FEDERASYONU EN İYİ 5 YÖNETİYOR
Basketbol Milli Takımımızın Menajeri Kerem Tunçeri, parkelerde geçirdiği dönemin en iyi 5'ini sorduğumuzda şu an federasyonda görev yapan 5 ismi saydı... '5 numaraya Hüseyin'i koyarım. 4 ve 3 numaraya Hidayet ve Haluk Ağabey'i alırım. 2 numarada Ufuk Ağabey ya da Ömer'i oynatırım. Hadi 1'e de kendimi yazayım da tam federasyon olsun' şeklinde nostaljik bir diziliş yapan Tunçeri, aynı zamanda 'Basketbol emin ellerde' mesajı verdi...
RÖPORTAJ: TOLGA YENİGÜN
Türk basketbolunun en önemli figürlerinden Kerem Tunçeri ile başarılı oyunculuk hayatından, A Milli Takım menajerliğine uzanan kariyeri üzerine konuştuk. Aralık 2012’de Moskova deplasmanında CSKA-Efes maçı öncesi ilk kez röportaj yaptığımız Kaptan ile 5 yıl sonra aynı gün yeniden bir araya geldik. Ancak bu kez roller farklıydı. O, Türkiye Basketbol Federasyonu’nun (TBF) menajerlik koltuğunda otururken, ben de basketbolun unutulmaz ismi Mehmet Baturalp anısına hazırlanan Ribaund Dergisi'nin ilk sayısının telaşındaydım...
1 numara mevkiinin unutulmaz 10 numarası ile gerçekleştirdiğimiz samimi röportaja damgasını vuran unsur ise konuğumun ilk 5’i oldu. Kendi döneminin en iyi 5’ini sorduğumda ortaya şöyle bir kadro çıktı: Kerem Tunçeri - Ufuk Sarıca ya da Ömer Onan - Haluk Yıldırım - Hidayet Türkoğlu - Hüseyin Beşok.
Ribaund’un ilk sayısına renk katan röportajda Tunçeri’ye yönelttiğimiz sorular ve aldığımız yanıtlar ise şöyle...
- Rahmetli Mehmet Baturalp anısına hazırlanan özel sayımızda yer alacak röportajımıza Batur Ağabey’i sorarak başlamak istiyorum. Kalplerde her daim yaşayacak Türk basketbolunun “Batur Abi”si hakkında neler söylersin?
- Mehmet Baturalp, hem bizim jenerasyonun hem de bizden önceki jenerasyonun unutulmaz ağabeyidir. Biliyorsun benim babam da basketbolcu. Batur Abi, A takıma çıktığımdan beri beni gördüğü hemen hemen her maç ve antrenmanda yanıma gelip, bir şeyler anlatırdı. Bir şeyler öğretmeye çalışırdı. Sevenlerine ve ailesine sabır diliyorum. Türk basketboluna büyük katkıları oldu. Bütün basketbol camiası için çok önemli biriydi.
AİLEDE BASKETBOLCU ÇOK YENİ TUNÇERİLER GELİYOR!
- Baban (Haluk Tunçeri) ve ağabeyin (Kemal Tunçeri) de basketbolcuydu. Ailenizdeki yeni jenerasyon içerisinde gelecek vaadeden basketbolcular var mı?
- Ağabeyimin kızları basketbolu çok seviyor. Büyük kızı Allegra 10 yaşında ve yeni yeni maçlara başladı. Tuana 6 yaşında. O da ablasının maçlarını seyredip, idman yapmaya başladı. Çok hevesliler. Dedesi, babası ve amcası basketbolcu olduğu için evde sürekli basketbol konuşuluyor. Hâliyle onlar da etkileniyor. Şu anda basketbol oynamaya çok hevesliler ama ileride ne olacağını bilemeyiz. Kararlarına saygı göstereceğiz.
- Basketbolu bıraktınız ve A Milli Takım menajerliğine başladınız. Ama reklamlarda hâlâ seni 10 numara olarak izliyoruz. Zihinlerde de hâlâ öyle algılanıyorsun. Bunun sırrı nedir?
- Bu durum oynadığım reklamla alakalı. Ama kariyerim boyunca kulüp takımlarında hep 10 numaralı formayı giydim. Milli Takım’da İbo (İbrahim Kutluay) bırakana kadar 4 numarayı giydim. Ondan sonra orada da 10 numarayı aldım. Bir zaman sonra forma numarası sporcu ile özdeşleşiyor. Reklamda da kariyerim boyunca taşıdığım 10 numaralı formayı giyiyorum. O yüzden böyle düşünüyor olabilirler. Bu arada ilk reklam fi lmi çekildiğinde ben basketbol oynuyordum. O nedenle üzerimde 10 numaralı forma vardı. Ondan sonra dijitale geçildi. O da çok beğenildi.
