Özgür | Scottie Wilbekin
"Benim sahada her zaman bir özgürlüğüm vardı... Bu Fenerbahçe Beko'da da devam ediyor. Ama genel olarak tüm oyunculara özgürlük veriyor ve eğer boşsak şut atmamız için bizi cesaretlendiriyor. Her zaman şöyle diyor, eğer kaçırıyorsan, sorun sen değilsin, sorun seni oyundan almamam. Ama eğer sahadaysan, boş şutları atmalısın."
RÖPORTAJ: ALP ULAGAY
Scottie Wilbekin’le bundan yedi yıl önce ilk kez karşılaştığımızda o Avrupa’da yolunu bulmaya çalışan genç bir ABD'li oyuncuydu, bense Darüşşafaka’nın basın sorumlusuydum. 2015’in ekim ayı sonunda, NBA’in başlamasına birkaç gün kala Philadelphia 76’ers onu kadrodan çıkarmıştı. Bu hayal kırıklığını, İstanbul’da, Volkswagen Arena’da müstakbel takım arkadaşlarını idmanda izlerken atlatmaya çalışıyordu.
Uzun bir uçuştan sonra vardığı İstanbul’daki o ilk günü hatırlıyor Wilbekin... Hatta iki gün sonra Daçka’nın CSKA’yla oynadığı ve 75-80 kaybettiği EuroLeague karşılaşmasını da unutmuş değil. “Yakın giden bir maçtı” diyor. Aradan geçen yedi yılda Scottie Wilbekin EuroLeague’in en önemli oyuncularından biri hâline geldi. Önce Darüşşafaka’da, sonra Maccabi’de çok önemli bir skor silahıydı. Zaten yedi sezonda EuroLeague tarihinin en skorer 25 oyuncusu arasında girmeyi de başardı.
Dört yıl aradan sonra Fenerbahçe bEKO formasıyla döndüğü İstanbul’da da hızlı bir başlangıç yaptı sezona. Ancak Galatasaray’la oynadıkları Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi maçında sol dizinden sakatlandı. Neyse ki korkulan olmadı ve Türk pasaportlu oyuncu 25 günde sahalara döndü. Wilbekin’le yeni sezonu, İstanbul’u ve EuroLeague’deki hedeflerini konuştuk.
HÂLÂ İSTİNYE PARK'E GİDİYORUM AMA KARŞI DAHA GÜZEL
- Sizi tekrar İstanbul'da görmek güzel. Dört yıl sonra bu şehre dönmek nasıl bir his?
- Oh, çok güzel. Özlediğim pek çok yere gidebiliyorum. Bu çok iyi çünkü Maccabi ile Efes ya da Fenerbahçe maçları için geldiğimizde otelden çıkmamıza izin verilmiyordu, bu yüzden istediğim yerlere gidemiyordum. Şimdi hepsine gidebiliyorum. Şehrin keyfini çıkartmaya başladığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
- Artık İstanbul'un tamamen ayrı bir bölgesinde yaşıyorsunuz. Darüşşafaka zamanında Maslak'taydınız. Şimdi Asya tarafında, neredeyse bambaşka bir şehirdesiniz öyle değil mi?
- Evet kesinlikle öyle. Arada gerçekten büyük bir fark var. Burayı yani Asya Yakası'nı daha çok sevdim. Avrupa Yakası'na göre daha az kalabalık. Ama yine de Maslak'a gidip geliyorum. Mesela geçenlerde akşam yemeği için İstinye Park'taydım. Her ne kadar Asya Yakası'nı sevsem de Maslak'a da gitmeden de duramıyorum yani... (Gülerek)
O DÖNEM İYİ Kİ DAÇKA'YI SEÇTİM...
- 2015-16 sezonu başladıktan sonra Darüşşafaka’yla anlaşıp İstanbul’a geldiniz. O sezon İstanbul'a gelmenizin kariyerinizin gidişatını değiştirdiğini düşünüyor musunuz?
- Evet, bu seçim kariyerimi tamamen değiştirdi diyebilirim. Darüşşafaka benim için doğru fırsat, doğru sistem ve doğru yerdi. Yani Daçka formasını giydiğim dönemde her şey yolunda gitti.
