Alışılmışın dışında
“Pozisyonuna göre undersize olarak nitelendirilen ve kısıtlı atletik özelliklere sahip olan Vladimir Stimac, bu dezavantajlarını sahip olduğu post fundamentali ve enerjisi ile avantaja çeviriyor. Topla buluştuğu pozisyonlarda kendisine gelen ikili sıkıştırmalar, onun rakip takımlar için önlem alınması gereken oyuncu olduğunun da bir göstergesi.”
04 Mart 2019 - 10:08
GÜLŞAH AKKAYA
Bu sezon Basketbol Süper Ligi’nde sadece performans olarak değil, sahaya yansıttığı enerjisi ve hırsı ile beğenerek izlediğim post oyuncularının başında, Türk Telekom’da forma giyen Vladimir Stimac geliyor. Çoğumuzun Beşiktaş’ta gösterdiği performansla hatırlayacağı Stimac; bu yıl da ligde 19 maçta 14 sayı, 9 ribaund ve 2 asist ortalamasını tutturarak başarılı bir sezon geçiriyor.
Vlade Divac, Sasa Djordjevic ve Predrag Danilovic’in basketbol kahramanlık hikâyeleri ile büyüyen Vladimir Stimac; bu kahramanlardan biri olma hayali ile erken yaşlarda, kendi isteği ile basketbola başlamış. Fiziksel olarak akranlarına göre daha kalıplı ve gelişmiş olduğu için küçük takımlardan itibaren hep post pozisyonunda oynatılmış.
Günümüz basketbolunda, bu her ne kadar bir dezavantaj gibi görünse de, Stimac bunu kendi pozisyonu için avantaja çevirmeyi başarmış. Tim Duncan ve Dennis Rodman’ı pozisyonu için rol model alıp, sürekli onları izleyerek; oyun tarzlarını, post hareketlerini benimseyerek ve de taklit ederek kendini hep geliştirmeye çalışmış, U-18 ve U-20 Sirbistan ve Karadağ altyapı milli takımları ile Avrupa Şampiyonaları’nda da altın madalyalar kazanmış. 13 senelik profesyonel basketbol kariyerine 18 yaşında Litvanya’dan Zalgiris-Sabonio Mokykla Kaunas takımı ile anlaşarak başlangıç yapmış.
Türkiye de 5. sezonuna giren Sırp oyuncu 2016-2017 yıllarında Beşiktaş’ta oynadığı dönemin kendisi için dönüm noktası olduğunu her fırsatta dile getirmekte. Sadece 2 ay için anlaşma sağlayan ve sonrasında sergilediği performanstan dolayı sezon sonuna kadar kalmayı başaran Stimac, belki de kariyerinin en verimli senesini Beşiktaş’ta yaşadı. Antrenörden de öte gördüğü Ufuk Sarıca’nın, o sezon kendisine hem oyun, hem de özgüven anlamında çok şey kattığını ve onun etkisi ile kariyerinin farklı bir yola girdiğini ifade ediyor.
Pozisyonuna göre undersize olarak nitelendirilen ve kısıtlı atletik özelliklere sahip olan Stimac, bu dezavantajlarını sahip olduğu post fundamentali ve enerjisi ile avantaja çok iyi çeviriyor. Pota altında, hem topu isterken, hem de ribaund için aldığı pozisyonlar çok efektif. Hücumda hem sağ, hem de sol elini kullanabilen, topu potaya en iyi şekilde bırakabilmek için vücudunu ve pota-panya açılarını en verimli şekilde kullanan; tabiri caizse ekmeğini boyalı bölgeden çıkaran geleneksel bir uzun oyuncu örneği.
En son Türkiye Kupası’nda Fenerbahçe ile oynadıkları maçta topla buluştuğu pozisyonlarda kendisine gelen ikili sıkıştırmalar, onun rakip takımlar için önlem alınması gereken oyuncu olduğunun da bir göstergesi.
