Beyazlar beceremez

NBA'in 90'lı yıllarında boyalı alana imzalarını bırakan siyahi uzunlar Hakeem Olajuwon, Amiral David Robinson, Patrick Ewing, Dikembe Mutombo ve Alonzo Mourning bugün hâlâ hafızalarımızda... Gelin bu siyahi devlerin pota altını domine ettiği günlere tekrar geri dönelim...

Beyazlar beceremez
04 Eylül 2020 - 15:40

THE DREAM
HAKEEM OLAJUWON


"Hakeem için hep, “Jordan yokken iki şampiyonluk kazandı” derler; ama şu detay unutulmasın... Jordan’sız dönemde, play-off’larda o zamanın en iyi 3 pivotuyla (Ewing, Robinson ve Shaq) karşılaştı. Olajuwon, bu 3'lüye karşı 17 maç oynadı ve hiçbiri ondan daha fazla sayı atamadı. The Dream, hakikaten rüya gibi bir oyuncuydu..."

MURAT MURATHANOĞLU

Hakeem Olajuwon Houston Rockets ile iki şampiyonluk kazandı. Birinde Michael Jordan hiç yoktu; beyzbol oynuyordu. İkincisinde ise sezon sonuna doğru gelmişti ve Orlando Magic de Chicago Bulls’u play-off’ta elemişti. Bu nedenle NBA’de Gold (altın) Pivotlar konuşulduğu zaman, Bill Russell o yüzüklerden dolayı  birlikte 7 tane Hall Of Fame oyuncu ile oynadığı hep unutulur.

Wilt Chamberlain sevilmediği için hep küçümsenir. Yine Kareem Abdul-Jabbar pek sevilmediği için hak ettiği yere konulmaz. Shaq ise bir 5-6 sene boyunca, Wilt Chamberlain’dan sonra gelmiş geçmiş durdurulamaz; durdurulması güç bir oyuncuydu.

Bu saydığımız pivotlar, hakikaten çok önemli pivotlar. Mevkinin 'Gold' adayları ama nedense bu isimlerin arasında da Hakeem’in adı da hiç geçmez. Yani, Afrikalı olması, kişilik olarak sessiz olması, Müslüman olması, artık nedenini tam olarak bilemiyorum; ama onun için hep,

“Jordan yokken iki şampiyonluk kazandı” derler; ama ben Olajuwon için şu detayı hiç unutmam; o Jordan’sız dönemde, play-off’larda o zamanın en iyi 3 pivotuyla karşılaştı. New York’ta Patrick Ewing, San Antonio’da David Robinson ve Orlando’da Shaquille O’Neal. Karl Malone da dönemin en iyi uzunlarından biriydi; ama o uzun forvet pozisyonunda oynuyordu.

Olajuwon, bu 3 pivota karşı (Ewing, Robinson ve Shaq) 17 maç oynadı ve hiçbiri ondan daha fazla sayı atamadı. Bunun yanında 1994-1995 sezonunda David Robinson MVP olmuştu. Spurs 62 galibiyetle NBA’in en iyi takımıydı. Robinson’ı küçümsemiyorum; ama o play-off serisinde ödülünü aldığı bir maç vardı. Hakeem Olajuwon o maçta 41 sayı, 16 ribaund, 4 asist, 3 top çalma ve 2 blokla oynamıştı. Zaten NBA tarihinin gelmiş geçmiş en iyi top çalan uzunu, en iyi blokçusu o. Ama blok için şunu da ekleyelim; Wilt Chamberlain’ın zamanında, istatistiklerde blok tutulmuyordu.

Olajuwon, 41 sayıyı attığı bir sonraki maçta 43 sayı attı. The Dream, David Robinson’ı MVP olduğuna pişman etti ve Houston Rockets da San Antonio Spurs’ü konferans finalinde eledi. 1994 NBA Finalleri’nde ise Patrick Ewing’i mahvetti ve o serinin sonunda Rockets’ın ilk şampiyonluğu geldi. Hakeem Olajuwon, ne kadar üstün bir oyuncu olduğunu o sahnede de göstermişti. Zaten NBA tarihinde aynı sezonda hem Normal Sezon MVP’si, hem Finaller MVP’si hem de Yılın Savunmacısı seçilen ilk oyuncu olmuştu.

