BEYAZ SAYFA
"Geçtiğimiz THY EuroLeague sezonunda ligin dibine demirleyerek hayal kırıklıklarına bir yenisini daha ekleyen Anadolu Efes, yeni sezona koç Ergin Ataman önderliğinde yepyeni bir kadro ve hedeflerle giriyor."
16 Eylül 2021 - 14:27 - Güncelleme: 17 Aralık 2021 - 15:06
Ali KONAVİÇ
Anadolu Efes için hedefin her zaman Final Four olmasına dair genel bir kabul vardır. Bu kurumsallaşma ve bütçe merkezli hedefin altyapısıysa genelde oluşturulmaz. İnsanların beklentisi nettir. "Bu bütçenin yarısıyla falanca takım neler yapıyor" söylemi, Avrupa basketbolunun en keyifli geyiklerinden biridir. Kimse o takımların nasıl yapılandığına ve o 'yarı' bütçeyi nasıl değerlendirdiğine genelde bakmaz. İşin kötü yanı, Efes de iyi örneklerle pek ilgilenmez ve ders çıkarmaz gibi bir hâl vardır ki, camianın yıllardır içinde bulunduğu garip ruh halinin temel sebebi bence budur. Peki Efes nasıl silkelenecek? Nasıl yeniden bir takım karakteri ortaya çıkartacak ve oyuncu pansiyonundan, gerçek bir takım olmaya doğru direksiyon kıracak? Daha önce de bu sayfalardan defalarca konu ettiğimiz bu reçetenin ilk adımı belliydi: Ergin Ataman.
Ergin Ataman'ın neden Anadolu Efes için en uygun tercih olduğuna inandığımı uzun uzun anlatmıştım. Özetlemek gerekirse, bu camiaya heyecan katabilen ve yeniden rekabetin parçası haline getirebilecek tek isim Ergin Ataman. Burası gerçekten çok enteresan dinamikleri olan ve olayı normal ele alan bir koçun içinden çıkması zor bir yapı. Ivkovic gibi kurt, Perasovic gibi çılgınca çalışkan ve kendisini kanıtlamış bir diğer koç bu yapı içerisinde eriyip gitti. Üstüne üstlük iyi işler çıkartmalarına karşın, hikayenin sonunda oldukça zor durumlara düşüp takımdan gönderildiler.
Günahları, sevapları bir yana her ikisi de bir şeyi asla başaramadı; heyecan ve ihtiras yaratmak. Perasovic, Olympiacos'u yense Final Four'a gideceği maçta bile, Ergin Ataman'ın Türkiye Kupası çeyrek finalinde yarattığı atmosferi yaratamamıştı. "Yahu bu basketbolun tamamen dışında bir şey. Adamın görevi bu mu?" diyebilirsiniz. Cevap bence basit... Çevresel etkenler açısından Türkiye'deki rakiplerinden geride olan ve sadece 'basketbol' kulübü olan bu camiada koçun temel görevlerinden biri bu. Hâl ve hareketleriyle, söylemleriyle takımı canlı ve rekabetin içerisinde tutmak. Bunu da Türkiye'de en iyi kimin yaptığını anımsatmaya gerek yok. Ancak elbette parkenin içi her zaman en önemli ve değerli olanı. Burada yetersiz durumdaysanız yapacak bir şeyiniz kalmıyor. Nitekim Ataman yönetimindeki Efes, Tofaş serisinde bunu yaşadı. Çok daha iyi bir takım mühendisliğine sahip olan Bursa ekibi, Efes'i saf dışı bırakırken çok da zorlanmadı. Bu noktada Anadolu Efes'in yapması gereken şey kadro açısından bir kez daha beyaz bir sayfa açmaktı. Öyle de oldu.
