KARE AS
Türk basketbolunun 4 lokomotif kulübü Fenerbahçe Doğuş, Tofaş, Anadolu Efes ve Banvit'in genel menajerleri Maurizio Gherrardini, Tolga Öngören, Alper Yılmaz ve Turgay Çataloluk, Ribaund dergisi için İstanbul'da bir araya geldi. Yeni formatımızda 4 menajerin sohbetinde Türk basketbolunun gelişimi adına birbirinden önemli fikirler ortaya çıktı. Dilerseniz lafı daha fazla uzatmadan ilk buluşmadaki keyifli sohbet sonrası, ikinci kez bir araya gelme sözü ile masadan kalkan menajerlerin sözlerine geçelim...
FEDERASYONA İSTEK VE TAVSİYE LİSTESİ HAZIRLAYABİLİRİZ
Alper Yılmaz: Öncelikle, bu masada bu üç insanla beraber olduğum için çok mutluyum. Kesinlikle her zaman fikirlerine değer verdiğim kişiler. Her ne kadar parkede birbirimizi yenmeye çalışıyor olsak da, aslında ortak paydamız; ülkemizde basketbolu geliştirmek. Ve bunun için müşterek bir büyümeye, fikir paylaşımına ve birbirimizi desteklemeye ihtiyacımız var. Özellikle şu aralar, bu ortak hareket etme meselesi daha bir aciliyet kazanmış durumda. NBA’in Avrupa basketbol pazarı üstünde kurduğu baskı, istediğimiz oyuncuları kolaylıkla getirmemizi engelliyor. Avrupa’da yetenek havuzu daralıyor. Bunlar Avrupa basketbolunda yönetici konumda olan herkes için ortak sorunlar.
Turgay Çataloluk: Peki ya çözüm önerisi?
A.Y: Şüphesiz ortak bir plan yapmak ve planı hep beraber takip etmek. Biz bunu EuroLeague’de yapmaya başladık. Ancak Türkiye’de bunun oturması için karşılıklı daha büyük bir efor lazım. Federasyon mutlaka daha uzun vadeli bir planla kulüplerin karşısına çıkmalı. Bu 5 yıllık bir plan olabilir. Sürekli ‘Önümüzdeki yıl ne olacak?’ diye düşünmemeliyiz. Eğer bu planı yapma noktasında federasyonun bize ihtiyacı varsa zaten hazırız. Bir istek ve tavsiye listesi hazırlayabiliriz. Ancak burada kritik nokta ligdeki her takımın bu programa inanması ve destek vermesi. Şu an takım durumları arasında ciddi uçurumlar var. Bir takım için parkedeki sticker’ın maliyeti sorun yaratırken, diğeri içinse nasıl göründüğü önemli. Bazı şeyler, her organizasyonda eşit biçimde oturmuş değil.
GHERRARDİNİ GELİŞİME LİDERLİK EDEBİLİR
Tolga Öngören: Alper’e katılmamak mümkün değil. Bizler bu sorunları iyi etüt edip, bu koltuklarda oturduğumuz müddetçe basketbolumuzu yukarı çekmek için çaba göstermeliyiz. Zaten bana sorarsanız bunu yapabilecek akla da, imkanlara da sahibiz. Bu açıdan, basketbolumuzun içinde Gherrardini gibi insanların bulunması çok kıymetli. Tecrübeleri ve bilgi birikimiyle bu konuda liderlik edebilecek donanımda. Alper’in söylediklerine dönecek olursak; ona ek olarak iki kavramı ön plana çıkartmak istiyorum. Birincisi şüphesiz kurumsallık. İkincisiyse bu kurumsallığın kriterleri. Kriterleri de, hiç dolandırmadan iki başlığa bölüyorum; Finansal kriterler ve salon kriterleri.
A.Y: Bu kriterleri biraz açabilir miyiz?
