Dört yapraklı kırık Yonca!
Trifolum cinsi bitkilerin bir türü olan dört yapraklı yonca… Hayır hayır merak etmeyin basketboldan bahsedeceğiz. Yarattığı pazar ve oluşturduğu kültürle NBA’in en büyük takımlarından olan Boston Celtics, ambleminde yer alan yoncalardan sıkça yararlanmayı da başardı. Peki bu sezon? Boston’a neler oldu?
08 Haziran 2019 - 14:29
KUZEY KILIÇ
Aslında derin bir Keltik mitolojisine dayanan ve Aziz Patrick ile adı anılan dört yapraklı yonca, yıllar boyu birçok iddiaya konu olmuştur. Birazdan bahsedeceğimiz Boston Celtics için şu iddiayı ortaya atsak fena olmaz herhalde, "Dört yapraklı yonca bulmak şans getirir, çünkü sıradan insanların karşısına sadece üç yapraklı yoncalar çıkar, sadece şanslılar dört
yapraklıları bulabilir...’’
2017’nin yaz arasında Boston Celtics ile sözleşme imzalayan Kyrie Irving, takımın dördüncü yaprağı gibiydi. Aynı yıl takıma katılan ancak sezonun ilk maçında sezonu kapatan Gordon
Hayward ise yaprağın renk cümbüşüne engel olmuştu. Başantrenör Brad Stevens’ın yarattığı sistem, o sezon draft edilen ve beklenen seviyenin de üzerine çıkan Jayson Tatum, oyun olgunluğu kazanan Jaylen Brown ve rotasyonun diğer önemli isimleri.
2017-2018’de hem normal sezonda, hem de play-off sürecinde yaşanan talihsiz sakatlıklar ‘bu sefer bitti’ denilen Boston’ı bir adım daha ileri taşıdı. Normal sezon 55-27’lik derece ile
bitirilirken play-off süreci, Doğu Konferans Finali'nde Cleveland Cavaliers’a 4-3 mağlup olunarak sona erdi. Ama herkesin yüzü gülüyordu; Hayward’ın sezon boyu ve Smart, Irving, Morris’in de önemli bölümlerde olmamasına rağmen Boston, dört yapraklı yoncasını en iyi şekilde kullanmıştı.
Boston Celtics, 2018-2019 sezonu başladığında ise herkesin en büyük şampiyonluk adaylarından biriydi. Yıllardır ‘Amerikan sporlarının şehri’ olarak tabir edilen Boston, NBA’de
yeniden zirveye tırmanıyordu, en azından öyle gözüküyordu. Sezon başladı, yaz arasında Kobe Bryant ile çalışan Jayson Tatum oyun anlayışında daha keskin ama faydasız kararlara
gidiyor; takımın yıldızı Kyrie Irving ise ilk ciddi liderlik sınavına çıkıyordu.
Sakatlığını atlatıp basketbola dönen Gordon Hayward’ın tedirginliği ise turnike atışından belliydi. Sezonun ilk 28 maçı geride kalmışken 18-10 derece elde eden Boston’da Brad Stevens, kariyeri boyunca ilk kez bu kadar ağır eleştirilere maruz kalmaya başlamıştı.
Yalnızca kenar setlerinde maharetini gösterdiği ve yıldız oyuncuların dakika ayarlamasını da doğru yapamadığı için eleştirilen Stevens, aslında kendisini özel kılan -dipten forvetlere iki screen arasından kısa katı ve uzunların perdeden sonra tepede top alıp penetre üzeri asist yapmaları- özelliklerden vazgeçmemişti.
Evet, asıl ününü kenar setlerinden elde etmişti, ancak savunma konusunda denediği stratejiler ve oluşturduğu oyun felsefesi geliştiğinin habercisiydi. Peki asıl sorun neydi? LeBron James’in kanatları altında oynamaktan Boston’da liderliğe soyunan Irving, şüphesiz ligin en ‘öldürücü’ skorerlerinden.
