Efsaneler Anlatıyor | Hüsnü Çakırgil
"Fenerbahçe efsanesi olarak anılmak benim için tabii ki gurur verici bir durum... Ne mutlu ki! ben hem oyun olarak hem de karakter olarak kendimi camiaya sevdirmişim. 1990-1991 sezonunda Türkiye Ligi şampiyonluğu ve Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda mutlu sona ulaşarak, sezonu çifte kupa ile tamamladık. 'Fenerbahçemiz'e tarihteki ilk şampiyonluğunu kazandırmanın önemi çok büyük..."
02 Kasım 2022 - 13:50
RÖPORTAJ: HÜSEYİN DEMİR
Türk basketbolunun efsane isimlerinden, uzak menzilli şutları ile nam salan şutör Hüsnü Çakırgil… 1991 Türkiye Basketbol Süper Ligi’nde Fenerbahçe’yi tarihinde ilk kez şampiyonluğa taşıyan, A Milli Takımımızın değişmezi, Türk basketbolunun gelmiş geçmiş en iyi şutörleri arasında yer alan Hüsnü Çakırgil ile keyifli bir söyleşi yaptık…
Hüsnü Çakırgil, basketbola başlayış macerasını şöyle anlatıyor… ‘’Aslında hentboldan önce 6 senelik futbol maceram oldu, daha sonra basketbol oynamaya başladım. Futboldan hentbola, hentboldan ise basketbola geçişim biraz tesadüfen oldu. Futboldan hentbola geçiş nedenim meşin yuvarlak peşinde koştuğum kulübün kapanmasıydı. O sırada abim Ferhat Çakırgil hentbol oynuyordu, ortaokul hocam Celal Usta, beni hentbol takımına çağırdı. Abimin izinden gitmeye karar verip hentbolcu olduktan sonra Güney Sanayi kulübünde oynamaya başladım. Murat Didin, Güney Sanayi Basketbol Takımı'na transfer olunca bir şekilde yollarımız kesişti ve kendimi basketbolun içinde buldum. Böylelikle profesyonel hayatım başlamış oldu.
Ailemizde profesyonel olarak spor yapıp milli takımlarda yer almış birçok sporcu aile ferdimiz vardı. Benim açımdan profesyonel hayata geçince yaşam tarzı olarak büyük bir değişme oldu, antrenman ve hızlı yaşam temposuna alışmam biraz zaman aldı. 3-4 ay sonrada liglerde oynamaya başladım. ‘’
EN İYİ VE EN DOĞRU OYNAYAN BİZDİK
Birçok Anadolu kulübünde oynayan Hüsnü Çakırgil, Fenerbahçe'ye transfer sürecini ve sarı lacivertli kulübe olan aidiyetini şöyle anlattı…’’Ankara’da Hortaş Yenişehir, Gaziantep’te Beslen, İzmit’te Nasaş kulüplerinde oynadım. Çok iyi sezonlar geçirdim, oynadığım takımların en skorer oyuncusu ve sayı kralı olup A Milli Takım'ın değişmez oyuncusu oldum. Fenerbahçe’yi tercih etmemin en büyük sebebi sarı lacivertlilere olan gönül bağım ve iyi bir kadro kurulmasının beni cezbetmesi idi...
Takım çok iyi oyunculardan oluşuyordu ve arkadaşlık üst düzeydeydi. Dönemin en iyi ve en doğru basketbolunu oynayan takımdık diyebilirim. Bunun neticesinde Fenerbahçe tarihinde ilk defa lig şampiyonluğa ulaştık.’’
FENERBAHÇE’NİN EFSANESİ OLMAK GURUR VERİCİ
Fenerbahçe’de yaşadığı başarıları ve kariyerinde zirveye çıktığı dönemi sorduğumuzda Hüsnü Çakırgil’in yanıtı şöyle…’’Fenerbahçe efsanesi olarak anılmak benim için tabii ki gurur verici bir durum... Ne mutlu ki! ben hem oyun olarak hem de karakter olarak kendimi camiaya sevdirmişim. 1990-1991 sezonunda Türkiye Ligi şampiyonluğu ve Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda mutlu sona ulaşarak, sezonu çifte kupa ile tamamladık.