T.Ö: Biz bu ligi satmak istiyor muyuz? İstiyoruz. Kime satacağız? Seyircimize. O zaman mutlaka eğilmemiz gereken konuların başında salonlar geliyor. Ancak bu konuyu ele alırken belli başlı kriterleri oturtmamız lazım. Yoksa Alper’in dediği gibi hâlâ sticker’larla uğraşıyoruz. Artık bu seviyeleri atlamamız gerekiyor. O sebepten, federasyonun bu konuda net kriterler koyması ve bunları biraz daha sert uygulaması gerek. Radikal değişiklikler, bu ligin değerini yukarı çekecektir. Bir organizasyonda, bazı insanlar tüm sorumluluklarını yerine getirmeye çalışırken, diğerleri bu işi fazla önemsemezse nasıl ileri gidebiliriz ki? Bu işini iyi yapanlara bariz bir haksızlık. Mesela Banvit bu konuda çok iyi bir örnek. Bandırma gibi küçük bir yerde, çok önemli bir vizyon koydular ortaya. Ancak bu vizyonun olduğu bir ligde, buna ayak uydurmaya hevesli takımlar lazım. Belki biraz sert oldu; ama bu sorunlu yapılarla, bu işe büyük emek harcayanların aynı yerde olmaması lazım.
YAPI OLARAK AVRUPA'NIN EN İYİ 2. LİGİ DEĞİLİZ
Biz kendimizi değerlendirirken, sık sık “Avrupa’nın en iyi 2. Ligi” olduğumuzu iddia ediyoruz. Ancak icraata bakınca, yapısal olarak o seviyede olmadığımız çok net gözüküyor. Mutlaka değiştirmemiz gereken şeyler var. Türk basketbolunun acilen, bizi yukarıya taşıyacak, kendimize özgü bir yapılanmaya ihtiyacı var. Şu an bir yapı var mı? Mutlaka var ancak ayakları yere çok iyi basmıyor. Kriterler ve bunları destekleyecek yaptırımlar çok daha sert olmalı. Yapısal problemleri alıp da, yabancı sayısına indirgemek sorunları çözmez. Biz Tofaş olarak, sayı böyle de kalsa, aşağı veya yukarı da çıksa çok önemsemiyoruz. Çünkü asıl sorunlar, bu tartışmadan çok daha derin.
YABANCI SAYISINA YENİ YENİ ALIŞTIK
A.Y: Burada kesmek istiyorum müsaadenle. Bence Türkiye Ligi olarak, 6 yabancı kuralına yeni adapte olduk. Türk oyuncular, maç başına 200 dakikalık pastanın ortalama 60 dakikasını alıyor. Basite indirgersek; 1.5 Türk oyuncu devamlı parkede. Az önce 5 yıllık plan dedim ya, bu planların meyveleri toplama evresi var. Biz bu yabancı kuralına yeni adapte olduk, bırakın meyveleri toplayalım.
T.Ö: Yine katılıyorum Alper’e. Gherrardini'nin de söyleyeceği çok şey vardır mutlaka bu konuda. Mevzuyu sayıya dökersek olmaz. Projelendirmek lazım. Gelişim Ligi'ni mutlaka bu işe entegre etmek lazım. En az 5 yılı görecek bir strateji gerek. Aksi halde yapacağımız hamleler hiçbir şey ifade etmez. Altı yabancıdan Türk basketbolu zarar mı gördü? Kulüpler bazında elde edilen başarılar ortada. Türk Milli Takımı'na gelirsek, orada konuşulacak çok şey var. Ve altı yabancı kuralı kesinlikle ortaya çıkan tablonun tek sorumlusu değil. Alper’in verdiği 60 dakika istatistiği çok önemli. Bu az bir süre değil. En üst seviyedeki oyuncularla rekabet şansı tanıyor Türk oyunculara. Cediler, Furkanlar bu şekilde yetişip NBA’e gitti. İyi oyuncular, daha iyi oyuncularla rekabet ederek yetişir. Israrla proje diyorum, devamlılık diyorum, kısır tartışmalar yerine daha büyük stratejiler diyorum.