Bir takımın sahip olmak isteyeceği en komple hücum oyuncusu olan Uncle Drew, genç yıldızlarla kimya yakalamakta oldukça zorlandı. Jayson Tatum ve Jaylen Brown ikilisinin maçtan maça tsunami gibi dalgalanan performansları, Terry Rozier’ın yoklara oynaması saha içindeki sabırları taşırırken saha dışını biraz daha fazla etkilemişti.
Liderlik yapmaya çalıştığını ancak takımın buna elverişli olmadığını söyleyen Irving, Marcus Morris ve Al Horford gibi tecrübeli isimlerle de dönem dönem sürtüşmeler yaşadı. Marcus
Morris’in, ‘’Takımımızda ne bir ruh ne de eğlence var. Kazanıyoruz ama suratlar yine asık’’ demeci normal sezonun özeti gibiydi.
Bir sezon önce yoncanın tamamından verim alan Boston, bu sezon kağıt üzerinde tam olmasına rağmen yoncasını kendi elleriyle kırmıştı. Bir şeyler olmuyordu, Gordon Hayward’ın bazı maçlarda gösterdiği performans ümit verse de TD Garden huzursuzdu, Anthony Davis takas silsilesi doğal olarak burayı da etkilemişti.
Marcus Smart, Marcus Morris ve Al Horford üçlüsü sezon boyunca ritimlerini korumayı başarmış; her ne kadar sorunlu olsa da Kyrie Irving, takımın kontrolünü eline almıştı; ama
dediğimiz gibi bir şeyler olmuyordu. Play-off’a girildiğinde ise kara bulutlar birden bire dağılmaya başladı; zira rakip Indiana Pacers, Boston’a sezonun son darbesini vurabilirdi. Ancak sahaya konan karakter 4-0’lık Boston galibiyetini getirdi.
Irving’in genelde top dağıtım rolünü üstlendiği; ancak clutch anlarda da sorumluluktan kaçmadığı, Tatum’ın topu yere vurarak tercihler yapması, Brown’ın bench rolünü kabullenmesi, Morris’in ortalama ve Horford’ın çift yönlü müthiş eforu normal sezonun ardından ilaç gibi gelmişti.
TD Garden yine bildiğimiz gibi, Yoncalar ise yemyeşildi. Bir sonraki turda ise, Yunan tanrısına ait olan yeşiller yani Milwaukee Bucks, Boston’ın rakibiydi. Serinin ilk maçında alınan farklı zaferle inancı yeniden güçlenen Boston; Giannis Antetokounmpo’ya karşı Al Horford’ın yakın savunmasını kullanmış ve penetre esnasında da boyalı alanı iki forvet bir uzun takviyesiyle kapatmıştı.
İşin hücum kısmında da sorun yaşanmadı. Kyrie Irving’in durdurulamaz deliciliği ve akıllı top yönlendirmeleri genel skor yükünü Boston lehine çevirdi. Boston’ın bu maçta sıklıkla kullandığı bir diğer taktik ise Al Horford’ın pick and roll oyunundaki rolü oldu: Horford’ı sıklıkla perdeye getiren Boston, yıldız oyuncusunu tepeye çıkartarak boş şut imkânı sağladı.
Tabii ki perde sonrası kısalarla eşleşen Horford, içeriye penetre ederek farklı varyasyonları da yarattı. Bunu sağlayan ise Bucks’ın ağır savunmacısı Brook Lopez idi. İşte bu 'Dört Yapraklı Yonca'nın son marifeti oldu, serinin geri kalan maçlarında ne bir doğru dürüst
istikrar yakalandı, ne de ortaklaşa düzenlenen akıllıca setler…
Boston şehri 4-1’in ağır yükü altında sezonu kapadı, Irving’in geleceği için dedikodular iyiden iyiye şiddetlendi, gençlerin Davis takasında kullanılma ihtimali de Boston’ı işin magazinsel kısmına taşıdı.
