BİR ZAMANLAR KARDEŞTİLER
ONLARI ÖLÜM DEĞİL SAVAŞ AYIRDI: Drazen Petrovic ve Vlade Divac... Onlar iki arkadaş, kardeş gibiydi ve beraber büyüdüler. Hayallerini, şampiyonlukları ve birçok şeyi birlikte gerçekleştirdiler. Ancak Yugoslavya'nın parçalanmasıyla iki kardeş ayrılıp zıt kutuplara geçti...
12 Kasım 2018 - 16:13 - Güncelleme: 28 Aralık 2021 - 16:19
Ruhi ÜNAL
Bir kardeşliği kurmak yıllar alıyor, yok etmek ise bir saniye...”
Vlade Divac
Vlade Divac 3 Şubat 1968'de o zaman Yugoslavya sınırları içinde bulunan Prijepolje şehrinde dünyaya geldi. Kariyeri boyunca bir guard gibi top sürebilme ve pas verebilme yetenekleriyle farklı bir pivot profili çizdi. Divac, profesyonel basketbol kariyerine henüz 18 yaşında Yugoslavya'da Partizan takımında başladı. Daha sonra milli takımda da gösterdiği başarılı performans ile NBA’de Los Angeles Lakers tarafından draft edildi. 'Sakallı bu uzun adam da kim' deselerde, zamanla gösterdiği performans ile kendini takım arkadaşlarına ve taraftarlara sevdirmeyi başardı.
7 yıllık Lakers macerasının ardından 1996'da Kobe Bryant karşılığında Hornets’e takas edildi. Kings’e geldikten sonra iyi performans gösteren Divac, burada yıldızlaşarak All Star oldu. 2004 yılında Sacramento’nun girdiği yapılanma süreciyle birlikte ilk takımı Lakers’a geri dönen Vlade Divac, kariyerinin son sezonunu kenar oyuncusu olarak geçirdi ve 2005 yılında emekli oldu. Divac, NBA’de 13000 sayı, 9000 ribaund, 3000 asist ve 1500 blok barajını geçen 3 oyuncudan biri olurken, Sacramento Kings tarafından 21 numaralı forması emekli edildi.
Dražen Petrović (22 Ekim 1964 – 7 Haziran 1993), Yugoslavya, Sibenik doğumlu Hırvat basketbolcu. NBA‘de başarılı olarak bu lige Avrupalı oyuncuların kapısını açan ve birçok otoriteye göre Avrupa’nın gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu hatta bir efsane...
1988 yılında Vlade Divac, Toni Kukoc ve Žarko Paspalj Olimpiyatlar'da onunla birlikte Yugoslavya Milli Takımı'nı temsil edeceğini öğrendiğinde hepsi çok heyecanlanmıştı. Gençlerin idolü Petrovic artık onların takım arkadaşıydı. Divac biraz disiplinsiz ve rahat bir adamdı. Milli takım koçu bunu bildiği için Drazen ile Divac'ı oda arkadaşı yaptı. Herkes bu kadar başarılı gencin birlikte neler yapabileceğini merak ediyordu. Kısa sürede takımda kardeşlik havası hakim oldu. Zeljko Obradovic de bu milli takımın bir parçasıydı...
Sovyetler takımı inanılmaz tecrübeliydi ve maalesef Drazen ve arkadaşları bu turnuvada gümüş madalya kazanmıştı. Ancak herkes bu takımın ilerde şampiyon olacağını çok iyi biliyordu. Oyuncular da bunun farkındaydı... 1989'da yani bir yıl sonra dünkü çocuklarının büyüdüğünü göstermesinin zamanı gelmişti Yugoslavya Milli Takımı için. Avrupa Şampiyonası bu sefer evlerinde Zagreb’te düzenleniyordu. Başlarında ise Avrupa basketbolunun kurt hocalarından Dusan Ivkovic vardı.
Yugoslavların altın çocukları oyunu her yönüyle domine edip o turnuvadan şampiyon ayrıldı. Çünkü onlar aile olabilmenin farkına varmışlardı ve birbirlerini çok iyi anlamışlardı. Başarının özünde de tamamıyla bu vardı.
Avrupa’nın en büyüğü olduklarını göstermişlerdi. Sırada ise dünyada en büyük olmak vardı. Artık onlar birer kahramandı. Ancak onlar başarının keyfini çıkarırken dünyada çok garip olaylar oluyordu. Berlin Duvarı yıkılmıştı. Doğu Blok'u çökmüştü. Yugoslavya’yı birbirine bağlayan bağlar da yıpranmaya başlamıştı. Komünizm ölüyordu. Ülke artık bölünmeye başlıyordu. İlk başlarda bu durum basketbolcuları çok da etkilememişti. Onların daha yapacak işleri vardı.
Drazen ve Divac o yaz şampiyonluğun hemen ardından Amerika'nın yolunu tutmuştu. Drazen 1986 yılında Portland Trail Blazers tarafından draft edilmiş; ancak doğru zamanı beklemiş ve Vlade Divac ile aynı sene NBA’e gitmeye karar vermişti. Onlar Yugoslavya’nın kasabalarından çıkıp NBA’e oynamaya giden iki gençti. Vlade Divac ise Lakers tarafından 26. sıradan seçildi. Jerry West’i bu seçiminden dolayı kutlamak gerek. Ancak bu iki gencin hayatlarının ne kadar değişeceğinden haberleri yoktu...