Avrupa macerasına gelirsek 1990’lı yıllarda ülke olarak takımlarımız sadece 1 yabancı oyuncu ile oynuyordu ve diğer ülkelerin takımları ile eşit şekilde mücadele edemiyorduk. İlerleyen yıllarda tecrübemiz arttı, yabancı oyuncu sayısı da üç olunca daha başarılı sonuçlar elde ettik.’’
Fenerbahçe’nin Türkiye Basketbol Ligi’nde ilk şampiyonluğunu yaşadığı dönemde kulüp tarihine iz bırakan milli oyuncuya unutamadığı maçları sorduğumuzda ise bizi parkenin tozlu dönemlerine götürdü…’’Normal sezonu uzak ara birinci bitirip play-off süresince finale kadar hiç yenilmeden ilerledik. Tofaş’la oynadığımız 5 maçlık final serisi çok enteresan sonuçlara sahne oldu. İlk karşılaşmayı Bursa’da farklı kazanıp, ikinci maçı İstanbul’da 1 sayıyla kaybettik. Adana’da üçüncü mücadeleyi 30 dakikada 33 sayı atarak rahat bir şekilde kazanıp, dördüncü maçı Isparta da yine 1 sayıyla kaybedince, şampiyonluk Antalya’daki 5'inci karşılaşmaya kaldı. Mücadeleye öyle bir başladık ki! ilk yarı bittiği zaman maçı ve şampiyonluğu garantilemiştik! İkinci yarıyı rölanti bir şekilde oynayıp Fenerbahçe’mize tarihinin ilk lig şampiyonluğunu kazandırdık. Play-off serisini MVP olarak tamamlamakta benim için ayrı bir sevinç ve mutluluk…’’
O FOTOĞRAFIN HİKÂYESİ...
Efsane Hüsnü Çakırgil’in 1990-91 sezonundaki PTT maçında bir pozisyonda burnu kırılarak kenara geliyor ve rahmetli Doğan Hakyemez’in yanında çekildiği fotoğraf hafızalarda yer ediniyor. Kendisine o fotoğrafın hikâyesini sorduğumuzda bize yanıtı şu şekilde oluyor…
‘’Ribaund pozisyonunda rakibin dirseği sonucunda burnum kırıldı ve maça devam edemedim. Rahmetli Doğan abi ile hemen hastanenin yolunu tutup tedaviye başladık.1985-1995 arası basketbolunda her ne kadar temasa izin verilmese de pota altı hep tehlikelerle doluydu. Hemen hemen her takımda çok iyi uzun oyuncular vardı, bundan dolayı 3 saniye koridoruna ve pota altına girmek cesaret isteyen bir durum… Günümüz basketbolunda daha fazla temasa izin veriliyor, oyuncular itiş-kakışa girmek istemiyor ve dış şutlara fazlaca yöneliyor. Konusu açılmışken bence 3 sayı çizgisi 7 metreye çekilmeli
ki özlediğimiz pota altı mücadelesi sadece ribaund için olmasın.’’
ŞUTLARIM ÖN PLANA ÇIKIYORDU
Türk basketbolunun en iyi şutörleri arasında yer alan Hüsnü Çakırgil, mesafe tanımayan üçlükleriyle neredeyse orta sahaya yakın isabetli üçlükleriyle rakiplerine korku salıyordu. Efsane basketbolcuyu günümüz basketbolunda izleseydik, acaba nasıl bir performans sergilerdi? Sorumuzu içtenlikle
yanıtlayan Çakırgil, basketboldaki dönemleri kıyaslayarak bize düşüncelerini şu şekilde aktarıyor…
‘’Oynadığım takımlarda bu özelliğim ön plana çıkıyordu; ama toplam attığım sayının yüzde 30'u dış atışlardan geliyordu. Diğer sayıları post-up ve faullerden üretiyordum. Böyle bir kıyaslama yapmak pek doğru olmaz; ama bizim dönemimizde akıl ve yeteneği ile oynayan pek çok oyuncu vardı. Günümüzde bu tip oyuncu o kadar az ki yorum yapmak uygun olmaz… Şu an oynayan basketbolcuların mekanikleri ile eski oyuncuların arasında pek bir fark yok. Belki de maçlar tempolu ve bol temaslı geçtiği için rakip gelmeden şut atmaya çalışıyorlar o yüzden dışarıdan öyle gözükebiliyor.’’
