Efsaneler Anlatıyor | Fatih Söylemezoğlu
"Sanırım ilkokul son sınıftaydım, annem evimize yakın bir gençlik kültür merkezine beni folklor kursuna kaydettirmeye götürdü. Ancak kayıt yapacak folklor hocası o sırada dışardaydı. Bir başka görevli bana, “Gel seni basketbol kursuna kaydedelim, ne yapacaksın folkloru“ diyerek aklımı çeldi. Ertesi sabah beni basketbol öğrenmeye ikna eden sevgili ağabeyim antrenör Erdal Gülöz‘le iyi ki o gün karşılaşmışım ve iyi ki beni basketbol için ikna etmiş."
03 Kasım 2021 - 14:01
RÖPORTAJ: BERTAN ERMAN
30 yıllık basketbol hakemliği kariyerinde birçok değişimi ve dönüşümü gören Fatih Söylemezoğlu, anılarını Ribaund Dergisi’ne anlattı. Başından birçok olay geçen Söylemezoğlu, şimdi ise meslektaşı olan oğlu Batuhan Söylemezoğlu ile gurur duyuyor.
1985 yılından 2015 yılına kadar uzanan bir kariyerde Türk basketboluna damga vuran isimlerin maçlarını yöneten Fatih Söylemezoğlu ile hem zamanda yolculuk yaptık hem de günümüzde basketbol hakemliği ile ilgili önemli noktalara değindi. Esasen Fatih Söylemezoğlu’nun hakemliğe başlaması bir tesadüfler zinciri…
- Basketbol merakı ve hakemlik yaşantınız nasıl başladı?
- Basketbola da, hakemliğe de başlamam tamamen tesadüfler neticesinde oldu. Aklımda basketbol oynamak gibi bir düşünce olmadığı gibi ailem tarafından da aslında böyle bir yönlendirme yoktu. Bizler o yıllarda sokakta futbol oynardık. Ancak bizim çocukluğumuzda Spor Bakanlığı'na bağlı Gençlik Kültür Merkezleri vardı.
Sanırım ilkokul son sınıftaydım, annem evimize yakın bir gençlik kültür merkezine beni folklor kursuna kaydettirmeye götürdü. Ancak ne tesadüftür ki, kayıt yapacak folklor hocası o sırada dışardaydı. Bir başka görevli bana, “Gel seni basketbol kursuna kaydedelim, ne yapacaksın folkloru“ diyerek aklımı çeldi ve biz merkezden basketbol kursuna kaydolarak çıktık.
Ertesi sabah da antrenmana gittim. O gün beni basketbol öğrenmeye ikna eden sevgili ağabeyim antrenör Erdal Gülöz‘le iyi ki o gün karşılaşmışım ve iyi ki beni basketbol için ikna etmiş.
İlerleyen zamanda aynı ekiple birlikte Gençlerbirliği Kulübü alt yapısında basketbol oynamaya başladım. Ancak çok küçük yaşta dizimden birkaç kez ameliyat olmam ve tam olarak düzelmeyince oyunculuğu bırakmak zorunda kaldım. Bıraktıktan sonra zamanki antrenörüm İlhan Alçar’ın yönlendirmesiyle tamamen serbest giriş kartı almak amacıyla hakem kursuna katıldım.
30 YIL BİNLERCE MAÇ...
- Kariyerinizde unutmadığınız maç ya da anılar hangileri?
- 30 yılın üzerinde hakemlik yaptım ve binlerce maç yönettim. Hakemlikte 'her maç önemlidir' diye klasik bir söylem vardır. Ama tabii ki bunların arasında unutmadığım ve benim için özel bir yeri olan iki önemli maç var:
Bunlardan ilki 1990-91 sezonunda Adana’da yönettiğim Fenerbahçe-Tofaş Play-off Finali. Zaten o yıllarda henüz 25 yaşındaydım ve benden neredeyse 10 yaş büyük olan o dönemin efsane oyuncuları Efe Aydan, Erman Kunter, Aliço, Cihangir Sonat, Kara Mehmet ve hatta Zeki Tosun ağabeyler ve daha birçok basketbol yıldızının maçlarını yönetme onuruna çok genç yaşta eriştim.
Tabii ki uzun yıllar hakemlik yapınca birçok jenerasyonun maçını yönetmek kısmet oldu. Yine zamanın en önemli oyun kurucularından biri olan milli takım, Eczacıbaşı ve İTÜ takımının yıldız oyuncularından Necati Güler Ağabey'in ve ile oğulları Muratcan Güler ve Sinan Güler’in maçlarını da yönettim. İkinci ve benim için en önemli maç ise, hakemliği bırakmadan hemen önce 2015’te kendisi de hakem olan oğlum Batuhan Söylemezoğlu ile yönettiğim Ankara Bölgesi Gençler Final... Çünkü o maçta da ilk günkü kadar heyecanlanmıştım.
