Efsaneler Anlatıyor: Can Sonat
"NCAA'de oynadığım yıllarda; yani şut süresinin olmadığı bir dönemi düşünün… Ben 8 dakika hücum oynadığımızı hatırlarım, 7 dakika da müdafaa yaptığımızı, 41-40 biten maçlar hâlâ hafızalarda. Dikkatin dağılıyor fazla oynamaktan. Sonunda ne oluyor; ya ayağına sektiriyorsun ve dışarı gidiyor. Ya da rakip oyuncuya topu veriyorsun yorgunluktan...”
06 Nisan 2021 - 09:18
RÖPORTAJ: BERTAN ERMAN
Fenerbahçe Beko’nun Anadolu Efes’i konuk ettiği THY EuroLegaue maçı öncesinde sarı lacivertlilerin efsane isimleri Baba Necdet (Ronabar) ve daha önceden tanıştığım Can Sonat onurlandırıldı. Uzun zamandır Can Ağabey’i görmüyordum; çünkü uzun bir süredir ABD’de yaşıyordu. Kendisi ile devre arasında görüşme fırsatım oldu. Röportaj için anlaştık ve müsait olduğumuz ilk vakitte buluştuk.
Can Sonat ile güzel bir muhabbet etmek istiyordum. Kısmet yıllar sonra oldu. Yıllar sonra diyorum; çünkü kendisi ile ilk olarak 2015 yılında, Darüşşafaka ile Sassari arasında oynanan THY EuroLeague karşılaşmasında tanışma fırsatım olmuştu. Can Ağabey, NCAA’de oynayan ilk Türk oyuncu. Öncelikle kendisinin oynadığı dönem ile günümüzdeki dönem arasındaki farkı sordum. Üniversite Ligi’nde işin renginin çok değiştiğini anlattı.
“NCAA Turnuvaları bizim dönemimizdeki gibi değil; şimdi ticari oldu. Bizim zamanımızda büyük turnuva 32 takımdı. Şimdi 64 takım oldu. Eskiden 4 yıllık oyuncular daha fazlaydı. Şimdi herkes 1-2 sene oynayıp gidiyor; alan takım da o oyuncuyu bilerek öyle alıyor. 1978 yılındaki Final Four’a gitmiştim. Kentucky, Duke, Arkansas ve Notre Dame vardı. Takımlarda 4 senelik olmayan oyuncu sayısı yok denecek kadar azdı.
Eskiden bir de profesyonel anlamda iş bulma şansı yoktu. Şimdi her yerde basketbol oynanabiliyor. Çin’de, Orta Doğu’da, Afrika’da, Avustralya’da ligler var. O dönemlerde NBA’de oynama şansın 50’de 1 ise, Avrupa’da oynama şansın 50’de 2 idi. Şimdi hemen hemen herkes bir yere gidiyor. Eskiden Avrupa’da da belli ülkeler vardı. İtalya, İspanya, Fransa, Belçika, Yunanistan… Ben de 4 senelik eğitimimi bedavaya getireyim diye düşündüm. Ondan sonra NBA olursa olur; olmazsa da Türkiye’ye dönerim diye plan yaptım.
Benim okulumun antrenörünün maaşı, senede 40 bin dolardı. Şimdi Virginia’nın antrenörü Tony Bennett, 4 milyon 150 bin dolar kazanıyor. Yani, şimdiki gibi antrenör ücretleri yoktu o zamanlarda. Şimdi ticaret işin içine girince… Üniversiteler akademik eğitim yeridir. Hiçbir üniversitenin antrenörü, dekandan daha fazla para kazanmamalı.
KEVIN MCHALE’E KARŞI OYNADIM
Can Ağabey ile zamanda yolculuğumuzda merak ettiğim bir diğer konu, NCAA’de kimlere karşı oynadığıydı. Aralarında NBA’e damga vurmuş isimler de var… “Kevin McHale, Trent Tucker, Mark Hall, Randy Breuer; bunlar Minnesota’da oynamış isimlerdi. Bizim okul 4 senede bir Minnesota ile oynardı ve o maç bizim kariyerimizin zirve maçı oldu. Kevin McHale’i de tuttum bir ara... Evet; Boston Celtics’te Larry Bird ile birlikte şampiyonluklar kazanmış McHale. Fotoğrafın olup olmadığını sordum ama yokmuş.