USTADAN, GENÇ BASKETBOLCULARA TAVSİYELER...
Milli basketbolcu Hüsnü Çakırgil, gelişen teknolojik imkânlarla basketbolun değiştiğini oyuncuların şanslı olduğunu belirtirken, yetenek olmadan da sadece çalışmanın hiçbir işe yaramayacağını şu şekilde anlatıyor: "Evet haklısınız imkânlar ve malzemeler o kadar çok ve çeşitli eksik yönlerini kapatmaya çalışıyorlar. Ama şut atmak ve iyi bir şutör olmak sadece çalışma ile olmaz aynı zamanda yetenek de ister. Ne kadar çalışırsan çalış, belli bir yere kadar gelirsin. Aynı zamanda yeteneğin olup da çalışmazsan yine hiçbir işe yaramaz. Bizim zamanımızda malzeme ve salon çok azdı; ama elimizdekilerin kıymetini bilip ona göre çalışırdık.
Genç oyunculara tavsiyem ne kadar iyi oynasalar bile, mutlaka özel antrenman yapmaları gerekiyor. Basketbol basit ve tekrar oyunudur. Hareketleri (dribling-pas-şut) ne kadar çok doğru şekilde tekrarlarsalar o kadar iyi olur. Son olarak birde NBA özetlerini seyredip taklit yapmaya çalışmasınlar…’’
TİPLEME
- En beğendiğiniz koç?
- Murat Didin
- En beğendiğiniz oyuncu?
- Harun Erdenay
- En iyi ilk 5'iniz?
- Harun Erdenay - Levent Topsakal - İbrahim Kutluay - Tamer Oyguç - Mehmet Okur
- En zorlu deplasman?
- Tofaş
- Unutamadığınız maç?
- 1990 sezonu finalin ikinci maçı Fenerbahçe taraftarlarının bütün sahayı karanfiller ile kaplaması...
Türk basketbolunun efsane isimlerinden, uzak menzilli şutları ile nam salan şutör Hüsnü Çakırgil… 1991 Türkiye Basketbol Süper Ligi’nde Fenerbahçe’yi tarihinde ilk kez şampiyonluğa taşıyan, A Milli Takımımızın değişmezi, Türk basketbolunun gelmiş geçmiş en iyi şutörleri arasında yer alan Hüsnü Çakırgil ile keyifli bir söyleşi yaptık…
Hüsnü Çakırgil, basketbola başlayış macerasını şöyle anlatıyor… ‘’Aslında hentboldan önce 6 senelik futbol maceram oldu, daha sonra basketbol oynamaya başladım. Futboldan hentbola, hentboldan ise basketbola geçişim biraz tesadüfen oldu. Futboldan hentbola geçiş nedenim meşin yuvarlak peşinde koştuğum kulübün kapanmasıydı. O sırada abim Ferhat Çakırgil hentbol oynuyordu, ortaokul hocam Celal Usta, beni hentbol takımına çağırdı. Abimin izinden gitmeye karar verip hentbolcu olduktan sonra Güney Sanayi kulübünde oynamaya başladım. Murat Didin, Güney Sanayi Basketbol Takımı'na transfer olunca bir şekilde yollarımız kesişti ve kendimi basketbolun içinde buldum. Böylelikle profesyonel hayatım başlamış oldu.