DİJİTAL KEREM’İ GÜZEL VE KASLI BULDUM
- Sen nasıl buldun dijital Kerem’i?
- Güzel ve kaslı buldum. Çok güzel tepkiler aldık. Reklam çok popüler ve her yerde dönmeye devam ediyor.
İnşallah böyle sürer ve devamı gelir.
- Reklam filminde oynamak mı daha zor yoksa basketbol oynamak mı?
- Reklam filminde oynamak çokayrı bir şey. Hiç bilmediğim bir alandı.Oyunculuk gerçekten çok zormuş. İlk
çekilen birkaç reklamda gerçekten çok zorlandım. Sonrasında partnerim Şinasi Yurtsever ile çok iyi arkadaş olduk. Bana çok yardımı dokundu. Son derece iyi bir oyuncu. Her çekimden önce onunla buluşup, çalışıyorduk. Direkt sete gidip oynamıyordum. Evde bir iki saat çalışıyorduk. Şinasi bana bir şeyler öğretiyordu. Çekim öncesi ‘ders’ çalışmak benim için çok rahatlatıcı oldu. Yönetmenimiz Ozan Açıktan da eski bir basketbolcu. Birbirimizi çok seviyoruz ve iyi anlaşıyoruz. Onun da büyük katkıları oldu.
FİLM TEKLİFİ GELDİ AMA ŞİMDİLİK ‘HAYIR’ DEDİM...
- Sinema veya dizide oynamak için teklif alsan düşünür müsün?
- Bir film teklifi geldi zaten. Enteresan da bir konusu var ama oyunculuk çok zor. Öncelikle eğitimini almanız gerekiyor. Dışarıdan görüldüğü kadar kolay bir iş değil. ‘Ben basketbolcuyum ben yaparım’ diyemem. İşin hakkını vermek lazım. Herkes oyuncu olamaz.
- Teklife ne cevap verdin?
- Şimdilik hayır dedim ama hâlâ ısrar ediyorlar. Belki ileride olabilir; ama şu an çok zor.
- Son zamanlarda özellikle oyun kurucu pozisyonunda yetenekli oyuncu yetiştirme konusunda bir sıkıntı yaşandığı konuşuluyor. A Milli Takım Menajeri olarak bu konuda ne düşünüyorsun?
- Ben öyle bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Çok yetenekli gençlerimiz var; ama kendi takımlarında yeterli
süreyi alamadıkları için çok tecrübesiz kalıyorlar. Geçen sene Berk’i (Uğurlu) ilk defa A Milli Takım’a çağırmıştık. Yeteri kadar oynayamadığı için özgüven sorunu vardı. Bu sene Karşıyaka’da çok fazla süre aldı ve A Milli Takım’a geldiğinde bu sorunu aştığını gördük. Özgüven problemin olmadığı zaman çok farklı oynayabiliyorsun. İşin psikolojik tarafı çok önemli.
Genç oyuncularımız kendi takımlarında süre almaya başladıklarında her şey farklı olacaktır. Şu an Kenan (Sipahi), Berk var... Hepsinden memnunuz. Doğuş (Balbay) var. Doğuş, her zaman her şeyini sahaya veriyor. Her antrenörün istediği tipte bir oyuncu. Ne zaman çağırsak katkı vermeye hazır. Dediğim gibi tek sıkıntı kendi takımlarında süre alamamaları. Bu sadece 1 numaralı pozisyon için değil, her pozisyon için geçerli.
ŞİMDİ 23 YAŞINDAKİ OYUNCU BİLE GENÇ!
- “Altın jenerasyon” olarak tabir edilen gençleri Milli Takım’a adapte etmeye başladınız. Bu konuda geç kalınmadı mı? Sen kaç yaşında ilk defa milli formayı terletmiştin?
- Ben Milli Takım’a ilk kez 19-20 yaşlarımda seçildim. Ama bizim jenerasyon ile bu jenerasyon arasında çok fark var. Hepimiz 16 yaşında A takıma çıkıp, 18-19 yaşlarımızda oynuyorduk. Şimdi çok fazla süre alamadıkları için 23 yaşındaki oyunculara bile genç diyoruz. Geç kalınmış bir şey yok. Yenilenme zamanla olacak. Her zaman jenerasyon değişimi yaşanıyor. 2001’deki Avrupa Şampiyonası’nda bir jenerasyon geçişi yaşandı. Şimdi de yaşanıyor. Geçiş dönemi biraz sıkıntılı olabilir.
Yeni bir takım olduğu için mental anlamda sıkıntılar yaşanabilir. Biz bu sıkıntıyı yaşamamaları için onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Çok önemli iki maç kazandık. Şubat ayında önümüzde iki maç daha var. Bu gruptan lider çıkabilirsek diğer grupta işimiz çok kolaylaşır.
