Basketbola adanan bir ömür
"Biliyorum ki babam Avrupa'da oynayan ilk oyuncumuz, sayı kralımız. Galatasaray'ın ilk profesyonel basketbolcusu, milli takım antrenörü, milli takımlar koordinatörü. Biliyorum ki İTÜ’nün, Eczacıbaşı’nın temellerini atmış olan kişi, Daçka’nın tarihindeki ilk şampiyonluktaki hocası. Belki bunları farklı biçimlerde yapanlar çıkmıştır, çıkacaktır; iyi oyuncular, antrenörler, yazarlar. Fakat babam Yalçın Granit kadar bu işe aşık olan, hayatının neredeyse tamamını bu işe vakfeden biri çıkar mı bilemiyorum."
01 Aralık 2020 - 13:44
ALİ GRANİT
1993 senesinde Saint Michel Fransız Lisesi'ne girdiğimde 13 yaşındaydım. Babamla her gün evde Fransızca çalışırdık. Babamın Darüşşafaka Lisesi’nden dolayı Fransızcası iyiydi. Fakat neredeyse her gün “keşke İngilizce eğitim veren bir okulda okusaydın” dediğini hatırlıyorum. Çünkü onun ilgisini çeken ve okumak istediği her şey İngilizceydi, basketbolun diliydi İngilizce. Dünyayı takip etmek, yeni çıkan kitapları okuyabilmek, daha sonraları web sitelerinde çıkan yazıları anlayabilmek için İngilizce şarttı.
Yıllar boyunca babamı koltuğunda onlarca İngilizce sözlük ve Amerika'dan gelen basketbol kitaplarıyla otururken gördüm. Evimiz yüzlerce altı çizilmiş, yanına notlar alınmış İngilizce basketbol kitapları ve binlerce basketbol kasetiyle dolu. Basketbol camiasında babama Amerika’dan kitap ya da video taşımış çok kişi bulabiliriz. Sanıyorum şimdiye kadar basketbolla ilgili ne yayımlandıysa babamın kütüphanesinde mevcuttur. İnternetin hayatımıza girmesiyle beraber bu sefer basketbolla ilgili ne kadar öğretici sayfa varsa abone oldu, dünyadaki basketbolla ilgili çıkan her yeni makaleyi ilk çıktığı anda okudu. Gününün en az 6-7 saat basketbol okuyarak geçirdi. Hem de son anına kadar.
Bütün bu okuduklarından edindiği birikimin bir sonucu olacaktı elbette. Babam 1969 yılında Türkiye Spor gazetesine ilk yazısını yazmış. Son yazısını ise 2020 yılında Basketfaul web sitesine yazdı. Aradaki 50 yılda Milliyet ve Hürriyet başta olmak üzere binlerce yazı kaleme aldı. Geçtiğimiz sene bu yazıların hepsini yalcingranit.com adresinde topladım. Yazıların ortak bir özelliği var; hiçbir şekilde anılardan bahsetmiyor, hiçbir şekilde kavga dövüşe girmiyor, bir akşam önce izlediğiniz maçı size tekrar anlatmıyor; size basketbolu anlatıyor.
Bu bakımdan bence yazıların çoğu halen geçerliliğini koruyor. Babamın şöyle bir lafı vardı: “bildiklerimi değil, öğrendiklerimi Türk çocuğuyla paylaşmak istiyorum”. Bahsettiğim bu web sitesini işte bu sebeple açtım. Hayatının büyük kısmını elinde sözlüklerle basketbolu daha iyi anlamak için geçirmiş bir adamın yazdıklarını ileriki nesiller de okuyabilsin diye. Babam için basketbolu anlamak ve anlatmak çok büyük bir tutkuydu.
Biliyorum ki babam Avrupa'da oynayan ilk oyuncumuz, sayı kralımız. Galatasaray’ın ilk profesyonel basketbolcusu, milli takım antrenörü, milli takımlar koordinatörü. Biliyorum ki İTÜ’nün, Eczacıbaşı’nın temellerini atmış olan kişi, Darüşşafaka’nın tarihindeki ilk şampiyonluktaki hocası. Belki bunları farklı biçimlerde yapanlar çıkmıştır, çıkacaktır; iyi oyuncular, antrenörler, yazarlar. Fakat babam kadar bu işe aşık olan, hayatının neredeyse tamamını bu işe vakfeden biri çıkar mı bilemiyorum.
