Derin iz
Tokyo Olimpiyatları ile yine dünyanın gözünü spora çevrildi... Biz de bu en köklü spor organizasyonunun 2000'leri kapsayan yakın döneminde parkelere damga vuran yıldızlar Vince Carter, Manu Ginobili, Kobe Bryant, LeBron James, Dwane Wade, Kevin Durant ve Patty Mills'i hatırlattık. Gelin bu yıldızların damgalarını vurduğu yakın dönem Olimpiyatları ve onların müthiş performanslarına göz atalım...
01 Ağustos 2021 - 12:19 - Güncelleme: 01 Ağustos 2021 - 12:42
2000 - SİDNEY
ÖLÜMÜN SMACI
VINCE CARTER
2000 Sydney Olimpiyatları’nda ABD’yi sırtlayan ve ‘ölümün smacı’ olarak adlandırılan unutulmaz smacı ile hafızalara kazınan Vince Carter’ı her Olimpiyat'ta anmamak olmaz…
SERDAR SÖZKESEN
Ne zaman Olimpiyatlar oynanacak olsa, aklıma Vince Carter’ın 2000 yılında Fransız pivot Frederic Weis üzerinden vurduğu o smaç gelir. Basketbolu ilk takip ettiğim yıllara denk gelen bu zamanlarda ABD, oldukça kaliteli bir kadroyla Sidney’de yerini almıştı.
Hem gençler hem de tecrübeli oyuncuların kesiştiği bu ABD Milli Takımı'nda kimler yoktu ki? Ray Allen, Vince Carter, Kevin Garnett, Jason Kidd, Alonzo Mourning, Gary Payton, Tim Hardaway…
O unutulmaz takımda dinamizmi ile hırsı ile fark yarayan bir oyuncu vardı ki, o da Vince Carter’dan başkası değildi. ABD zaten 2000 Sidney Olimpiyat Oyunları'nda da şampiyonluğunun en büyük favorisiydi.
Sırasıyla Çin, İtalya, Litvanya ve Yeni Zelanda’yı mağlup eden Amerika Birleşik Devletleri, gruptaki son maçında Fransa ile karşılaşacaktı. Zaten grup liderliği garantiydi. Maçın ikinci yarısında ABD’nin bir hücumu sonuçsuz kalmış, Fransızlar da hızlı bir fast break ile yarı sahasından çıkmanın planını yapıyordu.
O sırada araya giren Vince Carter önce topu çaldı, iki adım attıktan sonra boyalı alana girer girmez önünde sabit duran 2 metrelik Frederic Weis’ın üzerinden sıçrayarak smacı bastı.
İki adım atıp topu tuttuktan sonra tek çaresi Weis’ın kafasının da üzerine çıkarak smacı basmak olan Carter, bu denemesinde başarılı oldu ve herkesin ağzı açık kaldı. Bu nasıl bir atletizmdi öyle? Nasıl bir hırs, nasıl bir yetenek ve nasıl bir cesaret?
O yıllarda bunu Vince Carter’dan başkası zaten yapamazdı. Maçtan sonra Weiss gazetecilere, “Artık herkes yüzümü ya da en azından numaramı öğrenecek. Çünkü bir posterde yer aldım” derken, Fransızlar ise bu pozisyona ‘ölümün smacı’ olarak adlandıracakları ‘le dunk de la mort’ yakıştırmasını yapacaklardı.
Basketbol tarihinde tüm zamanların smacı olarak da değerlendirilen Vince Carter’ın bu efsane smacı, Sidney’de ve yıllar geçse de hâlâ akıllarda kaldı.
ABD, 2000 Olimpiyatları’nda çeyrek finalde Rusya, yarı finalde Litvanya ve finalde tekrar Fransa’yı devirerek, 8 maçın tamamını kazanarak şampiyon oldu. Vince Carter 14.8 sayı ortalaması ile takımının bu alandaki en iyisi olurken, genel sayı ortalamasında ise turnuvada üçüncü sırada yer aldı.
ABD’de yer alan 12 oyuncu da maçlarda skora katkı sağladı ve her biri 5.5 sayının üzerinde ortalama yakaladı. ABD, 12’nci kez Olimpiyatlar'da altın madalyanın sahibi olurken; 2008, 2012 ve 2016’da da şampiyon olmaya devam ettiler.
Carter’ın o gün smacına tanıklık edenler, her yıl 25 Eylül’de bu pozisyonu tekrar tekrar izliyor ve tüm internet sitelerinde de haber olmaya devam ediyor. 2020 yılında aktif tenis kariyerini noktalayan Carter, sadece bu smaç değil, NBA’de birçok unutulmaz smaca da imza attı. Hatta bu özel yeteneğiyle ‘Vinsanity’, ‘Air Canada’ gibi lakapları ile de anıldı.
Vince Carter’ı tarih kitaplarına yazan bir diğer organizasyon ise 2000 yılı NBA All Star etkinliğinde oldu. Smaç yarışmasında -büyük çoğunluğa göre- tarihin en iyi All Star smaç yarışmasındaki performansı ile Carter, 360 derece yel değirmeni, bacaklar arasında zıplama smacı ve çemberde dirsek smacı ile yarışmayı kazandı ve herkesi kendisine tekrar tekrar hayran bıraktı.
2000 SİDNEY ORTALAMASI
MAÇ 8
SAYI 14.8
RİBAUND 3.6
ASİST 1.4
TOP ÇALMA 1
2004 ATİNA
KIRILMA
GİNOBİLİ
"Olimpiyat Oyunları’nda basketbol için iki büyük kırılma anı var. 1992’de Barcelona’yı karnavala çeviren ’Dream Team’ ve 2004’te Atina’da şampiyonluğa ulaşan Manu Ginobili önderliğindeki Arjantin…"
LEVENT LEVENTCİ
Sporda ve mutfakta en başarılı ülkelerden biri olan Arjantin, ekonomik olarak çalkantılara alışkın bir ülke... 1990’larda ülkede yaşanan ekonomik kriz sonrası potansiyelli genç oyuncuların yurt dışına gitmesi, Tangocuların basketbol tarihini kökünden değiştirdi.
Temelini Manu Ginobili, Fabricio Oberto, Luis Scola, Andres Nocioni, Pepe Sanchez, Hugo Sconochini ve Ruben Wolkowyski’nin oluşturduğu Güney Amerika temsilcisi; 2002’deki ABD Dünya Kupası’na gelirken merak uyandıran bir ekipti.
