Curry faktörüyle şampiyon
ABD, erkeklerde üst üste beşinci kez Olimpiyat şampiyonluğuna ulaşırken son iki maçta zorlandı. İşte bu noktada devreye girip altın madalyayı getiren tarihin en büyük şutörü oldu: Steph Curry…
ALP ULAGAY / PARİS
Paris 2024 Olimpiyatları’ndaki basketbol turnuvalarına mutlak favori olarak gelen ABD, erkekler ve kadınlarda iki altın madalya alarak ayrıldı. Fransa’ya karşı oynadıkları her iki finalde zorlandılar ama yine de kürsünün en üst basamağına çıkmayı başardılar. Ben de Paris’te gazeteci olarak geçirdiğim üç haftanın ardından basketbola dair izlenimleri aktaracağım.
Öncelikle, Paris 2024 organizasyon komitesinin yıllar önce yaptığı bir planlama hatasıyla başlayalım. Fransa’nın koca başkentinden basketbola iki hafta ev sahipliği yapacak bir tesis bulamadıkları için 12’şer kadın ve erkek takımı ilk haftayı ülkenin kuzey metropolü Lille’de geçirdi. Lille’deki müthiş ortamı uzaktan izlemek zorunda kaldık Paris’te konuşlanmış gazeteciler olarak. Orada çatısı kapatılan Pierre Mauroy Stadı’ndaki toplam 36 grup maçını ortalama 26 bin seyirci izledi tribünlerden.
Bununla beraber, NBA’in dev yıldızlarından teşkil ABD erkek takımının izlerini ilk haftadan hissettik Paris’te. Mesela 1 Ağustos akşamı kadınlar jimnastikte bireysel genel tasnif finallerini izlemek üzere Paris’in göbeğindeki Bercy Arena’nın yolunu tutmuştum. Binlerce seyirci ve yüzlerce gazeteci gibi Amerikalı Simone Biles ve Brezilyalı Rebeca Andrade’nin kıyasıya çekişmesini heyecanla izlerken Amerikalı basketbolcuların salonda olduğundan bihaberdim. Meğer onlar da Biles’ın, son alet olan yer hareketlerinde eşsiz bir rutin sergileyip bir kez daha altın madalyayı kazanmasını izlemeye gelmiş.
Yarışma sonrası salondan çıkıp metro istasyonuna yürürken VIP çıkışının önündeki kalabalığı fark edince anladım ABD takımının Bercy’de olduğunu. Bir gün önce Güney Sudan’a 17 sayı fark attıktan sonra ayaklarının tozuyla Paris’e gelmişler belli ki. Dönüş yoluna geçmek üzereydi hepsi. Kaldırımın yanına park etmiş otobüse binen son oyuncu olan Steph Curry’yi arkadan gördüm. Zaten güvenlik görevlileri kalabalığın daha fazla yaklaşmasına izin vermedi.
ABD erkek takımı yeniden Lille’e dönüp Porto Riko’yu 104-83 yendi ve gruptaki işlemi pek zorlanmadan tamamladı bundan iki gün sonra. 4 Ağustos Pazar günü grup maçları sona erdi. Ertesi gün de jimnastik müsabakaları sonuçlanınca final turlarına kalan takımlar Paris’e taşındı. Salı gününden itibaren bir basketbol salonuna dönüşen Bercy Arena’da dünyanın en iyi milli takımlarını izleme fırsatı çıktı bize de.
Erkeklerde ilk tur sonunda ABD beklendiği gibi C grubunu rahatlıkla lider olarak bitirirken A ve B gruplarında küçük sürprizler görmedik değil. A grubunda Kanada üçte üç yaparak ilk sırayı alırken İspanya sonuncu sırada kaldı ve elendi. B grubunda da ev sahibi Fransa turnuvadaki en kötü maçını oynayıp Almanya’ya farklı yenilince liderliği rakibine kaptırdı. Buna karşın çeyrek final şeması ve kura sonucunda ABD – Fransa finali ihtimali geçerliliğini korudu. Çeyrek final eşleşmeleri Almanya – Yunanistan, Sırbistan – Avustralya, Kanada – Fransa ve ABD – Brezilya şeklinde belirlendi.
Ben de 6 Ağustos Salı günü oynanan çeyrek finallerden son ikisini gözüme kestirdim. Voleybolla başlayıp güreşle devam ettiğim o günü basketbolla tamamlamak üzere Bercy Arena’nın yolunu tuttum. Kan-ter içinde salona vardığımda günün üçüncü çeyrek final maçı Fransa – Kanada başlamak üzereydi. Paris’teki diğer tüm Olimpik yarışlardaki gibi fanatik Fransız seyircisi Kanadalılar’a zorlu bir atmosfer yaratmıştı. Bu ortamda Fransa rakibini 82-73 yendi ve rüya finale bir adım daha yaklaştı.
Fransa maçındaki çılgın atmosfer son erince ben de basın tribününde daha rahat bir yer buldum kendime ve ABD ile Brezilya arasında oynanacak günün son çeyrek final maçını izlemek üzere koltuğuma kuruldum. Kuruldum kurulmasına ama son derece zevksiz bir oyunla karşılaştım. Muhtemelen çeyrek finaldeki en zayıf takım olan Brezilya, çok kısa bölümler hariç ABD’ye neredeyse hiç direnemedi. 41 yaşındaki Huertas’ın hâlâ saha içi lideri rolünü üstlendiği bir kadroyla bunu yapmak zordu zaten. Farkın bir parça kapandığı anlarda LeBron önderliğindeki ABD takımı mesela 21-2’lik bir seri yakalayıp rahatlayıverdi. İkinci yarıda da ritimlerini koruyup Brezilya’yı 35 sayı farkla 122-87 yenip yarı finale çıktılar. Bu kadar güç farkının olduğu bir maçtan gazeteci veya seyirci olarak keyif almak pek mümkün değildi açıkçası.