Anadolu Efes'in geçtiğimiz sezon hiç işleyen parçası yok muydu? Elbette vardı. Bunların başında yıllardır takımın ayakta kalan tek ismi olan Bryant Dunston geliyor ki, bu sezon da takıma 'kaptanlık' yapmayı sürdürecek. Dragic de şanssız bir sakatlık geçirmese bence bu sezon devam eden isimlerden biri olurdu, zira form tuttuğu dönemde, o dağınık Efes kadrosunun tutkalı olmuştu. Bir diğer beklentiyi karşılayan isim de Krunoslav Simon'du. Bu konuda bana katılmayanlar olabilir; ancak geçtiğimiz sezonki karmakarışık yapı içerisinde Simon tipi yönlendirici bir oyuncu bence maksimum bu kadar faydalı olabilirdi. O keşmekeş içerisinde, McCollum, Brown gibi isimlerle parkeyi paylaşmak hiç kolay değildi. Sanıyorum Ergin Hoca da, Simon'un yeteneklerinden ve liderliğinden şüphe etmeyerek ona bir şans daha vermeyi uygun gördü. Yetenek havuzunun ciddi anlamda daraldığı Avrupa basketbolunda Simon'a verilen şansın yersiz olduğunu söyleyemem. Ancak aynı duyguları Brock Motum için paylaşmıyorum. Hele ki Moerman'la rotasyona girecekken! Oldukça defolu ve verimli olması için her şeyin optimal olması gereken bir isim. Parladığı Zalgiris'te de durum aşağı yukarı böyleydi.
Efes'te asıl olumlu değişikliğe ise daha geniş değinmek lazım. Elbette guard rotasyonundan bahsediyorum. Larkin, Beaubouis ve Micic. Özellikle çok da Ergin Ataman tipi olmayan Micic'in bu üçlü içerisinde daha önce Dragic'e atfettiğim 'tutkal' rolünü harika oynayacağına ve çok doğru bir tercih olduğuna inanıyorum. Beaubois ise gerek patlayıcılığı gerekse EuroLeague tecrübesiyle bu havuz içerisinde alınabilecek en makul oyunculardan biriydi. Ancak asıl parantez elbette Larkin'e. Baskonia sezonları zaten hatrımızda ancak son NBA sezonunda, Boston gibi çok özel bir takımda bile kendisini kabul ettirebilmesi bence çok değerliydi. Dakikalarını play-off'lara taşımayı başardı. Orada vitesi bir nebze yükseltebilseydi, Avrupa'ya dönmesi söz konusu dahi olmazdı; ancak bir bakıma bizler için iyi oldu. Bu sezon Avrupa'da izleyeceğimiz en özel kısaların başında Larkin geliyor. Sadece bir skor bombası değil, Efes'in ihtiyaç duyduğu oyun içi lideri o. Mental olarak da, Brad Stevens eklemesiyle ligin çok üzerinde bir oyuncu olarak döneceğini düşünüyorum. Bana kalırsa Efes için, - her ne kadar çok beğendiğim özel bir isim olsa da - Wilbekin'den de daha isabetli bir tercih. Ergin Hoca'yla ikinci bir Arroyovari ortaklık yaratabilir.
Efes'in James Anderson hamlesini de kritiklerin bir kısmına katılmakla beraber, oyuncu havuzu doğrultusunda yerinde bulanlardanım. Bugünlerde biraz savunma bilen ve üç sayı tehditi olan her oyuncu ya NBA yapıyor, ya garip paralar talep ediyor. Şartları masaya koymadan, ezberden konuşmamak lazım. Moerman'ı ise tıpkı Motum gibi bir nebze yetersiz buluyorum ki, Türkiye'deki ilk döneminde en beğendiğim oyunculardan biriydi. Ancak Barcelona dönemi gösterdi ki, takım olarak işler biraz sallantıda olduğunda hemen kontak kapatabilen bir oyuncu. Kısacası Efes için asıl soru işaretini 4 numara pozisyonuna koyuyoruz. Her ikisi de stretch 4 olarak tabir ettiğimiz Ataman tipi oyuncular; ancak her ikisinin de önemli defoları var. Dunston'a eklemlenen ve bence 5 numara rotasyonunu çok yukarılara çeken Pleiss ise yine son derece isabetli bir hamle. Fiziğini anlatmaya gerek yok. Bence oldukça iyi de bir oyun bilgisi var. En önemli artısı ise Dunston'la rotasyonlu oynayacak olması ve bu sayede genel olarak hep diri şekilde parkede bulunması olacak. Pleiss fiziksel olarak iyiyse gerçekten ligin kaymak tabaka pivotlarından biri oluyor.