FİLM GİBİ ANILAR…
Fatih Söylemezoğlu’nun başından geçen iki olay var ki, ikisi de trajikomik bir filmin sahneleri gibi:
"1996 senesinde FIBA hakemi oldum. FIBA hakemliği nedeni ile üç kıtada maç yönettim. Avrupa kupalarında üç kez final maçı yönettim, önemli milli takım maçlarında görev alma şansına eriştim.
Yine bu yıllarda gerçekten acı tatlı unutmadığım birçok anım oldu. Bunlardan ikisi benim için çok enteresandır. Birisi adalet duygumun zedelendiği tam Aziz Nesin'lik trajik komik bir hikâye.
Şöyle ki; yönettiğim bir maç sonrası telefonumu bulup arayan ve 100'e yakın mesajla galiz küfürler ederek tehdit eden şımarık ve kendinden menkul hadsizliğiyle meşhur bir taraftar vardı. Kendisinin sadece dört mesajına belirlediği seviyeden cevap verdiğim için beni dava etti ve bugün hâlâ anlayamadığım bir adalet anlayışıyla 2.5 ay hapis cezası aldım. Allah’tan para cezasına çevrildi de hapis yatmaktan kurtuldum.
Bir diğer anımsa, yine bir maç sonrası Ankara'ya dönerken bindiğim uçak kaçırıldı. Hava korsanı uçağı Berlin’e götürmek istiyordu; ancak yakıt ikmali için Atina'ya inmek zorunda kaldık. Ve burada sabaha karşı teslim olmak zorunda kaldı ve kurtulduk.
SEYİRCİLER KARARLARIMDA BASKI UNSURU OLMADI
- Maçlarda özellikle sizi zorlayan atmosferler oldu mu? Hiç maç yönetirken ev sahibi takımın taraftar baskısını hissettiğiniz oldu mu?
- Tabii ki zorlandığınız atmosferler oluyor. Çünkü tek başına verdiğiniz kararlarla binlerce kişinin olduğu bir ortamı, yani atmosferi yönetmeye çalışıyorsunuz. Ve tüm sorumluluk sizde, dolayısıyla bu hiç kolay bir durum değil.
Ancak buna karşın, ev sahibi ya da rakip takım seyircisi hiçbir zaman kararlarımda bir baskı unsuru olmadı. Aksine elektrikli atmosferler müsabakaya daha iyi konsantre olmama yardımcı oldu. Zaten hakemler hiçbir takımın seyircisinden etkilenmez ve korkmaz. Hakemler maalesef sadece ‘kendilerini yönetenlerden’ çekinir ve korkar ki, hakemler açısından yaratılan bu ortam da kesinlikle yanlıştır.
ANA HABERE DÜŞEN O MEŞHUR DİYALOG
- Yaşadığınız ilginç hakem-oyuncu veya hakem-antrenör diyalogları yaşandı mı?
- Oyuncu ve antrenörlerle birçok anım var, ancak ben size bir gazeteciyle yaşadığım anımı aktaracağım: Uzun yıllar önce Kombassan Konya- Fenerbahçe arasındaki maçı, sonlarında verdiğim bir kararla Fenerbahçe kazandı. Maçtan sonra ev sahibi takım seyircisi ısrarla bizi beklediği için emniyet yetkilileri uzun sure soyunma odasından çıkmamıza izin vermedi.
Maça kendi aracımla gitmiştim, bu nedenle polislere arabamı şehir çıkışına götürmelerini, bizi de arka kapıdan polis otosuyla oraya bırakmalarını rica ettim. Tam soyunma odasından çıktık, kulağımın yanında bir kamera ve elinde mikrofon bir yerel TV muhabiri arkadaşla karşılaştım: “Hocam bu çaldığınız sportmenlik dışı faulden sonra Türk basketbolunun nasıl kalkınacağını düşünüyorsunuz?” Tabii cevap vermeden yürümeye devam ediyorum, ama muhabir aynı soruyu hiç usanmadan papağan gibi tekrar ediyor. Polis aracına gidip binene kadar defalarca yanıt alamadığı için kendisine öğretilen (!) soruyu tekrar etti.