Ailemizde profesyonel olarak spor yapıp milli takımlarda yer almış birçok sporcu aile ferdimiz vardı. Benim açımdan profesyonel hayata geçince yaşam tarzı olarak büyük bir değişme oldu, antrenman ve hızlı yaşam temposuna alışmam biraz zaman aldı. 3-4 ay sonrada liglerde oynamaya başladım. ‘’
EN İYİ VE EN DOĞRU OYNAYAN BİZDİK
Birçok Anadolu kulübünde oynayan Hüsnü Çakırgil, Fenerbahçe'ye transfer sürecini ve sarı lacivertli kulübe olan aidiyetini şöyle anlattı…’’Ankara’da Hortaş Yenişehir, Gaziantep’te Beslen, İzmit’te Nasaş kulüplerinde oynadım. Çok iyi sezonlar geçirdim, oynadığım takımların en skorer oyuncusu ve sayı kralı olup A Milli Takım'ın değişmez oyuncusu oldum. Fenerbahçe’yi tercih etmemin en büyük sebebi sarı lacivertlilere olan gönül bağım ve iyi bir kadro kurulmasının beni cezbetmesi idi...
Takım çok iyi oyunculardan oluşuyordu ve arkadaşlık üst düzeydeydi. Dönemin en iyi ve en doğru basketbolunu oynayan takımdık diyebilirim. Bunun neticesinde Fenerbahçe tarihinde ilk defa lig şampiyonluğa ulaştık.’’
FENERBAHÇE’NİN EFSANESİ OLMAK GURUR VERİCİ
Fenerbahçe’de yaşadığı başarıları ve kariyerinde zirveye çıktığı dönemi sorduğumuzda Hüsnü Çakırgil’in yanıtı şöyle…’’Fenerbahçe efsanesi olarak anılmak benim için tabii ki gurur verici bir durum... Ne mutlu ki! ben hem oyun olarak hem de karakter olarak kendimi camiaya sevdirmişim. 1990-1991 sezonunda Türkiye Ligi şampiyonluğu ve Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda mutlu sona ulaşarak, sezonu çifte kupa ile tamamladık.
Avrupa macerasına gelirsek 1990’lı yıllarda ülke olarak takımlarımız sadece 1 yabancı oyuncu ile oynuyordu ve diğer ülkelerin takımları ile eşit şekilde mücadele edemiyorduk. İlerleyen yıllarda tecrübemiz arttı, yabancı oyuncu sayısı da üç olunca daha başarılı sonuçlar elde ettik.’’
Fenerbahçe’nin Türkiye Basketbol Ligi’nde ilk şampiyonluğunu yaşadığı dönemde kulüp tarihine iz bırakan milli oyuncuya unutamadığı maçları sorduğumuzda ise bizi parkenin tozlu dönemlerine götürdü…’’Normal sezonu uzak ara birinci bitirip play-off süresince finale kadar hiç yenilmeden ilerledik. Tofaş’la oynadığımız 5 maçlık final serisi çok enteresan sonuçlara sahne oldu. İlk karşılaşmayı Bursa’da farklı kazanıp, ikinci maçı İstanbul’da 1 sayıyla kaybettik. Adana’da üçüncü mücadeleyi 30 dakikada 33 sayı atarak rahat bir şekilde kazanıp, dördüncü maçı Isparta da yine 1 sayıyla kaybedince, şampiyonluk Antalya’daki 5'inci karşılaşmaya kaldı. Mücadeleye öyle bir başladık ki! ilk yarı bittiği zaman maçı ve şampiyonluğu garantilemiştik! İkinci yarıyı rölanti bir şekilde oynayıp Fenerbahçe’mize tarihinin ilk lig şampiyonluğunu kazandırdık. Play-off serisini MVP olarak tamamlamakta benim için ayrı bir sevinç ve mutluluk…’’
O FOTOĞRAFIN HİKÂYESİ...