Can Sonat, kendi dönemindeki NCAA maçlarından ilginç bir durumdan bahsetti. Şut süresinin olmadığı bir dönemi düşünün… “Ben 8 dakika hücum oynadığımızı hatırlarım” diyen Sonat, “7 dakikada müdafaa oynadığımızı, 41-40 biten maçları hatırlarım. Dikkatin dağılıyor topla fazla oynamaktan. Sonunda ne oluyor; ya ayağına sektiriyorsun ve dışarı gidiyor. Ya da rakip oyuncuya topu veriyorsun yorgunluktan.”
BABAMIZIN VASİYETİ VARDI…
NCAA’den sonra Türkiye’ye dönen Can Sonat, profesyonel kariyerine ilk adımını Efes ile attı. Can Ağabey, lacivert beyazlılarda oynadıktan sonra, 1986 yılında Çukurova Sanayi’ye transfer oldu ve Tarsus’ta oynadığı dönemleri şu şekilde anlattı:
“Biliyorsun, o dönem takımın adı Çukurova Sanayi idi ve Karamehmet’in (Çukurova Holding) takımıydı. O zamanlar Çukurova, finans açısından sağlam bir takımdı. Ben Tarsus Amerikan Koleji mezunuydum ve ağabeyim Cihangir de Çukurova’daydı. Babamızın bir vasiyeti vardı, ‘Bir sene de olsa, aynı takımda oynayın’ diye…
Ayrıca ben, 4 sezon oynadığım Efes’ten memnun kalmayarak ayrıldım. Ayrıldıktan sonra otomatik olarak hemen Çukurova’yı seçtim. Bir sene de olsa beraber oynadık. İyi ki de gitmişim. Sezon ortasında aşil tendonumu da koparmıştım. Ertesi sezon da ağabeyim basketbolu bıraktı. Çukurova’nın son senesinde takım İstanbul’da konuşlandırılmıştı. Enteresan bir uygulamaydı.
Eğer takımla bağ kurmak istiyorsan, oyuncun orada yemeğini yemeli, oradaki halka etkileşim içinde olmalı. Yöre halkı ile karışmak önemli. Çukurova’daki iki senem güzeldi.”
ZORU BAŞARDIK AMA KOLAYI YAPAMADIK
Can Sonat, 1987-1988 sezonunda Çukurova’nın zirvelerde olduğu dönemlere değindi. Ligdeki kuvvetli İstanbul takımlarını geride bırakan Çukurova, o sezon genç oyunculardan oluşan Eczacıbaşı’na finalde takılmıştı. “Çok genç bir takıma kaybettik” diyen Sonat, o sezonu şu şekilde anlattı:
“Çukurova’daki ikinci yılımda final oynadık. Fenerbahçe’yi eledikten sonra şampiyon olmalıydık ama yapamadık. Mağlup olduğumuz genç Eczacıbaşı kadrosunda Orhun Ene ve Tamer Oyguç o zaman yirmili yaşların başlarındaydı."
EFES BENİ TEKRAR İSTEDİ AMA…
Can Sonat için kariyerinin en unutulmaz anlarından biri de, hiç şüphesiz Fenerbahçe dönemi… Çünkü ligde ilk kez şampiyon olan takımın ilk 5 oyuncusundan biriydi. Can Ağabey, sarı lacivertlilerde geçirdiği günlerden şu şekilde bahsetti:
“Çok güzel… İnanılmaz bir şeydi. 1966’dan beri deplasmanlı lig oynanıyor. Kaç kere final var, yarı finaller var… Hepsinde son dakikada gol yemişsin. Ondan iki sene önce, Ankara’da 6’lı finaller oynandı. İlk 2 sırada Eczacıbaşı ile Çukurova vardı. Ondan sonraki 6 takım da Ankara’ya gitti. Oradan iki takım çıkıp yarı final oynayacak. 1988-1989 benim ilk senemdi ve o finallerde ilk Galatasaray’a, sonra Efes’e yenildik ve 0-2 ile başladık. Üç gün arka arkaya kazandık. Ama Efes 4’te 4, Beslen de 3’te 3 ile ilerledi. Üçüncü gün biz İTÜ’yü yendik; dördüncü gün de Beslen’i. Son gün biz Paşabahçe’yi yendik. 3-2 olduk. Yani 3 galibiyet, 2 mağlubiyet. Beslen yenilse, biz çıkıyoruz.