Son bölüm ise, yerli rotasyonuna ayrılmalı ki; dergi olarak bu oyuncuların hemen hepsiyle röportaj yaptığımızda Efes'in köklerine döndüğünü ve karakteristiğini oluşturan kaliteli yerli rotasyonuna kavuştuğunu söylediler. Kesinlikle haklı olduklarını söylemek lazım. Anadolu Efes; Hidayet'tir, Mehmet'tir, Mirsad'dır, Ömer'dir, Alper'dir. Ancak bu oyuncular, ismi geçen bu oyunculara ne kadar yakın seviyede? Veya sezon içerisinde seviyelerini ne kadar yukarı çekebilirler? Asıl mesele bu. Ancak en azından Sertaç, Metecan, Buğra gibi isimlerin ligde koçun elini ciddi anlamda güçlendireceğini söyleyebiliriz. Bir sonraki adım THY EuroLeague rotasyonunda var olmak ki, koç onlara bu şansı defalarca sunacaktır; ancak ikramı geri çevirmek ne yazık ki Türk oyuncular için bir alışkanlık halini almış durumda. Fakat bu oyuncuların çalışkanlıklarıyla tanınan ve seviyelerini yakın dönemde çok ciddi anlamda yukarı çekmiş isimler olduğunu da hatırlatmak gerek. Peki genel hatlarıyla değerlendirdiğimiz bu takım sezon sonunda ne yapar?
Anadolu Efes efsanesi Petar Naumoski, Efes'in ilk sezonu itibariyle Final Four yapmasını 'oldukça zor' olarak nitelendirdi. Ben de ona katılanlardanım. Ancak zaten hedef adım adım ileri gitmek olmalı. Martta hatta neredeyse ocak-şubatta sezonu kafada bitiren anlayış mağlup edilmeli öncelikle. Ergin Ataman'ın da üstüne gideceği ilk şeyin bu 'yılgınlık ve pes etme' anlayışı olacağını düşünüyorum. Zaten bu kadronun play-off seviyesinde olduğunu görüyoruz. Ancak parkede gördüklerimizin, kağıtta gördüklerimizden daha iyi olması için sabır ve ciddi mentalite değişikliği gerekiyor. Efes için övgüyü de yergiyi de, 2019'a kadar erteleme taraftarıyım.
Anadolu Efes için hedefin her zaman Final Four olmasına dair genel bir kabul vardır. Bu kurumsallaşma ve bütçe merkezli hedefin altyapısıysa genelde oluşturulmaz. İnsanların beklentisi nettir. "Bu bütçenin yarısıyla falanca takım neler yapıyor" söylemi, Avrupa basketbolunun en keyifli geyiklerinden biridir. Kimse o takımların nasıl yapılandığına ve o 'yarı' bütçeyi nasıl değerlendirdiğine genelde bakmaz. İşin kötü yanı, Efes de iyi örneklerle pek ilgilenmez ve ders çıkarmaz gibi bir hâl vardır ki, camianın yıllardır içinde bulunduğu garip ruh halinin temel sebebi bence budur. Peki Efes nasıl silkelenecek? Nasıl yeniden bir takım karakteri ortaya çıkartacak ve oyuncu pansiyonundan, gerçek bir takım olmaya doğru direksiyon kıracak? Daha önce de bu sayfalardan defalarca konu ettiğimiz bu reçetenin ilk adımı belliydi: Ergin Ataman.
Ergin Ataman'ın neden Anadolu Efes için en uygun tercih olduğuna inandığımı uzun uzun anlatmıştım. Özetlemek gerekirse, bu camiaya heyecan katabilen ve yeniden rekabetin parçası haline getirebilecek tek isim Ergin Ataman. Burası gerçekten çok enteresan dinamikleri olan ve olayı normal ele alan bir koçun içinden çıkması zor bir yapı. Ivkovic gibi kurt, Perasovic gibi çılgınca çalışkan ve kendisini kanıtlamış bir diğer koç bu yapı içerisinde eriyip gitti. Üstüne üstlük iyi işler çıkartmalarına karşın, hikayenin sonunda oldukça zor durumlara düşüp takımdan gönderildiler.
