İYİ ÖRNEK: BANU TÜRKOĞLU
Hem Türkiye hem de Amerika'da kanserli çocuklardan engelli sporculara kadar uzanan geniş yelpazeli sosyal sorumluluk projelerinde görev alıyor Banu Türkoğlu... Kâh bir hastanede şifa bekleyenlere moral veriyor, kâh yoğun bakım servislerinde çalışmalara katılıyor. Önceleri 'gösteriş' olarak algılanmaması için geri planda kalan, ancak arkadaşlarının 'örnek olur' sözleri ile ikna olan Türkoğlu, artık en ön safta yer alıyor... Sosyal sorumluluk projelerindeki en büyük kazanımını ise 'İnsanların kalplerine dokunmak beni mutlu ediyor' şeklinde özetliyor...
RÖPORTAJ: TOLGA YENİGÜN
Banu Türkoğlu... Türkiye’nin en önemli spor adamlarından birinin eşi... İki çocuk annesi, iş kadını... Türkiye’de önceleri Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu’nun eşi olarak gündeme gelse de artık zamanının önemli kısmını ayırdığı sosyal sorumluluk projeleri ile öne çıkıyor...
Rahmetli Mehmet Baturalp’in anısına hazırlanan Ribaund’un özel sayısında, son derece özel ve bir o kadar da ‘hayırlı’ işlere imza atan Banu Türkoğlu ile sahibi olduğu, Akasya AVM’de bulunan Shaba Club’ta bir araya geldik...
Röportajın sonunda sevimli kızları Ela ve Zeynep ile başkan Hidayet Türkoğlu da bize katılınca keyifli buluşmaya ‘mutlu aile tablosu’ ile nokta koyduk. Olabilecek en sıcak atmosferde gerçekleşen röportajın detayları ise şöyle...
- 15 yıla yakın bir süre boyunca ABD’de yaşadınız. Öncelikle oradaki yaşam ile Türkiye’deki hayatı karşılaştırmanızı istesem...
- Kesinlikle çok farklı. Türkiye’ye döndüğümde buraya alışmam biraz zaman aldı. ABD’ye gittiğimde çok genç olmamın etkisiyle kolay adapte olmuştum. Neredeyse hiç uyum sorunu yaşamamıştım. ABD’ye transfer öğrenci olarak gittiğim için dersler ve eşimin basketbol hayatı nedeniyle günler yoğun bir şekilde geçiyordu. Yine de buradakine göre daha sakin bir hayatımız vardı. O yüzden kısa sürede adapte oldum. Biri Yunan, diğeri Yugoslav iki aile ile sıcak komşuluk ilişkilerimiz sayesinde hiç yalnızlık çekmedim. Türkiye’ye döndüğümde geçen seneki olaylar - ekonomideki sorunlar - işi biraz zorlaştırdı ama şimdi işler yoluna girdiği için keyifliyiz.
- Bize biraz Shaba’dan bahsedebilir misiniz? Gerçekten güzel bir tesis...
- Zamanımın büyük bir kısmını burası alıyor. Önceleri çocuklar okula gittiğinde buraya gelirim, akşam da çocuklar döndüğünde evde olurum diye düşünüyordum. Ama işin içine girince gördüm ki pek de öyle olmuyor. ABD’nin aksine Türkiye’de spor salonlarında akşam saatlerinde yoğunluk oluşuyor. ABD’de 24 saat açık birçok spor salonu olduğu için yoğunluk tüm güne yayılıyor. Burada ise sabahları erken saatte ve iş çıkışında yoğunluk yaşanıyor. Akşamki yoğunluk nedeniyle ne yazık ki çocuklar eve döndüğünde onları karşılama planımı bir türlü uygulayamadım. Çünkü eve gidişim saat 20.00-21.00’i buluyor. Ama Shaba çocuklara da imkan sunan bir tesis olduğu için onlarla burada güzel vaktit geçirebiliyoruz.
- Bu hayalinizdeki bir iş miydi? Daha önce düşünüyor muydunuz?
- Son iki üç yıla kadar böyle bir düşüncem yoktu. Spor merkezi açma düşüncesi yoga stüdyosu fi kriyle başladı. Bundan yaklaşık 10 yıl önce Bikram Yoga (26 yoga hareketi ve 2 nefes egzersizinden
oluşan bir Hatha Yoga yöntemi) hayatıma girdi. Türkiye’de Bikram Yoga’nın yapıldığı bir salon açılması gerektiğini düşündüm. Ama bir türlü kısmet olmadı.