Sanırım o dönem Daçka ile Alba arasında bir seçim yapmıştım. Bine isteyen bir Fransız takım da vardı yanlış hatırlamıyorsam... Sonunda Darüşşafaka'yı seçtim ve iyi ki de seçmişim. Bence bunun o zamanki genel menajer Mithat Demirel'le de çok ilgisi vardı. Çünkü Demirel, ertesi yıl koç olarak takıma David Blatt'i getirdi. Play-off'a yükselen takıma tüm o oyuncuları getirdi: Brad Wannamaker, Will Clyburn, James Anderson. Zizic de sezon içinde geldi. Keza Dairis Bertans...
ARAMIZDAKİ BAĞ KENDİLİĞİNDEN OLUŞTU
- Şimdi transferinizden sonra da yeni sezondan bahsedelim. Takım olarak sezona çok hızlı başladınız. Bu kadar kısa bir sezon öncesi hazırlığına rağmen bu sezon Fenerbahçe'de oyuncular ve teknik ekip arasındaki bu bağ nasıl oluştu?
- Bence Fenerbahçe Beko'da oyuncular ve staff arasındaki bu bağ kendiliğinden oluştu. Dediğiniz gibi şu ana kadar normal bir sezon öncesi geçirmedik. Takımın neredeyse yarısı eksikti. Ama en başından itibaren iyi bir kimyamız vardı. Tüm oyuncular ve koç geldikten sonra takım daha da iyi oldu. Fenerbahçe Beko'nun yönünün ne olacağına dair bir fikir edindik. Tüm çocuklar birbiriyle iyi anlaştı.
Sanırım saha dışındaki kişiliklerimiz gibi saha içindeki tarzlarımız da birbirini tamamlıyor. Bence iyi bir uyum oldu. Şanslıyız çünkü takımla birlikte oynarken bunu bilmeniz imkânsız. Bizim için iyi oldu ve şu ana kadar da her şey iyi gidiyor.
ESKİSİNDEN DAHA KÜÇÜK BİR ROLDEYİM!
- Biraz Fenerbahçe'deki rolünüzden konuşalım. Koç Itoudis sezon başında sizden ne istedi?
- Itoudis benden sadece kendi oyunumu oynamamı istedi. Artık geçen dört yılda oynadığım oyunu oynamama gerek olmadığını söyledi. O kadar çok şut kullanmama gerek yok. Biliyorsunuz bazen zor şutlar kullanıyordum. Şimdi takım ben olmadan da kolay ve iyi şutlar üretebiliyor. Bu yüzden oyunumu oynuyorum; ama son dört yılda olduğundan biraz daha küçük bir rolde... Her hücumda bu kadar çok uğraşmak zorunda olmamak benim için heyecan verici yeni bir sayfa.
- Bunun için Koç Itoudis sizi nasıl ikna etti?
- Beni ikna etmesine gerek kalmadı. Ben buraya kazanmaya geldim. O da en üst seviyede kazanabileceğini kanıtlamış bir isim. Ben koç Itoudis'e güveniyorum. Bu takımın kazanması için en iyi yolu bildiğine inanıyorum. Bu yüzden onu dinleyip dediklerini yapacağım.
SAVUNMADA SAĞLAM DURUP EN ZAYIF HALKA OLMAMALIYIM!
- Peki ya savunma katkısı? Son dört yılda Maccabi'de sahip olduğunuzdan bir fark var mı?
- Evet. Hücumdaki yükümün azalması savunmada daha fazla efor sarf etmemi sağlıyor. Karşı takım hücum ediyorken görevim sadece sağlam durmak. Nick zaten harika bir savunmacı, Nigel ise takımın en iyi savunmacısı. Ben ise sadece sağlam durmalıyım. Çünkü çoğu zaman boy ve yetenek açısından sahadaki en zayıf savunmacı ben oluyorum. Bu anlattığım nedenlerden dolayı o en zayıf halka olmamalıyım.