Daha sonra bunu Michael Jordan ve Kawhi Leonard bunu başardı. Hakeem Olajuwon, Nijerya’da 15 yaşına kadar futbol oynadığı için kaleciymiş. Daha sonra basketbola geçmiş. The Dream, inanılmaz önemli ve keyif veren, akıcı bir pivottu.

Tahmin ettiğim şey şu; Houston’a ilk geldiğinde, Houston Üniversitesi’nde tamamen zıplaması ve atletizmi ile var olan bir oyuncuyken, Rockets’a geldikten sonra şutu ile de dikkatleri üzerine çekti. Özellikle geriye çekilerek şutları ile göze çarpan, sırtı dönük oynayabilen bir seviyeye getirdi basketbolunu.

NBA tarihinde en iyi pivotlar denildiği zaman, Wilt Chamberlain evet. Kareem Abdul-Jabbar evet. Shaquille O’Neal evet. Bill Russell evet. Hatta ben Hakeem Olajuwon’ı biraz üstüne koyarım. Ama ondan sonra gelenlerin kariyerleri boyunca neler yaptığını izledik tanıklık ettik.

Ama Hakeem The Dream, hakikaten rüya gibi bir oyuncuydu. O dönem NBA’in en güçlü dönemi olması… Gerçekten olağanüstü zamanlardı. Her takımda 2-3 tane süper yıldız vardı. Hakeem’in şampiyonluk sayısı da o dönemlere denk gelmese daha fazla olurdu diye düşünüyorum.

AMİRAL
DAVID ROBINSON


“ABD Deniz Harp Okulu çıkışlı Robinson, 1987 draftı'nda yolunun kesiştiği San Antonio Spurs ile 2 şampiyonluk yaşarken, pota altında yaptığı muazzam işler ile Teksas ekibinin mahmuzuna adını altın harflerle yazdırdı."

BERTAN ERMAN

ABD’de askeri okul çıkışlı birçok Amerikan futbolcusu duyarız. Ancak bu durum NBA’de bir hayli nadirdir. Hem de efsane olmak nadirin de ötesindedir; çünkü askeri okuldan gelip NBA’e damga vuran tek isim olmuştur. O da San Antonio Spurs efsanesinin doğuşundaki öncü isimlerden Amiral David Robinson'dan başkası değildi...

Amiral David, ABD Deniz Harp Okulu’nda çıktığı 127 maçta 21 sayı ve 10.3 ribaund ortalamalarıyla NCAA’e damgasını vururken, son sezonunda; 1987 yılında Naismith Ödülü’ne layık görüldü. Göstermiş olduğu başarılar, San Antonio Spurs’ün 1987 NBA Draftı’nın kendisini 1. sıradan seçmesini sağlayacaktı ki öyle de oldu.

Ancak David Robinson, askeri görevlerden ötürü iki sezon kaçırdı ve profesyonel kariyerine 1989-1990 sezonunda başladı. Robinson, Spurs’teki ilk 6 sezonunda minimum 23 sayı, 10 ribaund ve 3 blok (yuvarlama) ortalamalarını tuttururken, Teksas ekibi de bu sezonlarda daima play-off’a kaldı ve Amiral’in MVP seçildiği 1995 yılında, NBA Play-off’larında Batı Konferansı Finali’ne kaldı. Ancak Batı’nın zirvesi bir türlü görülemedi. Çeşitli faktörleri var: Öncelikle, San Antonio Spurs’ün David Robinson’ın ilk sezonundan 1996 yılına kadar bir koç istikrarı yoktu; takımı 6 farklı isim çalıştırdı.

Ayrıca, Amiral’in yanında ikinci bir süperstar yoktu. Avery Johnson’ı veya Doc Rivers’ı bir John Stockton, Gary Payton veya Penny Hardaway ile kıyaslayamazsınız.