Günahları, sevapları bir yana her ikisi de bir şeyi asla başaramadı; heyecan ve ihtiras yaratmak. Perasovic, Olympiacos'u yense Final Four'a gideceği maçta bile, Ergin Ataman'ın Türkiye Kupası çeyrek finalinde yarattığı atmosferi yaratamamıştı. "Yahu bu basketbolun tamamen dışında bir şey. Adamın görevi bu mu?" diyebilirsiniz. Cevap bence basit... Çevresel etkenler açısından Türkiye'deki rakiplerinden geride olan ve sadece 'basketbol' kulübü olan bu camiada koçun temel görevlerinden biri bu. Hâl ve hareketleriyle, söylemleriyle takımı canlı ve rekabetin içerisinde tutmak. Bunu da Türkiye'de en iyi kimin yaptığını anımsatmaya gerek yok. Ancak elbette parkenin içi her zaman en önemli ve değerli olanı. Burada yetersiz durumdaysanız yapacak bir şeyiniz kalmıyor. Nitekim Ataman yönetimindeki Efes, Tofaş serisinde bunu yaşadı. Çok daha iyi bir takım mühendisliğine sahip olan Bursa ekibi, Efes'i saf dışı bırakırken çok da zorlanmadı. Bu noktada Anadolu Efes'in yapması gereken şey kadro açısından bir kez daha beyaz bir sayfa açmaktı. Öyle de oldu.
Anadolu Efes'in geçtiğimiz sezon hiç işleyen parçası yok muydu? Elbette vardı. Bunların başında yıllardır takımın ayakta kalan tek ismi olan Bryant Dunston geliyor ki, bu sezon da takıma 'kaptanlık' yapmayı sürdürecek. Dragic de şanssız bir sakatlık geçirmese bence bu sezon devam eden isimlerden biri olurdu, zira form tuttuğu dönemde, o dağınık Efes kadrosunun tutkalı olmuştu. Bir diğer beklentiyi karşılayan isim de Krunoslav Simon'du. Bu konuda bana katılmayanlar olabilir; ancak geçtiğimiz sezonki karmakarışık yapı içerisinde Simon tipi yönlendirici bir oyuncu bence maksimum bu kadar faydalı olabilirdi. O keşmekeş içerisinde, McCollum, Brown gibi isimlerle parkeyi paylaşmak hiç kolay değildi. Sanıyorum Ergin Hoca da, Simon'un yeteneklerinden ve liderliğinden şüphe etmeyerek ona bir şans daha vermeyi uygun gördü. Yetenek havuzunun ciddi anlamda daraldığı Avrupa basketbolunda Simon'a verilen şansın yersiz olduğunu söyleyemem. Ancak aynı duyguları Brock Motum için paylaşmıyorum. Hele ki Moerman'la rotasyona girecekken! Oldukça defolu ve verimli olması için her şeyin optimal olması gereken bir isim. Parladığı Zalgiris'te de durum aşağı yukarı böyleydi.
Efes'te asıl olumlu değişikliğe ise daha geniş değinmek lazım. Elbette guard rotasyonundan bahsediyorum. Larkin, Beaubouis ve Micic. Özellikle çok da Ergin Ataman tipi olmayan Micic'in bu üçlü içerisinde daha önce Dragic'e atfettiğim 'tutkal' rolünü harika oynayacağına ve çok doğru bir tercih olduğuna inanıyorum. Beaubois ise gerek patlayıcılığı gerekse EuroLeague tecrübesiyle bu havuz içerisinde alınabilecek en makul oyunculardan biriydi. Ancak asıl parantez elbette Larkin'e. Baskonia sezonları zaten hatrımızda ancak son NBA sezonunda, Boston gibi çok özel bir takımda bile kendisini kabul ettirebilmesi bence çok değerliydi. Dakikalarını play-off'lara taşımayı başardı. Orada vitesi bir nebze yükseltebilseydi, Avrupa'ya dönmesi söz konusu dahi olmazdı; ancak bir bakıma bizler için iyi oldu. Bu sezon Avrupa'da izleyeceğimiz en özel kısaların başında Larkin geliyor. Sadece bir skor bombası değil, Efes'in ihtiyaç duyduğu oyun içi lideri o. Mental olarak da, Brad Stevens eklemesiyle ligin çok üzerinde bir oyuncu olarak döneceğini düşünüyorum. Bana kalırsa Efes için, - her ne kadar çok beğendiğim özel bir isim olsa da - Wilbekin'den de daha isabetli bir tercih. Ergin Hoca'yla ikinci bir Arroyovari ortaklık yaratabilir.