Grup aşamasını ve ikinci turu geçtikten sonra çeyrek finalde ev sahibi ABD ile karşılaşan Arjantin, önemli bir zafere imza attı. Ancak ABD’nin Dünya Kupası’na, Olimpiyat Oyunları gibi yaklaşmadığını ve daha alt seviye yıldız oyunculardan kadrosunu oluşturduğu unutulmamalı.
Dönemin en büyük yıldızları olmasa bile kadroda Pierce, Reggie Miller, Ben Wallace, Baron Davis gibi oyuncular vardı... Ginobili/Nocioni/Scola/Oberto dörtlüsünün çift haneleri gördüğü maçta ev sahibini 87 - 80 mağlup eden Tangocular, yarı finalin yolunu tuttu.
Nowitzki’nin sürüklediği Almanya’yı yarı finalde eleyen Arjantin, Ginobili’nin bilek sakatlığıyla sarsıldı. Finaldeki rakip, 1998’de Dünya Kupası ve 2001’de Avrupa Kupası’nı kazanan Yugoslavya’ydı.
Ginobili’nin sakatlığı sebebiyle oynayamadığı ilk üç çeyrekte oyunun kontrolünü elinde tutan Güney Amerika temsilcisi, Bodiroga’yı savunmakta zorlanınca maç ortaya geldi ve Ginobili oyuna girdi.
Tartışılan hakem kararlarının olduğu maç uzadı ve tecrübe farkını kullanan Yugoslavya, yeniden Dünya Kupası’nı kazandı. Bu maçta yaşananlar, Arjantin’in daha çok kenetlenmesini sağladı.
2004 Olimpiyat Oyunları’na gelinirken Arjantin’in birbirini çok iyi tanıyan, birlikte oynamaktan keyif alan bir oyuncu kadrosu vardı. Ancak Atina’da oynadıkları ilk maç, film senaryosunu aratmayacak cinstendi. 2002’de finalde kaybettikleri Yugoslavya’yı(Sırbistan/Karadağ) Ginobili’nin son saniyede çok dengesiz bir pozisyonda bulduğu isabetle 83-82 mağlup ederek turnuvaya başladılar.
Gruptaki diğer maçlarda Çin ve Yeni Zelanda’yı yenen Tangocular, İspanya ve İtalya’ya yenilmesine rağmen çeyrek finale yükselmeyi başardı. Çeyrek finalde OAKA’da ev sahibi Yunanistan’ı mağlup eden Arjantin, yarı finalde Larry Brown yönetimindeki yıldızlar karması ABD ile karşılaştı.
Aslında dönemin büyük yıldızlarından Shaq, Kobe, Garnett, Kidd gibi isimler olmamasına rağmen Iverson, Duncan, Marbury, LeBron/Wade/Carmelo çaylak üçlüsüne sahip kuvvetli bir kadroya sahipti ABD. Ginobili’nin 29 sayıyla sürüklediği Arjantin karşısında savunmada çözüm bulamayan Larry Brown’ın öğrencileri, hücumda sadece 11’de 3 üçlük atarak tıkandı ve 89-81’lik skorla maçı kaybetti.
Aslında ABD, grupta Arroyo’nun sürüklediği Porto Riko ve Jasikevicius’a sahip Litvanya’ya mağlup olmuştu; ancak yarı finaldeki mağlubiyet şok etkisi yarattı.
Finalde İtalya’yı deviren Arjantin, tarihinde ilk kez erkek basketbol kategorisinde Olimpiyat Şampiyonu oldu. Bu turnuvada alınan dersler, ABD’nin oyun tarzını değiştirdi. Savunma üç saniyesinin olmadığı turnuvalarda, şut sokabilmenin önemini anlayan yıldızlar karmasının bir süredir en verimli oyuncuları Carmelo Anthony ve Kevin Durant… Aslında bu, birçok şeyi anlatan bir durum.
O dönemin Arjantin Milli Takımı hakkında konuşan İspanyol efsane Pau Gasol, ‘’Basketbol tarihini değiştiren bir grup adam’’ yorumunu yapmıştı. Tangocular'ın altın jenerasyonu, ABD’nin bile oyuna yaklaşımını değiştirdi. Bugün gördüğümüz şut bazlı oyunda geçmişten alınan derslerin ve Atina günlerinin payı bol!
2004 ATİNA ORTALAMASI
MAÇ 8
SAYI 19.3
RİBAUND 4
ASİST 3.3
TOP ÇALMA 1.4
2008 PEKİN
OLİMPİK BIG 3
KOBE-LEBRON-WADE
“NBA’de bir sürü Big 3 (Büyük Üçlü) gördük ve görüyoruz da. Ancak Pekin’de düzenlenen 2008 yılındaki Olimpiyatlar’da böyle bir üçlünün yaptığı şovu izlemek, tek kelime ile mükemmeldi. Kıyaslanan ikili Kobe ve LeBron’un yanında D-Wade’in skorerliği, deyim yerindeyse büyüleyiciydi…”
BERTAN ERMAN
1992’de herkesi mahveden Dream Team, daha sonra 1996 ve 2000 yılındaki altın madalyalar derken, NBA yıldızlarından kurulu ABD Milli Takımı, 2004 yılında, Atina’da, Arjantin karşısında şok yaşamıştı.
Sadece onlar değil, bütün dünya şok olmuştu. Çünkü yenilmez denilen takım yenilmişti. NBA yıldızlarının bu hayal kırıklığını Pekin’de unutturması gerekiyordu; öyle de oldu.
Grup aşamasında en az 21, en fazla 49 sayı farkla rakiplerini deviren ABD, çeyrek finalde Avustralya’ya da acımadı. Yarı finalde ise karşılarına Arjantin çıktı ve 2004 yılından kalan rövanş, 20 sayı farkla alındı.
Finalde 2006 Dünya Şampiyonu İspanya ile karşılaşan yıldızlar topluluğu, 118-107’lik galibiyetle altın madalyaya uzandı. Herkes bu takımda önemli katkılarda bulundu. Fakat 2000’lere damga vuran ve hep kıyaslanan iki süperstar; Kobe Bryant ve LeBron James, inanılmaz bir uyum içindeydi. Keza, 2000’lerin ikinci yarısında ve 2010’ların başlarında zirve dönemlerini yaşayan Dwyane Wade de turnuvanın en skorer ismi olmuştu.
