Damga
"Aydın Örs 1992'de Efes Pilsen antrenörü olduğunda Türk basketboluna bu kadar damga vurabileceğini kimse tahmin etmezdi. Örs, takım çalışması, uluslararası maçlara yaklaşım ve gençlere itimat konusunda bir devrim yaptı. Bugün de bayrağı öğrenciler taşıyor..."
ALP ULAGAY
Herhangi bir takım sporunda Avrupa'da bırakın kupa kaldırmayı çeyrek finalin bile sıra dışı olduğu yıllarda çıka gelmişti Aydın Örs. 46 yaşındaydı ve yıllarca o zamanki adıyla Efes Pilsen kulübünün altyapı takımlarında görev yapmıştı. 1992'nin şubat ayıydı...
Ufuk Sarıca ve Volkan Aydın'ın yeni parladığı, Tamer Oyguç'un ve Taner Korucu'nun oynadığı Efes Pilsen takımı başantrenör Halil Üner'i yollamış, o sezonu tamamlaması içi Aydın Örs'e görev vermişti.
Örs göreve gelir gelmez bazı ince ayarlar yaptı. Bu sayede önce üst üste dört maç kazanıp normal sezonu dördüncü bitirdiler. Sonra da play-off'ta birbiri peşi sıra TOFAŞ, Fenerbahçe ve Paşabahçe'yi eleyerek hiç hesapta olmayan bir şampiyonluk kazandılar. İlk mührü vurmuştu Örs... Ama 1992 yazından sonra üç alana tam anlamıyla damgasını vuracaktı.
Şampiyonlukla beraber istediği ortama kavuştu ve hemen kolları sıvadı. Önce oyun kurucu olarak Makedon Petar Naumoski'yi kadroya kattı. Asıl önemlisi sezona ve maça hazırlık konularına yaklaşımıydı. Adeta bir devrim yaptı burada. Sezon öncesi günde üç idman, sezon içinde çift idman ve kılı kırk yaran bir hazırlık süreci. Birinci damgayı daha önce görülmemiş bu titizlik seviyesiyle vurdu.
Henüz ilk sezondan meyvelerini toplamaya başladılar. Efes Pilsen normal sezon ve play-off'taki toplam 37 maçın 37'sini de kazanarak bir kez daha şampiyon olurken bir yandan da
Avrupa Kulüpler Kupası'nda dolu dizgin devam etti. Grupta 10 maçın dokuzunu kazanan Efes yarı finali de kayıpsız geçip Torinodaki final maçında oynamaya hak kazandı.
O talihsiz final maçını 50-48 kaybetti Efes, ama bir kere ok yaydan çıkmıştı. Sonraki sezonlarda stratejisini hep Avrupa'ya göre kurdu Aydın Örs. Transferler bunun için yapıldı, sezon takvimi buna göre düzenlendi. Hedef Avrupa'da kupa kazanmaktı.
İkinci damgayı bu zihniyet devrimiyle vurdu. Bu çaba sporseverlerde de karşılığını buldu. Üç sezon sonra Koraç Kupası'nda finale yürürken Abdi İpekçi'deki maçlara bilet bulmak
neredeyse imkânsızdı.
Seyirci de Efese milli takım gibi yaklaşıyordu. 1996'da Koraç Kupası'nı kaldıran kadro hakkında yıllar sonra en gurur duyduğu konulardan birinin altyapıdan yetiştirdikleri oyuncular olduğunu bizzat söylemişti bana. Doğrusu o sezonun takım fotoğrafındaki 12 oyuncudan sekizi Merterdeki parkede terleyerek A takıma çıkmış ve bu başarıda pay sahibi olmuştu. Gençlere olan itimadıyla da üçüncü damgayı vurdu.
Örs, Euroleaguede hep son engele takıldı ve bir türlü Final Four göremedi. 1999'da ani bir kararla istifasından sonra bu kez Milli Takım'a el attı. Onun yönetimi ve ciddiyeti altında bu kez Milli Takım 2001'de o tarihe kadarki en büyük başarısını elde edip Avrupa ikinciliğine kavuştu. Türk Milli Takımı'nın iddialı döneminin başlangıcıydı bu da.
Sonraki yıllarda Fenerbahçe'yle de Türkiye şampiyonluğu kazandı, genel koordinatörlük yaptı. Ama 1990'larda vurduğu damganın etkilerini biz hâlâ hissediyoruz. Öğrencilerinden Ergin Ataman Euroleague'de şampiyonluk kovalıyor, Ufuk Sarıca A Milli Takım antrenörü ve Hidayet Türkoğlu da TBF başkanı.