En sonunda kamerayı polis otosunun camına dayayarak aynı soruyu dışarıdan bağırarak sordu. “Hocam bu çaldığınız sportmenlik dışı...” Demek benim de sabrımın sonu oraya kadarmış ki, aracın camını biraz aralayarak “Şimdi sana bir çakarım, Türk basketbolu kalkınır” deyiverdim.
Akşam eve geldim haberleri izliyorum, ekranda benim polis aracındaki görüntüm ve söylediğim sözler, dönemin haber sunucusu Reha Muhtar haberi anons ediyor: “Basketbol hakemleri bir çakıyor, Türk basketbolu kalkınıyor!” Tabii ki bunu izleyince tabiri caizse başımda aşağı kaynar sular döküldü. Buradan çok ders çıkardım ama olan olmuştu.
HANEDANLIK DEĞİL LİYAKAT
- Oğlunuz Batuhan Söylemezoğlu da basketbol hakemi. Geçmişte birlikte de maç yönettiniz. Onun hakemliği şu anda hangi aşamada?
- Tabii ki benim için hakemliği bırakmadan Batuhan ile resmi maç yönetebilmiş olmak gurur kaynağı. Basketbola ve hakemliğe ilgisi benden kaynaklandı. Aslında basketbol hakemliğine yönelmesi başta çok istediğim bir şey değildi. Çünkü hakemlikte birçok şeyden fedakârlık yapmanız gerekiyor ve sonunda başarılı olamama ihtimali de var.
Ama kendisi hem akademik eğitiminde hem de basketbol hakemliğinde kendini geliştirmeyi başardı. Sonrasında Batuhan’daki hakemlik sevgisini ve ışığı gördük, bize de destek olmaktan başka bir seçenek kalmadı. Şu an Türkiye’de basketbol hakemliğini bir yaşam felsefesi haline getiren, gelişmek için dünyadaki tüm eğitim materyallerini kullanan nadir kişilerdendir.
Bu sene de A klasmanına yükselerek BSL’de maç yönetmeye başladı. Biraz daha tecrübe kazandıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte üst düzey hakem olarak uzun yıllar Türk basketboluna katkı vereceğine inanıyorum. Bu vesileyle bir cümle de genç hakemlere: Başarılı olabilmek için her anlamda donanımlı, çok çalışan ve fark yaratan bir insan olmalısınız.
TİPLEME
- En beğendiğiniz oyuncu?
- Michael Jordan
- En beğendiğiniz hakem?
- Nikolaos Pitsilkas (Yunanistan)
- En iyi 5'iniz?
- Michael Jordan, Larry Bird, LeBron James, Magic Johnson, Kobe Bryant
- En zor geçen maç yönetimi?
- Dünya derbisi Fenerbahçe-Galatasaray
30 yıllık basketbol hakemliği kariyerinde birçok değişimi ve dönüşümü gören Fatih Söylemezoğlu, anılarını Ribaund Dergisi’ne anlattı. Başından birçok olay geçen Söylemezoğlu, şimdi ise meslektaşı olan oğlu Batuhan Söylemezoğlu ile gurur duyuyor.
1985 yılından 2015 yılına kadar uzanan bir kariyerde Türk basketboluna damga vuran isimlerin maçlarını yöneten Fatih Söylemezoğlu ile hem zamanda yolculuk yaptık hem de günümüzde basketbol hakemliği ile ilgili önemli noktalara değindi. Esasen Fatih Söylemezoğlu’nun hakemliğe başlaması bir tesadüfler zinciri…
- Basketbol merakı ve hakemlik yaşantınız nasıl başladı?
- Basketbola da, hakemliğe de başlamam tamamen tesadüfler neticesinde oldu. Aklımda basketbol oynamak gibi bir düşünce olmadığı gibi ailem tarafından da aslında böyle bir yönlendirme yoktu. Bizler o yıllarda sokakta futbol oynardık. Ancak bizim çocukluğumuzda Spor Bakanlığı'na bağlı Gençlik Kültür Merkezleri vardı.
Sanırım ilkokul son sınıftaydım, annem evimize yakın bir gençlik kültür merkezine beni folklor kursuna kaydettirmeye götürdü. Ancak ne tesadüftür ki, kayıt yapacak folklor hocası o sırada dışardaydı. Bir başka görevli bana, “Gel seni basketbol kursuna kaydedelim, ne yapacaksın folkloru“ diyerek aklımı çeldi ve biz merkezden basketbol kursuna kaydolarak çıktık.
Ertesi sabah da antrenmana gittim. O gün beni basketbol öğrenmeye ikna eden sevgili ağabeyim antrenör Erdal Gülöz‘le iyi ki o gün karşılaşmışım ve iyi ki beni basketbol için ikna etmiş.