Amerika Birleşik Devletleri, bu Olimpiyatlar’da ne yaptı derseniz, bildiğiniz rakiplerine karşı şov yaptı. Harlem Globetrotters’ın gösteri maçlarındaki gibi abartılı değil elbet; ama inanılmaz smaçlar, alley-ooplar, bloklar; yani aklınıza ne gelirse... Fazla söze gerek kalmıyor takımı analiz etmek için... NBA’in yıldızları sahada konuştu ve geri kalan herkese susmak kaldı.
Kobe Bryant NBA’de kendini kanıtlamış olsa da, onun kendi ile mücadelesi ve hırsı hep bilinirdi. Zamansız kaybettiğimiz Kobe'nin o zamana kadar tek eksiği bir Olimpiyat altınıydı. Bunun bilincinde olan Kobe, sahaya da o şekilde çıktı ve yapacağını yaptı.
Kobe, topu çaldı, gitti... Birbirinden muazzam smaçlar bastı, güzel asistler yaptı, rakiplerine hiç acımadı. Zaten mesele büyükse, bir Black Mamba’nın acıması olmaz. Sonuç olarak o hayal kırıklıkları geride kaldı ve Kobe sonunda 'Olimpiyat Altını'nı tattı.
LeBron James henüz 23 yaşında olmasına karşın bir süperstardı ve 2007 yılında belli bir seviyenin üzerine çıkamayan Cleveland Cavaliers’ı NBA Finalleri’ne taşımıştı. Ancak LeBron’un bu alemde 'Kral' olduğunu göstereceği, gövde gösterisi yapabileceği bir ortam gerekirdi. Bu Olimpiyatlar, onun için mükemmel bir platformdu.
Birbirinden sağlam bloklar (Hatta onlara blok yerine Osmanlı tokadı demek lazım) saha görüşü, asistleri, güçlü bitirişleri ve daha fazlası… LeBron James, bu arenada, “Basketbolun gelmiş geçmiş en iyi isimlerinden biri olacağım” dedi resmen. Zaten LeBron’un 2010’larda nasıl bir usta olduğuna hep birlikte şahit olduk. O şu an aktif oyuncular arasında bir numaralı isim.
Dwyane Wade de kariyerinin en iyi dönemlerinde böyle bir şans yakaladı ve coştukça coştu! Fiziksel yapısına göre atletizmi, basketbol estetiği ve patlayıcı gücü, D-Wade’in ne kadar büyük bir yıldız olduğunu gösteriyordu bizlere... Maç başına 16 sayı atan Wade, Olimpiyatlar’ın en skorer ismi olmuştu.
Birbirinden mükemmel süperstarların bir arada olduğu 2008 ABD Milli Takımı, hayatta görüp izleyebileceğiniz en iyi 3 ABD Milli Takımı’ndan biriydi. Zaten Kobe ve LeBron’un aynı takımda olması yetmiyormuş gibi, Dwyane Wade de bu işe dahil olunca, kısa süreli ama büyüleyici bir Big 3 izledik.
Eğer Jordan-Magic-Bird üçlüsünü bir üçlü ile kıyaslayacak olursak, o üçlü kesinlikle 2008’deki Kobe-Lebron-Wade üçlüsüdür.
2008 PEKİN ORTALAMALARI
KOBE BRYANT
MAÇ 8
SAYI 15
RİBAUND 2.8
ASİST 2.1
TOP ÇALMA 1.1
LEBRON JAMES
MAÇ 8
SAYI 15.5
RİBAUND 5.3
ASİST 3.8
TOP ÇALMA 2.4
DWYANE WADE
MAÇ 8
SAYI 16
RİBAUND 4
ASİST 1.9
TOP ÇALMA 2.3
GENÇ PROFESYONEL
KEVIN DURANT
“Türkiye’deki 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda adından söz ettiren Kevin Durant, ABD’nin geleceği olduğunu herkese göstermişti. Bunun en büyük kanıtı da, uluslararası turnuvalar bazında, 2012 Londra Olimpiyatları oldu.”
ONUR YENİGÜN
Aslında her şey 2010 yılında başlamıştı dersek yalan olmaz. 2008’deki Olimpiyat şampiyonu takımdan çok farklı, yepyeni isimlerin olduğu bir ABD kadrosunu Türkiye’de izleme fırsatını bulmuştuk. NBA’de geleceğe damga vuracak yıldızlar İstanbul’da boy göstermiş ve final maçında da bizi mağlup ederek mutlu sona ulaşmışlardı. O isimlerin başında Kevin Durant geliyordu.
NBA’i sıkı takip edenler, Kevin Durant’in neler yapacağını billiyordu. Türkiye’deki turnuva sonrasında Durant; her geçen gün ününe ün, gücüne güç katıyordu.
2012 yılında Oklahoma City Thunder’ın NBA Finalleri’ne kalmasında da Russell Westbrook ve James Harden gibi yıldızlar da olsa, başrolde kesinlikle Kevin Durant vardı.
Durant’in bu yükselişi, doğal olarak daha büyük yıldızların olduğu Olimpik ABD kadrosunda yer almasını sağladı. Bu takım bir geçiş dönemini yansıtıyordu.
Kobe Bryant, Chris Paul, LeBron James, Carmelo Anthony, Deron Williams gibi 2000’lere damga vurmuş dev isimlerle; Kevin Durant, Anthony Davis, James Harden, Russell Westbrook 2010’ların süperstarlarının bir arada olduğu bir kadro, günün sonunda, finalde İspanya karşısında zorlansa da 107-100’lük galibiyete uzanıp altın madalyanın sahibi olmuştu.
Bu final maçında da başrol, birçok yıldız arasında Kevin Durant idi. 30 sayı, 9 ribaund, 1 asist, 1 top çalma ve 1 blokluk performansı, Kobe ve LeBron seviyesinde yeni bir ismin doğduğunu işaret ediyordu.
Kevin Durant’in uluslararası turnuvalarındaki final maçlarında, genç yaşında o kadar sakin, o kadar profesyonel bir görüntü çizmesi, inanılmaz önemli bir durumdu... Sinan Erdem Spor Salonu’nda, Türkiye ile oynanan final maçında attığı üçlükler, ABD’ye mutlu sonu getirmişti.