Dört yapraklı yoncaya dair bir diğer inanışta ise şu söylenir, ‘’Dört Yapraklı Yonca'nın her yaprağının bir anlamı vardır: İnanç, umut, aşk, şans’’ Boston şehri basketbol aşkına daima sahipti; ama sezon boyunca geri kalan üç unsuru hiçbir zaman tamamıyla hissedemedi, bir yaprak daima kırık kaldı.
Aslında derin bir Keltik mitolojisine dayanan ve Aziz Patrick ile adı anılan dört yapraklı yonca, yıllar boyu birçok iddiaya konu olmuştur. Birazdan bahsedeceğimiz Boston Celtics için şu iddiayı ortaya atsak fena olmaz herhalde, "Dört yapraklı yonca bulmak şans getirir, çünkü sıradan insanların karşısına sadece üç yapraklı yoncalar çıkar, sadece şanslılar dört
yapraklıları bulabilir...’’
2017’nin yaz arasında Boston Celtics ile sözleşme imzalayan Kyrie Irving, takımın dördüncü yaprağı gibiydi. Aynı yıl takıma katılan ancak sezonun ilk maçında sezonu kapatan Gordon
Hayward ise yaprağın renk cümbüşüne engel olmuştu. Başantrenör Brad Stevens’ın yarattığı sistem, o sezon draft edilen ve beklenen seviyenin de üzerine çıkan Jayson Tatum, oyun olgunluğu kazanan Jaylen Brown ve rotasyonun diğer önemli isimleri.
2017-2018’de hem normal sezonda, hem de play-off sürecinde yaşanan talihsiz sakatlıklar ‘bu sefer bitti’ denilen Boston’ı bir adım daha ileri taşıdı. Normal sezon 55-27’lik derece ile
bitirilirken play-off süreci, Doğu Konferans Finali'nde Cleveland Cavaliers’a 4-3 mağlup olunarak sona erdi. Ama herkesin yüzü gülüyordu; Hayward’ın sezon boyu ve Smart, Irving, Morris’in de önemli bölümlerde olmamasına rağmen Boston, dört yapraklı yoncasını en iyi şekilde kullanmıştı.
Boston Celtics, 2018-2019 sezonu başladığında ise herkesin en büyük şampiyonluk adaylarından biriydi. Yıllardır ‘Amerikan sporlarının şehri’ olarak tabir edilen Boston, NBA’de
yeniden zirveye tırmanıyordu, en azından öyle gözüküyordu. Sezon başladı, yaz arasında Kobe Bryant ile çalışan Jayson Tatum oyun anlayışında daha keskin ama faydasız kararlara
gidiyor; takımın yıldızı Kyrie Irving ise ilk ciddi liderlik sınavına çıkıyordu.
Sakatlığını atlatıp basketbola dönen Gordon Hayward’ın tedirginliği ise turnike atışından belliydi. Sezonun ilk 28 maçı geride kalmışken 18-10 derece elde eden Boston’da Brad Stevens, kariyeri boyunca ilk kez bu kadar ağır eleştirilere maruz kalmaya başlamıştı.
Yalnızca kenar setlerinde maharetini gösterdiği ve yıldız oyuncuların dakika ayarlamasını da doğru yapamadığı için eleştirilen Stevens, aslında kendisini özel kılan -dipten forvetlere iki screen arasından kısa katı ve uzunların perdeden sonra tepede top alıp penetre üzeri asist yapmaları- özelliklerden vazgeçmemişti.
Evet, asıl ününü kenar setlerinden elde etmişti, ancak savunma konusunda denediği stratejiler ve oluşturduğu oyun felsefesi geliştiğinin habercisiydi. Peki asıl sorun neydi? LeBron James’in kanatları altında oynamaktan Boston’da liderliğe soyunan Irving, şüphesiz ligin en ‘öldürücü’ skorerlerinden.
Bir takımın sahip olmak isteyeceği en komple hücum oyuncusu olan Uncle Drew, genç yıldızlarla kimya yakalamakta oldukça zorlandı. Jayson Tatum ve Jaylen Brown ikilisinin maçtan maça tsunami gibi dalgalanan performansları, Terry Rozier’ın yoklara oynaması saha içindeki sabırları taşırırken saha dışını biraz daha fazla etkilemişti.