Vinny Del Negro, Sean Elliott veya Terry Cummings de süperstar diyeceğimiz isimler değillerdi; görev adamlarıydı. Yani, David Robinson’ın yetenekleri ve özellikleri her ne kadar zirvede olsa da, ek parçalardan eksik bir oyuncuydu ve bu da Spurs’ün Houston Rockets, Seattle Supersonics, Utah Jazz gibi dönemin kuvvetli takımlarının gölgesinde kalmasına neden oluyordu.

Robinson’ın 1996-1997 sezonunda ayağından yaşadığı sakatlık sonrası, Teksas ekibi için bir dönem işlerin kötü gittiği ama; gelecek için çok iyi olacağı bir sürecin başlangıcı olacaktı. Akabinde Tim Duncan’ın 1. sıradan seçilmesi ve Spurs’ün ikinci bir süperstara kavuşması…

David Robinson, 1997 yılında sakatlıktan dönerken, onun için eksik parçalar da tamamlanmıştı. Eskisi kadar acayip performanslar sergileyemese de, Gregg Popovich gibi sistematik ve istikrarlı bir koç ve Tim Duncan gibi takıma büyük katkılar sağlayacak ikinci bir süperstar, Amiral’i hayallerine ulaştırmada etkili oldu; 1999 ve potalara veda ettiği 2003 yılında 2 kez NBA şampiyonluğu yaşadı.

Robinson’ın basketboluna bakacak olursak, kendisi tipik bir 1990’lar pivotuydu. 2000’lerde oynamış olsaydı, hem de 2003’te canavarlaşmaya başlayan Spurs’ün pivotu olsaydı, Lakers’tan daha az bahsediliyor olabilirdik. Kendisini bu konuda Shaquille O’Neal ile kıyaslamak yanlış olmaz. İkisinin en iyi dönemlerini ele aldığımızda, ikisi de hem smaçlardaki bitiriciliği, pota altındaki sertlik ve savunmada rakibe potayı karartan pivotlardı.

David Robinson’ın Shaq’ten artısı, daha atletik ve şutunun olmasıydı. Size şöyle belirteyim; Amiral David, günümüzdeki oyunda, strech pota altı oyuncusu olabilecek düzeyde bir oyuncu olurdu; ama 1990’larda buna ihtiyaç yoktu. Hem de solak bir pivot için düşünün. Bir de şunu da unutmamak lazım ki, Shaquille O’Neal, bir dönem Ülkerspor forması giymiş Charles Shackleford ve David Robinson’ın videolarını izleyerek pota altındaki bitiriciliğini güçlendirmiş bir pivottu.

Kariyerinde bir maçta 71 sayı atmış, quadruple double yapmış (1994 yılında Pistons’a karşı 34 sayı, 10 ribaund, 10 asist ve 10 blok) bir isim için 1 kez MVP olmak ve sadece 2 şampiyonluk belki az gelebilir. Ama hiçbir şey, David Robinson’ın NBA’in ve San Antonio Spurs tarihinin gelmiş geçmiş en iyi isimleri arasında yer almasını değiştirmez!



YALNIZ
PATRICK EWING


"Ewing'in New York Knicks kariyerinin sonlarında, David Robinson’lı San Antonio Spurs’e 1999'da kaybettikleri şampiyonlukta, Knicks’te bir eksiklik göze çarpmıştı. Spurs’te Robinson ile birlikte bir yıldız daha vardı; genç Tim Duncan. Ewing’in arkasında asla böyle bir ikinci adam olmadı."

KEMAL ILIKKAN

NBA’de şampiyonluk yüzüğü takamamış yıldızlar konusu açıldığında, aklıma gelen ilk isim Patrick Ewing olur. Müthiş istatistiklere sahip olmak, tarihin en önemli pivotlarından bir olmak, geride mükemmel bir kariyer bırakmak elbette önemli; ama NBA’de şampiyonluk yüzüğüne sahip olanlar ve diğerleri gibi acımasız bir ayrımı inkar edemeyiz.