Bisiklet sporuna çok meraklıyım. Soul- Cycle markasını Türkiye’ye getirmek istedim. Ancak henüz Avrupa’ya açılmak istemediklerini söylediler. O nedenle hedefime ulaşamadım. Daha sonra bir
fi tness salonu fi kri çıktı. Yaklaşık 1.5 yıl üzerinde konuştuk. En uygun yeri seçtik, fizibilite çalışmaları vs. derken geçen temmuz ayında kapılarımızı açtık.
- Hayırlı olsun. Shaba’ya gösterilen ilgiden memnun musunuz?
- Çok memnunuz. Her şeye bayan gözüyle dokunmaya çalışıyoruz. Önce ‘erkekler ne der’ diye düşündük ama ortaya koyduklarımız büyük memnuniyetle karşılandı. Son derece olumlu
geri dönüşler aldık. Genellikle her şeyin düşünülmüş olduğunu söylüyorlar. Çok özverili çalıştığım için iyi şeyler duymak beni mutlu ediyor.
FEDERASYON, İÇİNDE BASKETBOL OLAN HER ŞEYE DUYARLI
- Sizinle röportaj yapma isteğimizin asıl nedeni sosyal sorumluluk projelerindeki
etkinliğiniz. Özellikle tekerlekli sandalye basketbolu için sıkı bir şekilde çalışıyorsunuz...
Biraz da bu konulardan bahsetsek...
- Çok eskiden beri sosyal sorumluluk projelerinin içerisindeyim. Ama ABD’de yaşadığımız dönemde Türkiye’ye pek yansımadı. Daha doğrusu yansıtmamayı tercih ettim. Bu beni kalben
mutlu eden bir şey. Görünür olması örnek teşkil etmesi açısından önemli ama yine de uzun süre paylaşmamayı tercih ettim. Bu tür işlerde duygusal tatmin yaşayınca insan başka hiçbir şeyi umursamıyor. O nedenle geri planda kalmayı tercih ediyordum.
Sonraları arkadaşlarım öne çıkmam konusunda ciddi telkinlerde bulundular. Paylaşmanın
gösteriş olmaktan ziyade, örnek teşkil edeceğine beni inandırdılar. Belki başka insanları da sosyal sorumluluk projelerine çekebiliriz düşüncesiyle zamanla öne çıkmaya başladım. ABD’de kanserli çocuklar ve her şekilde yardıma muhtaç insanlarla ilgili derneklerle çalışıyordum.
Florida Çocuk Hastanesi’nde gönüllü olarak görev yaptım. Hastane personeli gibiydim. Kanserli ve teşhisi konulamayan çocuklar ile ilgilendim. Yoğun bakım servisinde görev aldım. O gün için neye ihtiyaç varsa onu yapıyorum. Bu, kimi zaman kahve veya başka birşey getirmek olabildiği gibi kimi zaman da odayı dekore etmem gerekebiliyordu. Bazen de sadece ailelere moral vermek amacıyla sohbet ediyorduk.
- Türkiye’ye dündüğünüzde ‘hayır işleri’nde bir aksama yaşandı mı?
- Hayır. Türkiye’ye döndüktensonra hali hazırda ilişki içinde olduğum derneklerle çalışmaya ve öne çıkmaya başladım. Geçen yıl engelliler haftasında, ‘Mutluluğun Adresi’ isimli sosyal yardımlaşma derneği ile Basketbol Federasyonu’na ziyarette bulunduk. Tekerlekli sandalye basketbol takımları ve sporcuları ile yakınlaşmam o günden sonra başladı. Elimden geldiğince destek olmak istiyorum. Tekerlekli sandalye basketbol oyuncusu Selin (Şahin) ile aramızda farklı bir bağ oluştu. Daha çok abla-kardeş gibiyiz. Birbirimizle sürekli iletişim halindeyiz.
- Selin’den biraz daha bahsetsek. Bir anınızı aktarsanız mesela...
- Kızım burada uluslarası bir okulda okuyor. Okulundaki öğrencilerden biri tekerlekli sandalye kullanıyor. Normalde çocukların bu konuda daha acımasız olduğunu düşünürüz. Ama tam aksine kızımın okulundaki çocuklar arkadaşlarına çok fazla ilgi gösterdikleri için öğretmenler
bu ilginin ters teptiğini ve engelli çocuk için zararlı olacağını düşündü.
Ona ‘hepimizin bir engeli bulunduğunu, fiziksel engelin de bunlardan biri olduğunu anlatmalıyız’ dediler. Selin’den bir şey rica ettim. Çünkü o, bedensel engelli birinin de spor yapabileceğinin, hayatına normal akışında devam edebileceğinin en güzel örneklerinden biri.