Efes'in James Anderson hamlesini de kritiklerin bir kısmına katılmakla beraber, oyuncu havuzu doğrultusunda yerinde bulanlardanım. Bugünlerde biraz savunma bilen ve üç sayı tehditi olan her oyuncu ya NBA yapıyor, ya garip paralar talep ediyor. Şartları masaya koymadan, ezberden konuşmamak lazım. Moerman'ı ise tıpkı Motum gibi bir nebze yetersiz buluyorum ki, Türkiye'deki ilk döneminde en beğendiğim oyunculardan biriydi. Ancak Barcelona dönemi gösterdi ki, takım olarak işler biraz sallantıda olduğunda hemen kontak kapatabilen bir oyuncu. Kısacası Efes için asıl soru işaretini 4 numara pozisyonuna koyuyoruz. Her ikisi de stretch 4 olarak tabir ettiğimiz Ataman tipi oyuncular; ancak her ikisinin de önemli defoları var. Dunston'a eklemlenen ve bence 5 numara rotasyonunu çok yukarılara çeken Pleiss ise yine son derece isabetli bir hamle. Fiziğini anlatmaya gerek yok. Bence oldukça iyi de bir oyun bilgisi var. En önemli artısı ise Dunston'la rotasyonlu oynayacak olması ve bu sayede genel olarak hep diri şekilde parkede bulunması olacak. Pleiss fiziksel olarak iyiyse gerçekten ligin kaymak tabaka pivotlarından biri oluyor.
Son bölüm ise, yerli rotasyonuna ayrılmalı ki; dergi olarak bu oyuncuların hemen hepsiyle röportaj yaptığımızda Efes'in köklerine döndüğünü ve karakteristiğini oluşturan kaliteli yerli rotasyonuna kavuştuğunu söylediler. Kesinlikle haklı olduklarını söylemek lazım. Anadolu Efes; Hidayet'tir, Mehmet'tir, Mirsad'dır, Ömer'dir, Alper'dir. Ancak bu oyuncular, ismi geçen bu oyunculara ne kadar yakın seviyede? Veya sezon içerisinde seviyelerini ne kadar yukarı çekebilirler? Asıl mesele bu. Ancak en azından Sertaç, Metecan, Buğra gibi isimlerin ligde koçun elini ciddi anlamda güçlendireceğini söyleyebiliriz. Bir sonraki adım THY EuroLeague rotasyonunda var olmak ki, koç onlara bu şansı defalarca sunacaktır; ancak ikramı geri çevirmek ne yazık ki Türk oyuncular için bir alışkanlık halini almış durumda. Fakat bu oyuncuların çalışkanlıklarıyla tanınan ve seviyelerini yakın dönemde çok ciddi anlamda yukarı çekmiş isimler olduğunu da hatırlatmak gerek. Peki genel hatlarıyla değerlendirdiğimiz bu takım sezon sonunda ne yapar?
Anadolu Efes efsanesi Petar Naumoski, Efes'in ilk sezonu itibariyle Final Four yapmasını 'oldukça zor' olarak nitelendirdi. Ben de ona katılanlardanım. Ancak zaten hedef adım adım ileri gitmek olmalı. Martta hatta neredeyse ocak-şubatta sezonu kafada bitiren anlayış mağlup edilmeli öncelikle. Ergin Ataman'ın da üstüne gideceği ilk şeyin bu 'yılgınlık ve pes etme' anlayışı olacağını düşünüyorum. Zaten bu kadronun play-off seviyesinde olduğunu görüyoruz. Ancak parkede gördüklerimizin, kağıtta gördüklerimizden daha iyi olması için sabır ve ciddi mentalite değişikliği gerekiyor. Efes için övgüyü de yergiyi de, 2019'a kadar erteleme taraftarıyım.
YORUMLAR