Bu durum İspanya gibi daha zorlu bir rakip karşısında da ortadaydı. Bu tarz önemli maçlarda 20’li yaşlarının başlarında bir oyuncu için sakin ve profesyonel bir oyun ortaya koymak, birçok şeyi açıklıyordu Durant için...
Onun bu profesyonel oyun yapısı, kendisinin NBA’de çok önemli bir yere gelmesini sağladı. Basketbolseverler bu büyük basketbol efsanesini hâlâ aynı heyecan ile takip ediyor. Durant da ona olan bu ilginin hakkını uzun yıllardır parkede veriyor...
2012 LONDRA ORTALAMASI
MAÇ 8
SAYI 19.5
RİBAUND 5.8
ASİST 2.6 asist
TOP ÇALMA 1.6
2016 - RİO
TECRÜBE
PATYY MILLS
"Patrick Sammy namı diğer ‘Patyy Mills’; Spurs’de NBA şampiyonluğu yaşayan, dört kez Boomers ile Olimpiyat oyunlarına katılan, 32 yaşındaki tecrübeli oyun kurucu... O, Avustralya’nın Tokyo Olimpiyatlarında en etkili silahlarından biri..."
HÜSEYİN DEMİR
Avustralyalı Patyy Mills, son dönemdeki performansı ile adeta göz kamaştırıyor. Tokyo Olimpiyatları'nın sürpriz takımlarından biri olan Avustralya, hazırlık maçında Amerika’yı yenerek rakiplerine gözdağı verdi. Amerika’ya karşı Patyy 22 sayı, 2 ribaund ve 4 asist ile maçın yıldızı oldu.
Arjantin maçında ise Patyy, 17 sayı 5 asist ve 4 ribaund ile takımının en skorer ismi oldu. Patyy Mills, Arjantin’e karşı son saniye üçlüğü ile takımını kazandırdı. Hazırlık maçlarında çok istikrarlı oynayan Mills, takımının en önemli yıldızlarından biri olarak Tokyo’da parkeye çıktı. Patyy, oyun kalitesi ve tecrübesiyle takımına liderlik yapıyor. Hem NBA tecrübesi hem de Olimpiyatlarda 4 kez yer alması Boomers için güven veriyor.
Patyy Mills ile kadın yüzücü Cate Campbell, Tokyo’da ki ülkeler geçit töreninde Avustralya bayrağını en önde taşıdı... Avustralya’nın yerlilerinden; Torres adası ve Aborjin kökenli olan Patty Mills, ilk yerli Olimpiyat bayrak taşıyıcısı olarak Avustralyalılara ilham vermek istiyor.
Mills, aynı zamanda ülkesinde sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak yer alıyor. Avustralya, yerlilerin basketbol oynaması için yerli basketbol Avustralya’yı kurdu. Avustralya genelinde sekiz yerde 14 yaş ve altı oyuncular için ilk yerli topluluk basketbol ligini hayata geçirdi.
Patyy Mills, verdiği son röportajlarından birinde, ‘’Olimpiyat oyunları dünyanın en büyük spor etkinliği. Taraftar olsun ya da olmasın büyük bir sahne. Odak noktamızı hiçbir şey değiştirmiyor, takım olarak neden orada olduğumuzu ve neyi başarmaya çalıştığımıza odaklanıyoruz‘’ şeklinde açıklamalarda bulundu.
Ayrıca Mills, ülkesinde rol model olarak görülmekten ve olimpiyatlarda bayrak taşıcısı olmaktan onur, mutluluk duyduğunu da sık sık ifade ediyor.
Patty Mills kariyerinin en unutulmaz performansını ise 2016 Rio Olimpiyatları'nda sergilemişti. Kuşkusuz o turnuvada aklımıza gelen ilk şey Patty'nin performansıydı...
Rio de Janeiro’daki Yaz Olimpiyatları'na üçüncü kez katılan Patty Mills, Brezilya'ya giderken takımına deneyim ve tecrübesini aktarması gerekiyordu. Tecrübesini takımına liderlik yaparak gösterdi.
Olimpiyat oyunları dört yılda bir olduğu için sporcular kariyerinde sadece birkaç kez katılabilme fırsatını yakalayabiliyor. Mills, 2016 Rio’da üçüncü kez olimpiyat oyunlarına katılarak tarih kitaplarına adını yazdırmıştı. Aynı Patty şimdi de 2020 Tokyo oyunlarında tecrübe ve deneyimlerini sahaya yansıtıyor...
2016 Rio Olimpiyat Oyunları'nda Patty Mills, gerçekten çok çok özel işlere imza attı. Yıldız oyun kurucunun, İspanya ve Amerika maçlarında 30 sayı ile devleşmesi önemliydi. İki önemli basketbol ekolüne karşı oynanan maçlarda Patty Mills, çok büyük oynadı... Dile kolay hem ABD hem de İspanya potalarına 30'ar sayı bıraktı.
Sırbistan maçında takımını sırtlayarak 26 sayı ile katkı vermesi sonucu turnuvaya imzasını atan oyuncular arasına girdi. Patty, Spurs ile yaşadığı NBA şampiyonluk deneyimini ve formunu 2016 Rio Olimpiyatları'nda da kanıtladı. Boomers, Patty Mills’in liderliğinde 2016 Rio’da yarı final oynayarak bronz madalyayı kıl payı kaçırdı.
Patty Mills, 2012 Londra Olimpiyatları'nda da yine üstün performansı ile takımını sırtlamıştı. Avustralya’nın skor yükünü taşıyan Mills, ritmi ve tempoyu bulduğunda rakibine tehlike yaratabiliyor.
Patty, boy gösterdiği tüm Olimpiyat Oyunları'nda formunu ve istikrarını korudu. Patty, 2016 Rio’da 21.3 sayı ortalaması turnuvada en yüksek sayı ortalamasına sahip ikinci basketbolcu (Hırvat Bojan Bogdanovic 25.3 ortalama ile zirvedeydi) olmuştu. Patty Mills, en verimli performansını Rio’da gösterdi yine 2020 Tokyo’da performansı ile harikalar yaratabilir.
