kulübü, holdingin parasını harcıyor. Fenerbahçe bütçeyi küçülttü; ama yatırım yapmaya devam ediyor, O da başkanın şirketleri sponsor yaparak ancak devam ediyor.
4-5 YIL ÖNCE LİG DAHA YARIŞMACIYDI
- NBA örneğinden yola çıkarak yeni sezonda Türk liglerinin sağlıklı olarak devam etmesi için neler yapılmalı?
M.M.: Türkiye liglerinin ve Avrupa'daki liglerin sağlık devam edilmesi için yıllardır belirli kriterlerin getirilmesi konuşuluyor. Ama bu kriterler bugüne kadar getirilmedi. Yabancı oyuncu sayısının aşağıya çekilmesinin yıldız oyuncu yetiştirilmesine pek bir faydası olmayacağını düşünüyorum. Yabancı sayısı daha yüksek olan liglerde daha ucuza daha compatative (rekabetçi) ortamlar yaratmak mümkün oluyor.
2-3 takımın iddialı olduğu bir lig, ilgisini kaybeder. Bir ara Efes-Ülker'di daha sonra Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın dönem dönem Beşiktaş'ın devreye girmesiyle, TOFAŞ'ın zirveye oynamasıyla... Daha sonra Banvitlerin, Telekomların, Karşıyakaların iddialı olmasıyla fazla değil bundan 4-5 yıl önce ligimiz en sağlıklı dönemini yaşıyordu.
Itoudis'in Banvit'te Ufuk Sarıca'nın Karşıyaka'da kazandığı başarılar ortada zaten. Beşiktaş ve Galatasaray Avrupa'da kupa kaldıracak seviyeye gelmişti. Tamam EuroLegue değil; ama Galatasaray'ın kazandığı EuroCup da önemli bir kupaydı. Beşiktaş'ın EuroChallenge'ı biraz daha onun altında ama...
Bir kere ligi satabilmek, izlenecek hâle getirebilmek için rekabet olması lazım. Televizyonda da insanların, maçların oynandığının farkında olmadığı bir duruma geldik. O açıdan, bu ekonomik ortamda da bir anda ayağa kalkabilmek kolay değil... Ama başlangıç noktasının compatative bir lig olduğunu düşünüyorum. 8-9 takımın iddialı olduğu, şampiyon adayı olmasa bile, şampiyon adayına çelme takabilecek seviyede birçok takımın yer aldığı bir ligin daha cazip hâle geleceğini düşünüyorum.
Yıldız oyuncu her yerde yetişir. Potansiyeli olan bir oyuncunun önünü açarsan benim şahsi görüşüm onun yıldız olmasını engellemiş de olabilirsin. Cedi Efes'te oynuyordu. Furkan'ın Banvit'teki performansını gördük. O açıdan 2+1 ya da 2 yabancı dönemlerininde çok fark edeceğini düşünmüyorum.
B.G.: Allah'a dua edelim. Başka yapacak bir şey kalmadı. Hem sponsorlar kaçıyor, hem seyirci yok. Seyirci olmayınca gişe geliri, kombine geliri olmuyor işimiz duaya kaldı!
EFES VE FENER ROLLERİ DEĞİŞTİ
- Kadrosunu koruyan Anadolu Efes ile yeni bir yapılanmaya giden Fenerbahçe Beko'nun EuroLeague'deki performansları için öngörüleriniz nelerdir? Fenerbahçe'nin transferleri sizce yeterli mi?
M.M.: Efes ve Fenerbahçe'de roller değişti. Şimdi Fenerbahçe her ne kadar 7-8 tane çok önemli oyuncusunu kaybetse de ben özellikle Ekpe ve Bogdan'ın gittiği yılın çok zarar verdiğini buna ek olarak da geçen yıl Melli ve Guduric'in gittiği dönemi kayıp görüyorum. O özellikte 2 isim gidince yerlerini doldurmak zor oluyor. Fenerbahçe mümkün olduğunca kadrosunu koruma çabasındaydı ve bu çok doğruydu. Bu rolü üstlendiğin zaman bütçe gereğinden fazla yükselir, bunu da Ergin Ataman uzun süre haklı olarak dile getirdi.
Şimdi Efes doğal ve haklı olarak kadroyu korumak için belki hesapta olmayan paraları ödemeye mecbur kaldı. Larkin'in kontratı gibi... Micic'in kontratının da Ergin Ataman'ı çok mutlu ettiği haberini aldım.
Tabii ki Efes'in geçen seneki kadrosu, Covid-19 ligi kapatana kadar hem seyredilme hem kalite hem de sonuç açısından EL'nin en iyisiydi. Fenerbahçe'nin yeni bir başlangıç yapması, zaten ister istemez o noktaya geliniyordu. 5 yıl büyük başarı var, son 1 buçuk diyemeyeceğim çünkü son sezon tamamlanmadı. Ama 2 yıl önce son 2 ay ile başlayan döneme bakarsan sağlıklı oyuncu bulmak çok zordu.
