Efsaneler Anlatıyor | Burak Bıyıktay
"Siyavuş'un koç olduğu Beşiktaş'ta Erman Kunter, Efe Aydan, Zeki Can, İhsan Bayülken, Turhan Koray ile 1986-87'de normal sezonu lider tamamladık. Son maç Fenerbahçe'yi yenersek play-off'ta rakip Galatasaray, kaybedersek de F.Bahçe'ydi; kazandık. 1'i devşirme 3 yabancılı G.Saray'a karşı, ilk maçı tek yabancımız Bullock'un atılmasıyla kaybettik. İkinciyi tamamen Türklerden oluşan kadro ile kazansak da 3. karşılaşmada yenilip, elendik; sonra Cumhurbaşkanlığı Kupası'nda da Karşıyaka'ya kaybettik. O yıl takıma büyük önem veren Başkan Seba, çok kızıp sonraki seneler bütçeyi düşürdü."
BERTAN ERMAN
Bu ay, kendisini daha önce yakından takip etme fırsatı bulduğum bir isimle; Burak Bıyıktay ile keyifli bir sohbet fırsatını yakaladım. Burak Hoca, son olarak Beşiktaş’ın 2019-20 sezonunun ikinci yarısından pandemiye kadar olan süreci ile 2020-21 sezonunun ilk 6 haftasına kadar takımın başında yer almıştı. Ancak biz kendisi ile antrenörlük günlerinden çok, oyunculuk kariyerine bir geri dönüş yaptık. Eğlenceli bir zamanda yolculuk oldu benim için, umarım sizler de beğenirsiniz...
ECZACIBAŞI MÜTHİŞ BİR FABRİKAYDI
Bir dönem birçok basketbolcunun geçtiği yer sorusunun cevabı olarak Eczacıbaşı ile karşılaşırız. Burak Bıyıktay da o isimlerden biri... Burak Hoca, İstanbul ekibindeki dönemini, basketbol kariyerinde bir dönüm noktası olduğunu şöyle vurguluyor:
“Ben basketbolu çok seviyordum. Okulda sürekli basketbol oynardım. O dönemlerde bir arkadaşım vardı, seneler sonra Beşiktaş’ta yönetici de oldu; Metin Albayrak. “Gel, seni bir kulübe götürelim, basketbol oyna” dedi. Ben de o zaman dedemle yaşıyordum. “Ben basketbol oynamak, bir kulüpte forma giymek istiyorum” deyince, dedem beni aldı, Eczacıbaşı’na götürdü.
Dedim Eczacıbaşı’nı nereden buldu? Hiç aklıma bile gelmiyor. O zaman kaptan Nuri Tan; o da bir basketbol efsanesi. Onun babası,
dedemin arkadaşıymış. Aldı beni götürdü oraya. Orası hakikaten müthiş bir fabrikaydı. Müthiş bir organizasyondu, müthiş bir kulüptü açıkçası.
Türk basketboluna müthiş hizmetler veren, üst üste şampiyonluklar yaşayan bir kulüp Eczacıbaşı biliyorsunuz... Bir şans oldu benim için oraya gitmem. Belki başka bir yere gitsem, buralara gelemeyebilirdim. Bu vesile ile de Eczacıbaşı’nın basketboldan kopmuş olmasının,
basketbol adına büyük bir kayıp olduğunu belirtmek isterim.”
Daha sonra Burak Bıyıktay’a, Eczacıbaşı’nın devam etmesi durumunda bir EuroLeague takımı olup olamayacağını sordum. Kendisinin bu konudaki yorumu şu şekildeydi:
“Kesinlikle olurdu! Bir kere çok vizyoner, ileri görüşlü bir yönetim kadrosu vardı. Rahmetli Şakir (Eczacıbaşı) Bey, Saffet Bey, ben geldiğimde rahmetli Nur Ağabey (Gencer) de oradaydı. Bunlar müthiş bir vizyoner kadro ile müthiş işler yaptı. Özellikle genç oyuncu yetiştirmek, oradan bir takım yaratmak adına… Fakat sonra bir şekilde vazgeçildi. Çeşitli hikâyeler var bunlarla ilgili, hangisi doğru bilmiyorum; ama onu en iyi Eczacıbaşı Ailesi bilir açıkçası.”