Avustralya, madalya kazanmadan, Olimpiyatlar'a en çok katılan ülkelerden biri oldu. Bu turnuvada Patty Mills’in tecrübesi ve liderliğinde sürpriz yaparak madalya alabilir.
2016 RİO ORTALAMASI
MAÇ 8
SAYI 21.3
RİBAUND 1.6
ASİST 1.7
TOP ÇALMA 1.3
ÖLÜMÜN SMACI
VINCE CARTER
2000 Sydney Olimpiyatları’nda ABD’yi sırtlayan ve ‘ölümün smacı’ olarak adlandırılan unutulmaz smacı ile hafızalara kazınan Vince Carter’ı her Olimpiyat'ta anmamak olmaz…
SERDAR SÖZKESEN
Ne zaman Olimpiyatlar oynanacak olsa, aklıma Vince Carter’ın 2000 yılında Fransız pivot Frederic Weis üzerinden vurduğu o smaç gelir. Basketbolu ilk takip ettiğim yıllara denk gelen bu zamanlarda ABD, oldukça kaliteli bir kadroyla Sidney’de yerini almıştı.
Hem gençler hem de tecrübeli oyuncuların kesiştiği bu ABD Milli Takımı'nda kimler yoktu ki? Ray Allen, Vince Carter, Kevin Garnett, Jason Kidd, Alonzo Mourning, Gary Payton, Tim Hardaway…
O unutulmaz takımda dinamizmi ile hırsı ile fark yarayan bir oyuncu vardı ki, o da Vince Carter’dan başkası değildi. ABD zaten 2000 Sidney Olimpiyat Oyunları'nda da şampiyonluğunun en büyük favorisiydi.
Sırasıyla Çin, İtalya, Litvanya ve Yeni Zelanda’yı mağlup eden Amerika Birleşik Devletleri, gruptaki son maçında Fransa ile karşılaşacaktı. Zaten grup liderliği garantiydi. Maçın ikinci yarısında ABD’nin bir hücumu sonuçsuz kalmış, Fransızlar da hızlı bir fast break ile yarı sahasından çıkmanın planını yapıyordu.
O sırada araya giren Vince Carter önce topu çaldı, iki adım attıktan sonra boyalı alana girer girmez önünde sabit duran 2 metrelik Frederic Weis’ın üzerinden sıçrayarak smacı bastı.
İki adım atıp topu tuttuktan sonra tek çaresi Weis’ın kafasının da üzerine çıkarak smacı basmak olan Carter, bu denemesinde başarılı oldu ve herkesin ağzı açık kaldı. Bu nasıl bir atletizmdi öyle? Nasıl bir hırs, nasıl bir yetenek ve nasıl bir cesaret?
O yıllarda bunu Vince Carter’dan başkası zaten yapamazdı. Maçtan sonra Weiss gazetecilere, “Artık herkes yüzümü ya da en azından numaramı öğrenecek. Çünkü bir posterde yer aldım” derken, Fransızlar ise bu pozisyona ‘ölümün smacı’ olarak adlandıracakları ‘le dunk de la mort’ yakıştırmasını yapacaklardı.
Basketbol tarihinde tüm zamanların smacı olarak da değerlendirilen Vince Carter’ın bu efsane smacı, Sidney’de ve yıllar geçse de hâlâ akıllarda kaldı.
ABD, 2000 Olimpiyatları’nda çeyrek finalde Rusya, yarı finalde Litvanya ve finalde tekrar Fransa’yı devirerek, 8 maçın tamamını kazanarak şampiyon oldu. Vince Carter 14.8 sayı ortalaması ile takımının bu alandaki en iyisi olurken, genel sayı ortalamasında ise turnuvada üçüncü sırada yer aldı.
ABD’de yer alan 12 oyuncu da maçlarda skora katkı sağladı ve her biri 5.5 sayının üzerinde ortalama yakaladı. ABD, 12’nci kez Olimpiyatlar'da altın madalyanın sahibi olurken; 2008, 2012 ve 2016’da da şampiyon olmaya devam ettiler.
Carter’ın o gün smacına tanıklık edenler, her yıl 25 Eylül’de bu pozisyonu tekrar tekrar izliyor ve tüm internet sitelerinde de haber olmaya devam ediyor. 2020 yılında aktif tenis kariyerini noktalayan Carter, sadece bu smaç değil, NBA’de birçok unutulmaz smaca da imza attı. Hatta bu özel yeteneğiyle ‘Vinsanity’, ‘Air Canada’ gibi lakapları ile de anıldı.
Vince Carter’ı tarih kitaplarına yazan bir diğer organizasyon ise 2000 yılı NBA All Star etkinliğinde oldu. Smaç yarışmasında -büyük çoğunluğa göre- tarihin en iyi All Star smaç yarışmasındaki performansı ile Carter, 360 derece yel değirmeni, bacaklar arasında zıplama smacı ve çemberde dirsek smacı ile yarışmayı kazandı ve herkesi kendisine tekrar tekrar hayran bıraktı.
2000 SİDNEY ORTALAMASI
MAÇ 8
SAYI 14.8
RİBAUND 3.6
ASİST 1.4
TOP ÇALMA 1
2004 ATİNA
KIRILMA
GİNOBİLİ
"Olimpiyat Oyunları’nda basketbol için iki büyük kırılma anı var. 1992’de Barcelona’yı karnavala çeviren ’Dream Team’ ve 2004’te Atina’da şampiyonluğa ulaşan Manu Ginobili önderliğindeki Arjantin…"
LEVENT LEVENTCİ
Sporda ve mutfakta en başarılı ülkelerden biri olan Arjantin, ekonomik olarak çalkantılara alışkın bir ülke... 1990’larda ülkede yaşanan ekonomik kriz sonrası potansiyelli genç oyuncuların yurt dışına gitmesi, Tangocuların basketbol tarihini kökünden değiştirdi.
Temelini Manu Ginobili, Fabricio Oberto, Luis Scola, Andres Nocioni, Pepe Sanchez, Hugo Sconochini ve Ruben Wolkowyski’nin oluşturduğu Güney Amerika temsilcisi; 2002’deki ABD Dünya Kupası’na gelirken merak uyandıran bir ekipti.