TÜRK OYUNCULARLA BAŞARMAK İSTİYORUZ
Turgay Çataloluk: Bu işe girdiğimiz günden bu yana, vizyonumuz ve amacımız belli. Biz, devamlılığı olan bir organizasyon ortaya çıkardık. Başarılı olmak istiyoruz ve bunu yaparken Türk oyuncuların bu işin içerisinde olmasını hedefliyoruz. Bugüne kadar yaptıklarımızla da bunu gösterdik. Bu ligde herkesin misyonu farklı. Zaten olması gereken de bu. Burada hem bir geleneği, hem de geleceğe dair planı olan kulüplerle beraberiz. Efes, Fenerbahçe ve Tofaş gibi kulüplerin sayısı mutlaka artmalı. Mesele kesinlikle ‘Az para, çok para’ işi değil. Vizyon ve organizasyon işi. Ancak biz bu organizasyon kalitesinde standardı yakalamakta zorlanıyoruz. Gerek bizim ligde, gerekse alt ligde çok sayıda çarpık yapı var. Federasyonun bu noktada yaptığı Gelişim Ligi hamlesi önemliydi. Açıkçası bizim pek ihtiyacımız yoktu; zira ikinci ligde rekabetçi bir takımımız zaten var. Ancak bu şekilde yapılanmamış takımlar açısından kıymetli. Çünkü takımların artık Avrupa’daki takımlar gibi ‘gerçek’ basketbol kulüpleri olması lazım. Altyapısıyla, üst yapısıyla daha ciddi organizasyonlara dönüşmeliler.
BUNCA YATIRIMA, GÜCE RAĞMEN MUTLU DEĞİLİZ
T.Ö: Milli takım, lig, altyapılar. Başta söylediğim gibi her konuda daha iyisini yapabilmek adına her şeye sahibiz. Çok büyük yatırımlar yapıyoruz. Ancak ben resme baktığım zaman çok da mutlu insanlar görmüyorum. Bunca yatırıma ve güce rağmen mutlu değiliz. Biz Letonya’dan daha kötü olmamalıyız oyuncu yetiştirme işinde. Ya da ne bileyim Ukrayna’dan.
TÜRKİYE LİGİ'Nİ ÖLDÜRMEK İSTEMİYORUZ
Maurizio Gherrardini: Üç fikri de dinledim. Ve hepsi farklı perspektiflerden doğru şeyleri görüyor. Bana soracak olursanız, her şeyden önce başarılı olmak için kilit bir nokta var. O da, meseleleri ‘ben’ diyerek değil ‘biz’ diyerek ele almak. Mutlaka çözüm için beraber hareket etmeliyiz. Aksi halde olmaz. Yürümez bu iş. Mutlaka görmüşsünüzdür, Maccabi gelecek sezon lig ve EuroLeague takımlarını ayıracakmış. Bakın, biz bunu yapmak istemiyoruz. Ancak kurallar bize karşı olursa, biz de Türkiye Ligi’ni öldürecek bu hamleyi yapmak zorunda kalabiliriz. Günün sonunda hep beraber şunu düşünmeliyiz; ‘Nasıl daha iyi yapabiliriz?’ daha doğrusu ‘Nasıl beraberce daha iyiye gidebiliriz?’ kesinlikle potansiyelimiz var. Daha iyisini yapabiliriz. Peki daha iyisini yapmak nedir? Daha çok para harcamak mı? Ben buna kesinlikle katılmıyorum. Benim açımdan daha iyisini yapmak, daha iyi fikirlere sahip olmaktır. Sizin de söylediğiniz gibi, homojen bir yapı kurmak çok önemli. Daha iyi fikirler, daha iyi fikirlerle birleşip; ortak bir yapı inşa edilmeli. Bunun medya ayağı var, marketingi var, altyapısı var. En ufak bir konuda, en ufak bir kaliteli fikre açık olmamız lazım.