BİTMEYEN BASKETBOL ENERJİSİ...
"Türk basketbolunun yayılmasına ve gelişmesine büyük katkıları olan, değerli basketbol insanından çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Arkasında bıraktığı yazı ve videolarından da öğrenmeye devam edeceğim. 88 yaşına kadar bitmeyen basketbol enerjisini, örnek almaya çalışacağım."
MURAT ÖZYER
Ve telefon çaldı, “Yalçın Granit yazısı yazar mısın lütfen” dedi sevgili Tolga. (Yenigün) Yazmak çok isterim; ama anlatmak istediklerimi yazıya dökmek oldukça zor desem de, benim gelişimimde yeri ayrı olan Yalçın Abiye bir veda yazı yazmak, tarihe not düşmek istedim. Çok şey yazmak istedim ama zaten yazılmışı vardı. Sevgili Ali Granit hayattayken babasına önemli bir hediye verdi “Adanmak”… Kısa kısa notlar yazmak en iyisi dedim.
- Her gün yeni bir bilgi ile geldiği gibi, hem uygulayarak hem de anlatarak etrafındaki antrenör ve oyuncuları ikna ediyor ve yeniliğin yayılmasını sağlayan bir liderdi.
-Darüşşafaka’da okuduğu ve basketbola başladığı için “hayattın siyahtan nasıl yeşile döneceğini”, kara topraktan bir fidanın nasıl yeşereceğini biliyor ve bunu en umutsuz anda bile ekibine inandırabiliyordu.
-Yenilmez Armada’nın amirallerinden biri olarak; Ali Sami Yen Bey ile yaptığı konuşmadan sonra sarı kırmızılı formayı giymesinin etkisiyle; divan kurulunda, Galatasaray’ın 'sadece' bir futbol kulübü olmadığını, 'spor kulübü' olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Yönetimin basketbola sahip çıkması gerektiğini, Galatasaray’a bir kapalı salonun çok yakışacağını her yönetime anlatmaktan bıkmadı. Her fırsatta Galatasaray’ın iddialı olmadığı bir ligin marka değerinin yeteri kadar artmayacağını söylerdi.
-Türk Basketbolunda oyuncuları yetiştirdiğimizi ama tam olarak geliştiremediğimizi vurgulayarak, bireysel gelişim antrenmanlarının ve antrenörlerinin önemini işaret ederdi. Bir yazısında “ABD’de takımları neredeyse iki koçla yönetiyorlar; biri maçı yönetirken diğerinin tüm dikkati ise oyuncuların nasıl daha iyi oyuncu olabilmelerine odaklanmış durumda” diye yazmıştı.
2018’de TBF Eğitim Kurulu Başkanı olan Aydın Örs’ün önerisi ile “Bireysel Gelişim Antrenörlüğü” eğitimleri verilmeye başlandı. Buna en çok sevinenlerin başında da Yalçın Abi geldi. Aydın Abi de her bulduğu fırsatta bu konuyla ilgili Yalçın Granit’e atıfta bulundu.
- 1983’te benim de içinde bulunduğum Galatasaray Basketbol Şubesi’nin altyapı antrenörlerine sabahları saat 07.30’da fundamental antrenmanı yaptırırdı. Şut, dripling ve pas ile ilgili detayları kendi gösterir sonra da bizlerin uygulamasını isterdi. Her antrenmanın başında “ siz doğru öğrenin, oyunculara da doğrusunu göstererek öğretin” derdi.
- Beni ilk defa 80’lerin ortasında Galatasaray A Takımı'nın teknik ekibine aldığında, bana maç ve antrenman istatistikleri tutma ve raporlama görevini vermişti. Turnuva ve deplasmanlarda benden istatistik raporunu almadan o günü bitirmezdi. Saatin bir önemi yoktu. Genelde de rahmetli Baba Özer’in (Salnur) de bulunduğu uzun gece yürüyüşlerinde raporu anlatmamı isterdi. Bunu, bana ve yaptığım işe verilen değer olarak görür, motive olurdum.