Grup aşamasını ve ikinci turu geçtikten sonra çeyrek finalde ev sahibi ABD ile karşılaşan Arjantin, önemli bir zafere imza attı. Ancak ABD’nin Dünya Kupası’na, Olimpiyat Oyunları gibi yaklaşmadığını ve daha alt seviye yıldız oyunculardan kadrosunu oluşturduğu unutulmamalı.
Dönemin en büyük yıldızları olmasa bile kadroda Pierce, Reggie Miller, Ben Wallace, Baron Davis gibi oyuncular vardı... Ginobili/Nocioni/Scola/Oberto dörtlüsünün çift haneleri gördüğü maçta ev sahibini 87 - 80 mağlup eden Tangocular, yarı finalin yolunu tuttu.
Nowitzki’nin sürüklediği Almanya’yı yarı finalde eleyen Arjantin, Ginobili’nin bilek sakatlığıyla sarsıldı. Finaldeki rakip, 1998’de Dünya Kupası ve 2001’de Avrupa Kupası’nı kazanan Yugoslavya’ydı.
Ginobili’nin sakatlığı sebebiyle oynayamadığı ilk üç çeyrekte oyunun kontrolünü elinde tutan Güney Amerika temsilcisi, Bodiroga’yı savunmakta zorlanınca maç ortaya geldi ve Ginobili oyuna girdi.
Tartışılan hakem kararlarının olduğu maç uzadı ve tecrübe farkını kullanan Yugoslavya, yeniden Dünya Kupası’nı kazandı. Bu maçta yaşananlar, Arjantin’in daha çok kenetlenmesini sağladı.
2004 Olimpiyat Oyunları’na gelinirken Arjantin’in birbirini çok iyi tanıyan, birlikte oynamaktan keyif alan bir oyuncu kadrosu vardı. Ancak Atina’da oynadıkları ilk maç, film senaryosunu aratmayacak cinstendi. 2002’de finalde kaybettikleri Yugoslavya’yı(Sırbistan/Karadağ) Ginobili’nin son saniyede çok dengesiz bir pozisyonda bulduğu isabetle 83-82 mağlup ederek turnuvaya başladılar.
Gruptaki diğer maçlarda Çin ve Yeni Zelanda’yı yenen Tangocular, İspanya ve İtalya’ya yenilmesine rağmen çeyrek finale yükselmeyi başardı. Çeyrek finalde OAKA’da ev sahibi Yunanistan’ı mağlup eden Arjantin, yarı finalde Larry Brown yönetimindeki yıldızlar karması ABD ile karşılaştı.
Aslında dönemin büyük yıldızlarından Shaq, Kobe, Garnett, Kidd gibi isimler olmamasına rağmen Iverson, Duncan, Marbury, LeBron/Wade/Carmelo çaylak üçlüsüne sahip kuvvetli bir kadroya sahipti ABD. Ginobili’nin 29 sayıyla sürüklediği Arjantin karşısında savunmada çözüm bulamayan Larry Brown’ın öğrencileri, hücumda sadece 11’de 3 üçlük atarak tıkandı ve 89-81’lik skorla maçı kaybetti.
Aslında ABD, grupta Arroyo’nun sürüklediği Porto Riko ve Jasikevicius’a sahip Litvanya’ya mağlup olmuştu; ancak yarı finaldeki mağlubiyet şok etkisi yarattı.
Finalde İtalya’yı deviren Arjantin, tarihinde ilk kez erkek basketbol kategorisinde Olimpiyat Şampiyonu oldu. Bu turnuvada alınan dersler, ABD’nin oyun tarzını değiştirdi. Savunma üç saniyesinin olmadığı turnuvalarda, şut sokabilmenin önemini anlayan yıldızlar karmasının bir süredir en verimli oyuncuları Carmelo Anthony ve Kevin Durant… Aslında bu, birçok şeyi anlatan bir durum.
O dönemin Arjantin Milli Takımı hakkında konuşan İspanyol efsane Pau Gasol, ‘’Basketbol tarihini değiştiren bir grup adam’’ yorumunu yapmıştı. Tangocular'ın altın jenerasyonu, ABD’nin bile oyuna yaklaşımını değiştirdi. Bugün gördüğümüz şut bazlı oyunda geçmişten alınan derslerin ve Atina günlerinin payı bol!
2004 ATİNA ORTALAMASI
MAÇ 8
SAYI 19.3
RİBAUND 4
ASİST 3.3
TOP ÇALMA 1.4
2008 PEKİN
OLİMPİK BIG 3
KOBE-LEBRON-WADE
“NBA’de bir sürü Big 3 (Büyük Üçlü) gördük ve görüyoruz da. Ancak Pekin’de düzenlenen 2008 yılındaki Olimpiyatlar’da böyle bir üçlünün yaptığı şovu izlemek, tek kelime ile mükemmeldi. Kıyaslanan ikili Kobe ve LeBron’un yanında D-Wade’in skorerliği, deyim yerindeyse büyüleyiciydi…”
BERTAN ERMAN
1992’de herkesi mahveden Dream Team, daha sonra 1996 ve 2000 yılındaki altın madalyalar derken, NBA yıldızlarından kurulu ABD Milli Takımı, 2004 yılında, Atina’da, Arjantin karşısında şok yaşamıştı.
Sadece onlar değil, bütün dünya şok olmuştu. Çünkü yenilmez denilen takım yenilmişti. NBA yıldızlarının bu hayal kırıklığını Pekin’de unutturması gerekiyordu; öyle de oldu.
Grup aşamasında en az 21, en fazla 49 sayı farkla rakiplerini deviren ABD, çeyrek finalde Avustralya’ya da acımadı. Yarı finalde ise karşılarına Arjantin çıktı ve 2004 yılından kalan rövanş, 20 sayı farkla alındı.
Finalde 2006 Dünya Şampiyonu İspanya ile karşılaşan yıldızlar topluluğu, 118-107’lik galibiyetle altın madalyaya uzandı. Herkes bu takımda önemli katkılarda bulundu. Fakat 2000’lere damga vuran ve hep kıyaslanan iki süperstar; Kobe Bryant ve LeBron James, inanılmaz bir uyum içindeydi. Keza, 2000’lerin ikinci yarısında ve 2010’ların başlarında zirve dönemlerini yaşayan Dwyane Wade de turnuvanın en skorer ismi olmuştu.