İlerleyen zamanda aynı ekiple birlikte Gençlerbirliği Kulübü alt yapısında basketbol oynamaya başladım. Ancak çok küçük yaşta dizimden birkaç kez ameliyat olmam ve tam olarak düzelmeyince oyunculuğu bırakmak zorunda kaldım. Bıraktıktan sonra zamanki antrenörüm İlhan Alçar’ın yönlendirmesiyle tamamen serbest giriş kartı almak amacıyla hakem kursuna katıldım.
30 YIL BİNLERCE MAÇ...
- Kariyerinizde unutmadığınız maç ya da anılar hangileri?
- 30 yılın üzerinde hakemlik yaptım ve binlerce maç yönettim. Hakemlikte 'her maç önemlidir' diye klasik bir söylem vardır. Ama tabii ki bunların arasında unutmadığım ve benim için özel bir yeri olan iki önemli maç var:
Bunlardan ilki 1990-91 sezonunda Adana’da yönettiğim Fenerbahçe-Tofaş Play-off Finali. Zaten o yıllarda henüz 25 yaşındaydım ve benden neredeyse 10 yaş büyük olan o dönemin efsane oyuncuları Efe Aydan, Erman Kunter, Aliço, Cihangir Sonat, Kara Mehmet ve hatta Zeki Tosun ağabeyler ve daha birçok basketbol yıldızının maçlarını yönetme onuruna çok genç yaşta eriştim.
Tabii ki uzun yıllar hakemlik yapınca birçok jenerasyonun maçını yönetmek kısmet oldu. Yine zamanın en önemli oyun kurucularından biri olan milli takım, Eczacıbaşı ve İTÜ takımının yıldız oyuncularından Necati Güler Ağabey'in ve ile oğulları Muratcan Güler ve Sinan Güler’in maçlarını da yönettim. İkinci ve benim için en önemli maç ise, hakemliği bırakmadan hemen önce 2015’te kendisi de hakem olan oğlum Batuhan Söylemezoğlu ile yönettiğim Ankara Bölgesi Gençler Final... Çünkü o maçta da ilk günkü kadar heyecanlanmıştım.
FİLM GİBİ ANILAR…
Fatih Söylemezoğlu’nun başından geçen iki olay var ki, ikisi de trajikomik bir filmin sahneleri gibi:
"1996 senesinde FIBA hakemi oldum. FIBA hakemliği nedeni ile üç kıtada maç yönettim. Avrupa kupalarında üç kez final maçı yönettim, önemli milli takım maçlarında görev alma şansına eriştim.
Yine bu yıllarda gerçekten acı tatlı unutmadığım birçok anım oldu. Bunlardan ikisi benim için çok enteresandır. Birisi adalet duygumun zedelendiği tam Aziz Nesin'lik trajik komik bir hikâye.
Şöyle ki; yönettiğim bir maç sonrası telefonumu bulup arayan ve 100'e yakın mesajla galiz küfürler ederek tehdit eden şımarık ve kendinden menkul hadsizliğiyle meşhur bir taraftar vardı. Kendisinin sadece dört mesajına belirlediği seviyeden cevap verdiğim için beni dava etti ve bugün hâlâ anlayamadığım bir adalet anlayışıyla 2.5 ay hapis cezası aldım. Allah’tan para cezasına çevrildi de hapis yatmaktan kurtuldum.
Bir diğer anımsa, yine bir maç sonrası Ankara'ya dönerken bindiğim uçak kaçırıldı. Hava korsanı uçağı Berlin’e götürmek istiyordu; ancak yakıt ikmali için Atina'ya inmek zorunda kaldık. Ve burada sabaha karşı teslim olmak zorunda kaldı ve kurtulduk.
SEYİRCİLER KARARLARIMDA BASKI UNSURU OLMADI
- Maçlarda özellikle sizi zorlayan atmosferler oldu mu? Hiç maç yönetirken ev sahibi takımın taraftar baskısını hissettiğiniz oldu mu?
- Tabii ki zorlandığınız atmosferler oluyor. Çünkü tek başına verdiğiniz kararlarla binlerce kişinin olduğu bir ortamı, yani atmosferi yönetmeye çalışıyorsunuz. Ve tüm sorumluluk sizde, dolayısıyla bu hiç kolay bir durum değil.