- Bundan önce Sfairopulos ve David Blatt gibi harika koçlarla çalıştınız. Şimdi de Itoudis’lesiniz. Saha içinde ve saha dışında onun koçluk tarzı nasıl?
- Koç açık sözlü, lafı dolandırmak gibi bir şey yok onda. Ayrıca aklınızdan geçenleri söylemenize izin veriyor. Koça biraz akıl ve mantıkla giderseniz sizi mutlaka dinliyor. Ama eninde sonunda o kadar çok bilgili ki, yüzde 99,9 oranında haklı çıkan o oluyor. Bu sebeple yapılacak en iyi şeyin sadece onu dinlemek olduğunu anlıyorum, “Evet koç” diyorum. Tıpkı basketbol zekası gibi setleri de harika. Bir oyun çizdiğinde, genellikle iyi bir sonuç elde ediyoruz. Savunma şemaları da iyi ve bunu uygulayacak oyuncularımız var. O yüzden şu ana kadar koçun tarzını sevdim.
- Peki bunun dışında, önceki koçlarınızla karşılaştırdığınızda size sahada daha fazla özgürlük veriyor mu?
- Benim sahada her zaman bir özgürlüğüm vardı, bu sebeple bana daha fazla özgürlük verdiğini söyleyemem. Ama genel olarak tüm oyunculara özgürlük veriyor ve eğer boşsak şut atmamız için bizi cesaretlendiriyor. Her zaman şöyle diyor, eğer kaçırıyorsan, sorun sen değilsin, sorun seni oyundan almamam. Ama eğer sahadaysan, boş şutları atmalısın.
CALATHES İLE ÇOK İYİ ANLAŞIYORUZ
- Nick Calathes’in harika bir pasör olduğunu biliyoruz. Hatta EuroLeague tarihinin en iyilerinden biri. Onunla sahada olmanın nasıl bir şey olduğunu anlatabilir misiniz?
- Calathes ile birlikte oynamak gerçekten çok eğlenceli. Hızlı oynamayı seviyor ve parkede sık sık sizi buluyor. Bazen bunu beklemiyorsunuz, bu yüzden her an hazır olmanız lazım. Ama onunla oynamak gerçekten heyecan verici; çünkü ne zaman kolay bir şut ya da turnike bulacağınızı asla bilemezsiniz. Tüm bu nedenlerden dolayı onunla aynı takımda olmaktan büyük keyif alıyorum. Saha dışında da iyi anlaşıyoruz. Nick Calathes gerçekten çok eğlenceli birisi.
- Bireysel olarak bu sezon Efes, Valencia ve Pana karşısında harikaydınız. Daha verimli olmak için maça iyi bir başlangıç yapmanız gerektiğini düşünüyor musunuz?
- Bunu inanın hiç bilmiyorum. Muhtemelen bu durumla ilgili bazı istatistikler vardır. Ama maçta ilk şutum giriyorsa, genellikle daha iyi bir gece geçirdiğimi hissediyorum. Ama her zaman böyle değil tabii ki. Yine de mücadelede ilk şutun girmesini çok seviyorum.
- Türkiye’deki ilk ayınızda İzmir’de Karşıyaka’ya karşı maçı kazandıran üçlüğü atmıştınız. Avrupa'da geçirdiğiniz sekiz sezonun ardından hâlâ o maç kazandıran basketleri atan oyuncu musunuz?
- Öyle olduğunu düşünmek hoşuma gidiyor. Ama bilirsiniz, bu işler biraz gününe bağlıdır. İstediğiniz kadar clutch olduğunuzu düşünün; ama eninde sonunda sahaya çıkıp o şutu atmanız gerekiyor. O yüzden bu sezon son şutlardaki başarımı daha iyi göreceğiz.
TAKIM OLARAK ALÇAKGÖNÜLLÜ DAVRANMALIYIZ!
- Avrupa'da sekizinci sezonunuzu geçiriyorsunuz. EuroLeague'de yedinci sezonunuz. Eurocup'ı kazandınız. Maccabi'de birçok şampiyonluk kazandınız. EuroLeague elinizden kaçan tek unvan gibi. Fenerbahçe Beko, Final Four için iddialı mı?