Amerika Birleşik Devletleri, bu Olimpiyatlar’da ne yaptı derseniz, bildiğiniz rakiplerine karşı şov yaptı. Harlem Globetrotters’ın gösteri maçlarındaki gibi abartılı değil elbet; ama inanılmaz smaçlar, alley-ooplar, bloklar; yani aklınıza ne gelirse... Fazla söze gerek kalmıyor takımı analiz etmek için... NBA’in yıldızları sahada konuştu ve geri kalan herkese susmak kaldı.
Kobe Bryant NBA’de kendini kanıtlamış olsa da, onun kendi ile mücadelesi ve hırsı hep bilinirdi. Zamansız kaybettiğimiz Kobe'nin o zamana kadar tek eksiği bir Olimpiyat altınıydı. Bunun bilincinde olan Kobe, sahaya da o şekilde çıktı ve yapacağını yaptı.
Kobe, topu çaldı, gitti... Birbirinden muazzam smaçlar bastı, güzel asistler yaptı, rakiplerine hiç acımadı. Zaten mesele büyükse, bir Black Mamba’nın acıması olmaz. Sonuç olarak o hayal kırıklıkları geride kaldı ve Kobe sonunda 'Olimpiyat Altını'nı tattı.
LeBron James henüz 23 yaşında olmasına karşın bir süperstardı ve 2007 yılında belli bir seviyenin üzerine çıkamayan Cleveland Cavaliers’ı NBA Finalleri’ne taşımıştı. Ancak LeBron’un bu alemde 'Kral' olduğunu göstereceği, gövde gösterisi yapabileceği bir ortam gerekirdi. Bu Olimpiyatlar, onun için mükemmel bir platformdu.
Birbirinden sağlam bloklar (Hatta onlara blok yerine Osmanlı tokadı demek lazım) saha görüşü, asistleri, güçlü bitirişleri ve daha fazlası… LeBron James, bu arenada, “Basketbolun gelmiş geçmiş en iyi isimlerinden biri olacağım” dedi resmen. Zaten LeBron’un 2010’larda nasıl bir usta olduğuna hep birlikte şahit olduk. O şu an aktif oyuncular arasında bir numaralı isim.
Dwyane Wade de kariyerinin en iyi dönemlerinde böyle bir şans yakaladı ve coştukça coştu! Fiziksel yapısına göre atletizmi, basketbol estetiği ve patlayıcı gücü, D-Wade’in ne kadar büyük bir yıldız olduğunu gösteriyordu bizlere... Maç başına 16 sayı atan Wade, Olimpiyatlar’ın en skorer ismi olmuştu.
Birbirinden mükemmel süperstarların bir arada olduğu 2008 ABD Milli Takımı, hayatta görüp izleyebileceğiniz en iyi 3 ABD Milli Takımı’ndan biriydi. Zaten Kobe ve LeBron’un aynı takımda olması yetmiyormuş gibi, Dwyane Wade de bu işe dahil olunca, kısa süreli ama büyüleyici bir Big 3 izledik.
Eğer Jordan-Magic-Bird üçlüsünü bir üçlü ile kıyaslayacak olursak, o üçlü kesinlikle 2008’deki Kobe-Lebron-Wade üçlüsüdür.
2008 PEKİN ORTALAMALARI
KOBE BRYANT
MAÇ 8
SAYI 15
RİBAUND 2.8
ASİST 2.1
TOP ÇALMA 1.1
LEBRON JAMES
MAÇ 8
SAYI 15.5
RİBAUND 5.3
ASİST 3.8
TOP ÇALMA 2.4
DWYANE WADE
MAÇ 8
SAYI 16
RİBAUND 4
ASİST 1.9
TOP ÇALMA 2.3
GENÇ PROFESYONEL
KEVIN DURANT
“Türkiye’deki 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda adından söz ettiren Kevin Durant, ABD’nin geleceği olduğunu herkese göstermişti. Bunun en büyük kanıtı da, uluslararası turnuvalar bazında, 2012 Londra Olimpiyatları oldu.”
ONUR YENİGÜN
Aslında her şey 2010 yılında başlamıştı dersek yalan olmaz. 2008’deki Olimpiyat şampiyonu takımdan çok farklı, yepyeni isimlerin olduğu bir ABD kadrosunu Türkiye’de izleme fırsatını bulmuştuk. NBA’de geleceğe damga vuracak yıldızlar İstanbul’da boy göstermiş ve final maçında da bizi mağlup ederek mutlu sona ulaşmışlardı. O isimlerin başında Kevin Durant geliyordu.
NBA’i sıkı takip edenler, Kevin Durant’in neler yapacağını billiyordu. Türkiye’deki turnuva sonrasında Durant; her geçen gün ününe ün, gücüne güç katıyordu.
2012 yılında Oklahoma City Thunder’ın NBA Finalleri’ne kalmasında da Russell Westbrook ve James Harden gibi yıldızlar da olsa, başrolde kesinlikle Kevin Durant vardı.
Durant’in bu yükselişi, doğal olarak daha büyük yıldızların olduğu Olimpik ABD kadrosunda yer almasını sağladı. Bu takım bir geçiş dönemini yansıtıyordu.
Kobe Bryant, Chris Paul, LeBron James, Carmelo Anthony, Deron Williams gibi 2000’lere damga vurmuş dev isimlerle; Kevin Durant, Anthony Davis, James Harden, Russell Westbrook 2010’ların süperstarlarının bir arada olduğu bir kadro, günün sonunda, finalde İspanya karşısında zorlansa da 107-100’lük galibiyete uzanıp altın madalyanın sahibi olmuştu.
Bu final maçında da başrol, birçok yıldız arasında Kevin Durant idi. 30 sayı, 9 ribaund, 1 asist, 1 top çalma ve 1 blokluk performansı, Kobe ve LeBron seviyesinde yeni bir ismin doğduğunu işaret ediyordu.
Kevin Durant’in uluslararası turnuvalarındaki final maçlarında, genç yaşında o kadar sakin, o kadar profesyonel bir görüntü çizmesi, inanılmaz önemli bir durumdu... Sinan Erdem Spor Salonu’nda, Türkiye ile oynanan final maçında attığı üçlükler, ABD’ye mutlu sonu getirmişti.
Bu durum İspanya gibi daha zorlu bir rakip karşısında da ortadaydı. Bu tarz önemli maçlarda 20’li yaşlarının başlarında bir oyuncu için sakin ve profesyonel bir oyun ortaya koymak, birçok şeyi açıklıyordu Durant için...