Dallas Mavericks’ten Brian Cardinal yüzüğünü çıkarıp Ewing’in gözüne tutsa, “Bundan sende yok” dese, Ewing ne yapabilir ki? Takımın en zayıf parçası olup bir NBA yüzüğü saklayabilirsin; Brian Cardinal bunu yapıyor. Ama Ewing de olsan, evinin özel bir köşesinde o yüzük yok. Ne ironi ama değil mi?..

Kimileri NBA’de bu yüzük meselesine çok takılıyor. ABD medyasında yıldızlar, yüzük sahibi olanlar ve olmayanlar diye ayrılabiliyor. Ewing için bu ayrıma girmemek gerekiyor. Çünkü onun NBA’de ayrı bir misyonu vardı. Konumuz Karl Malone olsaydı, yüzük meselesini daha ciddi değerlendirebilirdik. Neyse ki, yüzük takmadan da büyük bir itibara sahip olunabileceğini bilen basketbolseverler var. En azından ben onlardan biriyim.

NCAA’in Georgetown Canavarı lakaplı pivotu Patrick Ewing, kariyerinde Dream Team’in bir üyesi, NBA tarihinin en iyi 50 oyuncusu arasında yer almak gibi başarıları ekleyebildi. 15 yıllık New York Knicks kariyerinin sonlarında, David Robinson’lı San Antonio Spurs’e kaybettikleri şampiyonlukta, Knicks’te bir eksiklik göze çarpmıştı. Spurs’te Robinson ile birlikte bir yıldız daha vardı; genç Tim Duncan. Ewing’in arkasında asla böyle bir ikinci adam olmadı.

Ewing’i NBA popüler kültüründe hatırlatan başlıca konu, o meşhur kaçan turnikesidir. 1995 yılında, Indiana Pacers ile oynana Doğu Konferansı Yarı Final Serisi'nin son maçının son hücumunda kaçırdığı boş turnike, belgesellere konu olmuştur.

O topun çemberden girmediğini, belgeselde izleyenler inanamamıştı. “Topun canı vardır” görüşü, o topun çemberde iki tur atıp açık açık girmek istememesi sonucu atılmıştır. O derecede kaçan bir şuttu ve Orlando ile finale Pacers çıkmıştı. Karl Malone, nasıl Utah Jazz ile üst üste iki kez finale çıkıp Chicago Bulls karşısında şampiyon olamadıysa, Patrick Ewing’de bir 'Jordanzede'ydi NBA kariyeri boyunca.

Ewing, 1990’lı yıllarda Jordan’a 6, en büyük rakibi Hakeem Olajuwon’a 2 NBA şampiyonluğu kaptırdı. Hatta Ewing, Jordan’ın ara verdiği sezonlarda şampiyon olamadı; o iki sezonda da Houston şampiyon olmuştu. Bunun da nedeni, önceden belirttiğim gibi, Knicks’te Patrick Ewing’in yanında ikinci bir yıldız olmadığıdır.

1990’ların sonlarındaki güçlü Knicks’te Charlie Ward diye bir gardları vardı; ama bunun bir tık üstünde Allan Houston vardı. Houston’ı günümüzdeki Klay Thompson’a benzetebiliriz. Şut stili de öyledir. Birinci adamı Ewing, ikinci adamı Houston olan Knicks’in şampiyon olmasını bekleyemezsiniz. Çünkü diğer rakiplere bakın; Spurs’te Duncan ve Robinson, Bulls’ta Jordan ve Pippen, Utah’ta Malone ve Stockton… Son yıllarda üçlülere dönen bu konu, o dönem ikililer üzerinde konuşuluyordu.