- Her maçın 2-3 dakikalık son konuşmasını hazırlamak için Şişli’deki ofisinde bir hafta boyunca hazırlık yapardı. Makaleler okur, ses kayıtları (kasetleri ) dinler, ABD’den getirttiği betamax video kasetlerini seyreder ve kendi takımının o haftaki durumuna göre kısa konuşmasını hazırlardı. Her maçın mutlaka kısa bir sloganı olurdu. O dönemin tüm soyunma odası konuşmalarının notlarını halen saklarım.
- Spor Sergi yıllarında hiç unutamayacağım bir gün var; her maç soyunma odasına gelen “Ağabeyler Grubu” o gün Fenerbahçe maçı öncesi odaya gelmemişti. Hepimiz meraklandık. Fehmi Ağabey'in (Sadıkoğlu) maç konuşmasını, Yalçın Ağabey'in motivasyon konuşması takip etti. Sahaya çıkmak için soyunma odasının kapısını açmamla beraber, çıkış koridoruna sıralanmış adeta yeni bir çıkış tüneli yapmış olan “Ağabeyler Grubu” takımı alkışlıyor ve tezahürat yapıyordu. O sezonun Kaptanlarından Mehmet Altıoklar, “Ağabeylerin oluşturduğu bu tünele ” Cesaret Tüneli” demişti. Bu tünelden yardımcı antrenörlerden biri olarak ben bile koşarak çıktım o gün sahaya. Bu sahneyi yazarken halen tüylerimin diken diken oluyor. Anlayacağınız, Yalçın Abi'nin her maç için farklı bir motivasyon sürprizi vardı.
- 2016 yılında “Periscope” uygulamasından yaptığım basketbol yayınlarını bile seyreder, sonra da bana telefon ile sorular sorardı. Sevgili oğlu Ali Granit’in hazırladığı kitabı “Adanmak”ı Yeniköy’de imzalatmaya gittiğimde şu notu yazmıştı: Bay Periskop, Sevgi ve saygılarımla. Murat Kardeşim hayatta çok sevdiğim kişilerden biridir. Yalçın Granit”
*Ben evlendikten sonra eşimle beraber kendisiyle her karşılaştığımızda, her telefon konuşmamızın sonunda; “çok şanslısın basketbolu eşinden, en iyi bilenden öğreniyorsun” derdi.
* Türk basketbolunun yayılmasına ve gelişmesine büyük katkıları olan, değerli basketbol insanından çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Arkasında bıraktığı yazı ve videolarından da öğrenmeye devam edeceğim. 88 yaşına kadar bitmeyen basketbol enerjisini, örnek almaya çalışacağım.
Hayatıma kattığın değerler ve öğrettiklerin için çok teşekkür ederim Yalçın Abi.
1993 senesinde Saint Michel Fransız Lisesi'ne girdiğimde 13 yaşındaydım. Babamla her gün evde Fransızca çalışırdık. Babamın Darüşşafaka Lisesi’nden dolayı Fransızcası iyiydi. Fakat neredeyse her gün “keşke İngilizce eğitim veren bir okulda okusaydın” dediğini hatırlıyorum. Çünkü onun ilgisini çeken ve okumak istediği her şey İngilizceydi, basketbolun diliydi İngilizce. Dünyayı takip etmek, yeni çıkan kitapları okuyabilmek, daha sonraları web sitelerinde çıkan yazıları anlayabilmek için İngilizce şarttı.
Yıllar boyunca babamı koltuğunda onlarca İngilizce sözlük ve Amerika'dan gelen basketbol kitaplarıyla otururken gördüm. Evimiz yüzlerce altı çizilmiş, yanına notlar alınmış İngilizce basketbol kitapları ve binlerce basketbol kasetiyle dolu. Basketbol camiasında babama Amerika’dan kitap ya da video taşımış çok kişi bulabiliriz. Sanıyorum şimdiye kadar basketbolla ilgili ne yayımlandıysa babamın kütüphanesinde mevcuttur. İnternetin hayatımıza girmesiyle beraber bu sefer basketbolla ilgili ne kadar öğretici sayfa varsa abone oldu, dünyadaki basketbolla ilgili çıkan her yeni makaleyi ilk çıktığı anda okudu. Gününün en az 6-7 saat basketbol okuyarak geçirdi. Hem de son anına kadar.