Son maçta Efes, Beslen’e şaibeli bir şekilde yenildi ve biz çıkamadık. Beslen ile Çukurova; Efes ile Eczacıbaşı eşleşti. Finale yine Çukurova ile Eczacı kaldı. Biraz da hak yerini bulmuş oldu. Hatta sezon sonrasında biraz olaylı ayrıldığım Efes’in beni tekrar istemesi, kariyerimin en sevindirici anlarından biriydi. Onlardan “Seni yanlış oynatmışız” cümlesini duymak, belki de Fenerbahçe'ye gelene kadar anlaşılamayan bir oyuncu olmamın da adeta bir itirafnamesiydi.
Fakat beni ben yapan Fenerbahçe formasından ayrılmamak bana daha doğru geldi ve Fenerbahçe’de kaldım. 1989-1990 sezonunda ilk Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı, 1990-1991 sezonunda da ilk şampiyonluğunu kazanan takımın parçası oldum; demek ki doğru yapmışım. Çok güzel bir dönemdi.”
RICHARD’I EFES’E BEN GÖNDERDİM
Güzel detayları severim. Hele ki bu hikayeler, duyduğum, tanıdığım isimlerle ilgili ise, daha bir güzel gelir bana. Daha önce söyleşi yaptığım Larry Richard’ın Fenerbahçe’den Efes’e gidişinde Can Sonat’ın etkisi var…
“1992 yılında Turgay Demirel dönemi başladı Türkiye Basketbol Federasyonu’nda. O sezon da zor bir yıldı. Eczacıbaşı, Çukurova, Beslen ve Paşabahçe çekildi. Kulüpler finansal açıdan kolay günler geçirmiyordu. 30 yaşın üzerindeki tüm oyuncular serbestti. Ben de onlardan biriydim. Turgay Demirel geldi ve serbestliği kaldırdığını açıkladı. Eski oynadığın takıma, oynadığın sene x 50 milyon lira bonservis götüreceksin.
Fenerbahçe o dönem beni istemedi. Efes’i zorladım. Aydın Örs ile farklı bir dönem başlamıştı. Larry Richard’ı ben yolladım oraya. Bana, ‘Fener’de kalmayacağım, nereye gideyim?’ dedi. ‘O zaman Efes’e git’ dedim. Aydın Ağabey ile konuştuk. Benden Larry ile konuşmamı istedi.
Avrupa’dan da 1-2 tane teklif vardı Richard’a. Ben de kendisine, ‘Aydın Ağabey çalışmayı ve disiplini çok seven bir antrenör. Sen oraya cuk oturursun’ dedim. Hatta daha sonra, Aydın Ağabey’e Larry vasıtasıyla mesaj yolladım ve kendisi ile çalışmanın benim için bir onur olacağını ve kariyerimi belki de bir sene daha oynadıktan sonra noktalayacağımı belirttim. Aydın Ağabey'den de, ‘Can, ben gençlerden yeni bir ekip kuruyorum. Oyuncular arasında çok büyük bir yaş farkı olmasını istemiyorum. Onun için kusura bakma’ şeklinde net bir cevap aldım.
Daha sonra da oldukça yıpranan fiziğimin sesini dinleyerek, İstanbul 2. Küme’de olan Netaş‘a gittim. Basketbol kariyerim, birkaç üzücü olay ve sakatlık dışında benim için sonsuz güzel anıyla dolu bir seyahat idi adeta. Basketbol hâlâ daha hayatımın çok önemli bir parçası. Basketbol Süper Ligi, EuroLeague ve NCAA maçlarını ilgi ile izlemeye devam ediyorum.”
Can Ağabey ile doyumu olmayan güzel bir sohbetti. 1970’lerin sonlarından 1990’ların başlarına kadar süren, buram buram basketbol kokan bir zamanda yolculuktu benim için.
TİPLEME
- En beğendiğiniz koç?
- David Gunther (North Dakota Üniversitesi’ndeki antrenörüm)
- En beğendiğiniz oyuncu?
- Vasilije Micic
- En iyi 5'iniz?
- Magic Johnson, Michael Jordan, Larry Bird, LeBron James, Shaquille O’Neal
- En zorlu deplasman?
- Karşıyaka
- Tek kelime ile basketbol?
- Tek kelime ile anlatmak mümkün mü?