- Bir geçiş dönemindeyiz yani... A Milli Takım için gerçekçi hedef hangi şampiyona olmalı? 2019 Avrupa Şampiyonası mı, 2020 Olimpiyatları mı, 2021 mi yoksa 2023 mü?
- Geçiş turnuvaları, 2019 Avrupa Şampiyonası ve 2020 Olimpiyatları... Gerçi son Avrupa Şampiyonası’nda oyuncularımız çok iyi oynadı. Herkesin beklenen performansın üzerindeydi. 2 maçı son topta kaybettik. Birini kazanabilse İspanya ile karşılaşmayıp çeyrek final, belki de yarı final görebilirdik. Her maçı kafa kafaya oynadık. Geriye düştüğünde bile oyunu bırakmayan bir Türk Milli Takımı vardı. Zaten bunun geri dönüşünü de gördük.
Herkes çok memnun kaldı millilerden. Bu jenerasyon geçişi zamanla oturacaktır. Ufuk (Sarıca) Hoca’nın sistemini de herkes benimseyecektir. Bu aralar kamplar ve idmanlar ile birlikte olmaya çalışacağız. Böylece yeni yapılanmaya herkes adapte olmaya başlayacak.
- Yeni jenerasyondan en fazla umut vadeden isimler kimler? Hangilerini yıldız adayı olarak görüyorsun?
- Hepsi çok yetenekli isimler. Metecan (Birsen) hepimizin beklediği bir oyuncu. Fenerbahçe’de yeterli süreyi alamadı. Oradan İstanbul Büyükşehir Belediye’ye geçti. Orada da iki senede beklenen patlamayı yapamadı. Hem fizik olarak hem de oynadığı pozisyon açısından herkesin beklentisi var. Kenan altyapılarda çok hızlı bir şekilde ilerledi ama birden durdu. Onun da bir özgüven sorunu var ama çok şanslı. Çünkü Ufuk Ağabey’in takımında oynuyor ve yeterli süreyi buluyor. Bence bir yerde beklenen patlamayı yapacaklar ve istenen yerlere gelecekler.
- Biraz da devşirme oyunculardan söz edelim... Şu an Emir ile Ali Muhammed var. İlerisi için belirlenen yeni isimler var mı?
- Birkaç isim var ama kesinleşmiş bir durum yok. O yüzden açıklamayalım o isimleri. Görüşmeler olacak. Bu Ufuk Ağabey’in tercihi... Şimdiki isimleri mukayese ettiğimizde Emir, Ali Muhammed’e göre daha fazla pozisyonda oynayan bir oyuncu. Daha işlevsel bir isim. Belki bizim çocuklar seneyi çok iyi geçirir ve takıma yeni bir devşirme oyuncu alınmaz. Bu da opsiyonlardan biri... Daha hiçbir şey belli değil. Ona yakında karar veririz...
SEYİRCİLER FAZLA YABANCIDAN RAHATSIZ
- Futbolda yabancı sınırı çok tartışılıyor. Basketboldaki yabancı sınırı hakkında ne düşünüyorsun?
- Bu konuda çalışmalar yapıyoruz. Federasyonda çok güzel bir ekibimiz var. Başkan Hidayet başta olmak üzere, Haluk (Yıldırım) Ağabey, Ufuk (Sarıca) Ağabey, ben, Ömer (Onan), yönetim kurulunda Hüseyin (Beşok), hep birlikte oturup konuşuyoruz. Her birimizin bu konuda farklı fikirleri, tecrübesi var. Hepimiz belli bir döneme damga vurmuş oyuncularız. Elbette en iyi çözümü bulacağız. Seyircilerin de fikrini araştırıyoruz. Her maç televizyonda yayınlanıyor. Bu güzel bir şey. Seyirciler çok fazla yabancı oyuncu izlemekten rahatsız. Biz de bu durumun değişmesini istiyoruz.
Sadece oynayan Türkler değil, sorumluluk alan Türk oyuncular olmalı. Hem Milli Takım hem de Türk basketbolu için maç kazandıran basketbolcular yetiştirmek istiyoruz. Bunun için çalışmalar da yapıyoruz.
- Milli Takım menajeri olarak yaşadığın zorlukları sorsam...
- Ben 20 küsur sene profesyonel basketbol oynadım. O nedenle başlarda alışma konusunda zorlandım. Her gün antrenman yapılan ve haftada iki maç oynanan tempodan çıkıp işin bu tarafına geçmek kolay olmadı. Ama artık alışıyorum.