GELECEĞİMİZİ GÜNLÜK YAKLAŞIMLARIN ELİNE BIRAKAMAYIZ
Üstünde durduğumuz salon konusu da kesinlikle çok önemli. Gidip de, her takımdan 10 bin koltuklu salon beklemenin anlamı yok. Ancak salonların da bir standarda ihtiyacı var. Aksi takdirde ligin kalitesini bir üst seviyeye çekmek zor. Elbette sadece salonlar konusunda değil. Aklınıza gelecek her türlü parametreyi ele alırken şunu tekrar düşünmekte fayda var; Geleceğimizi nasıl şekillendireceğiz? Bu kadar önemli bir işi, günlük planlarla mı yöneteceğiz yoksa gerçekten sağlam projelerle mi? Yaptığımız işin kalitesini ve devamlılığını mutlaka yukarı taşımalıyız. Sürdürülebilirlik olmazsa olmaz. Birçok karar, olay devam ederken alınıyor. Hayır, böyle olmamalı. Sürecin başında konuyu etraflıca düşüneceksin. Federasyondan, TV gelirlerine kadar, elindeki potansiyeli mutlaka etüt etmen gerek. Adımlarını bir plan/program içerisinde atmak zorundasın.
BASKETBOLU ÖĞRETMENİN KANADALI BİR YOLUNU BULDUK
T.Ö: Nasıl daha iyi oyuncular üretebiliriz? Bu işi Kanada’da yönetmiş biri olarak neler söylemek istersiniz?
M.G: Her ülke, iyi bir milli takıma sahip olmak ister. Tamam bu çok doğal bir istek. Ancak bu sürecin son ayağı. Öncelikle oyuncu üretimini ele almak lazım. Bu işi nasıl yapacağını tekrar gözden geçirmelisin. ‘Nasıl iyi oyuncular üretebilirim?’ temelde bunu sorman gerek. Biz Kanada’da koca bir ülke içerisindeki tüm yeteneklerden haberdar olmamızı sağlayacak bir scouting ağı kurmaya gayret ettik. Bu işin içerisinde yer alan tüm koçlarla ortak bir dil geliştirmeye çalıştık. Koçlara, şimdi alan savunması yap, şimdi şöyle oynat diyemezsin. Demedik de zaten. Ancak basketbolu öğretmenin ‘Kanadalı’ bir yolunu bulduk. Bu ortak fikri koçlarla geliştirdik. Türkiye de çok büyük bir ülke; ama Kanada’nın coğrafi büyüklüğünü de unutmayın.
Biz o büyük Kanada coğrafyasında her şehri gezdik. İnsanlara şöyle dedik: “Bakın biz basketbolu bu şekilde öğretmek istiyoruz. Planımız bu.”
T.Ç: Yani bir yapı kurdunuz?
M.G: Kesinlikle öyle! Bu işe dahil olan herkesin kabul edeceği, aklına yatan bir yapı. Yapıdan kastım, ‘Topu içeri ver, pası şuraya at’ tarzı bir zorlama değil. Şunu düşündük; bu ülkenin daha çok basketbol eğitimine ihtiyacı var. Bu eğitimi verebileceğimiz yerler ve elbette bu eğitimi verebilecek kalifiye insanlar gerek. Bunu sağlamak en büyük hedefimiz oldu.
BÜTÇEYİ AYARLARKEN, GENÇLERİ UNUTMUYORUM
Başka bir konuya geçmek gerekirse, bunu açıkçası fazla konuşmuyoruz. Genelde gündemimiz A takımlar ama genç takımları daha sık konuşmalıyız. Sene başı bütçeleri ayarlarken, gençlerin gelişimine dair detayları atlamıyorum. Mesela elimde bir genç takım bütçesi var, bunu bölümlere ayırırken; Avrupa seyahatlerini çok önemsiyorum. Bu seyehatlar genç oyunculara hem basketbolcu, hem de insan olarak farklı bir perspektif ve özgüven kazandırıyor. Bu genç insanların, hem oyun hem de dünya görüşü olarak çevreyi gözlemleyip gelişmeleri gerek. Ve yine çok önemli bir nokta var ki; genç yaştan itibaren zorluk ve baskı derecesi yüksek maçlar oynamak, oyuncu gelişiminde çok kritik. Bu tarz turlar, oyunculara bu rekabetçi ortamı sunuyor. Her hafta bu tarz turlar düzenleyin demiyorum; ama oyunculara bu deneyimleri sunmalısınız.
GELİN SCOUTING'LE ORTAK MEYVELER TOPLAYALIM!