CAN SONAT
Doğum tarihi: 29 Nisan 1959
Boyu: 2.05 metre
Pozisyon: Pivot / uzun forvet
NCAA KARİYERİ
1978-82 North Dakota
PROFESYONEL KARİYERİ
1982-86 Efes
1986-88 Çukurova Sanayi
1988-92 Fenerbahçe
1992-93 Netaş (İstanbul 2. Lig) (1992-1993)
Fenerbahçe Beko’nun Anadolu Efes’i konuk ettiği THY EuroLegaue maçı öncesinde sarı lacivertlilerin efsane isimleri Baba Necdet (Ronabar) ve daha önceden tanıştığım Can Sonat onurlandırıldı. Uzun zamandır Can Ağabey’i görmüyordum; çünkü uzun bir süredir ABD’de yaşıyordu. Kendisi ile devre arasında görüşme fırsatım oldu. Röportaj için anlaştık ve müsait olduğumuz ilk vakitte buluştuk.
Can Sonat ile güzel bir muhabbet etmek istiyordum. Kısmet yıllar sonra oldu. Yıllar sonra diyorum; çünkü kendisi ile ilk olarak 2015 yılında, Darüşşafaka ile Sassari arasında oynanan THY EuroLeague karşılaşmasında tanışma fırsatım olmuştu. Can Ağabey, NCAA’de oynayan ilk Türk oyuncu. Öncelikle kendisinin oynadığı dönem ile günümüzdeki dönem arasındaki farkı sordum. Üniversite Ligi’nde işin renginin çok değiştiğini anlattı.
“NCAA Turnuvaları bizim dönemimizdeki gibi değil; şimdi ticari oldu. Bizim zamanımızda büyük turnuva 32 takımdı. Şimdi 64 takım oldu. Eskiden 4 yıllık oyuncular daha fazlaydı. Şimdi herkes 1-2 sene oynayıp gidiyor; alan takım da o oyuncuyu bilerek öyle alıyor. 1978 yılındaki Final Four’a gitmiştim. Kentucky, Duke, Arkansas ve Notre Dame vardı. Takımlarda 4 senelik olmayan oyuncu sayısı yok denecek kadar azdı.
Eskiden bir de profesyonel anlamda iş bulma şansı yoktu. Şimdi her yerde basketbol oynanabiliyor. Çin’de, Orta Doğu’da, Afrika’da, Avustralya’da ligler var. O dönemlerde NBA’de oynama şansın 50’de 1 ise, Avrupa’da oynama şansın 50’de 2 idi. Şimdi hemen hemen herkes bir yere gidiyor. Eskiden Avrupa’da da belli ülkeler vardı. İtalya, İspanya, Fransa, Belçika, Yunanistan… Ben de 4 senelik eğitimimi bedavaya getireyim diye düşündüm. Ondan sonra NBA olursa olur; olmazsa da Türkiye’ye dönerim diye plan yaptım.
Benim okulumun antrenörünün maaşı, senede 40 bin dolardı. Şimdi Virginia’nın antrenörü Tony Bennett, 4 milyon 150 bin dolar kazanıyor. Yani, şimdiki gibi antrenör ücretleri yoktu o zamanlarda. Şimdi ticaret işin içine girince… Üniversiteler akademik eğitim yeridir. Hiçbir üniversitenin antrenörü, dekandan daha fazla para kazanmamalı.
KEVIN MCHALE’E KARŞI OYNADIM
Can Ağabey ile zamanda yolculuğumuzda merak ettiğim bir diğer konu, NCAA’de kimlere karşı oynadığıydı. Aralarında NBA’e damga vurmuş isimler de var… “Kevin McHale, Trent Tucker, Mark Hall, Randy Breuer; bunlar Minnesota’da oynamış isimlerdi. Bizim okul 4 senede bir Minnesota ile oynardı ve o maç bizim kariyerimizin zirve maçı oldu. Kevin McHale’i de tuttum bir ara... Evet; Boston Celtics’te Larry Bird ile birlikte şampiyonluklar kazanmış McHale. Fotoğrafın olup olmadığını sordum ama yokmuş.
Can Sonat, kendi dönemindeki NCAA maçlarından ilginç bir durumdan bahsetti. Şut süresinin olmadığı bir dönemi düşünün… “Ben 8 dakika hücum oynadığımızı hatırlarım” diyen Sonat, “7 dakikada müdafaa oynadığımızı, 41-40 biten maçları hatırlarım. Dikkatin dağılıyor topla fazla oynamaktan. Sonunda ne oluyor; ya ayağına sektiriyorsun ve dışarı gidiyor. Ya da rakip oyuncuya topu veriyorsun yorgunluktan.”