Bu noktada birlikte çalıştığım arkadaşlarımın da katkısı var. Hido (Hidayet Türkoğlu) olsun, Ömer olsun, Haluk
Ağabey olsun... Onlar her zaman bana yardımcı oluyor. O yüzden çok fazla sıkıntı yaşamadım. Tabii bir de bir de Erkek Milli Takımlar Altyapı sorumlumuz Fikret Doğan var. Dediğim gibi o evreyi çabuk atlattım. Çok güzel bir ekibe sahibiz.
- Gençler Ligi hakkında neler söylemek istersin?
- Çok fazla maç oynuyorlar. En önemli şey o. Deplasmanlara gidiyorlar. Bu da çok önemli... Bu vesileyle gençlerin özgüveni artıyor. Bizim federasyonda göreve başladıktan sonra aldığımız ilk karar buydu. Bundan sonra da böyle projeler olacak. Bunun için federasyonumuzda herkes detaylı çalışmalar yapıyor.
- Hobilerinden bahsetsek biraz...
- Basketbolculuk döneminde hiç boş vaktimiz olmuyordu. Şimdi daha rahatız ama federasyonda olduğumuz için yine çok fazla boş zaman bulamıyorum. Eskiye göre arkadaşlarımla daha fazla vakit geçiriyorum. Akşamları buluşup, sohbet ediyoruz. Sinemaya ve tiyatroya gidiyorum. Oyuncuyken yapamadığım şeyleri yapmaya başladım. Tabii ki hayatımda bir boşluk oluştu. Çünkü eskiden acayip idman ve maç trafiği vardı. Biraz kilo da aldım. İdman yapıp, yapmama konusunda karar vermeye çalışıyorum. Senelerin verdiği yorgunluk da var. Akşam yatarken sabah kalkıp spor yapmanın planlarını kuruyorum; ama sabah kalktığımda öyle yorgun oluyorum ki vazgeçiyorum. O da sanırım senelerin verdiği yorgunluktan kaynaklanıyor. O dönemi yavaş yavaş atlatıyorum.
Eski basketbolcu ağabeylerim ‘basketbolu bırakınca hiçbir şey yapmak istemeyeceksin’ diye söylüyorlardı. Gerçekten öyle oluyormuş ama yavaş yavaş spor yapmaya başladım.
- Unutamadığın, kariyerinde sana en çok şey katan antrenör kimdi?
- Türk antrenörlerden birini söylemek istemiyorum. Birini diğerlerinden ayırmak haksızlık olur. Kısa bir dönem Efes’te Ilias Zuros ile çalıştım. Ondan bir şeyler öğrendim. İspanya’da oynadığım dönemde Joan Plaza vardı. Ondan da çok şey öğrendim ama çalıştığım her antrenör bana birşeyler kattı.
HİDO GERÇEKTEN FARKLI BİR YETENEKTİ...
- Karşılıklı veya aynı takımda oynadığınen iyi oyuncu kimdi?
- Hido tabii ki ayrı bir yetenekti. Onun gibi birisi yeniden gelir mi bilemiyorum. Real Madrid’de oynarken ABD’li
Louis Bullock vardı. Çok beğendiğim bir oyuncuydu. Çok fazla yetenekli oyuncuyla oynadım. Burada hepsini saymak çok zor.
- Merak ediyorum; senin oynadığınız dönemden ilk 5 yapsan nasıl olurdu?
- 5’e Hüseyin’i koyarım. 4 ve 3 numaraya Hidayet ve Haluk Ağabey’i alırım. 2 numarada 2 isim; Haluk Ağabey ve Ömer olur. 1’e de hadi kendimi koyayım da tam federasyon olsun. (Gülerek)
- NBA’den tüm zamanların 5’ini kursan?
1 numara için Jason Kidd derim. Gerçekten çok iyiydi. 2 numaraya tabii ki Michael Jordan’ı koyarım. 3 numara LeBron James olur, 4 numaraya Tim Duncan’ı ve 5 numaraya da Shaq’ı alırım.
- NBA’de oynayamamak içinde ukde olarak kaldı mı?
- Her oyuncunun hayalidir NBA’de oynamak. Oynayamayan her oyuncunun içinde ukde olarak kalır. Bir ara Phoenix Suns’ın yaz ligine katılacaktım ama olmadı. Onun dışında da büyük bir adım olmadı NBA’de oynamam adına.
MAURIZIO GHERARDINI İLE SÜREKLİ KONUŞUYORUM
- Söylemek istediğin başka şeyler var mı?
- İleride kendime koyduğum hedeflerden biri de iyi bir kulüp takımında menajer olmak... Şu anda işi öğrenme
aşamasındayım. Gherardini ile sürekli konuşuyorum. Çok önemli işler yapıyor. Herkes Obradovic’ten bahsediyor ama o yapıyı kuran Maurizio Gherardini’dir. İleride öyle bir şey yapmak için kendimi geliştirmeye çalışıyorum.