GALATASARAY TARİHİNİN EN İYİ 10 YABANCISI

GALATASARAY TARİHİNİN EN İYİ 10 YABANCISI
01 Mayıs 2018 - 21:01

 

Türk sporunun lokomotif kulüplerinden Galatasaray, basketbol ligimizde de kazandığı 4 şampiyonlukla önemli bir yere sahip. Lig tarihi boyunca birçok önemli yabancı oyuncuyu bünyesinde barındıran sarı kırmızılıların en iyi 10 yabancısını listeledik. 

 

10 - LUKSA ANDRIC
2010 yılında geldiği Galatasaray’da özellikle Tutku Açık’la kurduğu pick&roll ortaklığıyla adından söz ettiren Andric, oldukça yüzdeli bir pota altı bitiricisiydi. Aldığı süre genelde 20 dakikanın altında olmasına karşın çift hanelere ulaşmakta hiç zorlanmazdı. Özellikle play-off’larda vites yükseltmesiyle de sempati kazanmıştı. 2010-11 sezonunda Fenerbahçe’ye karşı final serisinin 6. maça kadar uzamasında büyük pay sahibi olan isimdi Andric. Hırvat pivot, belki de kalite olarak Galatasaray forması giymiş en iyi 10 yabancıdan biri değildi; ancak giderken arkasında önemli bir iz bırakmayı başardı. 

 

9 - QUADRE LOLLIS
1999-00 sezonu Galatasaray için pek de parlak geçmedi. 3 koç değişikliğinin yaşandığı sezonda Galatasaray, şampiyonluk için herhangi bir ışık vermiyordu. Nitekim öyle de oldu. Cimbom, Troy Pilsener serisiyle play-off’lara ilk turda veda etti. Ancak sezon boyunca Galatasaray taraftarını salona çeken, Troy serisinin ilk maçını tek başına alan ve sezon sonunda Ülker’e transfer olan bir isim vardı: Quadre Lollis. 15 sayı - 8 ribaund standartını yakalamakta hiç zorlanmayan, Türkiye’de kaldığı 4 sezon boyunca ligimizin en değerli oyuncularından olan Lollis, G.Saray basketbol tarihi için de büyük önem arz ediyor. 

8 - BRIAN BODDICKER
2004-05 sezonunda Galatasaray forması giyen Brian Boddicker, hemen her koçun takımında görmek isteyeceği tarzda bir forvetti. 2.03 m. boyunda olmasına karşın konsantre olduğu zaman mıknatıs gibi ribaund çeken Boddicker, aynı zamanda elit de bir skorerdi. Çaylak olarak geldiği Galatasaray’da geçirdiği tek sezonda; hem sayı, hem ribaund krallığında ligin ilk 10’unda yer aldı. O sezon, Galatasaray için gerçek anlamda bir faciaydı. Play-off bir yana, sarı kırmızılılar, küme düşme korkusunu yakından hissetti ancak; Galatasaray adına belki de o sezonun ayakta kalan tek ismi Boddicker’dı.

 

7 - VLADIMIR MICOV
Kalite, soğukkanlılık, yönlendiricilik. Vladimir Micov, Avrupa basketbolunun son dönemde gördüğü en yetenekli forvetlerden biri. Bazı defoları ve devamlılık problemleri onun CSKA seviyesinde daha uzun süre kalmasına engel oldu, ancak iyi bir şeye vesile oldu; onu sarı kırmızılı formayla izleme şansı bulduk. Abdi İpekçi’yi her zaman heyecanlandıran, EuroCup zaferinin mimarlarından olan Micov, ‘Buz Adam’ tavrıyla akıllara kazındı. Son sezonunda takımla paralel olarak bir düşüş yaşamış olsa da, Micov; Galatasaray basketbol tarihinde önemli bir yer edindi. 

6 - PETE WILLIAMS
10 yıl boyunca Türkiye Ligi’ne damga vuran Pete Williams, Galatasaray’da sadece 1 yıl geçirdi; ancak o bir sezon, Cimbom’un 20 yıllık süreçteki tek şampiyonluğu olan 1989-90 sezonuydu. Ezeli rakibi Fenerbahçe’den geldiği Galatasaray’da henüz sezon başından itibaren ‘duruma el koyan’ Williams, Paşabahçe’ye karşı oynanan final serisinin de yıldızlarındandı. O kadronun tek yabancısı olan Pete, Cem Caniklioğlu ve Hakan Yörüklüoğlu başta olmak üzere takımla yakaladığı müthiş kimyayı şampiyonlukla taçlandırmayı başardı. O sezonun sonunda, TOFAŞ’a giderek taraftarın kalbini bir miktar kırmış olsa da, Williams, Galatasaray basketbolu için tartışılmaz saygınlıkta bir figür.