BABAMIZIN VASİYETİ VARDI…
NCAA’den sonra Türkiye’ye dönen Can Sonat, profesyonel kariyerine ilk adımını Efes ile attı. Can Ağabey, lacivert beyazlılarda oynadıktan sonra, 1986 yılında Çukurova Sanayi’ye transfer oldu ve Tarsus’ta oynadığı dönemleri şu şekilde anlattı:
“Biliyorsun, o dönem takımın adı Çukurova Sanayi idi ve Karamehmet’in (Çukurova Holding) takımıydı. O zamanlar Çukurova, finans açısından sağlam bir takımdı. Ben Tarsus Amerikan Koleji mezunuydum ve ağabeyim Cihangir de Çukurova’daydı. Babamızın bir vasiyeti vardı, ‘Bir sene de olsa, aynı takımda oynayın’ diye…
Ayrıca ben, 4 sezon oynadığım Efes’ten memnun kalmayarak ayrıldım. Ayrıldıktan sonra otomatik olarak hemen Çukurova’yı seçtim. Bir sene de olsa beraber oynadık. İyi ki de gitmişim. Sezon ortasında aşil tendonumu da koparmıştım. Ertesi sezon da ağabeyim basketbolu bıraktı. Çukurova’nın son senesinde takım İstanbul’da konuşlandırılmıştı. Enteresan bir uygulamaydı.
Eğer takımla bağ kurmak istiyorsan, oyuncun orada yemeğini yemeli, oradaki halka etkileşim içinde olmalı. Yöre halkı ile karışmak önemli. Çukurova’daki iki senem güzeldi.”
ZORU BAŞARDIK AMA KOLAYI YAPAMADIK
Can Sonat, 1987-1988 sezonunda Çukurova’nın zirvelerde olduğu dönemlere değindi. Ligdeki kuvvetli İstanbul takımlarını geride bırakan Çukurova, o sezon genç oyunculardan oluşan Eczacıbaşı’na finalde takılmıştı. “Çok genç bir takıma kaybettik” diyen Sonat, o sezonu şu şekilde anlattı:
“Çukurova’daki ikinci yılımda final oynadık. Fenerbahçe’yi eledikten sonra şampiyon olmalıydık ama yapamadık. Mağlup olduğumuz genç Eczacıbaşı kadrosunda Orhun Ene ve Tamer Oyguç o zaman yirmili yaşların başlarındaydı."
EFES BENİ TEKRAR İSTEDİ AMA…
Can Sonat için kariyerinin en unutulmaz anlarından biri de, hiç şüphesiz Fenerbahçe dönemi… Çünkü ligde ilk kez şampiyon olan takımın ilk 5 oyuncusundan biriydi. Can Ağabey, sarı lacivertlilerde geçirdiği günlerden şu şekilde bahsetti:
“Çok güzel… İnanılmaz bir şeydi. 1966’dan beri deplasmanlı lig oynanıyor. Kaç kere final var, yarı finaller var… Hepsinde son dakikada gol yemişsin. Ondan iki sene önce, Ankara’da 6’lı finaller oynandı. İlk 2 sırada Eczacıbaşı ile Çukurova vardı. Ondan sonraki 6 takım da Ankara’ya gitti. Oradan iki takım çıkıp yarı final oynayacak. 1988-1989 benim ilk senemdi ve o finallerde ilk Galatasaray’a, sonra Efes’e yenildik ve 0-2 ile başladık. Üç gün arka arkaya kazandık. Ama Efes 4’te 4, Beslen de 3’te 3 ile ilerledi. Üçüncü gün biz İTÜ’yü yendik; dördüncü gün de Beslen’i. Son gün biz Paşabahçe’yi yendik. 3-2 olduk. Yani 3 galibiyet, 2 mağlubiyet. Beslen yenilse, biz çıkıyoruz.
Son maçta Efes, Beslen’e şaibeli bir şekilde yenildi ve biz çıkamadık. Beslen ile Çukurova; Efes ile Eczacıbaşı eşleşti. Finale yine Çukurova ile Eczacı kaldı. Biraz da hak yerini bulmuş oldu. Hatta sezon sonrasında biraz olaylı ayrıldığım Efes’in beni tekrar istemesi, kariyerimin en sevindirici anlarından biriydi. Onlardan “Seni yanlış oynatmışız” cümlesini duymak, belki de Fenerbahçe'ye gelene kadar anlaşılamayan bir oyuncu olmamın da adeta bir itirafnamesiydi.