Pota altındaki hücum ve müdafaa agresifliği, pes etmeden takip ettiği ve aldığı ribaundlar, tamamlamalar, yaptığı perdelemelerde ve alçak postta top isterken kapladığı alan ve 2 sayılık atışlarda %60’a yakın bir yüzdeyi yakalamış olması; onu pivot transfer listelerinin başına sokmuş durumda. Eminim ki bu performansı 20’li yaşların başında yakalamış olsaydı NBA takımlarının radarına çok kolaylıkla girebilirdi.
Bu sezon Basketbol Süper Ligi’nde sadece performans olarak değil, sahaya yansıttığı enerjisi ve hırsı ile beğenerek izlediğim post oyuncularının başında, Türk Telekom’da forma giyen Vladimir Stimac geliyor. Çoğumuzun Beşiktaş’ta gösterdiği performansla hatırlayacağı Stimac; bu yıl da ligde 19 maçta 14 sayı, 9 ribaund ve 2 asist ortalamasını tutturarak başarılı bir sezon geçiriyor.
Vlade Divac, Sasa Djordjevic ve Predrag Danilovic’in basketbol kahramanlık hikâyeleri ile büyüyen Vladimir Stimac; bu kahramanlardan biri olma hayali ile erken yaşlarda, kendi isteği ile basketbola başlamış. Fiziksel olarak akranlarına göre daha kalıplı ve gelişmiş olduğu için küçük takımlardan itibaren hep post pozisyonunda oynatılmış.
Günümüz basketbolunda, bu her ne kadar bir dezavantaj gibi görünse de, Stimac bunu kendi pozisyonu için avantaja çevirmeyi başarmış. Tim Duncan ve Dennis Rodman’ı pozisyonu için rol model alıp, sürekli onları izleyerek; oyun tarzlarını, post hareketlerini benimseyerek ve de taklit ederek kendini hep geliştirmeye çalışmış, U-18 ve U-20 Sirbistan ve Karadağ altyapı milli takımları ile Avrupa Şampiyonaları’nda da altın madalyalar kazanmış. 13 senelik profesyonel basketbol kariyerine 18 yaşında Litvanya’dan Zalgiris-Sabonio Mokykla Kaunas takımı ile anlaşarak başlangıç yapmış.
Türkiye de 5. sezonuna giren Sırp oyuncu 2016-2017 yıllarında Beşiktaş’ta oynadığı dönemin kendisi için dönüm noktası olduğunu her fırsatta dile getirmekte. Sadece 2 ay için anlaşma sağlayan ve sonrasında sergilediği performanstan dolayı sezon sonuna kadar kalmayı başaran Stimac, belki de kariyerinin en verimli senesini Beşiktaş’ta yaşadı. Antrenörden de öte gördüğü Ufuk Sarıca’nın, o sezon kendisine hem oyun, hem de özgüven anlamında çok şey kattığını ve onun etkisi ile kariyerinin farklı bir yola girdiğini ifade ediyor.
Pozisyonuna göre undersize olarak nitelendirilen ve kısıtlı atletik özelliklere sahip olan Stimac, bu dezavantajlarını sahip olduğu post fundamentali ve enerjisi ile avantaja çok iyi çeviriyor. Pota altında, hem topu isterken, hem de ribaund için aldığı pozisyonlar çok efektif. Hücumda hem sağ, hem de sol elini kullanabilen, topu potaya en iyi şekilde bırakabilmek için vücudunu ve pota-panya açılarını en verimli şekilde kullanan; tabiri caizse ekmeğini boyalı bölgeden çıkaran geleneksel bir uzun oyuncu örneği.
En son Türkiye Kupası’nda Fenerbahçe ile oynadıkları maçta topla buluştuğu pozisyonlarda kendisine gelen ikili sıkıştırmalar, onun rakip takımlar için önlem alınması gereken oyuncu olduğunun da bir göstergesi.
Pota altındaki hücum ve müdafaa agresifliği, pes etmeden takip ettiği ve aldığı ribaundlar, tamamlamalar, yaptığı perdelemelerde ve alçak postta top isterken kapladığı alan ve 2 sayılık atışlarda %60’a yakın bir yüzdeyi yakalamış olması; onu pivot transfer listelerinin başına sokmuş durumda. Eminim ki bu performansı 20’li yaşların başında yakalamış olsaydı NBA takımlarının radarına çok kolaylıkla girebilirdi.
YORUMLAR