Yarı finale geçmeden evvel, Paris 2024’teki ABD takımının yapısını da hatırlatmak isterim. 2000’lerin ortasında üst üste üç büyük turnuvada yaşadığı şokların ardından ABD takımı bilhassa her Olimpiyat’a çok daha özenli ve iddialı hazırlandı. 2008’den bu yana Olimpiyatlar’da altın madalyayı kimseye bırakmadılar ve toplam 30 maçta tek bir yenilgi aldılar. O da 2021’deki Saitama şoku ve Fransa’ya grupta kaybettikleri 76-83’lük maçtı.
Bu iddiayı Paris 2024’te de sürdürmeye kararlıydı ABD. Tokyo 2020’den sonra başantrenörlüğe Steve Kerr getirilmişti zaten. Kadronun ise NBA’in en iyilerinden oluşmasına çoktan karar verilmişti. ABD kadrosundaki oyuncuları ise üç ayrı kategoride değerlendirmek mümkündü. Tokyo’dan sonra devam edenler: KD, Tatum, Holiday, Adebayo, Booker; Olimpik çaylaklar: Edwards, White, Haliburton, Embiid ve de uzun bir aradan sonra dönenler: Curry, LeBron, Davis. Kısacası bir nevi süper takım sahadaydı. Ancak, bu kadro son iki maça kadar doğru düzgün test edilmedi. Zaten güle oynaya kazandıkları dört karşılaşmayla yarı finale çıktılar.
Paris 2024’te yarı final eşleşmeleri şöyleydi: ABD – Sırbistan ve Almanya – Fransa. Fransızlar ilk maçta yine müthiş bir seyirci desteğiyle Almanya’yı 73-69 yenerek ilk finalist olurken ikinci mücadelede ise ABD ilk gerçek sınavı için sahadaydı. Sırbistan gruptaki maçın tersine çok iyi başlayıp Jokic-Bogdanovic ikilisiyle skor üstünlüğünü eline geçirdi. İşte bu noktada ABD’nin gizli silahı devreye girdi: Curry faktörü. Tarihin en büyük şutörü!
Paris’teki ilk dört karşılaşmada son derece sessiz kalan 20’de 5 üçlük isabetiyle oynayan Steph Curry, Sırbistan maçının ilk çeyreğinden itibaren ABD’yi skorda tutan oyuncu oldu. İlk yarıdaki beş üçlüğü olmasa muhtemelen Sırplar, 43-54’ten daha farklı bitirebilirdi ilk yarıyı. Zaten ABD son çeyrekte farkı kapattığında onları 2 dakika 23 saniye kala öne geçiren üçlüğü de yine Curry attı. Hatta bununla yetinmedi, bir üçlük ve iki serbest atışla galibiyeti perçinleyen oyuncu da oldu. Stephen Curry’nin 33 dakikada 36 sayı, 8 ribaund ve 2 asistiyle ABD mücadeleyi 95-91 kazandı ve finale yükseldi.
Final maçında Fransa direnç gösterse de Curry faktörü yine devredeydi. Fransa hangi savunmayı denerse denesin bir türlü onu durdurmayı başaramadı. Finalin ikinci çeyreğindeki bir üçlük anı tüm maçın özeti gibiydi. Sağ köşede catch-and-shoot’u bulan Stephen Curry, 2.24 metrelik Wemby’nin üzerinden üçlük isabetini buldu ve bütün salonu susturdu. LeBron ve Durant’ın da katkılarıyla ABD devrede 49-41 öndeydi.
Tüm bunlara karşın Fransa ikinci devre boyunca skorda ABD’yi sürekli kovaladı. Ne zaman farkı kapatıp maçı kafa kafaya getirecek olsalar devreye yine Curry girdi. Mesela bitime 2 dakika 44 saniye kala skor 82-79’ken attığı üçlük… Veya skor 93-87’yken Batum-Fournier ikilisinin üzerinden savurduğu bir diğeri… Maçın son üç dakikasında dört üçlük isabeti bulan Stephen Curry bunu 1103 maçlık NBA kariyerinden bile sadece bir kez başarabilmişti. Dünyanın geri kalanıyla ABD basketbolu arasında çok büyük fark olmadığını zaten biliyoruz ama deneyimli bir yıldız gelip iki maçta 26’da 17 üçlük atınca galibi belirleyebiliyor.
Erkekler finalinin sonunda 98-87 skorla gülen taraf ABD olurken üst üste beşinci kez Olimpiyat altının kazandı. Buna karşılık dört yıl sonrası için ihtimaller farklı. KD, Curry ve LeBron, LA 2028’de kadroda olmazlar. Bu üçlünün yerini saha içi ve dışında doldurabilecek liderler gelecek mi şimdiden bir şey söylemek zor. Bu sefer ABD’yi ellerinden kaçıran Fransa ve Sırbistan dört yılı bilenerek geçirecektir.
Elbette son bir not da ABD kadın takımı için: Paris 2024’ün son gününde yine Fransa’yı çok zorlanarak 67-66 yendiler. Sadece üst üste sekizinci kez Olimpiyat şampiyonu olmakla kalmadılar, aynı zamanda ABD’nin Paris’te madalya sıralamasında Çin’i kılpayı geçmesini de sağladılar.
ABD’nin her maçından sonra baş antrenör Steve Kerr bir gazeteci ordusunun karşısında buldu kendisini…