Fakat beni ben yapan Fenerbahçe formasından ayrılmamak bana daha doğru geldi ve Fenerbahçe’de kaldım. 1989-1990 sezonunda ilk Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı, 1990-1991 sezonunda da ilk şampiyonluğunu kazanan takımın parçası oldum; demek ki doğru yapmışım. Çok güzel bir dönemdi.”
RICHARD’I EFES’E BEN GÖNDERDİM
Güzel detayları severim. Hele ki bu hikayeler, duyduğum, tanıdığım isimlerle ilgili ise, daha bir güzel gelir bana. Daha önce söyleşi yaptığım Larry Richard’ın Fenerbahçe’den Efes’e gidişinde Can Sonat’ın etkisi var…
“1992 yılında Turgay Demirel dönemi başladı Türkiye Basketbol Federasyonu’nda. O sezon da zor bir yıldı. Eczacıbaşı, Çukurova, Beslen ve Paşabahçe çekildi. Kulüpler finansal açıdan kolay günler geçirmiyordu. 30 yaşın üzerindeki tüm oyuncular serbestti. Ben de onlardan biriydim. Turgay Demirel geldi ve serbestliği kaldırdığını açıkladı. Eski oynadığın takıma, oynadığın sene x 50 milyon lira bonservis götüreceksin.
Fenerbahçe o dönem beni istemedi. Efes’i zorladım. Aydın Örs ile farklı bir dönem başlamıştı. Larry Richard’ı ben yolladım oraya. Bana, ‘Fener’de kalmayacağım, nereye gideyim?’ dedi. ‘O zaman Efes’e git’ dedim. Aydın Ağabey ile konuştuk. Benden Larry ile konuşmamı istedi.
Avrupa’dan da 1-2 tane teklif vardı Richard’a. Ben de kendisine, ‘Aydın Ağabey çalışmayı ve disiplini çok seven bir antrenör. Sen oraya cuk oturursun’ dedim. Hatta daha sonra, Aydın Ağabey’e Larry vasıtasıyla mesaj yolladım ve kendisi ile çalışmanın benim için bir onur olacağını ve kariyerimi belki de bir sene daha oynadıktan sonra noktalayacağımı belirttim. Aydın Ağabey'den de, ‘Can, ben gençlerden yeni bir ekip kuruyorum. Oyuncular arasında çok büyük bir yaş farkı olmasını istemiyorum. Onun için kusura bakma’ şeklinde net bir cevap aldım.
Daha sonra da oldukça yıpranan fiziğimin sesini dinleyerek, İstanbul 2. Küme’de olan Netaş‘a gittim. Basketbol kariyerim, birkaç üzücü olay ve sakatlık dışında benim için sonsuz güzel anıyla dolu bir seyahat idi adeta. Basketbol hâlâ daha hayatımın çok önemli bir parçası. Basketbol Süper Ligi, EuroLeague ve NCAA maçlarını ilgi ile izlemeye devam ediyorum.”
Can Ağabey ile doyumu olmayan güzel bir sohbetti. 1970’lerin sonlarından 1990’ların başlarına kadar süren, buram buram basketbol kokan bir zamanda yolculuktu benim için.
TİPLEME
- En beğendiğiniz koç?
- David Gunther (North Dakota Üniversitesi’ndeki antrenörüm)
- En beğendiğiniz oyuncu?
- Vasilije Micic
- En iyi 5'iniz?
- Magic Johnson, Michael Jordan, Larry Bird, LeBron James, Shaquille O’Neal
- En zorlu deplasman?
- Karşıyaka
- Tek kelime ile basketbol?
- Tek kelime ile anlatmak mümkün mü?
CAN SONAT
Doğum tarihi: 29 Nisan 1959
Boyu: 2.05 metre
Pozisyon: Pivot / uzun forvet
NCAA KARİYERİ
1978-82 North Dakota
PROFESYONEL KARİYERİ
1982-86 Efes
1986-88 Çukurova Sanayi
1988-92 Fenerbahçe
1992-93 Netaş (İstanbul 2. Lig) (1992-1993)
YORUMLAR