Şehrin en büyük potansiyelinin şampiyon olamaması, sadece Jamaikalı Patrick Ewing’in hatası değildi elbette. Kimse NBA’de tek başına şampiyon yapabilecek güçte değildir. Ewing, Knicks’te şampiyon olamayacağını anlayınca, farklı takımlara gidip bunu denedi; ama oralarda da olmadı. Yine de bugün bile pek çok NBA yıldızı, Ewing’i 1999 yılındaki liderliğiyle tercih ediyor. Yüzüğünün olup olmaması önemli değil. Çünkü takım sahiplerine karşı oyuncu haklarının 2011’deki lokavtta oyuncular birliğinin güçlü bir elle girmesinin sebebi, Ewing’in oradaki katkısıdır.



KARA BELA
DIKEMBE MUTOMBO


"8 kez All-Star, 4 kez En İyi Savunmacı seçilip 2 kez ribaund, 3 kez de blok lideri olan 2.18’lik dev, final oynasa da herhangi bir takımla şampiyonluk kazanamadı. O dönem Olajuwon ile karşılaştırılmaya başlanan Dikembe, blokları sonrasında yaptığı parmak sallama hareketinin “Dikembe’nin evinde olmaz!” anlamıyla pota altından sayı bulmak isteyen oyuncuların baş belası oldu."

BARIŞ CEVAHİR

2011 yılında, milenyumun en büyük adımlarını attığı ve hızla büyüdüğü dönemde, tarihi savaşlar ve soykırımlarla dolu Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde üçüz bebeklere sahip bir baba, yeterli tıbbi donanım olmadığı için başkent Kinşasa’da kendilerine en yakın olan hastaneden yardım istedi.

“Beni Amerika’ya bağlayın, yoksa kızlarım ölecek!” diyen çaresiz baba, yapılan yardımlar sonucu telefonun diğer ucunda hastanenin sahibi ve kurucusunu buldu. “Ne olur çocuklarımı yaşat, yoksa ölecekler” diyen baba ve çocukları için hemen harekete geçildi.

Hastanenin sahibi kariyerinde rakiplerini dağ büyüklüğündeki elleriyle karşılayıp kalbini de bir dağın büyüklüğüne çıkaran Dikembe Mutombo’ydu. “Bu telefon konuşması, yaptığım işlerin nedenini gösteren en büyük örneklerden biri” diyen Dikembe, basketbol kariyerinde de forma giydiği takımların unutulmaz ve vazgeçilmez parçalarından oldu.

Basketbolun değişime uğradığı dönemde NBA’e adım atan ve devasa uzunların yavaş yavaş yok olduğu 90’larda kendisine bir yol çizen efsane, doktor olma amacıyla akademik bursla geldiği; fakat süper bir basketbol yıldızı olarak ayrıldığı Georgetown Üniversitesi’nde pota altındaki partneri Alonzo Mourning ile uyum içinde bir görüntü çizdi.

Soğuk havasıyla meşhur Denver’a Afrika'nın en sıcak ülkelerinden gelen biri olarak kısa sürede uyum sağladı. Henüz NBA’deki üçüncü maçında dönemin dominant uzunu David Robinson karşısında 21 sayı, 13 ribaund ve 4 blok yaparak rakiplerine korku saldı ve basketbol dünyasına büyüklüğünü gösterdi.

Yıllar geçtikçe yine kendisi gibi Afrikalı olup NBA’e damga vuran Hakeem Olajuwon ile karşılaştırılmaya başlanan Dikembe, blokları sonrasında yaptığı parmak sallama hareketinin “Dikembe’nin evinde olmaz!” anlamıyla pota altından sayı bulmak isteyen oyuncuların baş belası oldu.

Çaylak sezonunda 20-10 istatistikler çıkardığı maçlarla Nuggets’ın kaderini değiştirdi. Kulüp tarihinin hâlâ unutulmayan en unutulmaz play-off serisinde büyük bir rol üstlendi.

Gary Payton, Shawn Kemp ve Detlef Schrempf’in yer aldığı Seattle SuperSonics karşısında takımının 2-0’dan geri gelip 3-2 kazanması kendisinin de önemli bir adım atmasını sağladı. Nuggets, bu galibiyetle tarihte 2-0’dan seri çeviren ilk takım oluyordu.