Altyapı yönetimi kesinlikle ciddiye alınması gereken bir mesele. Bugün herkes Real Madrid’in elindeki Doncic ve Radoncic’i konuşuyor. Bu oyuncular Real Madrid altyapısından yetişmiş uluslarası oyuncular. Eğer altyapınızı bu şekilde uluslararası düzeye çekebilirseniz, bu size daha fazla rekabet ve o rekabet içerisinde daha fazla kaliteli genç oyuncu olarak dönecektir. Bu her kulüp için bir şans. Altyapı işini bu seviyede yaparsanız; hem iyi genç oyuncular, hem de maddi kazanımlar elde edersiniz. İspanya, Fransa, Almanya gibi ülkelerde böyle anlayışlara rastlamak mümkün. Bunun kolay olmadığını biliyorum. Burada ortak ve ciddi bir hareket gerekiyor. Biz, Efes ve Tofaş; sağlam scouting ağları kuralım. Bulduğumuz oyuncuları da gerekirse birbirimizle paylaşalım. Ve neticede hepimiz kazanalım. Bu sadece bir örnekti; ama genel olarak organizasyonların benzer vizyonları taşıyor olması gerek.
T.Ö: Tabii ki bu scouting ağı biraz coğrafi bir mevzu…
M.G: Kesinlikle öyle. Buradaki avantajlar/dezavantajlar konuşulmalı. O yüzden kolay bir olay olmadığını söylüyorum. Ancak şu kesin; oyuncuları farklı kültürlere aşina hale getirmek, üst seviye rekabete sokmak; onlara kesinlikle artı olarak dönecektir. Ve bu tarz sağlam scouting ve altyapı ağları, kulüpleri kesinlikle daha sağlıklı ekonomik yapılara dönüştürecektir.
TÜRKİYE'DE GENÇ OYUNCULARIN PROGRAMLARI ABARTILI
M.G: Dikkatimi çeken bir diğer konu şu. Bazen genç oyuncuların antrenman programlarını inceliyorum. Açıkçası çok yoğun bir programları var, hatta abartılı. Ancak bir şeyi çok kez yapmak, onu iyi yapmak anlamına gelmiyor. Size bir şey katmayan bir rutinin pek faydası yok. Nicelik de önemlidir; ama niteliğin arkasındadır. Bankaya 15 yıl boyunca gittim. Tık, tık, tık bir şeyler yap ve iş bitsin. Ama basketbol böyle bir şey değil. Hırslı olmak, aç olmak. Hissetmek! Bir şey o güne kadar öyle yapılıyor diye, ona devam etmek zorunda değiliz. Aksi halde hiçbir şey değişmez. Kısır bir döngünün içinde kendimizi kaybetmemeliyiz. Bakın, eskiden Kanadalı oyuncular değil EuroLeague; EuroCup seviyesinde bile oynamıyordu. Şimdilerde Kevin Pangos, Brady Heislip, Andy Rautins gibi birçok oyuncumuz var.
KİLİT CÜMLE: KOÇLARA KOÇLUK YAPMAK...
Benim için kilit cümle şu: Koçlara koçluk yapmak. Bu işe başlarken en tepeye koymamız gereken unsur kesinlikle bu. Masaya fikirleri yatırıp, koçlarla ‘neyin iyi, neyin kötü’ olduğunu konuşmalıyız. Her şeyden önce onların bu gelişimi göstermesi gerekiyor. Bu ülkede olmaktan ötürü çok mutluyum ve buradaki kimseye saygısızlık yapmak istemiyorum. Çok konuşuyormuş gibi gözükmek de istemem; ama hiçbir zaman konuşmaktan korkmadım. Burada biraz konuşmak ve öne çıkmak yanlış algılanıyor.
T.Ö: Maurizio bence ne olursa olsun öne çıkıp, konuşmak gerekiyor. Ben de seninle aynı şeyleri düşünüyorum ve biz Tofaş’taki altyapı programımızda bu anlayışı takip etmeye çalıştık. Ancak sana ek olarak şunu söyleyeyim, Türkiye’de altyapıda çalışan koçların çok temel bir tereddütü var: Gelecekleri ve maddi problemleri. Bu insanlar gelecek 10 yıllarını öngöremiyor ki! Öncelikle bu insanların bu tarz temel problemlerini çözmek gerekiyor.
