Taraftar baskısına rağmen
"Düşünün ki çok kritik bir maçtasınız ve şut kaçırdınız. Bu kaybettiğiniz sayıyla takımınız yenildi veya top kaybı rakamlarınız fazla. Üzerinizde herkesin baskısı var. Takımınızın, takım koçunuzun, tezahürat yapan taraftarların… Kendinizi nasıl hissederdiniz? Pişman mı, baskı altında mı, başarısız mı, suçlu mu, öfkeli mi, yetersiz mi yoksa küçük düşmüş mü veya bunlardan hepsi mi yoksa hiç etkilenmez miydiniz?"
Birde şöyle düşünün, çok heyecanlı bir maçtasınız ve taraftarlar sizinle ilgili coşkulu tezahüratlar yapıyorlar. Herkesin maçta sizden umudu var. Sizi çok başarılı buluyorlar ve seviyorlar. O an herkesin sizi çok sevdiğinin ve gurur duyduğunun baskısını üzerinizde; ancak içinizi birden korku ile endişe kaplıyor... Çünkü hayranlarınızı hayal kırıklığına uğratmak istemiyorsunuz. Maç tüm hızıyla devam ediyor ve aniden gelen 'ya şimdi beklenen kadar başarı gösteremezsem' düşüncesi beliriyor… Kafanızdaki düşünceleri susturmaya çalışırken bir yandan konsantrasyonunuzu korumaya çalışıyorsunuz. Etrafınızdaki pozitif ilgi ve alaka ne yazık ki dikkatinizi dağıtmaya yetiyor.
Yine tam tersi bir durum, son zamanlarda performansınızı tam olarak maçlarda sergileyemediğinizi, yeteri kadar kendinizi ortaya koyamadığınızı düşünüyorsunuz ve takımınızı çok yakından takip eden fanlar sizin hakkınızda olumsuz şeyler söylüyorlar. Hatta maç anında olumsuz kelimeler tribünlerden kulağınıza geliyor. Maç çıkışında basın size mikrofon yöneltiyor, sosyal medyanıza olumsuz yorumlar yazılıyor... Artık takımdan ayrılmanıza kadar olumsuz söylentiler yayılıyor, yakın çevrenizdekilerin bile eleştirilerine maruz kalıyorsunuz. Peki böyle bir durumda ne hissederdiniz? Bu eleştirileri kişisel algılar mıydınız yoksa profesyonel bir işin gerektirdiği kadar nötr kalabilir miydiniz?
Bahsettiğim örnekler hemen hemen bütün sporcuların yaşadığı durumlar; hem de az buz değil neredeyse her maçta karşılaştıkları olaylar. Peki buna sürekli maruz kalmak psikolojik olarak etkilenmeyi azaltır mı, yoksa istikrarlı bir şekilde maruz kalmaya devam ettiğinde moralleri ve motivasyonu daha da düşürür mü?
Taraftar, medya baskısı gibi faktörler özellikle bir sporcunun bazen linç korkusu yaşamasına bile neden olabilirken tamamen zihniyle bedeninin “şimdi ve burada” olması nasıl sağlanabilir ki? İşte cevabı ortada… Tamamen baskıya karşı duygusal kontrol eğitimi alıp bir spor psikoloğu ile çalışıp bu konulara kendini hazırlayarak, geliştirerek mümkün olacaktır.
Baskı performansı yüksek oranda etkiler. Baskı altındaki kişilerde kas gerginliği, el ve ayaklarda titreme, terleme, kalp atışların hızlanması gibi fiziksel belirtiler görülür. Hatta uzun süre bu baskıya maruz kaldıklarında ise uyku ve iştah düzenlerinde bozulmalar görülebilir. Psikolojik olarak çökme başlar. Kişiler kendilerini kaygıda ve her an tehlike gelecekmiş gibi uyarılmış hissederler. Özellikle ellerin ve kol kaslarının aktif olarak kullanıldığı basketbol sporunda titreme, dikkat ve konsantrasyonun bozulması, çarpıntı sonucu hızlı yorulma ve terleme, vücudun kullandığı enerjinin maç içerisine dengeli dağılmaması gibi faktörler performansın düşmesine neden olacaktır. Baskı sebebiyle sporcular kendilerini olduğu gibi yansıtamazlar.
Birçok sporcu yapılan bu baskıları kişisel algılar. Zihnin olumsuz yorumları, eleştirileri kafaya takması gibi eğilimi daha sık olabilir. Gerçekten basketbol tamamen profesyonel bir meslek olarak benimsenmez ise sporcunun günlük yaşantısındaki yeterlilik duyguları ile maçta gösterdiği ve eleştirildiğindeki yetersizlik duyguları birbirine karışmaya başlar. Dolayısıyla bu özgüveni düşürür.
Tezahüratlarda söylenen tüm negatifleri, ki bu her şeyi içerebiliyor... Ne yazık ki bir hakaretten, pozitif bir beklentiye kadar geniş bir dış uyaran şeklinde olabiliyor. Bunları kişisel algılamamak gerekir. Pozitifler de dahil olmak üzere etkilenilmemelidir. Olumlu baskı, taraftar beklentisi de kaygı yaratır ve herkesin sizin hakkınızda pozitif söylemleri uzun vade de egolu biri hâline gelmenize neden olabilir. Bu sebeple herkesin fikrinden, sevgisinden yada öfkesinden etkilenilmemesi gerekir ve yapılan bütün yorumlar sizin kişiliğinizle ilgili değil oyununuzla, maçtaki rolünüzle ilgilidir.
Hayatınızda birçok role sahipsiniz. Bu rol sadece hayatınızın bir parçasındaki roldür. Mesleki rolünüzdür. Sizi siz yapan bütün değerler sadece maç anındaki rolünüze bağlı değildir. Bunu unutmayıp maçlara profesyonel bir bakış açısı kazanırsanız, spor psikoloğunuzla baskı altında nasıl daha iyi performans gösterilebilir diye kişisel eğitiminizi tamamlarsanız, saha da tüm benliğinizle oyununuzu ortaya koyar, profesyonel rolünüzle güçlü bir şekilde durursunuz.