Hayat dolu ve gerçekten engeli yokmuş gibi... Selin’i okula davet ettik. Bizi kırmadı ve sonrasında da beni burada ziyaret etti. Onu tanıdığım için çok mutluyum. Engelli sporculara, özellikle de tekerlekli basketbol takımlarına dokunabildiğim kadar dokunmaya çalışıyorum. Normalde tekerlekli sandalye basketbol takımları Basketbol Federasyonu’na bağlı değil. Onların farklı federasyonu var ama Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet (Türkoğlu) Bey ve federasyon yetkilileri içinde basketbol geçen her şeye çok duyarlı davranmaya başladı.
- ABD ve Türkiye’deki bedensel engelliler için spor alanında en büyük farkı sorsam...
- Ülkemizde engellileri kapsayan spor olanakları hâlâ gelişmekte ama ABD’de son derece profesyonelce yapılıyor. Fiziksel engelliler orada hayatın her alanına entegre olmuş durumda. Ama görüyorum ki ülkemde de bu konuda farkındalık oluştu ve büyük gelişmeler yaşanıyor.
BENCE BİR EVE BİR BAŞKAN YETER
- Siz de ileride bir spor dalında eşiniz gibi federasyon başkanlığı düşünüyor musunuz?
- Gelecek neler getirir bilemiyorum ama şu anda böyle bir düşüncem yok. Aslında hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Eşim başkan olduktan sonra bi işin hiç de kolay olmadığını gördüm. Bir eve bir başkan yeter. (Gülerek)
-Eşiniz basketbolu bırakmak istediğini size ilk söylediğinde ne hissettiniz?
- Hayır dedim. Çok nettim bu konuda. ‘Daha çok erken, daha oynamalısın’ dedim. Belki birkaç sene daha oynayabilirdi. Sanırım profesyonel sporcular belirli bir noktaya geldikten sonra ‘artık yeter’ diyorlar. Olay kafada bittiği anda kimse bu kararı değiştiremiyor. Önce biraz daha oynaması gerektiğini söylesem de kararlılığını görünce ‘madem istediğin bu tamam bırak’ dedim.
- NBA’deki maç trafiği malum... Hidayet Türkoğlu’nun basketbolu bırakmasının
ardından böyle bir yoğunluk olacağını bekliyor muydunuz?
- Eşim kariyerine nokta koyduğunda daha sakin bir hayat geçireceğimizi
düşünüyorduk. Ama hiç de öyle olmadı. Eşim NBA’de oynarken en azından
hayatımız programlıydı. 8 ay sonrasında ne yapacağımıza, nereye gideceğimize
dair planlarımız vardı. Eşimin spor hayatı bittikten sonra öyle bir hareketlilik başladı
ki nasıl anlatsam... Şu an eskisinden de fazla yoğunluk var. Üstelik daha belirsiz
bir hayat yaşıyoruz. Ne saatlerimiz ne de programımız belli. Sürekli bir şeyleri
değiştiriyoruz. Bunu kesinlikle beklemiyorduk.
- Kızlarınızın basketbolcu olmasını ister misiniz? Ya da basketbol dışında bir sporda profesyonelleşmelerini...
- Benim de babalarının da öyle bir hayali yok. Ben sporcu olmalarını çok isterim. İlla ki basketbolcu olacaklar diye bir kural yok. Yüzme ve tenis gibi bireysel sporları yapmalarını çok isterim. Ama büyük kızım Ela’nın öyle bir ilgisi yok. Basketbolu daha çok seviyor. Küçük kızım Zeynep ise jimnastiğe meraklı. Haftada 3-4 gün jimnastik antrenmanı yapıyor. İleride hangi sporu isterse onu yapmasını isterim.
EŞİMDEN DOLAYI BASKETBOL İLE İLGİLİYİM
-Sizin basketbola ilginiz ne düzeyde? En sevdiğiniz basketbolcu kim?
- Basketbola ilgim eşimden de dolayı yüksek seviyede. En sevdiğim
basketbolcu olarak Michael Jordan’ı söyleyebilirim. Bilmiyorum o geldi aklıma.
Türk oyunculardan da eşimi söyleyeceğim. Türk basketboluna hizmet
etmiş çok değerli basketbolcular var; ama siz en iyiyi sorduğunuz için eşimi
söyleyebilirim.
- Bu özel sayımızda kapağımızda Mehmet Baturalp var. ‘Batur Abi’ ile
tanışma fırsatı bulmuş muydunuz?
- Sadece tanışma ve merhabalaşma olanağım oldu. İlk tanışmamızda bile
çok yumuşak kalpli bir kişi hissiyatı oluşturmuştu bende... Nurlar içinde yatsın..