M.G: Benim de, altyapı koçlarıyla yaşadığım bir problem şu; kupa kazanma tutkuları. Kupa kazanmak bir altyapı antrenörüne dair ne ifade eder? Biz sadece ve sadece yeni genç oyuncular üretmek istiyoruz.
BANA DAHA FAZLA GENÇ VER, ARADAKİ PARA SENİN OLSUN!
Genç takım antrenörlerine şunu söylüyorum. Bana kupayla gelme. Bana yeni genç oyuncularla gel. Hepimiz bu işten daha kârlı çıkalım. A takım bütçemi ne kadar küçültürsen, sana o kadar fazla para verebilirim. Eğer bana 1 tane genç oyuncu verirsen, bu bütçemi bir oyuncu oranında rahatlatır. Eğer bana 2-3 genç oyuncuyla gelirsen, bu bütçemi çok daha fazla rahatlatır. Aradaki para, senin yetiştirici olarak kazanacağın paraya direkt etki ediyor. Bana bu genç oyuncuları verirsen ne mi olur? Kulübün ekonomisine katkı sağlarsın ki; bu senin de ekonomin demek oluyor. Bir yandan da, milli takımın oyuncu havuzuna birini eklemiş oluyorsun.
A.Y.: Yani günün sonunda, kazanmak oyuncu kazanmaktan geçiyor. Bu arada konuştuklarımıza dair notlar da alıyorum. Bunları paylaşmak için ikinci bir buluşma yapmamız iyi olur. Tabii ki o buluşma Ribaund dergisi olmadan off-the-record olmalı. (Gülerek) Eğer oyuncu yetiştirmekten, A takıma oyuncu transferine kadar her konuda kurallar belirleyelim diyorsak; bunu kafa kafaya verip yapalım.
M.G: Neden olmasın?
T.Ö: Ben de yapılacak ikinci toplantının faydalı olacağını düşünüyorum.
T.Ç.: Tekrar buluşmak dileğiyle o zaman.
A.Y: Konuştuğumuz meselelerin birinde bile ortak bir karar alıp, hareket etmeye başlarsak önemli bir iş yapmış oluruz.
GHERRARDINI İLE TİPLEME
- En iyi koç
- Sarunas Jasikevicius
- İlk beşi
- De Colo, Shved, Doncic, Printezis, Dunston
- EuroLeague’in en iyi atmosferi?
- Zalgiris
- Basketbol tarihi beşi?
- Nash, Jordan, LeBron, Duncan, Kareem Abdul-Jabbar
Tek kelime ile Fenerbahçe
Daha uzun anlatmamı kabul ederseniz söylenecek çok şey var. Ama tek kelime istiyorsan, Fenerbahçe; Fenerbahçe’dir.
TOLGA ÖNGÖREN İLE TİPLEME
- En iyi koç?
Greg Popoviç
- En iyi oyuncu?
- Michael Jordan
- En zorlu deplasman
- Partizan; iddialı senelerinde ve tabii ki Zalgiris
- İlk beş?
-Magic Johnson, Michael Jordan, Lebron James, Tim Duncan , Hakeem Olajuwon. Buraya çok oyuncu girebilir ama Nowitzki de çok özel
- Tek kelime ile Tofaş
- Aile
TURGAY ÇATALOLUK İLE TİPLEME
- En iyi koç
- Phil Jackson
- En iyi oyuncu
- Michael Jordan
- En zorlu deplasman
- Kızılyıldız
- İlk beş?
- Magic Johnson, Michael Jordan, LeBron James, Tim Duncan, Shaquille O'Neill
- Tek kelime ile Banvit
- İstikrar
ALPER YILMAZ İLE TİPLEME
- En iyi koç?
- Sarunas Jasikevicius
- En iyi oyuncu?
- Michael Jordan
- En zorlu deplasman?
- Panathinaikos
- İlk beş?
- Isiah Tomas, Michael Jordan, LeBron James, Tim Duncan, Shaquille O'Neill
- Tek kelime ile Efes
- Öncü