BÖYLE BİTMEMELİYDİ...

  "Doğan Hakyemez 68 yaşında, belki de en olgun döneminde enerjisini bir basketbol okulu açmak için mi harcamalıydı? Okulunun afişlerini Antalya sokaklarına tek başına asmak için mi harcamalıydı? Bence düşünmemiz gereken nokta burasıdır..."  

ALAEDDİN YAKAN



Telefonda Ribaund Dergisi'nden Tolga (Yenigün) arkadaşım bana Doğan Hakyemez hakkında bir şeyler yazmamı istediğinde, ilk önce duraksadım. Çünkü onun şu an aramızda olmadığını bile kabullenemiyorum. Hayatımızın her bölümüne o kadar girmiş ki, o kadar yaşanmışlıklar var ki…

***

Doğan Hakyemez'i herkes aceleciliği, hırsı ve agresif kişiliği ile tanır. Hepsi doğrudur. Ama çoğu insanın bilmediği çok değişik yönleri de vardır.

Ülker Spor'un kurulduğu ilk yılda Çetin YILMAZ ve ailesi ile bir akşam yemeği için bizim evdeydik. Telefon çaldı. Doğan, Çetin'e, "Neredesiniz?" diye sordu. Çetin de, "Ülker'deyiz" dedi. Tabii ki Doğan cümlenin sonunu beklemeden "Bende geliyorum" diye telefonu kapatarak, Koz yatağındaki evinden Ülker Spor'un Topkapı'daki tesislerine gidiyor. 
Yolda giderken de kendi kendine, "Bizim koçlara helal olsun. Pazar günü şu saatte bile çalışıyorlar" diye düşünüyor.
Tesislere vardığında oradaki görevli merakla, "Hayırdır Doğan Abi!" diye soruyor.

Doğan'da "Bizim koçlar buradaymış. Bende onların yanına geldim" dediğinde, görevli ise, "Doğan Abi burada kimse yok ki…" diye cevap veriyor.

Doğan, Çetin'i tekrar arayarak, "Oğlum, ben Ülker Spor Tesisleri'nin önündeyim. Siz neredesiniz?" diye biraz isyan ederek soruyor.
Çetin de, "Biz Alaeddin'in eşi Ülker'in evindeyiz" deyince Doğan da iyi dileklerini sunarak, gecikmeli de olsa yemeğe katılıyor.

***

Ülker Spor'un ikinci yılındaki şampiyonluğundan sonra Doğan Hakyemez görevinden ayrıldı. Üçüncü yıl sonunda Çetin Yılmaz ile kısa süreliğine ben de görevimden ayrıldım. Bir gün sabah 06.00'da telefonum çaldı. Arayan Doğan Hakyemez'di. "Baba, yanlış anlamazsan sana bir şey söylemek istiyorum" dedi.

Sonra da "Maddi olarak durumunun ne olduğunu bilmiyorum. Eğer bir sıkıntın var ise banka müdürü ile görüştüm. Bankada var olan tüm paramı dilediğin zaman kullanabilirsin. Canını sıkma..." diye ekledi.

Ben de, 'İhtiyacım olmadığını ama düşüncesi için de teşekkür ederek' telefonu kapattım. İnsanların bazen hayatlarında yaşadığı derin duygular vardır. Bu da o anlardan biriydi…

***

Hepimiz biliyoruz ki, günümüzde herhangi bir konuda bilgiye ulaşmak artık klavyede ki bir tuş mesafesidir…
Bilgiyi satın alabilirisiniz ama tecrübeyi satın alamazsınız, onu bizzat yaşarsınız. Neredeyse ömrünü bu işe vermiş. (Ki zaten verdi) Bana göre en olgun dönemindeki Doğan Hakyemez'den Türk basketbolunun faydalanmamasını bir türlü anlayamıyorum. Sorun onun agresif kişiliği miydi?

Ama onun bu agresifliği sadece kulüpteki işlerinin daha iyi yapılması ve kulüp menfaatlerinin korunması içindir. Doğan, görev aldığı kulüpleri önce kulüp yapmaya çalışırdı. (Altyapısı, üst yapısı, idari ve mali işler…) Günlük düşünme yerine kulübün gelecekteki 3-5 yılını organize etmeyi, -ülkemizde bir iki kulüp hariç- olmayanı planlardı. Evet, kısaca bunları yapmaya çalıştığı için mi veya her şeye evet demediği için mi kenardaydı?

***

Doğan Hakyemez 68 yaşında, belki de en olgun döneminde enerjisini bir basketbol okulu açmak için mi harcamalıydı? Okulunun afişlerini Antalya sokaklarına tek başına asmak için mi harcamalıydı? Bence düşünmemiz gereken nokta burasıdır. Bu basketbol adamını yaşarken onurlandırmamız gerek miyor muydu? Keşke becerebilseydik. Ama biliyorum ki, hayatta keşke diye bir şey yoktur. Ve zaten keşke de ölü bir kelimedir.

Bana göre bu camianın en renkli kişisiydin. Seni gülerek anmaya devam edeceğiz.
Dostlarınla…
Ve beni sabahın altısında uyandıracak kimsenin olmayacağı için artık uyuyacağım ve uyuyorum…