 

5 - RADOSLAV RANCIK
Avrupa’nın ikinci sınıf basketbol ülkelerinden biri olan Slovakya’nın yetiştirdiği en büyük yıldızlardan biri olan Radoslav Rancik, koç Oktay Mahmuti’yle İtalya günlerinden olan bağlantısı olmasa, belki de formayı hiç giymeyecek ve çok yazık olacaktı! Galatasaray basketbolunun yeniden ivme kazanmaya başladığı 2009-10 sezonunda takımın en önemli isimlerinden olan Rancik, o geçiş sürecinde taraftarın, ‘takım lideri’ olarak gördüğü oyuncuydu. Hem oldukça iyi bir skorer, hem iyi bir ribaundcu, hem de zeki bir pasördü. Modern bir 4 numaradan beklenecek hemen her şeyi G.Saray formasıyla ortaya koydu. Maç sonlarında Abdi İpekçi’yi dolduran taraftara üçlü çektirme görevi de, başarıyla yaptığı şeylerden biriydi. 

 

 

4 - STEPHANE LASME
Efes formasıyla giriş yaptığı Türkiye’de hayalkırıklığı yaratan Lasme için Galatasaray, liman oldu. Bu birliktelik taraflara çokça güzel anı ve elbette bir EuroCup zaferi getirdi. Lasme, müthiş bir savaşçı, iyi bir ribaundcu, tribünleri ateşe veren bir atletti. Rakamları genelde 12-7 civarındaydı ancak bu sayıların anlatmakta güçlük çektiği bir etkisi vardı. O parkedeyken, özellikle İpekçi’de Galatasaray bambaşka bir takım oluyordu. İnatçı ve yenilmesi güç karakteri takıma aynen yansıyordu. Futbolda Kupa 2’yi kazanan Galatasaray için Taffarel’in verdiği güven neyse; basketbolda EuroCup’ı kazanan o Galatasaray takımında Lasme o denli sağlam bir bekçiydi. Kariyeri daha sonra tatsız hadiselerle aniden çakılsa da, Lasme’nin Galatasaray günleri unutulmaz hikayelerle dolu. 

3 - ZORAN ERCEG
Ergin Ataman'ın Beşiktaş'tan G,Saray'a taşıdığı şampiyon omurganın bir parçası (1 sene rötarlı olsa da) Erceg, çok özel bir 4 numaraydı. Zaten CSKA ve Olympiacos'ta oynaması bunu kanıtlar nitelikteydi; ancak kafayı basketbola verme anlamında her daim sıkıntılı bir isim oldu. Henüz 30'larının başında menajerine dahi haber vermeden, Sırbistan'da bir kasabaya yerleşip kendini doğaya verdi ve basketbolu bıraktı. Erceg, G.Saray'da iki sezonu kabaca 15 sayı, 4.5 ribaund ortalamalarıyla geçirdi. 14-15 sezonunda da çok iyi işler yapan Erceg, tekrar EuroLeague'in zirve takımlarının radarına girdi. Ancak bahsettiğimiz basketbol defterini kapatma süreci de, bu döneme denk gelince bu klas 4 numarayı bir daha izleme fırsatımız olmadı.  

 

 

2 - GERALD FITCH

Buraya Anthony Tolliver’ı yazmak açıkçası daha adaletli olurdu ancak Fitch’i yazmak benim için bir bakıma mansiyon ödülü gibi. 2006-07 sezonunda Beşiktaş’ı süpüren ve kendisinden çok daha güçlü Fenerbahçe’ye diş gösteren o takımın lideri şüphesiz Fitch’ti. Normal sezonu sayı kralı olarak tamamlayan (19.7 sayı) ABD’li guard’ın izlemesi çok keyifli bir stili vardı. O özel bir izleyici kitlesine sahipti. Bir miktar savruk olan tarzından ötürü kariyeri hiçbir zaman potansiyeliyle paralel gitmedi ancak Fitch, parkede olduğu her an sizi heyecanlandıran bir skorerdi. Bunun yanında boyuna göre müthiş bir ribaundçuydu. Murat Özyer’in o Galatasaray’ında parıldayan Fitch, 2000’lerdeki GS basketbolu atağının mimarlarından oldu. 

1 - CARLOS ARROYO
Arroyo’yu sayılardan, G.Saray ve Beşiktaş basketbolunu getirdiği noktadan, G.Saray’a fırtınalı geçişinden ve Ergin Ataman’la kurduğu ortaklıktan bağımsız anlatmak istiyorum. Zira Arroyo, Türk basketbolunun gördüğü en büyük sanatçılardan biriydi. Skorerliği? Evet, yönlendiriciliği? Evet. Ancak Arroyo’da temel kavramlarla açıklanamayacak bir şey vardı. Onu, NBA’de de var eden buydu esasen. Top elindeyken resmen rahat nefes alıyor, oyun ise başka bir hale bürünüyordu. Lig şampiyonluğu ve EuroLeague çeyrek finaliyle G.Saray basketbolunda çıtayı bambaşka bir yere koyan takımın lideriydi. Ancak sayılar ve başarılardan ziyade Arroyo, Arroyo’ydu. İyi gününde olmasa bile parkede olmasından müthiş keyif aldığınız gerçek bir virtüöz. 


YORUMLAR

  • 0 Yorum