Dikembe, kontratının bitiminin ardından Hawks’ın yolunu tuttu. Daha sonrasında ise Sixers’a giden ve unutulmaz 2001 NBA Finalleri’nde Iverson’ın yol arkadaşı olan yıldızın kariyeri de ilerleyen yıllarda düşüşe geçti. Bu arada Dikembe’nin yaşı tartışma konusu olurken o, 43 yaşına kadar profesyonel olarak basketbol oynadı.

Kariyerinin son günlerini bir diğer “kule” arkadaşı Yao Ming’le geçirdi. Milenyumun başlarına doğru yaptığı yardımlar ve yatırımlar ülkesi için hayat oldu. Mutombo’nun bu yardımseverliği sosyal projelere de üst düzeyde yansıdı. Ailesinden gelen yardımseverlik özelliğini her zaman vurgulayan Dikembe’nin üniversite sonrasında doktor olmasının nedeni de ülkesindeki savaş yaralarını kapatmak ve çevresindekilere olabilecek en iyi düzeyde rahatlık sağlamaktı.

Dikembe tüm zorluklara rağmen Demokratik Kongo Cumhuriyeti başta olmak üzere tüm Afrika için adımlar attı. 1997’de yardım vakfı kurdu. 2007 yılında hayatını kaybeden annesinin ismini açtığı bir hastaneye verdi, çaresiz ebeveynlerin başvurduğu bir hastane...

Çocukların iç savaştan ya da açlıktan dolayı ölmesine göz yummayı seçmedi. Geldiği yeri unutmadı ve parkede olduğu gibi dışarıda da karanlığı aydınlatmak adına bir ışık da o yaktı.

NBA’in global elçisi olurken her zaman sahip olduğu güler yüz, onu bir sonraki adıma yanaştırdı. Yardım etmek adına yaptığı çalışmalara gelen rüşvetleri açıkladı ve zorlukları göz önüne serdi. 8 kez All-Star, 4 kez En İyi Savunmacı seçilip 2 kez ribaund, 3 kez de blok lideri olan 2.18’lik dev, final oynasa da herhangi bir takımla şampiyonluk kazanamadı.

Ancak kendi ağzından çıkan şu sözler, onun en büyük şampiyonluğu hayatını şekillendiren ülkesi için kazandığını bize gösteriyor: “Asansörü yukarı çıkardığınızda diğerlerinin kullanması için lütfen geri göndermeyi unutmayın."



YÜKSEK TANSİYON
ALONZO MOURNING


“Agresif oyunu ve parkedeki vizyonu ile NBA'in en iyi pivotları arasına ismini yazdıran Mourning, pota altında yaptığı inanılmaz defans, müthiş bloklarla ünlenmişti. Bu yükselişin ödülünü de 1999 ve 2000 yıllarında olmak üzere 2 kez yılın en iyi savunmacısı seçilerek aldı.”

OĞULCAN ÇOKSAYAR

Basketbolu diğer sporlardan ayıran temel noktalardan birinin de savunmanın oyundaki etkinliği demek yerinde olacaktır. Eski tip pivotların agresif ve tutkulu oyun tarzı da bu tezin ortaya çıkış sebeplerinden bir tanesiydi. Eski tip pivot denilince, oyun içindeki agresifliği, boyalı alanda ipleri eline almasına müsaade eden cüssesiyle ön plana çıkan Alonzo Mourning akıllarda beliriyor.

Belki de NBA tarihinin gördüğü en farklı pivotlardan biri olan Mourning, 1992 NBA Draftı'nda Shaquille O'neal'ın arkasından 2. sırada Charlotte tarafından seçilerek kariyerine ilk adımını atmıştı. Charlotte'da sergilediği enfes oyun ile dikkatleri üzerine çeken 2.08'lik yıldız, devasa cüssesi ile hemen fark ediliyordu. Pota altındaki aktivitesinin yanı sıra genç yaşına rağmen 'lider' bir karaktere sahip olan Alonzo Mourning, efsaneleşeceği Miami Heat'in kapısından 1995 yılında girdi.