5 yıl arka arkaya aynı isimlerin o zirve yarışında yer alması... Türkiye Ligi'nde herkes en iyi sert maçını Fenerbahçe'ye karşı oynamayı alışkanlık hâline getirmişti. O kadroda bir - iki isim hariç gidenler arasında yapılan bu mecburi değişikliklerin çok fazla yadırganacak tarafı yok.
Obradovic'in ayrılması kötü oldu; ama yapılacak en iyi kumar oynandı. Kokoskov hem Yugoslav ekolünden hem de 20 yıldır NBA'de çalışan NCAA'de çalışmış, milli takımda önemli başarılar kazanmış bir isim. Ama Avrupa'da daha önce bu seviyelerde hiç kulüp takımı çalıştırmamış bir koç. Herhalde Maurizio'nun da birikimiyle onlar kafalarındaki oynanacak basketbola göre transferler yaptılar; ama ben her zaman 7-8 oyuncunun geldiği bir takımın, zor anlarda takımı sırtlayıp, 2-3 basamak yükseltecek süper yıldızı olmadığı takdirde öyle 3-5 ay içinde makine gibi çalışmasını beklemem, öyle bir örnek de görmedim zaten.
Bu sene Fenerbahçe'nin uyum süresinin uzunluğu belirleyici olacak; ama şu bir gerçek ki, yapılan transferlerin geçmişine baktığımızda Fenerbahçe daha atletik, daha hızlı, daha iştahlı bir takım oldu. Daha çok baskı görebiliriz, 4 kısa daha fazla görebiliriz. En büyük sıkıntı hücumda De Colo'nun eline fazla kalmış olması ve De Colo'nun da geçen sene yaşadığı şoku...
Hep diyorlar ya EuroLeague maçlarında Fenerbahçeliliğini ne kadar belli ediyorsun diye... CSKA'daki De Colo'ya bakın, Fenerbahçe forması giyen De Colo'ya bakın ve oradaki düdükler gelmediği zaman yaşadıklarına bakın. Bu küçük hesapları da bu insanların artık bırakması gerektiğini düşünüyorum. Bir sıkıntım De Colo'nun hücumda kafasının ne kadar değiştiği, o düdüklerin gelmemesine kendini ne kadar alıştıracağını da bilmiyorum açıkçası.
İkincisi de hem Vesely hem de Ahmet olsun... Vesely çok önemli sakatlıklar yaşadığı bir buçuk yılı değerlendirince, bu kadar dar bir uzun rotasyonu şüphe yaratıyor. Ama Fenerbahçe sayı bulmayı başarırsa istikrarlı bir şekilde EL'de ilk 8'e girer; ama bu yıl o kadar büyük yatırım yapan oyuncular oldu ki, Rus ekiplerini sayarsak bu rakam 10'a, 11'e kadar çıktı.
Efes inşallah kaldığı yerden iştah olarak, açlık olarak, kafa olarak devam eder. Orada da risk şu hep 2+1, 2+1 oyuncuları uzattığın zaman gelecek endişesi olmadan elindeki işe konsantre olabilir. Ama aynı zamanda kendini gösterme ihtiyacı duymadan, nasıl olsa 2 yılım garanti diye düşünerek biraz daha vidaları gevşetebilir. O açıdan nasıl etkileyeceğini zaman gösterir; ama Shane Larkin ile Micic böyle oynadığı zaman geri kalan uzun rotasyonunun da müthiş olduğunu düşünürsek... Çok farklı ve önemli parçaları bir araya getiren Moerman ve Singleton gibi önemli oyuncular...
B.G.: Fenerbahçe bir spor kulübü, Efes ise basketbol kulübü... Fenerbahçe'nin küçülmeye gitmesi normal, geçen sene Efes'in hevesi kursağında kaldı. Belki de kurulduğundan beri en iyi yılını geçireceklerdi. Hem EuroLeague hem de Türkiye Ligi'nde liderdiler. İkisi de yarım kaldı, ligler iptal edildi. Belli ki geçen seneki başarı Efes'i motive etmiş, bu sene de yatırımı kesmiyorlar. Bence de doğrusunu yapıyorlar.
Bir daha kimyası birbirine bu kadar uygun oyuncu, koç bulmaları çok zor. Benim bildiğim Efes Pilsen 30 yıldan fazladır yatırım yapıyor, bu kadar para harcayan bir kulübün hele böyle bir seneden sonra yatırıma devam etmesi çok normal.
YORUMLAR