Vlade Amerika'ya geldiğinde kültürü bilmiyordu. Zamanla yaşantıya alışan Divac, ilk senelerinde Lakers’ın “Showtime” havasına girmiş ve gayet mutluydu. Magic Johnson ile aynı takımda oynamak onun için hayaldi. İngilizce bilmiyordu fakat herkes ile anlaşıyor ve seviliyordu.
Drazen ise yerinden memnun değildi. Şehri, küçük olduğu için beğenmemişti. İstediği süreleri bir türlü bulamıyordu. Üstelik rotasyonda ondan başka guard oynayan 4 oyuncu daha vardı. Bu oyuncular da Clyde Drexler, Danny Ainge gibi efsaneler olunca süre bulamaması doğaldı. Ama bu onu kesinlikle yıldırmamıştı. Aksine onu daha çok çalışmaya itmişti. Drazen Petrovic olsanız bile emeğinizin karşılığını alamadığınız bir zaman geliyor. O günlerde tek bir dayanağı vardı... New Jersey Nets'te yıldızlaşacak Drazen Petroviç'in; her gün saatlerce telefonda konuştuğu 'can kardeşi' Los Angeles Lakers'ın yıldızı Divac...
1990 finallerinde ise çaresiz bir biçimde Portland’ın Detroit Pistons’a elenişini kenardan seyretmek durumundaydı Drazen. Artık eve dönüş vaktiydi; ancak Yugoslavya’da siyasi iklim kesinlikle kaynayan bir kazan gibiydi. Siyasi liderler birbirini hedef gösterir haldeydi. Çatırdama başlamıştı. Yoldaş Tito’ya verilen sözler tutulmamıştı.
Doğal olarak bu gergin hava Milli Takım’a da yansımıştı. Oyuncular endişeliydi. Ancak Birleşik Yugoslavya’yı temsil etmek için bir şanslarının olduğunun da farkındalardı. 1990 Dünya Şampiyonası'nda Yugoslavya, Kenny Anderson’lu Alonzo Mourning’li ABD Milli Takımı'yla karşı karşıya geldi. Kenny Anderson sonradan verdiği bir röportajında onları çok hafife aldıklarını söylemişti. Ancak hiç bekledikleri gibi olmadı ve Yugoslavlar, ABD'ye tam anlamıyla kâbus yaşattı. Onları 8 sayı farkla 99-91 mağlup ettiler.
Finalde ise Sovyetler ile eşleşmişlerdi. Bu onlar için 1988 Olimpiyatları Finali'nin de rövanşı demekti. Nitekim rövanşı da aldılar. Sovyetler'i siyasi anlamda dağılmadan önce Yugoslavlar dağıttı. 92-75’lik skorla hem ülkenin birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu zamanda Yugoslav bayrağını göndere çekmiş, hem de tüm dünyaya Yugoslav Milli Marşı’nı dinletmişlerdi.
Ancak final maçı sonrasında hiç beklenmeyen bir şey oldu. Hırvatlar harekete geçmeye başlamıştı. Final öncesi salonda Hırvatistan bayrakları vardı. Oyuncular, siyasi olay çıkaracak grupların salona geldiğini duymuştu. Gergin bir atmosferin olacağını biliyorlardı. Ve beklenen oldu. Şampiyonluğun gelmesiyle parkede oyuncular Yugoslavya bayrağı altında omuz omuza sevinirken sahaya elinde Hırvatistan bayrağı olan biri girdi. Divac bu duruma tepkisiz kalamadı ve sinirli bir şekilde o taraftarın yanına gidip elindeki bayrağı alıp fırlattı. İşte Divac'ın bu hareketi büyük bir kaosun başlangıcı olmuştu. Takımda dostluk bitiyordu...
Oyuncular bu olayın üstünde çok durmamışlardı fakat Hırvat medyası konuyu abarttıkça abarttı. Bu olaydan sonra Vlade için her şey normaldi. Ancak Drazen için aynı şey söylenemez. NBA'de ikinci sezonları için ABD'ye dönen ikilinin arası eskisi gibi olmayacaktı. Drazen New Jersey Nets’e takas olmuş ve imkan verildiği zaman neler yapabileceğini Dünya’ya göstermeye başlamıştı.
Vlade Divac ise aralarında bir soğukluk olduğunu hissetmişti; ama o bayrak olayından kaynaklı bir soğukluk olacağını aklına dahi getirmemişti. Onunla konuşmaya çalıştı fakat Drazen artık görüşmek istemiyordu. Drazen ile Vlade’ın kader ortaklığı, kardeşliği bir savaş yüzünden bitiyordu.
