Yirmi beş | Nilay Yiğit Kartaltepe
'Bu sezon Herbalife Kadınlar Basketbol Süper Ligi'nde 25. profesyonel sezonumu oynayacağım. Evet bu bir rekor olacak... Sezon içinde 43 yaşıma gireceğim; ama benim için yaşın hiçbir zaman önemi olmadı. Benim için mühim olan bir oyuncunun antrenmanda ve maçta verdiği performanstır.'
RÖPORTAJ: TOLGA YENİGÜN
Bu sezon Herbalife Nutrition Kadınlar Basketbol Süper Ligi’nde 25. profesyonel sezonumu oynayacağım. Evet bu bir rekor olacak...
Basketbola devam kararımı şöyle aldım, öncelikle kendimi iyi hissediyorum. Çok şükür vücudumda çok ciddi sakatlık yaşamamam, daha sonra kendime iyi bakmam ve gerçekten basketbolu çok sevmem... Tabii ki önemli olan kulübümün de benimle 1 sene daha devam etmek istemesi, kararımı alırken beni çok daha fazla motive etti.
Bu süreç şöyle gelişti: Kulübüm Ormanspor, öncelikle bana oyuncu olarak basketbol hayatıma devam edip etmeyeceğimi sordu. Benimle yola devam etmek istekleri olduğunu söylediler. Daha sonra ben de kendilerine, oyuncu olarak bir sene daha sahada olmak istediğimi belirttim ve karşılıklı anlaşarak Ormanspor’da dördüncü sezonum için anlaşmaya vardık.
1996 yılında İstanbul Üniversitesi forması altında ilk kez A takıma çıkmıştım. Genç oyuncularla iletişimim her zaman çok iyi oldu. Hem saha içinde hem saha dışında onlara karşı hep öğretici olup, destek vermek istedim. Zaten sahada ya da saha dışında benden ne kadar çok şey öğrenmek isterlerse, ben bunu keyifle yaparım ve onlara daha çok şeyler öğretmek isterim.
Genç oyuncuların da benden öğrendikleri şeyleri sahada ya da saha dışında yaptıklarını görmem beni ayrıca mutlu eder. Bir ablalık misyonu; her zaman oluyor.
Amerikan futbolu takımı oyuncusu, NFL’in yıldız ismi Tom Brady gibi ben de bu sezon bir kupa kaldırmak isterim. Sezon içinde 43 yaşıma gireceğim; ama benim için yaşın hiçbir zaman önemi olmadı. Benim için önemli olan bir oyuncunun antrenmanda ve maçta verdiği performanstır.
Yaştan konu açılmışken, bununla ilgili şöyle bir şey anlatmak istiyorum. Avrupa’nın en iyi koçu Obradovic’in bir röportajını okumuştum. ‘Basketbol sahasında benim için yaşın çok önemi yoktur. Sahada iyi veya kötü oyuncu vardır. Eğer sahada benim istediklerimi yapabiliyorsa, zaten benim oyuncumdur, sahada her zaman olur.’ Onun için yaşa çok da takılmamak lazım. Ben de buradan kendisine katıldığımı söylüyorum; ama maalesef Türkiye’de spora bakış açısı böyle olmadığı için bir
sporcu yaşı gelince hemen bırakması gerektiği düşünülür.
Ben zaten bu yaşta hâlâ basketbol sahasında oynayabiliyorsam, her şeyime dikkat etmek mecburiyetindeyim. Öncelikle uykuma, daha sonra yediğim yemeğe… Sezon içi ve yaz dönemi antrenmanlarıma çok dikkat ediyorum. Bu yaşta basketbol oynamak gerçekten zor bir meslek.
11 farklı takımın formasını giydim. Şehir olarak hepsinin ayrı bir kültürü, iklimi, seyircisi ve güzelliği var. Ama benim için değişmeyen tek şey basketbol sahasıdır.
Birçok jenerasyonla birlikte oynadım ve hâlâ oynamaktayım. Kariyerime ilk başladığım dönemin basketbolcularıyla, günümüzdeki oyuncular arasında çok farklılıklar var. Çünkü ben ilk A takıma çıktığımda, sahada takımların iki yabancı oyuncu hakkı vardı ve Türk basketbolcular her zaman ön planda oluyordu ve onun için bir sürü Türk oyuncu yetişiyordu. Ama şu anda aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
Tabii ki devir çok değişti. Sahada dört yabancı ve devşirme kuralı var ve Türk oyuncular her zaman geri planda kalıyor. Tabii ki sahada oyunun kaderini yine bence Türk oyuncular belirliyor. Ama şuna da değinmek istiyorum; o zamanki imkânlar ile bugünü kıyaslamak gerekirse... Şimdi oyuncuların hemen hemen hepsinin çalışma ortamı ve birçok olanağı kolay elde etmeleri, eskiye göre çok daha farklı. Ama bunun üzücü olan tarafı, A Milli Takım’a olumlu yansıyamadı. Fakat ben bunu şuna bağlıyorum; jenerasyon geçişi şu anda kötü gözükse de, ileride çok daha iyi yerlere geleceğimize inanıyorum.