TALİHSİZ SERÜVENLER SEZONU: 1986-87
Burak Bıyıktay, Eczacıbaşı’ndan sonra efsaneleşeceği Beşiktaş’a geçti. Bıyıktay’ın Beşiktaş’taki oyunculuk döneminde, takım bazında düşünüldüğünde en iyi sezonun 1986-1987 sezonu olduğunu söyleyebiliriz. Kadrosunda Erman Kunter, Efe Aydan, Zeki Can, İhsan Bayülken, Turhan Koray gibi isimlerin olduğu ve Aydan Siyavuş’un çalıştırdığı siyah beyazlı ekip, normal sezonu lider bitirmesine
karşın, play-off ilk turunda Galatasaray’a kaybetmişti. Burak Hoca, o talihsiz sezonu şu şekilde anlatıyor:
“Bizim bir tek yabancı oyuncumuz vardı, bazı takımlar devşirme ile; Galatasaray gibi üç yabancıyla oynuyordu. Nihat İziç, Paul Dawkins ve Calvin Roberts. Aslında Beşiktaş basketbolu için talihsiz bir sezon. O dönem ilk defa yatırım yapıldığı bir dönem olmuştu Süleyman Ağabey (Seba) zamanında... Başkan bir şekilde ikna edilmişti. Biz hakikaten müthiş bir sezon geçirdik, ligi de birinci bitirdik.
Normal sezonun son maçında da, Spor ve Sergi Sarayı’nda da Fenerbahçe ile oynuyorduk. Eğer biz Fenerbahçe’yi yenersek Galatasaray play-off’a giriyordu. Yenilirsek de Fenerbahçe. Bizim birinciliğimiz garantiydi.
SEBA HER ZAMANKİ AHLÂK ANLAYIŞIYLA UYARDI
Orada rakibimizi seçme şansımız vardı. Biz iki rakibimiz de yenmiştik; ama Fenerbahçe, göreceli olarak daha kolay görünüyordu o zaman. Hatta bu konunun konuşulduğu söylenildi; ben sonradan duydum, “Fenerbahçe olsa daha iyi olurdu” diye... Tabii ki Süleyman Ağabey’in her zamanki sportmen ve ahlâk anlayışından, “Maça çıkacaksınız, oynayacaksınız. Hiçbir şekilde takım seçmek diye bir şey yok! Kazanırsınız, kaybedersiniz” derdi. Ona göre de oynanırdı.
Biz o maçta Fenerbahçe’yi yendik. Galatasaray bizim rakibimiz oldu. Ondan sonra unutulmaz seriyi oynadık. İstanbul’da meşhur karın
yağdığı müthiş bir sezondur. İlk maçı maalesef oyun oynanırken basketbolcular arası bir tartışma çıktı ve bizim yabancı oyuncumuz James Bullock oyundan atıldı. Karşı taraftan Mehmet Ali Tlabar oyundan atıldı. O maçı kaybettik. İkinci karşılaşmada iki oyuncu da ceza aldı. O maçı müthiş bir motivasyonla, Türklerle üç yabancıya karşı kazanmayı bildik. Fakat son maçı kaybederek maalesef birinci bitirdiğimiz sezonun sonunda ilk turda veda etmek zorunda kaldık.
Bu durum özellikle de Süleyman Ağabey’i demoralize etti. Sonradan öğrendiğimiz kadarıyla, yaşananlara epey kızmış. Sonra takım daha düşük bir bütçe ile devam etti.”
Tam burada Burak Ağabey'e diğer ihtimali sordum. Eğer Beşiktaş üst tura çıksaydı, gerisi gelir miydi? Bıyıktay'ın yanıtı ise şöyle...
“Lig içindeki sonuçlara bakarsanız, öyle olması gerekiyordu. Çünkü biz rahat bir şekilde birinci olduk. Tabii ki oynanmamış maçların ihtimallerini söylemek çok zor; ama kağıt üzerinde favori takımlardan bir tanesiydik, normal sezonu birinci bitirmemizden dolayı. Sonra Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda da Karşıyaka’ya yenildik. O sezonu kupasız kapatmış olduk yani.”
FENERBAHÇE UNDERDOG BİR TAKIMDI
Uzun süre Beşiktaş formasını terleten Burak Bıyıktay, 1995 yılında, ezeli rakiplerden Fenerbahçe’ye geçmişti. Sarı lacivertlilerin başarılı bir döneminde yer alan Bıyıktay, o dönemi şu şekilde özetledi:
“Ben o sezonu Beşiktaş’ta çok iyi oynamıştım. 17.8 sayı ortalaması tutturmuştum. Gayet de iyi bir sezon geçirmiştim. Onun üzerine Fenerbahçe’nin koçu Murat Didin idi. Daha önce beni Kolej’e (TED Ankara Kolejliler) de istemişti. Bir türlü olmamıştı. Oradan bir teklif geldi bana. O zaman rahmetli Battal Ağabey’e (Durusel), “Bana böyle bir teklif var, ne düşünüyorsunuz?” diye sordum. Sürekli teklifler var; ama terk etmemek adına hep kalıyorduk Beşiktaş’ta. Birçok yerden teklifler gelmesine rağmen. “İstiyorsan gidebilirsin” dedi Battal Abi. Ben de onun üzerine gittim.