Balkanlar ise İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra görülen en büyük kitlesel şiddet hareketlerine sahne oluyordu. Basketbolun çok da bir önemi kalmamıştı. Siyasilerin nefreti körüklemek adına kullandıkları dil ve propagandalar ise bir kardeşliği kurtarabilme hayallerini suya düşürmüştü Vlade Divac’ın.
1992 Olimpiyatları savaş devam etmesine rağmen Barcelona’da yapılıyordu. Yugoslavya dünyaya hükmediyordu; ancak takım paramparça olmuştu. Hırvatistan’ın Olimpiyatlara katılmasına izin verilmişti. Ancak Yugoslavya’ya uluslararası yaptırımlar gerekçesiyle turnuvadan ihraç cezası verilmişti.
Drazen liderliğindeki Hırvatlar yarı finalde Sovyet Rusya’yı yenerek, Rüya Takım ile finalde karşılaşmaya hak kazanmışlardı. Drazen her ne kadar iyi oynasa da, Rüya Takım, Hırvatlar’ı finalde ezip geçmişti. Peki ya bu adamlar, Yugoslavya çatısı altında Rüya Takım ile oynasalardı? Bu sorunun yanıtını hiçbir zaman alamayacağız...
Bu turnuva Drazen’in kendini tüm dünyaya tam anlamıyla duyurabildiği turnuva oldu. Devam eden süreçte Drazen Petrovic, New Jersey’de harikalar yaratmaya devam ediyordu. Dünyanın en iyisi Michael Jordan’ın savunmasında 40 sayı atmak her babayiğidin harcı değil sonuçta. O artık olmak istediği şeyi olmuştu.
Drazen, NBA yıldızı olarak Nets’i playofflara taşımayı başarmıştı. 1992-1993 sezonunda Petrovic istatistiklerini dahada arttırıp 22.3 sayıyla ligin en skorer 11 oyuncusu olmuştu ve yüzde 45 ile üçlük atmıştı. O sezon ligin en iyi 3. beşine seçildi.
1993 yazında NBA'de geçirdiği en iyi sezonun ardından Hırvatistan Milli Takımı'yla Avrupa şampiyonası elemeleri için Polonya'ya gitmişti. O olmadan da çıkabilirlerdi; ancak o kaptanları olarak başlarında bulunmak istedi. Takım elemelerden sonra yurda dönmek için uçağa bindi. Uçak Zagreb’e inmeden önce Frankfurt’ta aktarma yaptı. Bütün takım uçakla yola devam etmişti; ancak Drazen son anda fikir değiştirip, kız arkadaşıyla buluşmaya karar verdi... Yola devam ederken arabada Drazen, kız arkadaşı ve kız arkadaşının bir arkadaşı vardı. Sevgilisinin arkadaşı o dönem Galatasaray'da ve Türk Milli Takımı'nda forma giyen Hilal Edebal idi.
7 Haziran, sabaha karşı saat 5 civarıydı. İlk 200 kilometrede Drazen uyanıktı. Benzinlikte verdikleri moladan sonra Drazen uyumaya başladı. Arabayı kız arkadaşı kullanıyordu. Devam etmekte oldukları yol ise yokuş bir yoldu. Otomobil Ingolstadt kenti yakınlarındaki otobanda ilerlerken, Yokuştan aşağı indiklerinde hava şartlarının kötü olması ve kız arkadaşının tecrübesizliğinden dolayı hareket halindeki bir TIR'a çarptılar. Edebal aracın arka koltuğunda oturuyordu. Petrovic de ön koltukta uyuyordu. Drazen emniyet kemerini bağlamamıştı ve camdan dışarı uçtu. Başını tırın deposuna çarpan basketbolun Mozart'ı, "Avrupalı Jordan" olay yerinde hayatını kaybetti. O dönem sol bileğinde altın bir saat vardı Petrovic’in ve o saat, Petrovic’in kalbiyle birlikte durmuştu: akrep 5’te, yelkovan ise 20’de...
Divac, ölüm haberini ABD'de ailesi ile birlikte tatildeyken öğrendi. Televizyonda haberlerde kadim dostunun öldüğünü duyunca inanamadı. En yakın dostu, yol arkadaşının cenazesine ise savaş ortamı yüzünden gidemedi. Vlade, Drazen ile oturup eski günlerdeki konuşacağı günü beklerken ölüm haberiyle adeta yıkıldı.
Drazen’in cenazesine Zagreb’te tam 100 bin kişi gelmişti. Aynı topraklarda büyüdüğü takım arkadaşları tabutunu sırtlarken hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yıllardır birlikte basketbol oynadıkları adam, cansız bir şekilde tabutta yatıyordu...
Divac eski dostunun mezarını görmeyi çok istiyordu. Yıllar sonra Divac hâlâ Hırvatlar tarafından sevilmese de, Drazen'in ailesini ziyarete gitti. Ardından hayattayken barışamadığı kardeşinin mezarını ziyaret ederek "Seni tekrar görmek güzeldi dostum" dedi...
Bir savaş ülkeleri, insanları yok ederken, bir dostluğu da maalesef böyle bitirdi...
"Basketbolu gerçekten seven insanlar, Drazen’i asla unutmayacak..."
Vlade Divac
YORUMLAR