Liderlik yapmaya çalıştığını ancak takımın buna elverişli olmadığını söyleyen Irving, Marcus Morris ve Al Horford gibi tecrübeli isimlerle de dönem dönem sürtüşmeler yaşadı. Marcus
Morris’in, ‘’Takımımızda ne bir ruh ne de eğlence var. Kazanıyoruz ama suratlar yine asık’’ demeci normal sezonun özeti gibiydi.
Bir sezon önce yoncanın tamamından verim alan Boston, bu sezon kağıt üzerinde tam olmasına rağmen yoncasını kendi elleriyle kırmıştı. Bir şeyler olmuyordu, Gordon Hayward’ın bazı maçlarda gösterdiği performans ümit verse de TD Garden huzursuzdu, Anthony Davis takas silsilesi doğal olarak burayı da etkilemişti.
Marcus Smart, Marcus Morris ve Al Horford üçlüsü sezon boyunca ritimlerini korumayı başarmış; her ne kadar sorunlu olsa da Kyrie Irving, takımın kontrolünü eline almıştı; ama
dediğimiz gibi bir şeyler olmuyordu. Play-off’a girildiğinde ise kara bulutlar birden bire dağılmaya başladı; zira rakip Indiana Pacers, Boston’a sezonun son darbesini vurabilirdi. Ancak sahaya konan karakter 4-0’lık Boston galibiyetini getirdi.
Irving’in genelde top dağıtım rolünü üstlendiği; ancak clutch anlarda da sorumluluktan kaçmadığı, Tatum’ın topu yere vurarak tercihler yapması, Brown’ın bench rolünü kabullenmesi, Morris’in ortalama ve Horford’ın çift yönlü müthiş eforu normal sezonun ardından ilaç gibi gelmişti.
TD Garden yine bildiğimiz gibi, Yoncalar ise yemyeşildi. Bir sonraki turda ise, Yunan tanrısına ait olan yeşiller yani Milwaukee Bucks, Boston’ın rakibiydi. Serinin ilk maçında alınan farklı zaferle inancı yeniden güçlenen Boston; Giannis Antetokounmpo’ya karşı Al Horford’ın yakın savunmasını kullanmış ve penetre esnasında da boyalı alanı iki forvet bir uzun takviyesiyle kapatmıştı.
İşin hücum kısmında da sorun yaşanmadı. Kyrie Irving’in durdurulamaz deliciliği ve akıllı top yönlendirmeleri genel skor yükünü Boston lehine çevirdi. Boston’ın bu maçta sıklıkla kullandığı bir diğer taktik ise Al Horford’ın pick and roll oyunundaki rolü oldu: Horford’ı sıklıkla perdeye getiren Boston, yıldız oyuncusunu tepeye çıkartarak boş şut imkânı sağladı.
Tabii ki perde sonrası kısalarla eşleşen Horford, içeriye penetre ederek farklı varyasyonları da yarattı. Bunu sağlayan ise Bucks’ın ağır savunmacısı Brook Lopez idi. İşte bu 'Dört Yapraklı Yonca'nın son marifeti oldu, serinin geri kalan maçlarında ne bir doğru dürüst
istikrar yakalandı, ne de ortaklaşa düzenlenen akıllıca setler…
Boston şehri 4-1’in ağır yükü altında sezonu kapadı, Irving’in geleceği için dedikodular iyiden iyiye şiddetlendi, gençlerin Davis takasında kullanılma ihtimali de Boston’ı işin magazinsel kısmına taşıdı.
Dört yapraklı yoncaya dair bir diğer inanışta ise şu söylenir, ‘’Dört Yapraklı Yonca'nın her yaprağının bir anlamı vardır: İnanç, umut, aşk, şans’’ Boston şehri basketbol aşkına daima sahipti; ama sezon boyunca geri kalan üç unsuru hiçbir zaman tamamıyla hissedemedi, bir yaprak daima kırık kaldı.
YORUMLAR