Bütün bu okuduklarından edindiği birikimin bir sonucu olacaktı elbette. Babam 1969 yılında Türkiye Spor gazetesine ilk yazısını yazmış. Son yazısını ise 2020 yılında Basketfaul web sitesine yazdı. Aradaki 50 yılda Milliyet ve Hürriyet başta olmak üzere binlerce yazı kaleme aldı. Geçtiğimiz sene bu yazıların hepsini yalcingranit.com adresinde topladım. Yazıların ortak bir özelliği var; hiçbir şekilde anılardan bahsetmiyor, hiçbir şekilde kavga dövüşe girmiyor, bir akşam önce izlediğiniz maçı size tekrar anlatmıyor; size basketbolu anlatıyor.
Bu bakımdan bence yazıların çoğu halen geçerliliğini koruyor. Babamın şöyle bir lafı vardı: “bildiklerimi değil, öğrendiklerimi Türk çocuğuyla paylaşmak istiyorum”. Bahsettiğim bu web sitesini işte bu sebeple açtım. Hayatının büyük kısmını elinde sözlüklerle basketbolu daha iyi anlamak için geçirmiş bir adamın yazdıklarını ileriki nesiller de okuyabilsin diye. Babam için basketbolu anlamak ve anlatmak çok büyük bir tutkuydu.
Biliyorum ki babam Avrupa'da oynayan ilk oyuncumuz, sayı kralımız. Galatasaray’ın ilk profesyonel basketbolcusu, milli takım antrenörü, milli takımlar koordinatörü. Biliyorum ki İTÜ’nün, Eczacıbaşı’nın temellerini atmış olan kişi, Darüşşafaka’nın tarihindeki ilk şampiyonluktaki hocası. Belki bunları farklı biçimlerde yapanlar çıkmıştır, çıkacaktır; iyi oyuncular, antrenörler, yazarlar. Fakat babam kadar bu işe aşık olan, hayatının neredeyse tamamını bu işe vakfeden biri çıkar mı bilemiyorum.
BİTMEYEN BASKETBOL ENERJİSİ...
"Türk basketbolunun yayılmasına ve gelişmesine büyük katkıları olan, değerli basketbol insanından çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Arkasında bıraktığı yazı ve videolarından da öğrenmeye devam edeceğim. 88 yaşına kadar bitmeyen basketbol enerjisini, örnek almaya çalışacağım."
MURAT ÖZYER
Ve telefon çaldı, “Yalçın Granit yazısı yazar mısın lütfen” dedi sevgili Tolga. (Yenigün) Yazmak çok isterim; ama anlatmak istediklerimi yazıya dökmek oldukça zor desem de, benim gelişimimde yeri ayrı olan Yalçın Abiye bir veda yazı yazmak, tarihe not düşmek istedim. Çok şey yazmak istedim ama zaten yazılmışı vardı. Sevgili Ali Granit hayattayken babasına önemli bir hediye verdi “Adanmak”… Kısa kısa notlar yazmak en iyisi dedim.
- Her gün yeni bir bilgi ile geldiği gibi, hem uygulayarak hem de anlatarak etrafındaki antrenör ve oyuncuları ikna ediyor ve yeniliğin yayılmasını sağlayan bir liderdi.
-Darüşşafaka’da okuduğu ve basketbola başladığı için “hayattın siyahtan nasıl yeşile döneceğini”, kara topraktan bir fidanın nasıl yeşereceğini biliyor ve bunu en umutsuz anda bile ekibine inandırabiliyordu.
-Yenilmez Armada’nın amirallerinden biri olarak; Ali Sami Yen Bey ile yaptığı konuşmadan sonra sarı kırmızılı formayı giymesinin etkisiyle; divan kurulunda, Galatasaray’ın 'sadece' bir futbol kulübü olmadığını, 'spor kulübü' olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Yönetimin basketbola sahip çıkması gerektiğini, Galatasaray’a bir kapalı salonun çok yakışacağını her yönetime anlatmaktan bıkmadı. Her fırsatta Galatasaray’ın iddialı olmadığı bir ligin marka değerinin yeteri kadar artmayacağını söylerdi.
-Türk Basketbolunda oyuncuları yetiştirdiğimizi ama tam olarak geliştiremediğimizi vurgulayarak, bireysel gelişim antrenmanlarının ve antrenörlerinin önemini işaret ederdi. Bir yazısında “ABD’de takımları neredeyse iki koçla yönetiyorlar; biri maçı yönetirken diğerinin tüm dikkati ise oyuncuların nasıl daha iyi oyuncu olabilmelerine odaklanmış durumda” diye yazmıştı.