Efsane Hüsnü Çakırgil’in 1990-91 sezonundaki PTT maçında bir pozisyonda burnu kırılarak kenara geliyor ve rahmetli Doğan Hakyemez’in yanında çekildiği fotoğraf hafızalarda yer ediniyor. Kendisine o fotoğrafın hikâyesini sorduğumuzda bize yanıtı şu şekilde oluyor…
‘’Ribaund pozisyonunda rakibin dirseği sonucunda burnum kırıldı ve maça devam edemedim. Rahmetli Doğan abi ile hemen hastanenin yolunu tutup tedaviye başladık.1985-1995 arası basketbolunda her ne kadar temasa izin verilmese de pota altı hep tehlikelerle doluydu. Hemen hemen her takımda çok iyi uzun oyuncular vardı, bundan dolayı 3 saniye koridoruna ve pota altına girmek cesaret isteyen bir durum… Günümüz basketbolunda daha fazla temasa izin veriliyor, oyuncular itiş-kakışa girmek istemiyor ve dış şutlara fazlaca yöneliyor. Konusu açılmışken bence 3 sayı çizgisi 7 metreye çekilmeli
ki özlediğimiz pota altı mücadelesi sadece ribaund için olmasın.’’
ŞUTLARIM ÖN PLANA ÇIKIYORDU
Türk basketbolunun en iyi şutörleri arasında yer alan Hüsnü Çakırgil, mesafe tanımayan üçlükleriyle neredeyse orta sahaya yakın isabetli üçlükleriyle rakiplerine korku salıyordu. Efsane basketbolcuyu günümüz basketbolunda izleseydik, acaba nasıl bir performans sergilerdi? Sorumuzu içtenlikle
yanıtlayan Çakırgil, basketboldaki dönemleri kıyaslayarak bize düşüncelerini şu şekilde aktarıyor…
‘’Oynadığım takımlarda bu özelliğim ön plana çıkıyordu; ama toplam attığım sayının yüzde 30'u dış atışlardan geliyordu. Diğer sayıları post-up ve faullerden üretiyordum. Böyle bir kıyaslama yapmak pek doğru olmaz; ama bizim dönemimizde akıl ve yeteneği ile oynayan pek çok oyuncu vardı. Günümüzde bu tip oyuncu o kadar az ki yorum yapmak uygun olmaz… Şu an oynayan basketbolcuların mekanikleri ile eski oyuncuların arasında pek bir fark yok. Belki de maçlar tempolu ve bol temaslı geçtiği için rakip gelmeden şut atmaya çalışıyorlar o yüzden dışarıdan öyle gözükebiliyor.’’
USTADAN, GENÇ BASKETBOLCULARA TAVSİYELER...
Milli basketbolcu Hüsnü Çakırgil, gelişen teknolojik imkânlarla basketbolun değiştiğini oyuncuların şanslı olduğunu belirtirken, yetenek olmadan da sadece çalışmanın hiçbir işe yaramayacağını şu şekilde anlatıyor: "Evet haklısınız imkânlar ve malzemeler o kadar çok ve çeşitli eksik yönlerini kapatmaya çalışıyorlar. Ama şut atmak ve iyi bir şutör olmak sadece çalışma ile olmaz aynı zamanda yetenek de ister. Ne kadar çalışırsan çalış, belli bir yere kadar gelirsin. Aynı zamanda yeteneğin olup da çalışmazsan yine hiçbir işe yaramaz. Bizim zamanımızda malzeme ve salon çok azdı; ama elimizdekilerin kıymetini bilip ona göre çalışırdık.
Genç oyunculara tavsiyem ne kadar iyi oynasalar bile, mutlaka özel antrenman yapmaları gerekiyor. Basketbol basit ve tekrar oyunudur. Hareketleri (dribling-pas-şut) ne kadar çok doğru şekilde tekrarlarsalar o kadar iyi olur. Son olarak birde NBA özetlerini seyredip taklit yapmaya çalışmasınlar…’’
TİPLEME
- En beğendiğiniz koç?
- Murat Didin
- En beğendiğiniz oyuncu?
- Harun Erdenay
- En iyi ilk 5'iniz?
- Harun Erdenay - Levent Topsakal - İbrahim Kutluay - Tamer Oyguç - Mehmet Okur
- En zorlu deplasman?
- Tofaş
- Unutamadığınız maç?
- 1990 sezonu finalin ikinci maçı Fenerbahçe taraftarlarının bütün sahayı karanfiller ile kaplaması...
YORUMLAR