O zaman da iyi bir kadro kurmuştu Fenerbahçe. Efes’in Avrupa şampiyonu olduğu sene, biz de çeyrek final oynamıştık aynı kupada. Çok
iyi bir sezon geçirdik orada da ama Koraç Kupası’nda, çeyrek finalde Efes’e elenmiştik. Türkiye’de de Ülker’e yarı finalde, son saniye topuyla elenmiştik. Aslında o takım da finale kadar gidiyordu. Türk ağırlıklı, Underdog (kalburüstü) bir takımdık açıkçası.”
KEŞKE IVERSON SEZON BAŞINDA GELSEYDİ…
Burak Bıyıktay’ın çalıştırdığı oyunculara bakacak olursak, açık ara en iyi kariyere sahip isim, bir NBA efsanesi olan Allen Iverson’dır. Burak Hoca, Iverson’ın Beşiktaş’taki sürecini farklı bir açıdan değerlendirdi:
“Sezon başlamıştı. Allen Iverson ismi yoktu. Sezona Mire Chatman ile başlamıştık guard pozisyonunda. Ondan sonra, sezon içinde bir oyuncu daha istiyordum. Bir oyuncuya daha ihtiyacımız vardı; ama 2-3 numara pozisyonlarına. O dönemki yöneticimiz Şeref Yalçın ile Başkan Yıldırım Demirören sağ olsunlar… Allen Iverson ismi markete düşmüş. Onlar da bu ismi duyunca, almaya karar verdiler.
Bu işe pozitif bakmadım yani... Şu yüzden bakmadım; çünkü Allen Iverson basketbolu bırakmıştı ve ciddi paralar vermek gerekiyordu. Olsun-olmasın konusunda biraz negatif davrandım. Hatta sonra Iverson’ı istemiyor gibi durumlara geldi durum; ama konu o değildi yani. Ben onu başka bir açıdan değerlendirdim.
Sonra tabii ki büyük bir şaşaa ile geldi. Basketbol tarihinin çok önemli bir ismi, bir ikon yani. Beşiktaş açısından çok önemli bir iş oldu. Hatta Türk basketbolu açısından da çok önemli bir iş oldu. Keşke sezon başında böyle bir şey yapılabilse, muhteşem olurdu. Sezon ortasında bu tip şaşaalı transferler, başka şeyleri de etkiledi. Kendisi de çok düzgün bir insan; ama kendi ile birlikte 20 adam daha geldi. Antrenmana geliyorlar, gidiyorlar… Ne şort giyecek vs. Saçma sapan şeyler olmaya başladı.
Iverson'ın kronik bir sakatlığı vardı. O da nüksetti. Ama hakikaten müthiş bir anı. Amerika’da fotoğrafları gösterdiğim zaman milletin gözleri açılıyor. Keşke çok daha sağlam gelseydi ve kalıcı olsaydı. Keşke sezon sonuna kadar kalsaydı; ama kalmadı maalesef. Tamamen medyatik bir transfer oldu. Ona doyamadık.
Iverson antrenmanda topu aldığı zaman, yeteneği gözünle görünce inanılmaz bir şey oluyor. Mesela o topa parmaklarıyla yön verişi var, diyorsun ki, NBA’de izlerken, “O boy ile nasıl atıyor?” diye. Hayatta göremezsin. İlginç bir adam; ama bize geldiğinde fizik olarak tamamen bitmiş vaziyetteydi. Yaşam tarzına dikkat eden bir sporcu değil. Geceleri geziyor, uyumuyor. Sabah antrenmanını iptal
etmek zorunda kalıyorduk.”
Çok keyifli bir sohbet olduğunu en başta da belirttim. Eğer bu röportajın tamamını merak ediyorsanız, dergimizin Youtube sayfasından izleyebilirsiniz.
TİPLEME
- En beğendiğiniz koç?
- Ergin Ataman
- En beğendiğiniz oyuncu?
- Harun Erdenay
- En iyi 5'iniz?
- Khalid El-Amin, Şehmus Hazer, Brad Newley, Cevher Özer, Alperen Şengün
- En zorlu deplasmanlar?
- Karşıyaka, UNICS Kazan
- Tek kelime ile basketbol...
- Hayat
BURAK BIYIKTAY
Doğum tarihi: 16 Kasım 1964
Boy: 1.9 m
Pozisyon: Şutör gard - kısa forvet
OYUNCULUK KARİYERİ
1982-1983 Eczacıbaşı
1983-1995 Beşiktaş
1995-1997 Fenerbahçe
1997-1998 Emlakbank Ortaköy
1998-1999 Oyak Renault
ANTRENÖRLÜK KARİYERİ
2004-2005, 2008-2011, 2019-2020 Beşiktaş Icrypex
2011-2014 Petkimspor
2015 Yeşil Giresun Belediyespor
2016 Türk Telekom
2016-2017 Sakarya Büyükşehir