2018’de TBF Eğitim Kurulu Başkanı olan Aydın Örs’ün önerisi ile “Bireysel Gelişim Antrenörlüğü” eğitimleri verilmeye başlandı. Buna en çok sevinenlerin başında da Yalçın Abi geldi. Aydın Abi de her bulduğu fırsatta bu konuyla ilgili Yalçın Granit’e atıfta bulundu.
- 1983’te benim de içinde bulunduğum Galatasaray Basketbol Şubesi’nin altyapı antrenörlerine sabahları saat 07.30’da fundamental antrenmanı yaptırırdı. Şut, dripling ve pas ile ilgili detayları kendi gösterir sonra da bizlerin uygulamasını isterdi. Her antrenmanın başında “ siz doğru öğrenin, oyunculara da doğrusunu göstererek öğretin” derdi.
- Beni ilk defa 80’lerin ortasında Galatasaray A Takımı'nın teknik ekibine aldığında, bana maç ve antrenman istatistikleri tutma ve raporlama görevini vermişti. Turnuva ve deplasmanlarda benden istatistik raporunu almadan o günü bitirmezdi. Saatin bir önemi yoktu. Genelde de rahmetli Baba Özer’in (Salnur) de bulunduğu uzun gece yürüyüşlerinde raporu anlatmamı isterdi. Bunu, bana ve yaptığım işe verilen değer olarak görür, motive olurdum.
- Her maçın 2-3 dakikalık son konuşmasını hazırlamak için Şişli’deki ofisinde bir hafta boyunca hazırlık yapardı. Makaleler okur, ses kayıtları (kasetleri ) dinler, ABD’den getirttiği betamax video kasetlerini seyreder ve kendi takımının o haftaki durumuna göre kısa konuşmasını hazırlardı. Her maçın mutlaka kısa bir sloganı olurdu. O dönemin tüm soyunma odası konuşmalarının notlarını halen saklarım.
- Spor Sergi yıllarında hiç unutamayacağım bir gün var; her maç soyunma odasına gelen “Ağabeyler Grubu” o gün Fenerbahçe maçı öncesi odaya gelmemişti. Hepimiz meraklandık. Fehmi Ağabey'in (Sadıkoğlu) maç konuşmasını, Yalçın Ağabey'in motivasyon konuşması takip etti. Sahaya çıkmak için soyunma odasının kapısını açmamla beraber, çıkış koridoruna sıralanmış adeta yeni bir çıkış tüneli yapmış olan “Ağabeyler Grubu” takımı alkışlıyor ve tezahürat yapıyordu. O sezonun Kaptanlarından Mehmet Altıoklar, “Ağabeylerin oluşturduğu bu tünele ” Cesaret Tüneli” demişti. Bu tünelden yardımcı antrenörlerden biri olarak ben bile koşarak çıktım o gün sahaya. Bu sahneyi yazarken halen tüylerimin diken diken oluyor. Anlayacağınız, Yalçın Abi'nin her maç için farklı bir motivasyon sürprizi vardı.
- 2016 yılında “Periscope” uygulamasından yaptığım basketbol yayınlarını bile seyreder, sonra da bana telefon ile sorular sorardı. Sevgili oğlu Ali Granit’in hazırladığı kitabı “Adanmak”ı Yeniköy’de imzalatmaya gittiğimde şu notu yazmıştı: Bay Periskop, Sevgi ve saygılarımla. Murat Kardeşim hayatta çok sevdiğim kişilerden biridir. Yalçın Granit”
*Ben evlendikten sonra eşimle beraber kendisiyle her karşılaştığımızda, her telefon konuşmamızın sonunda; “çok şanslısın basketbolu eşinden, en iyi bilenden öğreniyorsun” derdi.
* Türk basketbolunun yayılmasına ve gelişmesine büyük katkıları olan, değerli basketbol insanından çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Arkasında bıraktığı yazı ve videolarından da öğrenmeye devam edeceğim. 88 yaşına kadar bitmeyen basketbol enerjisini, örnek almaya çalışacağım.
Hayatıma kattığın değerler ve öğrettiklerin için çok teşekkür ederim Yalçın Abi.
YORUMLAR