- Evet, kesinlikle öyle. Her şeyden önce sezona başlama şeklimiz sonuna kadar buna işaret ediyor. Ancak daha pek çok farklı şey olabilir. Son birkaç haftada takımımızda çok fazla sakatlık yaşadık. Umarım herkes geri döndüğünde sağlıklı bir şekilde ilerlemeye devam edebiliriz; çünkü bence en önemli şey bu olacak. Aynı zamanda takım olarak iştahımızı korumalı ve alçakgönüllü davranmalıyız ki hiç geri adım atmayalım.
- Final Four'a giden yolda en büyük rakipleriniz olarak kimleri görüyorsunuz?
- Şu anda birçok iyi takım var ve bu periyoda kadar oynadığımız maçlarda da bunları zaten gördük. Takımlar beş maç çok kötü oynayıp, on maç çok iyi oynayabiliyor ya da tam tersi. Ama şu anda Olympiacos, Madrid, Barcelona, Monaco ve Efes... Bizimle birlikte bu altı takım gerçekten tehlikeli olabilir.
EUROLEAGUE'İ TEK BİR LİG HÂLİNE GETİRMELİLER!
- Avrupa takvimiyle ilgili büyük bir sorun gözlemliyorum. EuroLeague'de halihazırda 34 normal sezon maçınız var, artı play-off'lar, artı olası bir Final Four var. Ayrıca çok ama çok çekişmeli bir Türkiye Basketbol Süper Ligi ile birlikte şubat ayında milli maç penceresi var. Maç sayısında bir düzenleme yapılmasını ister miydiniz?
- Oh, bu konuda bir devrimden yana olurdum. EuroLeague'i tek bir lig hâline getirmeliler. Euroleague’de takım ve maç sayısını artırıp sadece bir ligde oynatabilirler. Ben bunun taraftarıyım. Bir gün bunun gerçekleştiğini görmek istiyorum. Kendi kariyerimde bunun gerçekleşebileceğini sanmıyorum; ama bence bir sonraki adım bu olacak. Bence Avrupa basketbolu için en iyisi bu olur.
SHANE İLE ARAMIZDA ÖZEL BİR REKABET YOK
- Dört yıl boyunca Tel Aviv'deydiniz. Maccabi taraftarları basketbolu çok iyi bilir. Peki ya Fenerbahçe taraftarları nasıl?
- Fenerbahçe taraftarları iyi. Sanırım bazıları her maça gelmeden önce ne kadar iyi olacağımızı görmek için bekliyorlar. Demek istediğim Fenerbahçeli taraftarlar şu ana kadar gayet iyi şekilde bize destek verdiler. Biz de oynayacağımız basketbolla onların bize olan ilgisine en güzel şekilde yanıt vereceğiz.
- Son olarak, Shane Larkin ile birbirinizi 11 yaşından beri tanıdığınızı biliyorum. Burada onunla iletişim hâlinde misiniz?
- Evet. O iyi birisi. Yaşadığı sakatlık sonrası Shane'e acil şifalar diliyorum. Tekrar sakatlanması talihsizlik ama hayat böyle. Şunu net şekilde söyleyebilirim ki onunla aramızda özel bir rekabet yok. İkimiz de burada iyi yaşıyoruz ve sevdiğimiz işi yapıyoruz.
SCOTTIE WILBEKIN
Doğum tarihi: 5 Nisan 1993
Ülkesi: ABD - Türkiye
Boyu: 1.88 m.
Pozisyon: Oyun kurucu
KARİYERİ
2014-2015 Cairns Taipans
2015 AEK
2015-2018 Darüşşafaka
2018-2022 Maccabi Tel Aviv
2022- Fenerbahçe Beko
BSL ORTALAMASI
MAÇ: 8
SAYI: 12.6
RİBAUND: 2
ASİST: 4.8
TOP ÇALMA: 7
TOP KAYI 10
BLOK: -
EUROLEAGUE ORTALAMASI
MAÇ: 11
SAYI: 12.6
RİBAUND: 2.1
ASİST: 3
TOP ÇALMA: 0.8
TOP KAYBI: 1.5
BLOK: -