Mourning, Charlotte'da geçirdiği başarılı yılların ardından kabuk değişimine giren Miami Heat ile altın yıllarına 'merhaba' diyecekti. Heat, 1995 yılında daha önce Los Angeles Lakers ve New York Knicks'le başarılar elde eden Pat Riley'i göreve getirdi. Pat Riley göreve geldikten sonra müthiş bir takasa imza attı. Glen Rice ve Matt Geiger'ı Charlotte Hornets'a gönderen Heat, karşılığında Alonzo Mourning'i kadrosuna dahil etti. Bunların yanında Tim Hardaway, Chris Gatling ve Walt Williams da Heat'in kadrosuna dahil oldu.

Miami Heat, Hardaway'ın oyunu yönlendirdiği ve Mourning'in boyalı alanda harikalar yarattığı yeni döneminde, ilk sezonu o yılların çıkış yakalayan ekibi Chicago Bulls'a elenerek noktaladı. 1996 yılında Alonzo Mourning'in efsanevileştiği seride ezeli rakipleri New York Knicks'i play-off'larda eleyen; ancak Bulls'a konferans finalinde kaybeden Miami'nin ayak sesleri iyiden iyiye duyulmaya başlamıştı.

Oyun içindeki agresifliğini profesyonellik çerçevesinde sürdüren Mourning, takvimler 1998 yılını gösterdiğinde tarihe geçen bir kavga ile gündeme gelecekti. Doğu Konferansı Play-off’larında Heat-Knicks eşleşmesinin 4. maçının bitimine 1.4 saniye kala Mourning ile Larry Johnson arasında akıllardan çıkmayacak bir kavga yaşandı. Yumrukların havada uçtuğu kavgayı ayırmak isteyen Knicks koçu Jeff Van Gundy'nin, Alonzo Mourning'in ayaklarında sürüklenmesi bu kavganın hafızalarda yer edinen karesi oldu.

NBA'in en iyi pivotları arasına ismini yazdıran Mourning, pota altında yaptığı inanılmaz defans, müthiş bloklarla ünlenmişti. Bu yükselişin ödülünü de 1999 ve 2000 yıllarında olmak üzere 2 kez yılın en iyi savunmacısı seçilerek aldı. 2000'e kadar Miami Heat ile muhteşem yıllara tanıklık eden ve pota altında rakiplerine adeta kâbus gibi çöken Alonzo Mourning, o sezon yaşadığı sakatlığın ardından takımına zor günler yaşattı.

Yeri kolay kolay dolmayacak bir isim olmanın dezavantajını yaşayan Mourning, bir türlü eski seviyelere çekemediği kondisyonu nedeniyle eleştiri oklarının da hedefinde kalmıştı. 2003 yılı geldiğinde boşta kalan Alonzo Mourning, New Jersey Nets'in yolunu tuttu, fakat böbrek hastalığı yüzünden parkelerden uzak kaldı.

Yaşadığı çalkantılı yılların ardından en büyük arzusu olan Miami formasına yeniden kavuşan Mourning, Shaq'ın arkasında 2. pivot olarak kendisine yer buldu. Nitekim 1995-2003 yılları arasında birçok kez kıyısından döndükleri şampiyonluğu, Dwyane Wade'in önderliğinde kazanacaklardı. Yıllarca harcadığı emeği Miami'deki 2. döneminde 2006 senesinde şampiyonluk yüzüğüyle süsleyen Mourning, final serisindeki olağan dışı performansıyla da tarihin en iyilerinden olduğunu yeniden kanıtlamıştı.

Yaşadığı sakatlıklar ve geçirdiği hastalıkların etkisiyle kariyerine daha uzun yıllar devam etme şansı bulamayan Alonzo Mourning, 16 yıl sürdürdüğü kariyerine 1 NBA şampiyonluğu, 7 All-Star heyecanı ve 1 Olimpiyat şampiyonluğu ile 1 Dünya şampiyonluğu sığdırmayı başardı.


YORUMLAR

  • 0 Yorum