Ancak buna karşın, ev sahibi ya da rakip takım seyircisi hiçbir zaman kararlarımda bir baskı unsuru olmadı. Aksine elektrikli atmosferler müsabakaya daha iyi konsantre olmama yardımcı oldu. Zaten hakemler hiçbir takımın seyircisinden etkilenmez ve korkmaz. Hakemler maalesef sadece ‘kendilerini yönetenlerden’ çekinir ve korkar ki, hakemler açısından yaratılan bu ortam da kesinlikle yanlıştır.
ANA HABERE DÜŞEN O MEŞHUR DİYALOG
- Yaşadığınız ilginç hakem-oyuncu veya hakem-antrenör diyalogları yaşandı mı?
- Oyuncu ve antrenörlerle birçok anım var, ancak ben size bir gazeteciyle yaşadığım anımı aktaracağım: Uzun yıllar önce Kombassan Konya- Fenerbahçe arasındaki maçı, sonlarında verdiğim bir kararla Fenerbahçe kazandı. Maçtan sonra ev sahibi takım seyircisi ısrarla bizi beklediği için emniyet yetkilileri uzun sure soyunma odasından çıkmamıza izin vermedi.
Maça kendi aracımla gitmiştim, bu nedenle polislere arabamı şehir çıkışına götürmelerini, bizi de arka kapıdan polis otosuyla oraya bırakmalarını rica ettim. Tam soyunma odasından çıktık, kulağımın yanında bir kamera ve elinde mikrofon bir yerel TV muhabiri arkadaşla karşılaştım: “Hocam bu çaldığınız sportmenlik dışı faulden sonra Türk basketbolunun nasıl kalkınacağını düşünüyorsunuz?” Tabii cevap vermeden yürümeye devam ediyorum, ama muhabir aynı soruyu hiç usanmadan papağan gibi tekrar ediyor. Polis aracına gidip binene kadar defalarca yanıt alamadığı için kendisine öğretilen (!) soruyu tekrar etti.
En sonunda kamerayı polis otosunun camına dayayarak aynı soruyu dışarıdan bağırarak sordu. “Hocam bu çaldığınız sportmenlik dışı...” Demek benim de sabrımın sonu oraya kadarmış ki, aracın camını biraz aralayarak “Şimdi sana bir çakarım, Türk basketbolu kalkınır” deyiverdim.
Akşam eve geldim haberleri izliyorum, ekranda benim polis aracındaki görüntüm ve söylediğim sözler, dönemin haber sunucusu Reha Muhtar haberi anons ediyor: “Basketbol hakemleri bir çakıyor, Türk basketbolu kalkınıyor!” Tabii ki bunu izleyince tabiri caizse başımda aşağı kaynar sular döküldü. Buradan çok ders çıkardım ama olan olmuştu.
HANEDANLIK DEĞİL LİYAKAT
- Oğlunuz Batuhan Söylemezoğlu da basketbol hakemi. Geçmişte birlikte de maç yönettiniz. Onun hakemliği şu anda hangi aşamada?
- Tabii ki benim için hakemliği bırakmadan Batuhan ile resmi maç yönetebilmiş olmak gurur kaynağı. Basketbola ve hakemliğe ilgisi benden kaynaklandı. Aslında basketbol hakemliğine yönelmesi başta çok istediğim bir şey değildi. Çünkü hakemlikte birçok şeyden fedakârlık yapmanız gerekiyor ve sonunda başarılı olamama ihtimali de var.
Ama kendisi hem akademik eğitiminde hem de basketbol hakemliğinde kendini geliştirmeyi başardı. Sonrasında Batuhan’daki hakemlik sevgisini ve ışığı gördük, bize de destek olmaktan başka bir seçenek kalmadı. Şu an Türkiye’de basketbol hakemliğini bir yaşam felsefesi haline getiren, gelişmek için dünyadaki tüm eğitim materyallerini kullanan nadir kişilerdendir.
Bu sene de A klasmanına yükselerek BSL’de maç yönetmeye başladı. Biraz daha tecrübe kazandıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte üst düzey hakem olarak uzun yıllar Türk basketboluna katkı vereceğine inanıyorum. Bu vesileyle bir cümle de genç hakemlere: Başarılı olabilmek için her anlamda donanımlı, çok çalışan ve fark yaratan bir insan olmalısınız.
TİPLEME
- En beğendiğiniz oyuncu?
- Michael Jordan
- En beğendiğiniz hakem?
- Nikolaos Pitsilkas (Yunanistan)
- En iyi 5'iniz?
- Michael Jordan, Larry Bird, LeBron James, Magic Johnson, Kobe Bryant
- En zor geçen maç yönetimi?
- Dünya derbisi Fenerbahçe-Galatasaray
YORUMLAR