Onun bu profesyonel oyun yapısı, kendisinin NBA’de çok önemli bir yere gelmesini sağladı. Basketbolseverler bu büyük basketbol efsanesini hâlâ aynı heyecan ile takip ediyor. Durant da ona olan bu ilginin hakkını uzun yıllardır parkede veriyor...
2012 LONDRA ORTALAMASI
MAÇ 8
SAYI 19.5
RİBAUND 5.8
ASİST 2.6 asist
TOP ÇALMA 1.6
2016 - RİO
TECRÜBE
PATYY MILLS
"Patrick Sammy namı diğer ‘Patyy Mills’; Spurs’de NBA şampiyonluğu yaşayan, dört kez Boomers ile Olimpiyat oyunlarına katılan, 32 yaşındaki tecrübeli oyun kurucu... O, Avustralya’nın Tokyo Olimpiyatlarında en etkili silahlarından biri..."
HÜSEYİN DEMİR
Avustralyalı Patyy Mills, son dönemdeki performansı ile adeta göz kamaştırıyor. Tokyo Olimpiyatları'nın sürpriz takımlarından biri olan Avustralya, hazırlık maçında Amerika’yı yenerek rakiplerine gözdağı verdi. Amerika’ya karşı Patyy 22 sayı, 2 ribaund ve 4 asist ile maçın yıldızı oldu.
Arjantin maçında ise Patyy, 17 sayı 5 asist ve 4 ribaund ile takımının en skorer ismi oldu. Patyy Mills, Arjantin’e karşı son saniye üçlüğü ile takımını kazandırdı. Hazırlık maçlarında çok istikrarlı oynayan Mills, takımının en önemli yıldızlarından biri olarak Tokyo’da parkeye çıktı. Patyy, oyun kalitesi ve tecrübesiyle takımına liderlik yapıyor. Hem NBA tecrübesi hem de Olimpiyatlarda 4 kez yer alması Boomers için güven veriyor.
Patyy Mills ile kadın yüzücü Cate Campbell, Tokyo’da ki ülkeler geçit töreninde Avustralya bayrağını en önde taşıdı... Avustralya’nın yerlilerinden; Torres adası ve Aborjin kökenli olan Patty Mills, ilk yerli Olimpiyat bayrak taşıyıcısı olarak Avustralyalılara ilham vermek istiyor.
Mills, aynı zamanda ülkesinde sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak yer alıyor. Avustralya, yerlilerin basketbol oynaması için yerli basketbol Avustralya’yı kurdu. Avustralya genelinde sekiz yerde 14 yaş ve altı oyuncular için ilk yerli topluluk basketbol ligini hayata geçirdi.
Patyy Mills, verdiği son röportajlarından birinde, ‘’Olimpiyat oyunları dünyanın en büyük spor etkinliği. Taraftar olsun ya da olmasın büyük bir sahne. Odak noktamızı hiçbir şey değiştirmiyor, takım olarak neden orada olduğumuzu ve neyi başarmaya çalıştığımıza odaklanıyoruz‘’ şeklinde açıklamalarda bulundu.
Ayrıca Mills, ülkesinde rol model olarak görülmekten ve olimpiyatlarda bayrak taşıcısı olmaktan onur, mutluluk duyduğunu da sık sık ifade ediyor.
Patty Mills kariyerinin en unutulmaz performansını ise 2016 Rio Olimpiyatları'nda sergilemişti. Kuşkusuz o turnuvada aklımıza gelen ilk şey Patty'nin performansıydı...
Rio de Janeiro’daki Yaz Olimpiyatları'na üçüncü kez katılan Patty Mills, Brezilya'ya giderken takımına deneyim ve tecrübesini aktarması gerekiyordu. Tecrübesini takımına liderlik yaparak gösterdi.
Olimpiyat oyunları dört yılda bir olduğu için sporcular kariyerinde sadece birkaç kez katılabilme fırsatını yakalayabiliyor. Mills, 2016 Rio’da üçüncü kez olimpiyat oyunlarına katılarak tarih kitaplarına adını yazdırmıştı. Aynı Patty şimdi de 2020 Tokyo oyunlarında tecrübe ve deneyimlerini sahaya yansıtıyor...
2016 Rio Olimpiyat Oyunları'nda Patty Mills, gerçekten çok çok özel işlere imza attı. Yıldız oyun kurucunun, İspanya ve Amerika maçlarında 30 sayı ile devleşmesi önemliydi. İki önemli basketbol ekolüne karşı oynanan maçlarda Patty Mills, çok büyük oynadı... Dile kolay hem ABD hem de İspanya potalarına 30'ar sayı bıraktı.
Sırbistan maçında takımını sırtlayarak 26 sayı ile katkı vermesi sonucu turnuvaya imzasını atan oyuncular arasına girdi. Patty, Spurs ile yaşadığı NBA şampiyonluk deneyimini ve formunu 2016 Rio Olimpiyatları'nda da kanıtladı. Boomers, Patty Mills’in liderliğinde 2016 Rio’da yarı final oynayarak bronz madalyayı kıl payı kaçırdı.
Patty Mills, 2012 Londra Olimpiyatları'nda da yine üstün performansı ile takımını sırtlamıştı. Avustralya’nın skor yükünü taşıyan Mills, ritmi ve tempoyu bulduğunda rakibine tehlike yaratabiliyor.
Patty, boy gösterdiği tüm Olimpiyat Oyunları'nda formunu ve istikrarını korudu. Patty, 2016 Rio’da 21.3 sayı ortalaması turnuvada en yüksek sayı ortalamasına sahip ikinci basketbolcu (Hırvat Bojan Bogdanovic 25.3 ortalama ile zirvedeydi) olmuştu. Patty Mills, en verimli performansını Rio’da gösterdi yine 2020 Tokyo’da performansı ile harikalar yaratabilir.
Avustralya, madalya kazanmadan, Olimpiyatlar'a en çok katılan ülkelerden biri oldu. Bu turnuvada Patty Mills’in tecrübesi ve liderliğinde sürpriz yaparak madalya alabilir.
2016 RİO ORTALAMASI
MAÇ 8
SAYI 21.3
RİBAUND 1.6
ASİST 1.7
TOP ÇALMA 1.3
YORUMLAR